• Turkhane Logo

Birleşik Arap Emirlikleri'ni 2014'ten beri fiili olarak yöneten yeni devlet başkanı kimdir?

Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) bölgede daha aktif bir politika izlemeye başladığı, Rusya ve Çin'le ilişkilerin sıkılaştığı ve tarihi bir kararla İsrail'le yakınlaştığı dönemlerde ülkeyi fiilen idare eden Muhammed bin Zayid, resmen devlet başkanı oluyor.

11:26 15 Mayıs 2022 Pazar
Birleşik Arap Emirlikleri'ni 2014'ten beri fiili olarak yöneten yeni devlet başkanı kimdir?
Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) bölgede daha aktif bir politika izlemeye başladığı, Rusya ve Çin'le ilişkilerin sıkılaştığı ve tarihi bir kararla İsrail'le yakınlaştığı dönemlerde ülkeyi fiilen idare eden Muhammed bin Zayid, resmen devlet başkanı oluyor.

Muhammed bin Zayid, BAEnin dış politikasında ekonomik gelişimi ön plana çıkardı ve buna göre adımlar attı.
Rusya ve Çinle yakınlaşmasının arkasında yatan sebep de buydu.
Ancak Rusyanın Şubat ayı sonunda başlattığı Ukrayna savaşıyla birlikte ABD ve Avrupa ülkeleri, BAEden ve diğer Körfez ülkelerinden Rusyanın izole edilmesi konusunda destek bekledi.

Hem bu desteği bulamaması, hem de ABDnin BAEnin bölgedeki en büyük rakiplerinden İranla nükleer anlaşma için yeniden masaya oturması, son dönemde ABD ve BAE arasında bir gerilime yol açmıştı.
Muhammed bin Zayidin liderlik ettiği BAEnin İsraille yakınlaşma sürecinin arkasında da İran karşıtlığı yatıyor. Bölgede İran karşıtı bir cephe oluşturmayı hedefleyen BAE, Filistin ihtilafında da İran tarafından desteklenen gruplara mesafeli duruyor.
61 yaşındaki Muhammed bin Zayid, daha aktif dış politika izlerken BAE ordusunu da güçlendirdi; bu amaçla zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarını kullanarak büyük yatırımlar yaptı.
Sadece ordusunu güçlendirmekle kalmadı, bölgedeki çatışmalara da hem mali hem askeri destek vererek etkili olmaya çalıştı. Libyada Halife Haftere verdiği destek ve Yemende İran destekli Husi gruplara karşı savaşan orduya verilen doğrudan hava desteği gibi...
Ancak bir süre sonra bu şahin politikadan yavaş yavaş uzaklaşmaya başladığı görüldü. Askeri harcamalar yerine ülke ekonomisini, turizmi ve ticareti geliştirmeye odaklandı. Öyle ki, şahin politikaların bir sonucu olan Türkiye ve Katarla yaşanan gerilime de son birkaç yıl içinde son verdi. Suriye ile de ilişkilerin tamir edilmesi için adım attı; ülkeye 10 yıllık iç savaşın ardından büyükelçi gönderen ilk Arap ülkelerinden biri oldu.
Turizm ve ticaret merkezi olma yolunda ilerleyen ve Dubai, Abu Dabi gibi şehirlerin geliştiği bir dönemde veliaht prens olarak bu konuda da fiili yönetimi eline alan Muhammed bin Zayid, ABDnin bölge ülkeleriyle hem İran politikası, hem Yemendeki savaş hem de silah satışı konusunda ayrı düştüğü bir dönemde Rusya ve Çinle ticari ilişkileri geliştirdi.
Reuters haber ajansına konuşan Washington merkezli Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsünden Kristin Diwan, Muhammed bin Zayid, güç kullanımı ve devlet inşası konusunda sadece BAEnin değil birçok bölge ülkesinin geleceğini belirledi yorumunu yapıyor:
Onun yönetimi altında ülke, devletin yönettiği bir küresel ekonomik modeli temel almış; çok daha etkili bir dış politika yürüten ve sadece Körfezde değil dünyada ortaklar bulmaya çalışan bir geleceğe sahip olacak.
Yeni liderin duyurulmasının ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dahil birçok dünya lideri cenaze için BAEye gideceğini duyurdu. ABDden ise Başkanı Joe Bidenın yerine Başkan Yardımcısı Kamala Harris Pazartesi günü Abu Dabiye gidecek.
Muhammed bin Zayidin veliaht prensliğe giden yolu
New York Timesın 2019da yayımladığı ve Muhammed bin Zayidin detaylı bir profiline yer verilen makalede, Muhammed bin Zayidin aslında bölgedeki en etkili lider olduğu,Muhammed bin Salmandan daha güçlü olduğu ifade ediliyordu.
30 yaşında BAE Hava Kuvvetlerinde bir komutanken Irakın Kuveyt işgali başlamıştı. Pentagon, ülkesini benzer tehlikelerden korumak isteyen ve silah satın alma anlaşması için Washingtona giden Muhammed bin Zayidi (Mbz), gelecek için ümit vaat eden bir ortak olarak gördü. BAEyi kuran ve okuma yazması bile belli bir seviyenin altında olan Bedevi Şeyhin en öne çıkan oğlu olan Muhammed bin Zayid, İngiltere tarafından eğitilmiş bir helikopter pilotuydu. Washingtonda yaptığı görüşmeler sırasında babasını, 1991deki Körfez Savaşına destek vermek için ABD Hazinesine 4 milyar dolar göndermeye ikna etmişti.
Bundan 30 yıl sonra Covid-19 pandemisi öncesi bilinen 1,3 trilyon dolarlık bir varlık fonunu yöneten, Körfezdeki en güçlü orduyu oluşturan bir yönetici oldu.
Bunda, 1991den itibaren ABD yönetimleriyle kurduğu yakın ilişkinin önemli rolü oldu.
Ancak 2010larda Arap Baharıyla başlayan süreçte artık ABDnin bölgedeki önemli bir müttefiki olmaktan çıkarak Mısırda, Libyada, Yemende ve hatta Somalide, güçlendirdiği ordusunu kullanarak kendi politikalarını uygulamak üzere harekete geçti. Bu süreçte ABD yönetimleriyle gerilime varan fikir ayrılıkları yaşadı.
Barack Obama döneminde hem ABD-İran arasında başlayan nükleer müzakereler hem de Obamanın Arap Baharında ilk aşamada kısıtlı da olsa Müslüman Kardeşlere destek vermesi; Prensin ABDden net bir şekilde uzaklaşmasına yol açan süreci başlattı.
2016daki ABD Başkanlık seçimler öncesi Trumpın kazanacağını öngören Muhammed bin Zayid, yakın çevresine gireceğini tahmin ettiği Orta Doğu danışmanlarıyla da yakın ilişkiler geliştirdi. Trumpın damadı ve danışmanı Jared Kushner, bu kişilerin en başında geliyordu.
Eski ABD Başkanı Donald Trumpı, uyguladığı politika konusunda ikna etmiş gözükse de, ABD Kongresi Barack Obama döneminden bu yana olduğu gibi BAEye mesafeli durmaya devam etti.
O dönem Batı basınına konuşan ABDli diplomatlar, Muhammed bin Zayidin iki düşman konusunda adeta takıntılı olduğunu söylüyordu: Müslüman Kardeşler ve İran.
Ülke, 1971de İngiltereden bağımsızlığını ilan ettiğinde İran körfezdeki üç adet tartışmalı adaya asker göndererek işgal etmişti.
Ülkenin İranla olan düşmanlığı o zamanlara dayanıyor.
Ülkenin ilk lideri olan babasının kendisine eğitmen olarak görevlendirdiği Ezzedine İbrahim ise bir Müslüman Kardeşler üyesiydi. İbrahim, genç prensi kendi öğretisiyle yetiştirmek istese de bu ters tepti. WikiLeaks belgelerindeki sızıntılara göre Prens bin Zayif, 2007de Amerikalı diplomatlarla bir sohbeti sırasında O zaman bu adamların başka bir gündemi olduğunu anladım, benim halkımda bu tarz bir İslamcı politikanın etkili olmasını istemedim. Çünkü Mekkedeki kutsal bir adamın çağrı yapması halinde ordumdaki askerlerin yüzde 80ini onu dinler demişti.
Amerikalı diplomatlar, bu sebeplerle Prensin Arap dünyasının demokrasiye hazır olmadığına ve İslamcıların yapılacak her seçimi kazanacağına inandığını söylüyor. Öyle k Prens, bu düşüncesini Amerikalı diplomatlara anlatırken Orta Doğu California değil. demişti.ABDnin 1900larda Iraka karşı bölgede aradığı müttefik, verilen silahlar ve teknolojik destekle birlikte 25 yıl içinde, eski ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Tamara Cofman Wittese göre Bir Frankensteina dönüştü.
Yine eski ABDli yetkililerin anlattığına göre Muhammed bin Zayidi diğer Arap liderlerden farklı kılan bir şey daha vardı; diğer Arap liderler randevularına gecikir, mevkdaşlarını bekletir ve sözlerini tutmazken İngilterede eğitim alan bu genç prens, günlük ilişkilerinde Avrupalı gibi davranıyor, kendi kahvesini kendisi koyuyordu.
ABDnin eski BAE Büyükelçisi Marcelle Wahba, Muhammed bin Zayidin ziyaretçilerini kendi kullandığı helikopterlerle gezdirdiğini, ülkenin geniş kapsamlı inşaat faaliyetleriyle nasıl büyüdüğünü gösterdiğini anlatıyor ve MbZ her zaman sizi şaşırtacak bir şey buluyordu diyor.
Wall Streete benzeyen bir finansal bölge oluşturmak, New York Üniversitesinin bir kampüsünü ülkede açmak, Louvre ve Guggenheim müzelerinin birer kolunu ülkede açmak gibi planlarını da Batılı misafirlerine anlatan Prens, ülkesinin bölgedeki diğer ülkelere göre çok daha liberal olduğunu; kadınların daha fazla haklara sahip olduğunu, Müslümanlar dışında diğer dinlere inananların da ibadet etmesinin serbest olduğunu söylüyordu. Öyle ki, 2019u Hoşgörü yılı ilan etmiş ve bir Hoşgörü Bakanlığı kurmuştu. Şubat ayında da Papayı ülkede ağırlamıştı.
BAEde 9 milyon kişi yaşıyor, bunların yaklaşık 1 milyonu vatandaşken geri kalanı beyaz yaka ve mavi yaka yabancı çalışanlardan oluşuyor. Abu Dabi tek başına dünyanın kanıtlanmış petrol rezervlerinin yüzde 6sına sahip.
BAE, 1991deki Körfez Savaşında Amerikan askerlerinin ülkesindeki üslerde konuşlanmasına izin vermişti. Bu işbirliği sonrasında Prensin komutanları ve hava kuvvetlerindeki pilotlar Amerikalılarla birlikte Kosovada, Somalide, Afganistanda ve Libyada görev yaptı; 2014te IŞİDe karşı başlayan mücadelede Amerikalılarla birlikte savaştı.
Bu işbirliği daha da gelişti ve hem orduyu geliştirmek için eski Amerikalı komutanları danışman olarak işe aldı; hem de eski ajanları BAEnin istihbarat servisin geliştirmek üzere yanına aldı.
Bu üst düzey isimlerin arasında eski ABD Genelkurmay Başkanı James Mattis ve ABD Ordusunun önde gelen komutanlarından General John Allen da vardı. Prens Muhammed bin Zayid, bu ABDli danışmanlara İsraili İran ve Müslüman Kardeşlere karşı güvenilir bir ortak olarak gördüğünü söylemişti.
Bu süreçte BAE, kendi silahlarını ve istihbarat araçlarını da geliştirdi ve gücünü göstermek için rol oynadığı savaşlarda bunları kullandı.
Bir yandan da bölgenin en güçlü ülkesi Suudi Arabistanla yaşanan sınır problemleri sona ermiş; içeride veliaht prens seçimi için kavga yaşanmaya başlamıştı. Muhammed bin Zayid, bu fırsatı da kaçırmadı ve kendisine müttefik olabilecek en uygun adayı; Muhammed bin Salmanı seçerek onun veliaht prens olması için lobi çalışmalarına başladı. Öyle ki bu lobi çalışmalarını ABDde de sürdürdü, Obamanın danışmanlarına Muhammed bin Salmanı desteklemeleri konusunda telkinde bulundu.
2015te iki prens, Yemene asker göndermişti. 2017de Muhammed bin Salman veliaht prens olduğunda, iki prens bu kez İranla ve Müslüman Kardeşlerle ilişkilerini gerekçe göstererek Katara ambargo uygulama kararlarını duyurdu.New York Timesa konuşan ABDli yetkililere ve eski diplomatlara göre; bu iki olayda da dünya Suudi Arabistanı öncü görürken aslında bu adımları atmak için uzun süredir hazırlanan kişi Muhammed bin Zayiddi.
Aynı sıralarda Muhammed bin Zayid, Batılı diplomatlara İki prensin destek görürlerse birlikte çalışarak Filistinlileri İsraille makul bir anlaşma yapmak için ikna edebileceklerini de söylüyordu.
Muhammed bin Zayid, Kasım 2016da seçilen Trump göreve gelmeden hemen önce Washington DCye giderek Obamaya veda etti. Ancak Amerika ziyaretinin asıl amacı bu değildi, oradan New Yorka giderek Trumpın danışmanlarıyla görüştü ve İranla yapılan anlaşmadan geri çekilmesi ve Katara karşı alınacak tutumla ilgili ABDdeki yeni yönetimin desteğini garanti altına aldı.
Bu sırada Mısırda 2013te darbeyle başa geçen ve Müslüman Kardeşler üyelerine yönelik sert bir tutum alan Abdulfettah Sisi yönetimi de, yönetimini sürdürebilmek için hâlâ BAEden gelecek milyarlarca dolara muhtaç durumda.
Son dönemde ise hem ekonomik kalkınmaya ağırlık vermesi hem de Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçının İstanbuldaki Suudi Arabistan Konsolosluğunda öldürülmesi sonrası Batının sert bir tutum takınması; BAE yönetimini de daha fazla müttefik edinmeye ve şahin politikadan uzaklaşmaya itti.

Son güncelleme: 11:26 15.05.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı