• Turkhane Logo

​'Brunson salıverilse de, S-400 iptal edilse de işler düzelmez, tek koşulu var'

Türkiye-ABD hattındaki kriz, doların ateşinin daha da yükselmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'meydan okuyoruz' sözleri eşliğinde çetrefilleşirken, dış politikayı ve ekonomiyi yakın izleyenler Ankara'nın kendini uçuruma götürdüğü yorumları yapıyor

10:35 13 August 2018 Monday
​'Brunson salıverilse de, S-400 iptal edilse de işler düzelmez, tek koşulu var'
Türkiye-ABD hattındaki kriz, doların ateşinin daha da yükselmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'meydan okuyoruz' sözleri eşliğinde çetrefilleşirken, dış politikayı ve ekonomiyi yakın izleyenler Ankara'nın kendini uçuruma götürdüğü yorumları yapıyor




Sözcü Gazetesi köşe yazarı Zeynep Gürcanlı ise, yazısının en başında ABD ile ilişkileri normalleştirmenin yolunun İrandan geçtiğini ortaya koyuyor.


Türkiyenin, sorunun kaynağı gibi görünen ancak aslında son damla olmaktan öte gitmeyen ev hapsindeki Rahip Andrew Brunsonu serbest bırakması ya da Rusyadan S-400 füze savunma sistemi almaktan vazgeçmesi halinde bile çözülmeyeceğini belirten Gürcanlı, ABD için tek koşulun İran konusunda Ankaranın Washingtonun çizgisine gelmek olduğunu kaydediyor.

En son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim… ABDnin derdi Ortadoğuya tam olarak yerleşmek. Demokrat Obama yönetimi ya da Cumhuriyetçi Bush ya da Trump yönetiminin temel politikası değişmiyor diye yazan Gürcanlı, değişmeyen yaklaşımı şöyle özetliyor:

Fark sadece üslupta. ABDnin bu konudaki ilk adımları Bush döneminde Afganistan ile başladı. Ve Afganistan, ABD etkisi altında bir ülke haline geldi. Bunu Arap baharı izledi; Adı “bahar” olan, ama aslında Arap ülkelerine kışı yaşatan süreçte, yönetime ilk geldiklerinde “laik” başlayıp, sonra giderek söylemlerini de eylemlerini de siyasal İslama dönüştüren diktatörler devrildi.

ABD, hiç giremediği Libya topraklarında şimdi -deyim yerindeyse- at koşturuyor. Iraktaki ABD varlığı ise artık neredeyse devlet sisteminin bir parçası.

Mısırda “Arap baharı” adı altında önce siyasal İslamcı hükümet kurulur gibi oldu. Ama kısa süre içinde, alaşağı edilip, bir darbe ile ABDnin en yakın müttefiki haline gelen Sisi rejimi oluşturuldu. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerindeki “siyasal İslam” soslu monarşilerde ise Amerikan etkinliği konusunda herhangi bir sıkıntı zaten yoktu.

Türkiyenin böyle bir ortamda, Büyük Ortadoğu Projesi için gönüllü olduğunu hatırlatan Gürcanlı, BOP eşbaşkanlığı, yabancı sermaye akışı, ABD başkanları ile samimi pozların, Türkiye içinde AKPnin adeta tek bir kişiye özel yeni bir yönetim sistemi kurmasının da önünü açtığına dikkat çekiyor ve ekliyor:

...Seçim sürecinde Türkiyedeki mevcut iktidarı pek sıkıştırmayan, hatta Menbiç anlaşması ve Halkbank cezası ötelemesiyle sessiz destek verdiği bile söylenebilecek Washington, seçimleri yine AKPnin kazanması sonrasında harekete geçti. Türkiyeye seçimlerden sonra Washingtondan ilk heyet, İrana yönelik yaptırımları görüşmek için geldi. -Tesadüf mü?- Ortada İrana yaptırımlarla doğrudan bağlantılı bir Zarrab davası da varken, AKP yönetimindeki Ankaradan gelen ilk açıklamalar hiç de Washingtonun istediği gibi olmadı.

ABD, İran konusunda çok ciddi. Üstelik bu durum, ABDde yönetimde olan Başkan Trumpın “kişisel kaprisi” de değil; Tam bir devlet politikası. Bunun örneklerini, yine Türkiye üzerinden görmek mümkün. Türkiyede kimse pek üzerinde durmadı; ancak ABDnin İrana yönelik geçen hafta yürürlüğe giren ilk parti yaptırımlarındaki uçak ayrıntısı dikkat çekiciydi.

ABD, yaptırımlara İrana yolcu uçağı ve yedek parça satışını da dahil etti. İlginçtir; Zarrab davasında New York Güney Bölge Savcılığının yazdığı iddianamede de İran merkezli havayolu şirketlerinin “Suriyeye terörist taşıdığı” ibaresi vardı.

İddianamede, Türkiyede kurulan Zarrab şebekesinin, ABDnin Ankaraya tanıdığı İran yaptırım imtiyazını kullanarak, İran havayolu şirketlerine finans sağladığı bunun da ABD ulusal çıkarlarına aykırı olduğu açık seçik yazıyordu. İşte ABD, İran konusuna bu kadar ciddi, yargısıyla, yönetimiyle bu kadar bütüncül bakıyor, Ve elbette İran konusunda, 16 yıl boyunca sürekli desteklediği -bakmayın siz yandaşların köpürttüğü kayıkçı kavgasına- Türkiye, ekonomik krizi bahane ederek İran konusunda Washingtonla işbirliğinden kaçtıkça, ABD de Türkiyenin en sıkıntılı damarına, ekonomiye basıyor.

İşte Trumpın vergi artırma kararına bu açıdan bakmak gerekiyor. Kısacası; Brunson salıverilse de… Türkiye S-400leri almaktan vazgeçse de… İran konusunda Amerikan çizgisine gelmeden, Washington ile yaşanan kriz sona ermez.

Son güncelleme: 10:35 13.08.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı