• Turkhane Logo

BM’den Suriye raporu: Türkiye ve bağlı gruplar savaş suçu işlemiş olabilir

Birleşmiş Milletler (BM) insan hakları müfettişleri, Türkiye ve müttefiklerinin de aralarında bulunduğu Suriye'deki savaşın tüm taraflarını insan hakları ihlallerini sürdürmekle suçladı.

19:56 02 March 2020 Monday
BM’den Suriye raporu: Türkiye ve bağlı gruplar savaş suçu işlemiş olabilir
Birleşmiş Milletler (BM) insan hakları müfettişleri, Türkiye ve müttefiklerinin de aralarında bulunduğu Suriye'deki savaşın tüm taraflarını insan hakları ihlallerini sürdürmekle suçladı.

Raporda bazı durumlarda savaş suçları işlenmiş olabileceği belirtildi.

Önümüzdeki hafta Cenevrede toplanacak BM İnsan Hakları Konseyine sunulacak olan bir yıllık raporda, Türkiyeye ve desteklediği Suriye Milli Ordusuna yönelen eleştiriler, Afrin ve çevresindeki uygulamalar ile Suriyenin kuzeydoğusunda Ekim ayında ABD askerlerinin çekilmesini takiben başlatılan Barış Pınarı Harekâtı sırasında yaşanan örneklere dayanıyor.

BBC Türkçenin aktardığına göre, Suriye Milli Ordusu tarafından işlendiği konusunda makul veri bulunan bazı ağır savaş suçlarının Türk komutanların bilgisi dahilinde işlenip işlenmediği sorgulanıyor.


Raporda, Suriyenin kuzeyinde ABD güçlerinin desteğiyle IŞİDe karşı savaşan Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri de IŞİD savaşçılarının ailelerinin konduğu kamplardaki yaşam koşullarının kötülüğü, BM ile varılan anlaşmalara rağmen 16-17 yaşlarında çocukların silah altına alınmaya devam edilmesi ve bir olayda bir çocuğun vurulması gibi örnekler üzerinden eleştiriliyor.

Afrinde Suriye Milli Ordusu adı altında birleşen ve Türkiye tarafından desteklenen silahlı grupların, bölgeden göç eden Kürtler tarafından terkedilen ev ve işyerlerini yaygın şekilde yağmaladığı, el koyduğu, kiraya verdiği, gelir elde etme amacıyla çok sayıda sivili kaçırdıkları, işkence ve kötü muameleye tabi tutttukları kaydediliyor.

Türkiyenin Suriye Milli Ordusu adı verilen gruplarla birlikte 9 Ekim-21 Kasım 2019 arasında Suriyenin kuzeydoğusunda daha önce Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçlerinin kontrolünde bulunan bölgelerde yürüttüğü harekatın 80 bini çocuk olmak üzere 175 bin civarında sivilin kitlesel olarak Irak sınırına doğru göçüne yol açtığı kaydediliyor.

Image captionTürkiye ile birlikte Suriyenin kuzeyindeki harekatlara katılan Suriye Milli Ordusuna yönelik çok sert suçlamalar varHarekat sırasında 10 Ekimde Kamışlıda Kadur Bek mahallesinde bir eve isabet eden havan mermisinin bir çocuğun, bir yaşlı kadının ölümü iki çocuğun yaralanmasına yol açtığı, görgü tanıklarına göre ateşin Türkiyede Nusaybinden açıldığı ve bu bölgede herhangi bir askeri hedefin bulunmadığı kaydediliyor.

Raporda harekat sırasında bölgede yaşayan yüzbinlerce sivilin yaşamını etkileyecek sivil altyapı hedeflerinin, su depoları, pompalar, elektrik şebekelerinin vurulduğuna ilişkin örnekler de sıralanıyor.

12 Ekim tarihinde bir okulun içindeki bir sağlık merkezinin ve 70-80 araçlık siviller, çocuklu aileler ve gazetecilerin bulunduğu bir konvoyun vurulduğu da örnekler arasında. Resulayndaki bu saldırıda 11 kişinin öldüğü ve 19u kadın 74 kişinin yaralandığı kaydediliyor. Türk yetkililerin bu olaylarla ya ilgileri ya da bilgileri bulunmadığını söyleyerek yanıt verdikleri kaydediliyor ve Türkiye bu konuda kendi soruşturmasını yapmaya davet ediliyor.

Bu operasyon sırasında Suriye Milli Ordusu içinde yer alan grupların Afrinde olduğu gibi bir çok yağmalama ve el koyma olayına karıştığının bildirildiği yağmalananlar arasında okullar, işyerleri, fırınlar, zeytinlikler, tarım aletleri ve motorlu araçların da bulunduğu kaydediliyor.

Çatışmalardan sonra evlerine geri dönen bir çok Kürt ve Ezidi ailenin kilitlerinin değiştirildiğini ve evlerine Suriye Milli Ordusu mensuplarının yerleştiğini bildirdikleri de aktarılıyor.

En ağır suçlamalardan biri ise yine 12 Ekim 2019 tarihinde Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrin Halefin Suriye Milli Ordusu mensupları tarafından Kamışlıdaki M4 otoyolu üzerinde durdurulan aracından saçından sürüyerek indirilip beraberindeki sürücüsüyle birlikte ateş edilerek öldürülmesi.

Komisyon bu sayılan olaylarda Suriye Milli Ordusu savaşçılarının öldürme, yağma, mala mülke el koyma gibi ciddi savaş suçları işlediğine kanaat getirmeye yetecek zeminin bulunduğunu söylüyor.

Komisyon ayrıca, eğer bu silahlı grupların üyelerinin fiilen Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta ve kontrolünde hareket ettikleri ortaya çıkarsa bu ihlallerin, bu suçlardan haberdan olan ya da olması gereken, veya engel olmak için gereken makul önlemleri almamış olan Türk komutanlar açısından da cezai sorumluluk doğurabileceğini kaydediyor.

ABD’nin geri çekilmesi ardından Türkiye’nin 9 Ekim’de Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları hatırlatılan raporda, şu ifadelere yer verildi:

“Bölgede çok sayıda nefret suçları, yağma, insanların mülklerine zorla el koyma gibi çok sayıda savaş suçu işlendi. 10 ile 11 Ekim tarihleri arasında sadece 24 saat içinde yüz binden fazla insan yerinden edildi. Türkiye’nin bombalamaları sonucu bölgedeki bütün alt yapı yok edildi. Özellikle su pompalamak için gerekli olan bütün elektrik hatları kesildi. Resulayn’de olduğu gibi bazı sağlık merkezleri hedef alındı. Örneğin 12 Ekim’de saldırılardan kaçan sivil konvoylar hedef alındı ve en az 11 insan öldü, 74 insan ise yaralandı. Benzer şekilde Afrin’de de insanların mülklerine el konuluyor, insan kaçırma ve işkenceler yapılıyor. Komisyon olarak yaşananların bir savaş suçu olduğuna inanıyoruz.”

Raporla ilgili bugün ortak açıklama açıklama yapan Komisyon Başkanı Paulo Pinheiro ile Soruşturma Komisyonu üyeleri Karen Koning AbuZayd ve Hanny Megally, Kuzey Doğu Suriye ile Afrin’de yaşanan ihlallere işaret etti.

Bölgede yaşanan ihlallerin giderek arttığını söyleyen Pinheiro, “Çatışmanın tüm taraflarını bu trajik çatışmaya bir son vermek ve derhal ihtiyaç duyan tüm insanlara ulaştırılmaya çalışılan yardıma izin vermek için bütün tarafları iyi niyetle diyalog kurmaya çağırıyorum” dedi.

Afrin’de başta Kürt Êzidî kadınlar olmak üzere diğer etnik ve dini cemaatlere üye kadınların sürekli olarak cinsel tacize maruz kaldığına belirten Megally da, Hevrin Xelef örneğinde olduğu gibi özellikle politik veya sivil alanda aktif kadınlara yönelik silahlı grupların saldırıları nedeniyle özellikle Kürt kadınlarının kendini güvende hissetmediğini ifade etti. Megally, bu saldırıların derhal son bulması çağrısında bulundu. 

Çatışma bölgelerinde bulunan sivillere gıda, ilaç gibi acil yardımların gidebilmesi için bütün tarafların gerekli çabayı sarf etmesi ve bu alanda çalışan aktörlerin söz konusu bölgelere erişimini kolaylaştırması çağrısında bulunan Abu Zayd, taraflara uluslararası sözleşmeleri hatırlattı. 

23 sayfalık raporda, ayrıca sivillerin korunmasını geliştirmek için hükümet, çatışmanın diğer tarafları ve uluslararası toplum için bir dizi öneri de yer alıyor. Komisyon raporunu 10 Martta İnsan Hakları Konseyine sunacak. (Mezopotamya Ajansı)

Son güncelleme: 19:56 02.03.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı