• Turkhane Logo

'Anayasa Mahkemesi’nin toplumsal barışa zarar veren yanlışlıkları düzelteceğine inanıyoruz'

11 uzman hukukçu, infaz yasasıyla ilgili ‘adalet çağrısı’ yaptı. İnfaz indirimine ‘eşitliğin gözetilmediği, yaşam hakkının ihlaline zemin hazırlandığı ve toplumsal barışa zarar verildiği’ eleştirileri yapıldı.

12:55 04 Mayıs 2020 Pazartesi
'Anayasa Mahkemesi’nin toplumsal barışa zarar veren yanlışlıkları düzelteceğine inanıyoruz'
11 uzman hukukçu, infaz yasasıyla ilgili ‘adalet çağrısı’ yaptı. İnfaz indirimine ‘eşitliğin gözetilmediği, yaşam hakkının ihlaline zemin hazırlandığı ve toplumsal barışa zarar verildiği’ eleştirileri yapıldı.

AYM’ye yasayı özgürlükler lehine düzeltme çağrısı yapıldı.

AKP ve MHP’nin oylarıyla Meclis’ten geçerek cezaevlerinden binlerce hükümlüye erken tahliye yolu açan infaz yasasıyla ilgili 11 hukukçu ortak açıklama yaptı.

Emekli Anayasa Mahkemesi üyesi Ali Güzel, Prof. Dr. Cem Eroğul, Prof. Dr. Ergun Özbudun, Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, Prof. Dr. Köksal Bayraktar, Prof. Dr. Oktay Uygun, Anayasa Mahkemesi Eski Raportörü Prof. Dr. Osman Can, Prof. Dr. Ozan Erözden, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski yargıcı Dr. Rıza Türmen, Prof. Dr. Rona Aybay ve Prof. Dr. Yaman Akdeniz’in imzasıyla yapılan ortak açıklamada, infaz indirimine ilişkin yasadaki ayrımcılığa vurgu yapıldı.


Ortak açıklamada, infaz indirimi düzenlemesinin özel af niteliğinde olduğu, bazı suçlar yönünden ayrıcılık yapıldığı, eşitliğin gözetilmediği, siyasal muhalefetin kriminalize edildiği, yaşam hakkının özünün ihlaline zemin hazırlandığı, toplumsal barışa zarar verildiği kaydedildi. Açıklamada, “Anayasa Mahkemesi’nin bu yanlışlıkları, denetim yetkisi ve özgürlükler lehine yorum imkânları çerçevesinde düzelteceğine inanıyoruz” denildi.

Açıklamada, “Muğlak terör örgütü üyeliği, yardım ve propaganda suçlamaları gerekçesiyle, gerçekte düşünce açıklamaları, kolektif özgürlük eylemleri veya basın faaliyetleri nedeniyle yargılanıp mahkûm edilen kişilerin başta ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı olmak üzere anayasal hakları yok sayılmıştır” ifadesi kullanıldı.

11 hukukçunun ortak açıklamasında şöyle:

KAMU VİCDANI YARALANDI

“Kamuoyuna beyanımız, adalete çağrımızdır

Salgın nedeniyle cezaevlerinin boşaltılması söylemiyle iktidar partileri tarafından gündeme sokulan af tartışmaları, TBMM’ye sunulan kanun teklifiyle somutlaşmış, iktidar partilerinin talep ve programları doğrultusunda kabul edilerek “torba kanun” biçiminde yasalaşmış ve yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun gerek hazırlık gerekse yasalaşma safhasında muhalefetin, yargıç, savcı ve baroların, sivil toplum kuruluşlarının, uzman akademisyenlerin talep ve itirazları dikkate alınmamış, toplumun tüm bireylerinin özgürlük, güvenlik ve adaletin tesisi yönündeki meşru talep ve beklentileri karşılanmamış, kamu vicdanı yaralanmıştır.

ANAYASAL HAKLAR YOK SAYILDI

İnfaz sisteminde mahkûmların denetimli serbestlik veya şartlı tahliye imkânlarından yararlanmasının kolaylaştırılmasının yanında, geçici düzenlemelerle de özel af mahiyetinde düzenlemeleri barındıran bu yasada belirli bazı suçların yanında, muğlak terör örgütü üyeliği, yardım ve propaganda suçlamaları gerekçesiyle, gerçekte düşünce açıklamaları, kolektif özgürlük eylemleri veya basın faaliyetleri nedeniyle yargılanıp mahkûm edilen kişilerin başta ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı olmak üzere anayasal hakları yok sayılmıştır.

TUTUKLULARI KAPSAMAMASI EKSİKLİK VE EŞİTSİZLİK

Öte yandan, suçluluğu sabit olmayan tutukluların yasa kapsamı dışında bırakılmasıyla, gerekli adalet duyarlılığı gösterilmemiş, eşitlik kriteri bu açıdan da gözetilmemiştir. Yasa’nın geçici 9/5 maddesinde de yıl sonuna kadar yapılabilecek tahliyelerin tutukluları kapsamaması “eksiklik” ve eşitsizlik vurgusunu artırmaktadır.

EŞİTLİK, HUKUK DEVLETİ İLKELERİNE AYKIRI

Çıkarılan yasa, infazda eşitliği gözetmemiştir. Aynı cezayı alan iki hükümlüden biri, suçunun türü nedeniyle infaz yasasındaki koşullu salıverme ve denetimli serbestlikten yararlanıp tahliye olurken, başka bir gruptaki hükümlü cezasını çekecektir ki, bu durum Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine, 2. maddedeki hukuk devleti ilkesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesine aykırıdır.

KAMU YARARI GÖZETMELİ

İktidar (Meclis çoğunluğu) elbette infaz rejiminde değişiklikler yapabilir, suç ve cezalarla ilgili tasarruflarda bulunabilir, istisnai durumda Meclisin 3/5 çoğunluğunun rızasıyla af da çıkarabilir. Ancak bunun sınırı, adil bir ölçünün göz ardı edilmemesi, eşitliğin bozulmaması ve temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulmamasıdır. Çıkarılacak yasanın öngörülebilir ve anlaşılabilir olması, sadece bir grubun, dünya görüşünün yahut sınıfın çıkarını değil, tüm farklılığıyla değerli, eşit özgürlük sahibi ve egemenliğin kaynağı Milletin tüm fertlerinin ortak iyiliğini ifade eden “kamu” yararını gözetmesi gerekir.

KANUN, SİYASAL MUHALEFETİ KRİMİNALİZE EDİYOR

Bu kanun özel af mahiyetinde hükümler barındırmış olmasına rağmen, nitelikli çoğunluğa riayet edilmemiştir. Düzenlemenin gerekçesi Covid-19 salgını olarak gösterilmiş olduğu halde, suçlar arasında ayrım yapılarak yaşam hakkıyla doğrudan bağıntılı sağlık hakkı gözardı edilerek yaşam hakkının özünün ihlaline zemin hazırlanmıştır. Bir siyasal tercih ve bir atıfet olarak infaz kolaylığı ve özel af getirilmiş, ancak şiddet içerikli olup olmadığına dair bir ayrım yapılmaksızın, siyasal muhalefet mahiyetindeki eylemler istisna tutulmuştur. Bu şekilde kamu yararı gözetilmemiş, meşru sebep olmaksızın eşitliğe aykırı davranılmıştır. Devletin af yetkisinin hakkaniyetli ve toplumsal adalet duygusuna uygun olabilmesi için öncelikli olarak devlet tüzel kişiliğine karşı işlenen suçları af ve benzeri infaz kolaylığının kapsamına almak gerekirken, tersi yönde tutum alınmak suretiyle, atıfet ayrımcılığa, dışlanmaya ve siyasal muhalefetin kriminalize edilmesi imkânına dönüştürülmüştür.

AYM’NİN YANLIŞLARI DÜZELTECEĞİNE İNANIYORUZ

Bu yaklaşımın ülkemizdeki siyasal yarılmayı derinleştireceğine, şu günlerde en büyük ihtiyacımız olan toplumsal barışımıza zarar vereceğine inanıyoruz. Her şeye rağmen bir anayasal devlet olarak Türkiye’de Anayasa’nın eşitlik, hukuk devleti ve insan haklarına saygı ilkelerinin bağlayıcı olduğunu, bu ilkelerin toplumsal barışın da harcı niteliğinde bulunduğunu hatırlatıyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin bu yanlışlıkları, denetim yetkisi ve özgürlükler lehine yorum imkânları çerçevesinde düzelteceğine inanıyoruz. Siyasal çoğulculuğun, anayasal ilkelerin, hukuk ve adaletin ne ölçüde hayatî olduğunu, 100 yıllık tarihimizden çıkan dersleri hatırlatarak bir kez daha vurguluyoruz.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

Son güncelleme: 12:55 04.05.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı