• Turkhane Logo

Damla Damla Tükenen Bir Ütopya; İran Devrimi

13:49 01 Ağustos 2021 Pazar
Damla Damla Tükenen Bir Ütopya; İran Devrimi

Kadir Gürcan | TURKHANE.com

Eğer bir kez daha İslami Uyanıştan bahsedeceksek, İran ve İran Devrim döküntüleri bu oluşuma katkısı en az ya da hiç katkısı olmayacak ülkeler arasında gelir. Seksenli yılların sözüm ona İslami Devrimi(!) alelade üçüncü dünya devrimlerinden biri oldu. Devrim Lideri Humeyninin karizmatik büyüsü 1989daki ölümü ve cenazesindeki sevimsiz olaylarla bitmişti. İslami değil, mağduriyet ve ezilmişliğin rüzgarını arkasına alan marksist bir devrim idi. 

Yaşadığımız yüzyılda İslamın başına gelen en büyük felaketlerden birinin, İran Devrimi olduğunu söylesek abartmış olmayız. İslami Terör yaftasını önce İslamın sonra da dünyanın başına bela eden, işte o devrim döküntüleridir. O yıllarda, bir kaç on yıllık dikta ve zorba idarelerin baskısından bunalan Müslüman toplumların, İslamın tekrar dirilmesine karşı besledikleri dramatik hicran, akli çerçevenin sınırlarını hiçe sayıyordu. Herkes aklını kaybetmişti. Suudi Arabistan hariç, Ortadoğudaki Müslüman eğilimler-idareler değil-, devrim ithali için sıraya girdi. Bugünkü ifade ile, iPhonein son versiyonunu almak için geceden sıraya giren coşkun müşteri talebi ne ise, İran Devrimini anlamaktan aciz yeni yetme Müslüman entelektüellerin budalalıkları aynı şey idi. 
İran ABD ile aralarındaki buzları eritmek için çok ciddi gayret sarf ediyor. Biden Hükümetinin İran ile yeni bir sayfa açma girişimi ve bunun işareti olarak ambargo ve yaptırımların kısmi olarak kaldırılacağı sinyali İran halkı için çok önemli. Geçtiğimiz hafta İran Cumhurbaşkanı Ruhani yaptırımlar konusundaki gecikmenin İran Meclisine ait olduğunu bir basın açıklaması ile duyurdu.(1) Yanlış duymadınız! İran Devrimi, tarihinde ilk kez, kendi yönetim kadrosunu, devrimin sahip ve veliahtlarını -Humeyninin ve devrimin en büyük varisleri sayılıyorlar- önce İran Halkına sonra da “Büyük Şeytan” ABDye şikayet ediyor. Yani, Ruhani halk tabanından gelen ve artık önlenemeyen seküler talebin önüne İran Meclisini atmaktan çekinmiyor.
Cumhurbaşkanı Ruhaninin Devrim Mollarına karşı bu sert tepkisi ilk değil. İranlı Kumandan Süleymaninin Suriyede öldürülmesinden sonra ülke içindeki protestoların önü alınamamıştı. O hafta Cuma namazını Dini Lider Ali Hamaneyin yanından kılan Ruhani, selamdan sonra daha Cumanın sünnetlerini bile eda edemeden hışımla, kendini dışarı atmıştı. İdari kanadın aksine halk, Süleymaninin öldürülmesinden ABDyi değil İran Devrim Muhafızlarını sorumlu tutmuştu. Ruhani “İşlerin iyi gitmediğini!” bundan daha iyi nasıl gösterebilirdi ki? Sağ tarafı zaten felçli 82 yaşındaki Hamaneyin, Ruhaninin son manevrasından sonra bitkisel hayata girmesi an meselesidir.
İranlı kumandanın öldürülmesinden Büyük Şeytan ABDyi sorumlu tutan İran Devrim Liderleri, her zaman olduğu gibi, olmadık tehditleri savurmakta birbirleri ile yarışmışlardı. Bizdeki Havuz medyası, realiteleri değil, hayal ve beklentilerini haberleştirdikleri için, hadiseyi İran-ABD savaşı için yeter bir sebep olarak haberleştirmişlerdi. Öyle olmadı. Süleymani suikastından kısa bir süre sonra İranlı Nükleer Fizikçi, gün ortasında resmi aracı içinde öldürüldüğünde, benzer tehditler yinelendi ama İran merkezli ne Ortadoğu ne de dünya savaşı çıktı. Ölen öldüğü ile kaldı. 
Rusya gibi, İranın belini büken en ağır ceza, başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin uyguladığı sonu gelmez ambargolar. İran rejimi, bir türlü arkası kesilmeyen suikast haberleri ile iç siyaseti canlı tutmaya çalışırken, büyük sularda zillet üstüne zillet yaşıyor ve dünyadan haberdar gençler de işin farkında. O günlerde ABD, ambargoyu deldikleri gerekçesi ile, Venezuela açıklarında petrol taşıyan iki İran tankerine el koydu. Devrim Hükümetinden konu ile alakalı ciddi bir açıklama gelmedi. İran Petrol Bakanının ağlamaklı bir eda ile “Petrol yüklü gemilerimiz okyanusta dolaşıyor. Alıcı bulamıyoruz!” itirafı, İstanbul-Mahmutpaşada belediye zabıtasına yakalanan işportacının acınası halinden daha dramatik bir tablodur.
Türkiyede Saray ve iktidarın zihni yapısını oluşturan önce İran sonra da Afganistan ütopyaları çok erken tükendi. Halk söz konusu ülkelerde marksist devrimlerin, diktatör, zorba ve tiran ürettiğini kötü tecrübelerle öğrendi. Seksenli yılların İslami Devrim hareketleri, bir kaç on yıl içinde ufalanıp gitti. 
Geçtiğimiz hafta içinde İranda yapılan İslami Uyanış Konferansına, bizdeki Marksist Döküntünün katılması, İran Devriminin asıl şifreleri açısından önemli bir gösterge idi ancak, dikkatlerden kaçtı. İranı ikinci evi sayan Sarayın, Devrim Liderlerinin moral ve motivasyona en çok ihtiyaçları olduğu bir zamanda İslami Uyanış(!)a gösterdiği bu isteksizliğin ciddi bir sebebi olmalı!
1989da ölen Humeyni, 1979daki devrimden iki yıl önce öldürülen Ali Şeriatinin hayal ve ütopyolarını da beraberinde götürmüştü. O gün bu gündür, devrim ayakta kalmak için sürekli can alıyor ve vadettiği ütopya, Ortadoğuda teröre benzin taşıyan bir distopya haline dönüştü. İranlı gençler, ülkelerini kırk yıldır dünyadan izole eden despot devrim kalıntılarından bıkmış durumdalar. Bu rahatsızlıklarını ölümü göze alarak her yıl bir kaç kez sokaklara dökülerek gösteriyorlar. 
Kader bu ya! Türkiye Çin işi, tek kullanımlık halife ve ahı-gitmiş vahı kalmış, döküntü bir marksisti aynı çukura gömme cesareti gösterebilir mi? Ne dersiniz? 
(1) https://www.TURKHANE.com/iran-cumhurbaskani-ruhaniden-yaptirim-iddiasi-haberi/1373390/

Son güncelleme: 13:49 01.08.2021
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı