Can Holding’in sahibi Kemal Can, ifadesinde devlet yetkililerinin yönlendirmesiyle Ciner Medya Grubu, Doğa Koleji ve Bilgi Üniversitesi’ni satın aldığını açıkladı. Etkin pişmanlık talebini reddeden Can, geçmişteki kaçakçılık suçlamalarını ise yalanladı.
Can Holding’e yönelik İstanbul Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na devredilen soruşturmada ‘kara para aklama’, ‘kaçakçılık’ ve ‘dolandırıcılık’ suçları kapsamında 10 kişi hakkında gözaltı kararı verilmiş, Kemal Can’ın da aralarında bulunduğu 6 şüpheli tutuklanırken, Can Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kenan Tekdağ ise ev hapsi şeklindeki adli kontrol tedbiriyle serbest bırakılmıştı.
Geçen pazar soruşturma genişletilerek Ciner Grubu’na uzanmış, “Ciner Medya’nın Can Holding’e satışında örgütsel faaliyetten elde edilen kara para aklandığı” iddiasına yönelik inceleme başlatılmıştı. Ciner Grubu patronu Turgay Ciner hakkında yurt dışında olması nedeniyle tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılırken, gruba ait şirketlere kayyım atanmış, 12 şüpheli gözaltına alınmıştı. Tutuklama istemiyle nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilen Turgay Ciner’in oğlu Atilla Ciner ile Ciner Glass A.Ş. şirketinin CEO’su Gökhan Şen tutuklanmıştı.
Soykan’ın yazısı şöyle:
“Yandaş medyada yer alan haberlerde Kemal Can’ın etkin pişmanlıktan yararlandığı ve itiraflarda bulunduğu iddia edilmişti. İfadede bunun doğru olmadığı görülüyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda alınan ifadesinin başında Kemal Can’a ‘Etkin pişmanlıktan faydalanmak istiyor musunuz?’ diye sordu. ‘Hayır’ diye yanıt verdi.
Kaçakçılık iddialarını reddetti
Geçmişte sigara kaçakçılığı nedeniyle Can Ailesi’ne operasyonlar yapılmıştı ve yasal olarak da sigara fabrikası bulunuyordu. Devasa servetlerinin kaynağının da kaçakçılık olduğu iddia ediliyor. Ancak Kemal Can’ın tütün ticaretiyle ilgili beyanda bulunmaması dikkat çekiyor. Savcılık “Akaryakıt kaçakçılığı ya da sigara kaçakçılığı suçları ile iştigal ettiniz mi?” diye soruyor.
Kemal Can, “Herhangi bir şekilde kaçakçılık kanununa muhalefet eden herhangi bir suça iştirak etmedim. Buna dair mahkemece herhangi bir mahkûmiyet kararı bulunmamaktadır” diye yanıt veriyor.
“Devlet büyüklerimiz istedi”
Savcılık genel sorulardan sonra Can Holding’in, Habertürk ve Show TV’nin de yer aldığı Ciner Medya Grubu’nu satın alınması olayına geldi. Şöyle soruldu:
“Can Holding’in Ciner Medya Grubu’nu satın alma sürecinde bizzat hangi rolü üstlendiniz?”
Kemal Can ‘devlet büyüğümüz’ vurgusu çok dikkat çeken şu yanıtı veriyor: “Biz normalde holding bünyesinde medya sektöründe faaliyet göstermemiştik. 2024 yılı veya daha önceki zaman diliminde KRT TV’nin 3’ü peşin 4’ü taksit olmak üzere toplamda 7 milyona alınması konusunda bir devlet büyüğümüz aracı olmuştu. Ancak biz sektörü bilmediğimizden ve o dönemki çeşitli süreçlerden kaynaklı olarak bundan vazgeçtik.”
Sorguda, Ciner Medya Grubu’nun satın alınmasından sonra sıra Doğa Koleji’nin Can Holding tarafından alınmasına gelmişti.
Savcılık, Kemal Can’a “Doğa Koleji’nin satın alınması sürecinde finansmanı hangi şirketler üzerinden sağladınız?” diye sordu. Ama Kemal Can yanıtında çok daha büyük skandalı ortaya koydu. Kaçakçılıkla suçlanan aileye az daha Türk Telekom gibi çok kritik bir kurum satılacakmış.
Kemal Can şöyle anlattı:
“İlk başta bizim şirket bünyesi olarak Türk Telekom’un satın alınmasına dair bir niyetle buna dair yönlendirme yapılmıştı. Türk Telekom’un satın alınması için bir finansal mühendislikle peşin bir tutar ödemeden bankalarla anlaşarak kredilendirme yöntemiyle bir satın alım sürecine dahil olmuştuk. Bizim holdingimizin eski ve köklü olması ve bu konuda vizyoner ve kurumsal bakış açımız nedeniyle bu husus yöneltildi. O dönem içerisinde Rusya-Ukrayna savaşı çıkınca bu kez Turkcell’in varlık fonu tarafından satın alınması gündeme geldi. Hem Turkcell hem Türk Telekom varlık fonuna devredilince Doğa Koleji’nin satın alınması için üst düzey yetkililer tarafından yönlendirme yapıldı. Yaklaşık 104 şubesiyle faaliyette bulunan bir eğitim kurumunu mağduriyetinin giderilmesi istendi… Devraldıktan sonra zaman içerisinde toplamda 570 milyon dolar para ödedik. Biz koleji devraldığımızda borca batık durumdaydı. Üst düzey yetkililerin yönlendirmesiyle mağduriyetin giderilmesi adına böyle bir atılımda bulunduk.”
Bilgi Üniversitesi’nin yönetiminde dikkat çeken isimler
Yıllarca sigara ve akaryakıt kaçakçılığıyla gündeme gelen Can Ailesi 2019 yılında Türkiye’nin en büyük üniversitelerden Bilgi Üniversitesi’ni ABD’li şirketten satın almıştı. Ancak yine bu paranın kaynağı yıllarca sorgulanmamıştı. Ne değiştiyse artık bunların hesabı soruluyor ve yanıtların içinde hep ‘devlet yetkilileri’ geçiyordu.
Savcılık, Kemal Can’a “Bilgi Üniversitesi’nin Can Holding bünyesine alınması sürecinde hangi şahıslarla finansal ortaklık ilişki kuruldu?” diye sordu.
Kemal Can şöyle yanıt verdi:
“Üst düzey devlet yetkililerinin yönlendirmesiyle Bilgi Üniversitesi’nin alınması konusunda bize yönlendirmede bulunuldu. Üniversiteyi o dönem bir kısmı yine taksitli olmak üzere toplamda 90 milyon dolara satın almıştı. Üniversitenin ABD’nin elinden alınarak yerli statüsüne kazandırılması konusunda bir tasarruf söz konusu oldu. Biz de buna binaen üniversiteyi satın aldık.”
Savcılık yine ‘Üst düzey devlet yetkililerini’ duymazdan gelerek suçlamaya devam etti:
“Üniversite üzerinden örgütlü yapıya eleman kazandırıldığı ya da kara para aklandığı iddialarını nasıl açıklıyorsunuz?”
Kemal Can çok manidar yanıt verdi:
“Yönetim kadrosu üst düzey devlet yetkililerimizin yönlendirmesi ve onların onayı ile oluşturulmuş olup halen yer alan kişilerin devlet kademesinde rolleri ve safahatları incelendiğinde bu durum teyit edilecektir.”
Bilgi Üniversitesi’nin yönetim şeması, Kemal Can’ın sözlerini doğruluyor. Bilgi Üniversitesi’nin rektörü Ege Yazgan aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi. Ayrıca üniversitenin Mütevelli Heyeti üyesi Ahmet Selim Köroğlu, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı. Aslında Kemal Can şunu söylemek istiyor: “Madem kara para akladım, örgüt faaliyeti yönettim. Saray’a yakın bu isimlerin üniversite yönetiminde nasıl yer aldı…”
İfadenin başında aylık gelirinin 1 milyon TL olduğunu söylenen Kemal Can, yüz milyonlarca dolarlık yatırımlardan bahsediyordu. Savcılık bu yatırımlarla kişisel mali durumunun neden örtüşmediğini sordu.
Kemal Can bu sorunun usule aykırı olduğunu savunarak finansal mühendislik yaptıklarını anlattı ve “Yatırımların bir kısmında devlet teşviki, yine bankalarla anlaşma üzerine kredibilite marjımız, yine satın alım süreçlerinde sunulan vade imkanları, sektörler arası maddi yardımlaşma ile bütün süreci anlatabilirim. Herhangi bir şekilde kişisel mali durumumla örtüşmeyen durumu kabul etmiyorum” dedi.”