• Turkhane Logo

Eminağaoğlu KHK'ların şifrelerini anlattı: İç savaşa açık davetiye, teşvik söz konusu

Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu son KHK'nın iç savaşa açık bir davetiye olduğunu belirtti. Eminağaoğlu, "Gün, hukuk, demokrasi, insanlık diyenlerin bu ortak payda altında kenetlenme günüdür." dedi.

21:55 25 Aralık 2017 Pazartesi
Eminağaoğlu KHK'ların şifrelerini anlattı: İç savaşa açık davetiye, teşvik söz konusu
Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu son KHK'nın iç savaşa açık bir davetiye olduğunu belirtti. Eminağaoğlu, "Gün, hukuk, demokrasi, insanlık diyenlerin bu ortak payda altında kenetlenme günüdür." dedi.

Olağanüstü Hal uygulaması kapsamında hazırlanan 695 ve 696 sayılı iki yeni Kanun Hükmünde Kararname (KHK) dün 24 Aralık 2017 tarihinde Resmi Gazetede yayınlandı. Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ABC Gazetesine OHAL ile yönetilen Türkiyenin ve son KHKnın getirdiklerini anlattı. 

Eminağaoğlu, yayınlanan 695 ve 696 sayılı iki yeni KHKnın en kritik noktaları olan tek tip kıyafet zorunluluğu ve  terör eylemlerine karşı harekete geçen sivillerin hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun olmaması başlıklarına değinerek çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Son KHKyla birlikte terörle mücadele kisvesi altında AKPnin milis kuvvetlerine dokunulmazlık zırhı dağıtılıyor. Anayasaya aykırı bir durum söz konusu mudur? 

Zorunluluk hali, meşru müdafaa hali, bütün çağdaş ceza yasalarındaki gibi TCYde de koşulları ortaya konularak, cezai sorumluluğu kaldıran nedenler içinde düzenlenmiştir. Böyle bir düzenleme yürürlükte iken, OHAL KHKsı ile akla hayale gelmeyen, yeni bir tür sorumsuzluk getirilmiştir.

15 Temmuz darbe teşebbüsü, terör eylemleri veya bunların devamı niteliğindeki eylemleri bastırmak için her kim olursa olsun hareket edenlere mutlak sorumsuzluk getirilmiştir.

Getirilen düzenlemeyi ceza hukuku kavramları ile hukukla, akılla, mantıkla, insanlıkla, insanlık mirasının kazanımları ile açıklayabilmek olanaklı değildir.
  Yok yok kesin şebeke suyuna bişey katıyorlar!.. pic.twitter.com/koegimyaxx — DrGruHaci (@DrGruHaci) 13 Aralık 2017
Zorunluluk hali, meşru müdafaa hali gibi ceza hukuku kurumlarının ötesinde, suça müdahale etmek, suçu önlemek, devletin görevleri arasındadır. Yargılama yapmak devletin görevlerindendir. Şimdi yapılan nedir derseniz, devletin suçu önleme, yargılama yapma görev tekeli sona ermiştir. O zaman devlet neden vardır. Böyle olunca, KHK ile getirilen düzenleme gereği hareket edenler, suçu önleme, adeta yargılama yapma yetki ve görevi ile donatılmıştır. Böyle olunca da, KHK ile getirilen bu düzenlemenin anlamı, doğrudan yargısız infazdır. 

Yargısız infazları meşrulaştırmaktır. Yargısız infaz yapanlara da sorumsuzluktur.

Hukukla, ceza hukuku ile açıklanamayan bir konunun, Anayasaya uygun olabilmesi elbette söz konusu değildir. AYMnin, OHAL KHKlarını denetlememe tutumu nedeniyle, hukuktan, hukuksal denetimnden kaçan bir iktidar böyle bir düzenlemeyi OHAL KHKsı ile yapmıştır. Düzenlemenin hukuka uygun olduğundan endişe etmeyen bir iktidar böyle bir düzenlemeyi AYM denetimine açık olarak neden yapmaz...

İktidar bile, yaptığının Anayasaya aykırı olduğunu çok iyi bildiği için böyle bir düzenlemeyi, AYM denetiminden kaçırarak, OHAL KHKsı ile gerçekleştirmiştir.

12 Eylül darbecileri bile böyle bir düzenlemeyi ancak Anayasa ile yapmışlar, Anayasaya Geçici 15 inci madde koymuşlardı. O düzenlemede de, sadece darbeciler ve kamu görevlileri için, geçici bir sorumsuzluk öngörüşmüştü.

Şimdi, kamu görevlisi olsun olmasın, iktidarın istediği biçimde hareket eden herkese, tam bir sorumsuzluk tanınmaktadır. Geçici 15inci maddenin bile ötesine geçilmekte, geçici 15 inci madde süresiz ve kalıcı bir biçimde geri getirilmektedir.  Bu ise, mevcut yönetimin bir darbe yönetimi olduğunu, onunda ötesinde hareket ettiğini göstermektedir.

Ülkenin iç savaşa sürüklenmesine yol açar mı?

Türkiye yargısız infazlardan, faili meçhullerden, toplu katliamlardan çok çekmiş, çok bedeller ödemiş bir ülkedir.
Devlet olarak, yargılamayı ortadan kaldırır, doğrudan sorumsuzluk zırhı tanırsanız, iktidara sırtını dayayacak gruplar, bu yollara ister istemez sapacaktır.

İktidarın iki dudağı arasından çıkana göre biçimlenen yargı da bunların hesabını elbette soramayacaktır. Sandıkta hesaplaşmanın yerini, sokakta hesaplaşma, sokak kültürü ile hareket etme alacaktır. Bunu yapanlar da elini kolunu sallayarak dolaşacaklardır. O zaman devlet, hukuk devleti neden vardır?

İç savaşa göz yummak bile değil, açık davetiye, teşvik söz konusudur.

Bu durum Maraş Katliamı, Sivas Katliamı gibi olayların yaşanmasına neden olur mu?

İç savaştan hesap sormak bir tarafa hesap sormayacağını açıkça yaptığı KHK ile gösteren bir iktidar nedeniyle, Sivas katliamından, Maraş katliamından çok daha büyük bedeller Türkiyede gündeme gelecektir.

Şimdilerde şehit haberlerinin eksik olmadığı günlerin neredeyse bulunmadığını düşünürsek, sokak saldırıları, toplu linç ve katliamların yaşanmadığı, haberlerinin duyulmadığı günler bile neredeyse olmayacaktır.

Türkiyede herkes, birlikte var olmak için, yarınları yaşayabilmek için kenetlenmek, hep beraber hukuk ve demokrasi içinde bu uygulamaya karşı mücadele etmek durumunmdadır.

Gün, hukuk, demokrasi, insanlık diyenlerin bu ortak payda altında kenetlenme günüdür.

Sizinle daha önce de konuşmuştuk tek tip kıyafet zorunluluğu getirildi. İktidar ABD yi eleştirirken Guantanamoyu örnek alıyor. İnsan haklarına ve masumiyet karinesine aykırılık oluşturur mu? Tek tipleşmenin önünü açar mı? 
Yargılama süreci devam eden kişileri, yargılama sürecinde tek tip kıyafetle teşhir ederek, bu kişiler yargısız infaz edilmektedir. Kişilerin suçlu oldukları hafızalara kazınmaktadır.

Hükümet, dünyadaki çağdaş gelişmeleri izlemek yerine, nerede aykırı bir uygulama varsa onu alıp getirip, iktidar dayatması ile uygulamaya sokmaktadır. 

Düzenleme ile mahkümiyet kararı kesinleşmeyen kişilerin suçlu olarak teşhiri öne çekilmektedir. Bunu insan hakları ile bağdaştırmak söz konusu değildir.

Bir KHKyi diğeri izliyor ve iki yeni KHK daha çıktı.  Artık torba KHKlar da çıkartılarak, OHAL ile bile ilgili ilgisiz her konunun KHK ile düzenlenmesi yoluna gidiliyor. Neden böyle bir yol seçiliyor?

15 Temmuzdan sonra  OHAL ilanından hareketle, ilki 667 sayılı KHK, sonuncusu da 696 sayılı KHK olmak üzere otuz adet OHAL KHKsı çıkartıldı.

Bu KHKlarla, ilan edilen OHAL ile ilgili olsun veya olmasın her türlü konularda düzenlemeler yapıldı. Bununla da yetinilmeyerek yine bu KHKların bir çoğu ile de OHAL ile ilgili olsun veya olmasın, yürürlükteki bir çok yasanın bir çok maddesinde değişiklik te yapıldı.

Böylece bir yöntemle yürürlüğünü sürdüren bu yasalar yoluyla, OHAL adeta kalıcı da kılındı.
Yine bu KHKlarla, doğrudan gerçek ve tüzel kişiler hakkında, OHAL ile ilgili veya ilgisiz bir çok işlem de gerçekleştirildi. Anayasada, OHAL KHKları AYMnin görev alanı dışında bırakılmıştır.

AYM (örneğin 285, 424, 425, 430 sayılı KHKlarla ilgili olarak 1991, 1992, 2003 yıllarında verdiği) önceki kararlarında, OHAL ilanına neden olmayan konularda veya OHAL ile ilgili amacı aşar biçimde, OHAL KHKsı adı altında çıkartılan KHKların gerçekte OHAL KHKsı olarak nitelenemeyeceğini, düzenlemenin adının değil içeriğinin esas olduğunu belirterek, bu nitelikteki KHKları iptal etmiştir.

15 Temmuz sonrasında ise AYM, önceki kararlarından dönerek, yapılan düzenlemenin içeriğine değil adına bakacağını, adı OHAL KHKsı olarak belirtilmiş ise, bu KHKları denetleyemeceğini kabul ederek, CHPnin 668, 669, 670, 671 sayılı KHKların bazı maddelerinin iptali için açtığı davaları 2016 yılında reddetmiştir. CHP, bu kararlardan sonra diğer KHKlar için dava açma yoluna gitmemiştir.

Hükümetin çıkardığı KHKlardan da sadece 667, 668, 669, 671, 674 sayılı KHKlar, TBMMde görüşülerek sırasıyla 6749, 6755, 6756, 6757, 6758, sayılı Yasa olarak kabul edilmiştir. Diğer KHKlar ise henüz yasalaşmamış olup, halen KHK olarak yürürlüktedir.

Özellikle AYMnin tutumu karşısında, hükümet asla denetlenmesini istemediği her konuda artık KHK çıkarma yoluna gitmektedir.

İstediği her şeyi OHAL KHKları ile yapmakla, böylece yaptıkları anayasal yargı denetiminin dışında kalmaktadır. Oluşturduğu OHAL Komisyonunun etkin denetiminin ortaya çıkmaması yargı sürecinin önünü de ayrıca tıkamıştır.

Hatta idari yargıyı ilgilendiren konularda, kişilerle ilgili istediği işlemleri bile KHKlarla yapmakta olup, farklı veya aksi bir işlem gerektiğinde bunu da yeni bir KHK ile yapma yoluna gitmektedir ki, bu tutumuyla idari yargı denetimini de fiilen askıya almış, kendisi yargı gibi hareket eder olmuştur.

OHAL ile ilgili olsun veya olmasın istediği her konuyu KHK ile düzenleyen hükümet, böylece yaptığı işlemleri yargı denetimi dışına taşımıştır. Hükümetten beklenen OHAL KHKları ile düzenleme yapmaması, bir an önce OHALı sonladırması, hatta OHALın kalkma takvimini açıklamasıdır. Yaptığı işlemlerden ve KHKların hukuksal denetiminden endişe duymayan bir hükümet, OHAL düzenlemeleri ile perdeleme yapmamalıdır.

Hükümetten bu aşamada beklenen kuşkusuz yasa ile ilgili olanları yasa ile, diğer düzenleyici veya idari işlemler ile olması gerekenleri de o düzenleyici veya idari işlemlerle yapması, tüm yaptıklarını da yargı denetimine tabi olarak gerçekleştirmesidir.

Hükümetin, bunun yerine hesap vermekten kaçarak, her istediğini, her istediği gibi yapma isteği, karşımıza yargı denetimi dışındaki giderek artan OHAL KHKlarını çıkartmaktadır.

Hükümetin bu tutumu, kendi yaptıklarının kendisi tarafından da hukuksal bulmadığının ayrıca bir ifadesidir. / AVUKAT ASLI KAZAN: YENİ KHKYLA SEDAT PEKERİ DE AKLIYORLAR / GERGERLİOĞLU, SON KHKLAR İLE GELEN YENİ DÜZENİ ÖZETLEDİ.. / İYİ PARTİ: SON KHK ANAYASA KRİZİ OLMASININ YANI SIRA, DERİN BİR DEVLET KRİZİDİR / ABDULLAH GÜL DE O KHK’YI ELEŞTİRDİ / TÜSİADDAN SON KHKLERLE İLGİLİ HÜKÜMETE ÇAĞRI / AKPLİ SİLAHLI MİLİSLER SON KHK İLE HER TÜRLÜ İÇ KARIŞIKLIĞI YAPMAYA HAZIR.. HDP’DEN MUHALEFETE KHK ÇAĞRISI

Son güncelleme: 21:55 25.12.2017
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı