ABD’de yayımlanan Washington Post gazetesinin Suudi Arabistanlı yazarı Kaşıkçı, 2 Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul başkonsolosluğunda öldürülmüştü. Kaşıkçı’nın cesedi bulunamamıştı.
Suudi Arabistan’da cinayetle ilgili açılan davada üç kişiye yedi ila 10 yıl, beş kişiye de 20’şer yıl hapis cezası verilmişti.
Türkiye’deki davada, 22’si ağırlaştırılmış müebbet istemiyle 26 sanık yargılanıyordu. Dünkü duruşmada, savcı, Suudi Arabistan’ın isteği üzerine yargılamanın durdurulup bu ülkeye devredilmesini talep etmişti.
Ankara Hakimevi’nde yargı muhabirleriyle bir araya gelen Bozdağ’a, savcının nakil talebi ve Adalet Bakanlığı’ndan görüş istemesine yönelik soru yöneltildi.
Yargılamanın İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ettiğini, 26 sanık hakkında kırmızı bülten çıkarıldığını, bu sanıkların Türkiye’ye iadesinin reddedildiğini hatırlatan Bozdağ, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında özel bir adli yardımlaşma anlaşması bulunmadığını, ancak yargılamanın nakli talebinin uluslararası adli yardımlaşma anlaşması çerçevesinde iletildiğini anlattı.
Türkiye’de tutuklu sanık bulunmadığının, sanıkların tamamının yurt dışında olduğunun altını çizen Bozdağ şöyle devam etti: “Durma kararı verilmesi talep edilince mahkeme Adalet Bakanlığı’na görüş sordu. Biz de bu konuyu inceletiyoruz. Uluslararası adli yardımlaşma anlaşması çerçevesinde görüşümüzü bugün göndereceğiz. Henüz görüş bildirmedik. Bu yargılamanın, davanın nakli konusunda olumlu görüş bildireceğiz. 6706 sayılı yasanın 24’üncü maddesi uyarınca bu devam edecek, ona göre karar veriyoruz.”
Bozdağ, davanın durdurulması kararı halinde, yargılamanın Suudi Arabistan’da devam edeceğini, buradan çıkan kararın infazını Türkiye’nin değerlendireceğini, ceza verildiğinde, infaz yerine getirildiğinde Türkiye’nin düşme kararı verebileceğini dile getirdi.
Beraat kararı verilmesi halindeyse Türk mahkemesinin durdurma kararını kaldırıp yargılamaya devam edebileceğini ya da bu kararı yeterli görüp düşme kararı da verebileceğini aktaran Bozdağ, Suudi Arabistan’a yargılamanın naklen devrinin Türk mahkemelerinin yargılama yetkisini ortadan kaldırmadığını sözlerine ekledi.
