• Turkhane Logo

Can Dündar Die Zeit'a yazdı: Her yerde despotlar

Bir belgesel, özgürlüğümüzün dünyanın her yerinde tehdit altında olduğunu gösteriyor.

11:35 29 Kasım 2018 Perşembe
Can Dündar Die Zeit'a yazdı: Her yerde despotlar
Bir belgesel, özgürlüğümüzün dünyanın her yerinde tehdit altında olduğunu gösteriyor.

Pazar günü bir korku filmi seyrettim. Berlin’de bir sinema salonunda… Bir grup gazeteciyle birlikte…

Perdede Angela Andersen ve Claus Kleber’in belgeseli Unantastbar oynuyordu. Kamera, dört kıtadan olağanüstü görüntüler eşliğinde, kapımızı çalan belayı haber veriyordu:

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin yırtılan sayfalarını…


İnsan haklarını, doğayı, özgürlükleri hiçe sayan fırtınayı…

Her coğrafyada birbirini taklit ve takip ederek yükselen despotları… Onların adeta kopyala-yapıştır usulüyle çoğaltılmış, düşman yarat-korku sal-o korkuyla insanları haklarından vazgeçir-yönet taktiğini…

Ve güvenlik kaygısıyla özgürlüklerinden vazgeçmeye hazır hale getirilmiş kitlelerin despotlara sığınışını…

Ama galiba salondakilerin –ve geçen hafta ARTE ve ZDF’te belgeseli izleyenlerin dehşetle yüzleştiği gerçek, siber diktatörlük tehlikesiydi. Çin hükümeti, halen 170 milyon gözetleme kamerasıyla, Çinlileri izliyor. Yakında bunlara 400 milyon kamera daha eklenecek. Bu kameralar, sadece yüz tanıma işlevi görmüyor, tanıdığı yüzün her attığı adımı, duygularını, nerede, kimle, kaçta buluştuğunu da kaydediyor. İnsan hakları örgütleri bu modeli, devlet kontrolünün mükemmelleştiği aşama olarak tanımlıyor.

Çin, 2030’da yapay zekada dünya lideri olacak. Uzmanlara göre yapay zekaya sahip robotlar, henüz birer bebek… Hızla büyüyecek ve Parti’nin emrinde, insanlara hükmetmeyi öğrenecekler. Eğer onlara insanlığın evrensel ilkeleri öğretilmezse, hızla iktidarın birer sopasına dönüşecekler.

Bu, bir kâbus senaryosu… Ama daha korkunç olan, kitlelerin bunu kabullenişi… Sistemin teorisyenleri, insanların öncelikli hakkının sokağı trafiğe kapatıp hükümeti protesto etmek değil, güvenli bir yaşam, iyi eğitim, düzgün bir sağlık hizmeti vs olduğunu söylüyor. Özgürlük değil, hizmet odaklı yeni bir hak kavramı geliştiriyorlar. 1,4 milyar insan yanılıyor olamaz cümlesi, bu kavramı meşrulaştırmakta kullanılıyor.

Bu yaklaşımın Batı’ya uymayacağı söylenebilir. Ancak Batı’da bir diskoteğe sıkılan kurşunların ya da bir Noel pazarına dalan kamyonun, milyonlarca insanı, Güvenlikte olalım, özgürlükler azalsa da olur zihniyetine ikna ettiğini unutmamak gerek…

Neyse ki belgesel, sadece despotizmin dünyanın üzerine çöken kara bulutunu göstermiyor, ona karşı dünyanın dört bir yanında, insanca yaşam hakkı, ifade özgürlüğü, doğanın koruması, kadın-erkek eşitliği için mücadele veren cesur aktivistlere de çeviriyor kamerasını… Onların kararlılığından, inancından, çokluğundan yarın umudu yaratıyor.

Filmin sonu mu?

Bize bağlı…



 

Son güncelleme: 11:35 29.11.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı