Almanyada Ocak ayında bazı Türk kuyumcularına düzenlenen baskınlar sonucunda yüklü miktarda altının yasal olmayan şekilde Türkiyeye kaçırıldığı ortaya çıkarıldı. Köln Savcısı René Seppi, 53 sanık hakkında soruşturma açıldığı, üç şüphelinin de tutuklandığını açıkladı.
DW Türkçeden Tuncay Yıldırımın özel haberine göre, sanıkların, kurdukları bir çete aracılığıyla Türkiyeye yaklaşık 1 milyar 600 milyon euro değerindeki 75 ton altını kaçırdıkları iddia ediliyor. Savcılık, örgütün ele başı olarak İstanbulda yaşayan kuyumcu toptancısı Turan S.den şüphelenildiğini belirtti. Yapılan açıklamada, S.nin Türkiyede arandığı kaydedildi.
UYUŞTURUCU VE TÜTÜN GELİRİNİ AKLAYARAK TÜRKİYEYE AKTARDILAR
Kara para aklama, dolandırıcılık, vergi kaçakçılığı, Ödeme Hizmetleri Denetim Yasasının (ZAG) ihlâli ve çete kurmakla suçlanan zanlılar Hollandadan getirilen uyuşturucu paraları ile kaçak nargile tütünlerinden elde edilen gelirin aklanarak Türkiyeye aktarılmasına aracılık etmekle itham ediliyor.
Çetenin para transferi için başvurduğu yöntem ise yaklaşık 100 yıllık bir geçmişe sahip olan Hawala sistemi”. Sistem Ortadoğu kaynaklı olduğu için havalenin Arapça söylenişi ile biliniyor. Düsseldorf ve Kölnde mali müşavirlik yapan uluslararası vergi hukuku uzmanı Cevdet Koçaş DW Türkçeye Hawala sistemini şöyle anlattı: Hawala sistemi kişi ya da şirketlerin, bulundukları ülkelerin dışındaki kişi ve kuruluşlara mevcut uygulama ve kuralların dışında, dolasıyla kayıt altına alınmadan para transfer edilmesini sağlayan sistemin adıdır.”
BU YÖNTEMİN KULLANILMASININ TEK NEDENİ, PARANIN KAYIT DIŞI OLMASI
Başlangıçta ticaretin oluşabilmesi için bir takım takas yöntemlerinin uygulandığını belirten Koçaş, günümüzde ise uluslararası düzeyde geçerli olan kanun ve kurallara göre ticari düzenin para ile işlediğini söyledi. Özellikle kara para ile mücadele, vergilendirmede adaleti sağlama ve uluslararası ticarette şeffaf olabilmek amacıyla uluslararası para transferlerinin belli bir yasal çerçevede gerçekleşmesi gerektiğini ifade eden Koçaş, Bu sistemin dışında kalan bütün çözümler yasalara aykırıdır. Var olan yasalara göre uluslararası alanda para transferi yapmak mümkün iken bu yasaların dışında kayıt dışı olarak para transferi yapan kişi suç işlemiş olur. Zira burada bu yöntemle para transfer edilmek istenmesindeki tek neden paranın kayıt dışı olmasıdır” dedi.
SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
Hawala sistemi günümüzde yaygın olarak kullanılan Pay-Pal adlı ödeme yönteminin ilkel bir versiyonu olarak da görülebilir. Sistem şöyle işliyor: Örneğin A adlı müşteri Almanyadaki bir finansal hizmet sağlayıcısına veya kuyumcuya nakit ödeme yapıyor. Türkiyede bulunan B adlı alıcı ise bulunduğu kentteki anlaşmalı kuyumcudan, komisyon düşüldükten sonra Almanyada ödenen miktarın karşılığını teslim alıyor. İki arabulucu daha sonra komisyonu aralarında pay ediyorlar. Bu şekilde, para akışı kayıtlara geçmiyor ve transferin takibi mümkün olmuyor.
Kuyumcunun Almanyada tahsil ettiği havale bedeli ise altına dönüştürülüyor. Bu paralar karşılığında Almanyada satın alınan eski altınlar külçe haline getirildikten sonra paravan şirketler aracılığıyla Türkiyeye ihraç ediliyor. Türkiyede herhangi bir vergiye tabi olmadan alıcısına ulaştırılıyor. Almanyada bu tür ticari para işlemleri için, şirketlerin Bankacılık Denetleme Kurumundan (BaFin) izin alması gerekiyor. Lisans olmadan yapılan bu tür havale işlemleri yasa dışı olarak kabul ediliyor.
10 YILA KADAR HAPİS
Suç çeteleri ve İslamcı terörist grupların uzun zamandır yasa dışı para transferlerini gerçekleştirmek için Hawala sistemine başvurduğu biliniyor. Köln Barosuna kayıtlı Uluslararası Ticaret Hukuku Uzmanı Avukat Dr. Abdullah Emili, Alman yasalarına göre bu yöntemle para transferi yapılmasının kara para aklama suçu kapsamında değerlendirildiğini belirtti.
DW Türkçeye konuşan Dr. Emili, Alman yasalarına göre kara para aklayan ya da aklanmasına katkıda bulunanlar 3 ay ila 5 yıl hapis cezasına çarptırılabilir. Ancak suç örgütlü bir şekilde işlenmişse bu ceza 6 aydan 10 yıla kadar hapis olabilir. Şu anda Almanyadaki soruşturma da çete üzerine işliyor” dedi.
Üç şüphelinin halen cezaevinde olduğunu aktaran Emili, Başta 7 kişi gözaltına alınmıştı. Kısa süre önce dördü serbest bırakıldı. Üç kişi ise tutuklu. Çete lideri olduğu belirtilen kişi ise Türkiyede” diye konuştu.
2019dan bu yana yapılan telefon dinlemeleri ve polis muhbirlerinin verdiği bilgiler doğrultusunda Köln Savcılığı tarafından yaklaşık 30 bin sayfalık dosya hazırlandığını kaydeden Emili, çete lideri olmakla suçlanan kişinin Türkiyede arandığını belirterek, Uluslararası hukuka göre, suçun işlendiği yer olan Almanyanın o kişiyi Türkiyeden talep etme hakkı var. Ancak Türkiyede yakalanır mı? Türkiye iade eder mi? Onu bilemiyorum” diye konuştu.
TÜRK KUYUMCULARI BÜYÜK BİR SUÇUN İÇİNE ÇEKTİLER
Hawala sistemi aracılığıyla Almanyadaki bazı Türk kuyumcularının büyük bir suçun içine çekildiğini anlatan Emili, Kolay para kazanılacak bir yöntem. Üstelik belge yok, fatura yok. Al gülüm ver gülüm. Tabii meblağ da öyle 3 bin 5 bin değil, 100 bin 500 bin, bir milyon euro. Böyle olunca bazı kuyumcu esnafı kolay para kazanma hayaliyle bu işlere bulaşabiliyor. Oysa bunlar yasal değil ve dediğim gibi büyük cezaları var” dedi.
VARLIK BARIŞI SUÇA TEŞVİK EDİYOR
Aynı zamanda Köln merkezli Türk Alman İş İnsanları (TDU) Derneği Başkanı olan Dr. Emili, Türkiyede yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını vergi incelemesine tabi olmadan Türkiyede değerlendirmek üzere başlatılan Varlık Barışı uygulamasının da bu yöntemi bir şekilde teşvik ettiğini söyledi. Emili, Hükümet söz konusu uygulamayı 6 ay daha uzattı. Amaç Türkiyeye kaynak sağlamak. Ama ne yazık ki böyle kötü emellere de alet edilebiliyor. Uygulama bu bağlamda yanlış. Çünkü Türkiye, ‘Benim amacım paraları çekmekti, kara para aklamak değil diyebilir. Ancak o zaman şöyle sorarlar, ‘Sen kaynağını denetlemeyerek kara paranın da gelmesini teşvik ettin. Bu durum Türkiyenin uluslararası itibarına zarar veriyor” şeklinde konuştu.
ALMANYADA KUYUMCULAR AĞIR VERGİ İLE KARŞI KARŞIYA
Köln yakınlarında uzun süredir kuyumculuk ve toptan altın satışı yapan S.C. ise DW Türkçeye sistemin nasıl işlediğini anlattı.
S.C. şunları kaydetti: Almanyada kuyumcular ağır bir vergi yükü ile karşı karşıya bulunuyor. Rekabet de artınca, bazı meslektaşlarımız ne yazık ki bu tür yasal olmayan yöntemlere başvurabiliyor. Kolay bir para çünkü. Elbette burada bir kara para aklama niyeti var. Yoksa niye insanlar bize başvursunlar bankadan havale etmek yerine. Ama işte kolay para cazip geliyor.”
Kendisine de bu yönde teklifler geldiğini anlatan S.C, Kısa süre önce iki kişi geldi dükkâna. Türkiyede zor durumda olan bir esnaf akrabalarına para yollamak istediklerini, bu konuda yardımcı olup olamayacağımı sordular. Sistemi bildiğim için bunun olamayacağını söyledim. Bankaya gitmelerini tavsiye ettim. Sonra duydum ki bu iki kişi, Türkiyede bir tarihi eseri satın almak için bu parayı yollamak istiyormuş. Yani illa bir çete ya da organize olmadan her meslektaşımızın kapısını bu tür insanlar çalabiliyor” dedi.
ALMANYADA TÜRK KUYUMCULAR İTİBAR KAYBETTİ
S.C. bu tür yöntemlere başvuran kuyumcular nedeniyle bütün sektörün itibar kaybettiğini belirterek, Almanya genelinde 2 bin 700 civarında Türk kuyumcu dükkânı var. Bu işi yapanlar ise çok az. Ama şimdi bunlar yüzünden hepimiz sıkıntı çekiyoruz. Polisin baskın yapıp temizlemesi iyi. Ancak baskının yapılış şeklini tasvip etmiyorum. 100 polisle bir sokakta kuyumcuları basarsanız insanlar ne düşünür? Yapıcı tedbirlerle sektörü temizlesinler. Biz de işimizi yapalım” diye konuştu.







