• Turkhane Logo

Bir yoğun bakım hekimi: Erken zafer ilan etmek istiyorlar

"Bayramda normalleşme sinyalleri veriliyor; Atatürk Havalimanı'nın pistinin ortasına o hastaneyi neden yapıyoruz?"

09:25 01 Mayıs 2020 Cuma
Bir yoğun bakım hekimi: Erken zafer ilan etmek istiyorlar
"Bayramda normalleşme sinyalleri veriliyor; Atatürk Havalimanı'nın pistinin ortasına o hastaneyi neden yapıyoruz?"



İstanbulda bir üniversite hastanesinde görev yapan ve Twitterda müstear ismiyle Sağlık Bakanlığının Covid-19 verileriyle ilgili politikasını mercek altına alan yoğun bakım hekimi Aleksandr Bogdanov, Türkiyede salgının seyrini değerlendirdi. Bogdanov, hükûmetin Koronavirüs verilerini açıklama konusunda şeffaf davranmadığını iddia ederken, Tedbirlerin gevşetilmesi, koruyucu hekimliğe de ihtiyaç duyulmadığında söz konusu olabilir. Şu anda öyle bir durum söz konusu değil. Ama, erken zafer ilanına gitmek istiyorlar dedi.

1+1de İrfan Aktanın sorularını yanıtlayan Bogdanov, Sağlık Bakanı Fahrettin Kocanın pik noktaya ulaşıldığını söylemesine tepki gösterirken, Bir artış kesiti, bir de eksilten kesiti oluşturmanız gerekiyor. Nedir bu? Yeni vaka sayısı-ölen sayısı-iyileşen sayısı. Basit bir matematik. Ama biz vaka ve ölüm sayılarını şeffaf vermiyorsak piki veya platoyu konuşmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum açıklamasında bulundu.


Bogdanovun Aktanın sorularına verdiği yanıtlardan öne çıkanlar şöyle:

Çalıştığım üniversite hastanesinde üç yoğun bakım alanı var. Bunlardan en büyüğü 12 yatak kapasiteliydi. Bize ilk Covid-19 yoğun bakım hastası 17 Martta gelince bu yoğun bakım alanını korona virüs hastalarına ayırdık. Ancak, hasta sayısı hızla katlanarak arttı ve orası doldu. Ameliyathaneyi yoğun bakıma çevirdik. Yani solunum cihazları, monitörler ve hasta yatakları koyduk. Hemşire ve diğer sağlık personelini buna göre düzenledik ve böylece 60 yoğun bakım hastasına bakabilecek kapasiteye ulaştık. Ameliyatları iptal ettik, acil ameliyatları da başka yerlere taşıdık.

Yaklaşık 10 gün öncesine kadar ciddi bir artış söz konusuydu. Hasta sayımız günde 35-40 civarına sabitlenmişti. Hastalarımızın maalesef yaklaşık yüzde 40ını kaybediyorduk. Durumu iyiye gidenleri de servise çıkarıyorduk. Yani bir denge vardı. Şimdi ise bir azalış söz konusu. Bugün (25 Nisan) itibariyle, 21 hastamız var. Yani yoğun bakım açısından bir haftadır biraz daha rahat olduğumuzu söyleyebilirim.

PCR testi pozitif çıkarsa hasta yüzde 99 Covid-19

PCR testi pozitif çıksın çıkmasın, Covid-19 olduğunu düşündüğümüz bütün hastaları yatırıyoruz. PCR testi negatif çıksa bile tomografisi Covid-19 ile uyumlu olabilir veya biz klinik olarak hastanın Covid-19 olduğunu düşünürüz. Hastanın durumu kritikse o hastayı Covid-19 yoğun bakımına alırız. Hastalarımızın hepsinin PCR testi pozitif değil.

Covid-19 tanısı koyabilmek için elimizdeki yöntemlerden biri PCR testi. Bu test pozitif prediktif değer dediğimiz bir değer veriyor. Test pozitif çıkarsa, diyoruz ki, hasta yüzde 99 Covid-19. Ama test negatif çıkarsa, negatif prediktif değeri düşük olduğu için hasta kesinlikle Covid-19 değildir diyemiyoruz.

PCR testi negatif olan Covid-19 hastalarının ölüm nedeni zatürre olarak giriliyor

Testi negatif gelen, ama bizim Covid-19 tanısı koyduğumuz hastalar hakkındaki her şey biliniyor. Fakat tüm bu bilgiler bakanlıkta olmasına rağmen, Sağlık Bakanı yalnızca testi pozitif olan hastaların sayılarını açıklıyor. Bu da eksik bir hasta popülasyonu yansıtıyor. Hem hasta hem ölüm, ikisi de eksik gösteriliyor. Yani testi negatif gelen hastalar ne vaka sayılarının ne de ölüm sayılarının içinde yer alıyor.

Hastanın PCR testi negatifse ölüm nedenini Covid-19 enfeksiyonu değil, viral pnömoni, yani zatürre veya şüpheli hastalık olarak giriyoruz.

Yoğun bakımdaki 21 hastanın 11inin PCR testi negatif

Bizim yoğun bakımda üç gün öncesine kadar toplam 21 Covid-19 hastası vardı. Bu 21 hastanın 11inin testi negatifti. Bu tabii ki tüm Türkiye için yapılabilecek bir genelleme değil, ama en azından bizde, hastaların yarısı testi negatif çıkanlardan oluşuyor. Tüm Türkiyedeki Covid-19 hastalarının ne kadarının testinin pozitif ne kadarının negatif olduğunu maalesef bilemiyoruz.

Sayıların az gösterilmesinin birçok sebebi olabilir, ama ana sebebin ekonomiye dayandığını düşünüyorum. Çünkü tedbirleri artırmak gerekiyorsa bunu istatistiki verilere dayandırmalısınız. Ama elinizdeki sayılar tedbirleri artırmanızı gerektirmiyorsa, fabrikaları, kargo şirketlerini, marketleri, AVMleri kapatmazsınız ve ekonomik hareketlilik devam eder.

Erken zafer ilanına gitmek istiyorlar

Salgınlar birinci basamak hekimlikle yönetilir, yani koruyucu hekimlikle. Koruyucu hekimlik hastalıkların başlamasını, derinleşmesini veya salgınların yayılmasını engelleyecek şekilde sağlık sistemini düzenlemektir. Bu, insanlar hasta olmadan alınacak sağlık önlemlerine dayanır. Oysa tedbirlerin gevşetilmesi, koruyucu hekimliğe de ihtiyaç duyulmadığında söz konusu olabilir. Şu anda öyle bir durum söz konusu değil. Ama, erken zafer ilanına gitmek istiyorlar.

Türkiyede bir yılda acil servise toplam başvuru sayısı 140-150 milyon arasındadır! Yani neredeyse herkes yılda iki kez acil servise başvuruyor. Fakat pandemi sürecinde acil servis yoğunluğu azalan az sayıdaki ülkeden biri olabiliriz.

Bayramda normalleşme sinyalleri veriliyor; Atatürk Havalimanının pistinin ortasına o hastaneyi neden yapıyoruz?

Hükümet bu tarz krizlerden fırsat yaratmayı çok iyi biliyor. Bunu birçok örnekte gördük. Bugün Atatürk Havalimanına bir hastane yapılıyor. Bu hastanenin yapım süresi 45 gün. Ama hemen ardından, bayramda normalleşme sinyalleri veriliyor. Eğer öyleyse, Atatürk Havalimanının pistinin ortasına o hastaneyi neden yapıyoruz? Bunu tartışabilmemiz lâzım. TTB bu çelişkileri tartışmaya açıyor. Şehir hastanelerinin birçok kadük yanı var. Nitelikleri, sağlık çalışanlarının özlük haklarının arka plana atılması, kâr amacı güden bir kuruma dönüştürülmüş olmaları üzerine kitaplar, makaleler yazıldı, paneller düzenlendi. Hasta sayısının garanti edildiği projeler olduğu söylenince hükümet buna hayır, tetkik garantili diyerek itiraz etti. Ama hasta olmayan insan gelip tetkik mi yaptıracak? Bu projeler hükümete yakın müteahhitlere paslandı.

Başarı hastane açmak değil, 12 kişilik yoğun bakım kapasitesini 40a çıkarmaktır

Bir salgın yönetimi başarısından söz etmek istiyorsak, başarı hastane açmak değil, 12 kişilik yoğun bakım kapasitesinin kısa süre içinde 40 kişiye çıkartılmasıdır. İkinci olarak, mevcut hastanelerin, örneğin üniversite hastanelerinin hali içler acısıyken yeni hastane açmanın mantığı da tartışılmalı. Üniversite hastanelerinde malzeme sıkıntısı var, teknik altyapı oldukça kötü, bu hastanelerde görev yapan bilim insanları bu şartlar altında görev yapıyor.

Erken rehavete girdiğimizi düşünüyorum

Erken rehavete girdiğimizi ve bunun tehlikeli sonuçlar yaratabileceğini düşünüyorum. Kesin bir öngörüde bulunmak mümkün değil. En son istediğimiz şey, ikinci bir dalganın meydana gelmesi. Eğer gerçekte bir azalış trendi varsa, önlemler esnetildiğinde bu trend durur ve ikinci bir dalga gelir. Bu da biz sağlık çalışanlarını çok olumsuz etkiler. Evet, biz süreci iyi yönettik, 12 hasta baktığımız yerde 40 hasta baktık diyoruz, ama nasıl yaptığımızı gelin bir de bize sorun. Günler geceler boyunca uykusuz kaldık ve çok yorulduk. Aynı zorlukların tekrar yaşanmasını hem hastalarımız için hem de çalışanlar olarak istemiyoruz.

Son güncelleme: 09:25 01.05.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı