• Turkhane Logo

Almanya'daki tedarik zinciri yasası: Türkiye nasıl etkilenecek?

Almanya'da şirketlere insan hakları ve çevre ihlallerine sebebiyet vermeme yükümlülüğü getiren yeni yasa yürürlüğe girdi. Yasa Türkiye'nin Avrupa'ya ihracatını da yakından ilgilendiriyor.

00:10 02 Ocak 2023 Pazartesi
Almanya'daki tedarik zinciri yasası: Türkiye nasıl etkilenecek?
Almanya'da şirketlere insan hakları ve çevre ihlallerine sebebiyet vermeme yükümlülüğü getiren yeni yasa yürürlüğe girdi. Yasa Türkiye'nin Avrupa'ya ihracatını da yakından ilgilendiriyor.

İhracatta yeni rekorlar kırıp Avrupanın Çini olmak isteyen Türkiyenin artık bu hedef için iş sağlığı ve güvenliği, çocuk işçiliğiyle mücadele, çevre koruma gibi alanlarda da adımlar atması gerekecek. 
ABnin en büyük ekonomisi ve Türkiye’nin bir numaralı ticaret ortağı olan Almanya’da yürürlüğe giren yeni yasa, Alman şirketlerini tedarik zincirlerindeki insan hakları ihlalleri, çevreye verilen zarardan da sorumlu hale getiriyor. 
1 Ocak 2023te yürürlüğe giren Alman Tedarik Zincirlerinde Durum Tespiti Yasası (LkSG) sadece Alman şirketlerini değil, bu şirketlerin ticari ilişki içerisinde bulunan binlerce Türk işletmesini, Türkiye ekonomisinin performansını da etkileyecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın tartışmalı ekonomi politikaları, seçimler öncesinde artan siyasi gerilim ve küresel ekonomideki çalkantılar nedeniyle büyük zorluklar yaşayan Türkiyedeki sanayici ve üreticiler, bu yeni kurallara uyum konusunda da çetin bir sınavla karşı karşıya.
Türkiye ekonomisi için dönüm noktası
Düşünce kuruluşu Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC) Direktörü Samuel Doveri Versterbye, 1 Ocaktan itibaren Türk-Alman ekonomik ilişkilerinde başlayan yeni dönemin, Türkiye ekonomisi açısından önemli bir dönüm noktası olacağını söyledi.
DW Türkçenin sorularını yanıtlayan Vesterbye, Almanyada yürürlüğe giren yeni yasanın hem Türkiye-Almanya ekonomik ilişkilerinin geleceğini hem de Avrupanın yeniden şekillenmekte olan küresel tedarik zincirinde Türkiye’nin üstleneceği konumu tayin edeceğine dikkat çekti.
Türkiye için Almanya ile ekonomik ilişkiler büyük önem taşıyor. ABnin en büyük ekonomisi olan Almanya, halen Türkiyenin bir numaralı ticaret ortağı ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi 41 milyar euroyu aşıyor.
Samuel Doveri Versterbye -Geschäftsführer der European Neighbourhood Council (ENC) Samuel Doveri Versterbye -Geschäftsführer der European Neighbourhood Council (ENC) Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC) Direktörü Samuel Doveri Versterbye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için Almanya pazarının “hayati önem” taşıdığını, yürürlüğe gidecek yasayı ve olası sonuçlarını gözardı edemeyeceğini kaydetti.Fotoğraf: PrivatAlmanya aynı zamanda Türkiyeye en fazla yatırım yapan Avrupa ülkelerinden. Almanyanın en önemli şirketleri Türkiyede yatırımcı, Türkiye’de 7 bin 800’den fazla Alman ya da Alman sermayeli Türk şirketi faaliyet gösteriyor, yüz binlerce kişiye istihdam sağlıyorlar.
Ancak Türkiye, en önemli dış ticaret ortağı ile ekonomik ilişkilerini geliştirmek, hatta mevcut olan ekonomik ilişkilerini muhafaza etmek istiyorsa, o zaman Almanyada yürürlüğe girecek yasanın insan hakları ve çevrenin korunması için öngördüğü standartlarına da uyması gerekecek.

Almanyadaki yeni yasa ne öngörüyor?
Yasa, Alman şirketlerinin ekonomik ilişkilerini, yatırımlarını, ticaretini, insan hakları ve çevrenin korunması şartlarına, kriterlerine endeksliyor diyen Versterbye, Bu yasa aslında, AB üyelik müzakerelerinin Yargı ve Temel Haklar başlıklı 23. fasıl ile Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklı 24. fasılın hafif versiyonları diye konuştu.
Alman Tedarik Zincirlerinde Durum Tespiti Yasasında (LkSG), Alman şirketlerinin tedarik zincirlerinde insan hakları ve çevrenin korunması gibi alanlarda uymaları gereken kurallar ve standartlar sıralanıyor.
Çocuk işçi çalıştırılmaması, iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyulması, sendikal haklara saygı ve hukuka aykırı bir şekilde taşınmaz mallara el konulmaması bunlardan bazıları. Tedarikçilerin, etnik köken, cinsiyet, siyasi görüş ve cinsel yönelim gibi nedenlerden ötürü ayrımcılık yapmama yasağına uymaları da gerekecek. 
Türkei Indsutrialisierung Kinder spielen in DilovasiTürkei Indsutrialisierung Kinder spielen in DilovasiAlman şirketleri, tedarikçilerinin hava kirliliğine sebep olmamalarına özen göstermek zorunda.Fotoğraf: Getty Images/AFP/B. KilicÜretim süreçlerinde çevrenin korunması, hava kirliliğine sebebiyet verilmemesi, toprağın ve su kaynaklarının kirletilmemesi ve atıkların çevreye zarar verecek şekilde taşınmaması da yasada yer alan hükümlerden.
Yasa ilk aşamada, idari merkezi Almanyada bulunan ve 3 binden fazla çalışanı olan işletmeleri kapsayacak. 2024 yılından itibaren ise Almanyada bin ve daha fazla çalışanı olan işletmeler için geçerli olacak.
Yasada yer alan hükümlere uymayan Alman şirketlerine, 8 milyon euroya kadar idari para cezaları uygulanabilecek. Yıllık cirosu 400 milyon euroyu aşan işletmeler ise toplam cirolarının yüzde 2sine kadar ulaşacak para cezası ödemek durumunda kalabilecek. İhlalin ciddiyetine bağlı olarak şirketler kamu ihalelerinden de muaf tutulabilecek.
Alman yasası neden Türkiyeyi etkileyecek?
Yasanın getirdiği yeni yükümlülükleri DW Türkçe’ye değerlendiren Avukat Emre Keki, Bugüne kadar önemli olan üretilen malın kalitesi ve fiyatlaması gibi iktisadi kıstaslardı. Yasa ile birlikte artık yeni bir kıstas daha geliyor: Üretim süreçlerinde insan hakları ihlallerine, çevresel ihlallere sebebiyet vermemek dedi.
Emre Keki, Rechtsanwalt in der TürkeiEmre Keki, Rechtsanwalt in der TürkeiAvukat Emre Keki, Alman şirketlerin insan hakları ve çevre kıstaslarına uyduğunu belgeleyemeyen Türk tedarikçilerle çalışamayacaklarını söylediFotoğraf: privatAlmanyadaki yeni yasa ile birlikte artık Alman şirketlerinin tedarik zincirlerindeki insan hakları ihlallerinden doğrudan sorumlu hale geldiğine işaret eden Keki, şöyle devam etti:
Bu, Alman şirketlerine tedarikçilerinin bu kıstaslara uyup uymadığına bakma ve bunlara uyan tedarikçilerle çalışma yükümlülüğü getiriyor. Üçüncü ülke tedarikçileri de bu nedenle kendilerini bu kıstaslara uyan bir iş ortağı olarak konumlandırmak zorunda. Bu Türk şirketleri için de inanılmaz boyutta bir uyum baskısı getirecek. Çünkü Alman şirketleri, bu yasadaki kıstaslara uyduğunu belgeleyemeyen bir tedarikçiyle çalışamayacak, eğer bazı ülkelerde sorunlar görüyorlarsa, kendilerine başka alternatifler arayacaklardır.
Altyapı hamlesi olarak görülmeli
Alman Ticaret Odası ile birlikte Türk tedarikçilerini bilgilendirme çalışmaları yürüttüklerini anlatan Keki, çalışan hakları bakımından Türkiyede ciddi sıkıntılar olduğunu, atılması gereken adımlar bulunduğunu söylemekle birlikte bu standartları yakalamanın hiç de zor olmadığını vurguladı.

Gerekli adımlar atıldığı takdirde Türkiye’den daha iyi konumda olabilecek üçüncü bir ülke de yok kanımca diyen Emre Keki, şöyle devam etti:
Bu standartlara uyumu, bir altyapı hamlesi olarak görmeniz gerekiyor. Çalışan haklarını çok da önemsemiyor olabilirsiniz ama ‘Ben yarın malımı, hizmetimi nereye satacağım?’ diye düşündüğünüzde, rasyonel olan sizin bir an önce bu kıstaslara uyum sağlamaya çalışmanızdır. Çünkü Türkiye’nin ekonomik anlamda büyümesini, Avrupa pazarına daha fazla ihracat yaparak sağlayacaksanız, o zaman bu standartları, ihracatı artırmaya yönelik bir altyapı hamlesi olarak görmeniz gerekir.
Küresel tedarik zincirinde üs olma hedefi suya düşebilir mi?Avrupa ülkeleri, koronavirüs salgını, Ukrayna savaşı, Çin ile artan rekabet nedeniyle tedarik zincirlerini yeniden yapılandırıyor. Türkiye, güçlü lojistik ve sanayi altyapısı ile yeniden şekillenen bu tedarik zincirinin merkez üssü olabilir. Nitelikli iş gücü, coğrafi yakınlığı, Gümrük Birliğinin bir parçası olması sebebiyle Türkiye aslında Avrupalı şirketler için ideal bir konumda.
Ancak insan hakları, çalışan hakları alanlarında devam eden sorunlar konusunda uzmanlar uyarıda bulunuyor.
Türkei | Syrische Flüchtlingskinder arbeiten in einer Textilfabrik in GaziantepTürkei | Syrische Flüchtlingskinder arbeiten in einer Textilfabrik in GaziantepTürkiye’de Suriyeli sığınmacı çocukların çalıştırılması sorun teşkil ediyor.Fotoğraf: Getty Images/C. McGrathÖzellikle bazı sektörlerde yaygın kayıt dışılık, Suriyeli sığınmacıların kaçak olarak çalıştırılması ya da asgari ücretin altında ücretlendirilmeleri, çocuk işçiliği, sendikal hakların tanınmasındaki eksiklikler, işçi sağlığı ve güvenliği için yeterli önlemlerin alınmaması, çevrenin korunması için gerekli adımların atılmaması, bu konudaki ihlallere karşı düzenlenen protestolarda güvenlik güçlerinin uyguladıkları şiddet, dikkat çekilen sorunlar arasında bulunuyor.
Erdoğan olası sonuçları gözardı edemezAlman yasasında, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri gibi, aslında Türkiyenin de zaten taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan ve yerine getirmekle yükümlü olduğu insan hakları ve çalışan hakları standartları sıralanıyor.
Peki, son yıllarda demokrasi, hukuk devleti ve temel haklarda büyük gerilemenin yaşandığı Türkiye’de insan hakları ve çevrenin korunması için adım atabileceği beklentisi gerçekçi mi?
ENC Direktörü Samuel Doveri Versterbye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için Almanya pazarının hayati önem taşıdığını, bu yasayı ve olası sonuçlarını gözardı edemeyeceğini kaydetti.
Türkei Megaprojekt Istanbul l Erdogan, Spatenstich für die Sazlidere-BrückeTürkei Megaprojekt Istanbul l Erdogan, Spatenstich für die Sazlidere-BrückeENC Direktörü Samuel Doveri Versterbye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye ekonomisini ayakta tutabilmek için insan hakları ve çevre kriterlerini gözetmek zorunda olduğunu kaydetti.Fotoğraf: Murat Cetinmuhurdar/Presidential Press Office/REUTERSVersterbye, Önümüzdeki yıl seçimlerin yapılması bekleniyor. Erdoğan, Almanya pazarına bağımlı. Ekonomiyi ayakta tutabilmesi için istese de istemese de bu kriterlerin yerine getirilmesine önem atfetmek durumunda. Aksi takdirde Türkiye’deki hak ihlalleri Alman mahkemelerine taşınacak, Alman hakimler, Türkiye’de yaşanan insan hakları ve çevre ihlalleri için Alman şirketlerini cezalandırabilecek. Bunu da Alman şirketleri göze almak istemeyecektir görüşünü aktardı.
Alman mahkemelerinde yüzlerce dava açılabilir
Yürürlüğe giren yeni yasa uyarınca, Türkiye gibi tedarikçi ülkelerde çalışan işçiler, Almanya’daki sivil toplum kuruluşları ve sendikalar aracılığıyla Alman mahkemelerinde davalar açılmasını sağlayabilecek.
Şimdiden, Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları ve baroları, bu yasa ile ilgili bilgilendirme, farkındalık oluşturma çalışmalarına başladı, sendikalar arasında da görüşmeler yürütülüyor.
Uzmanlar, Türkiyede gerekli adımların atılmaması halinde bir kaç yıl içinde Alman mahkemelerinde yüzlerce davanın açılabileceğine dikkat çekiyor.
Alman şirketleri de ellerini taşın altına koymalıİş Dünyası ve İnsan Hakları Derneği Minerva’nın eş kurucuları Dr. Pınar Kara ve Dr. Çiğdem Çımrın, bu alanda uzman iki hukukçu.
Yürüttükleri çalışmalarla, Almanya’da yürürlüğe giren yasa hakkında Türkiye’de kamu kurumlarını, şirketleri ve sivil toplum kuruluşlarını bilgilendirme çalışmaları yürütüyorlar.

DW Türkçenin sorularını yanıtlayan Dr. Çiğdem Çımrın, yaşanmakta olan değişim süreciyle ilgili farkındalık yaratmaya ve bir iletişim kanalı oluşturmaya çalıştıklarını anlatırken Bu alanlarda adımların atılması, uluslararası ticarette Türkiye’nin ne kadar rekabetçi olup olmak istemediği ile ilgili bir konu dedi.
Türkiye’deki kamu kurumlarının büyük bir bölümünde bu konunun ne kadar önemli olduğu konusunda bir farkındalık olduğunu söyleyen Çımrın, özellikle mevzuat açısından gelişme kaydedildiğine dikkat çekerek şunları kaydetti:
Ben umutluyum, gelişme var ve bu zaten zaman alan bir süreç. Şunu da vurgulamak lazım, Türkiye’de üretim yaptıran, mal alan Alman şirketlerinin de taşın altına ellerini koymaları, kendi tedarikçilerinin kapasitelerini güçlendirmeleri, onları teşvik etmeleri gerekiyor. Ancak nihayetinde, bu vizyon değişikliği, şirket, devlet ve sivil toplum aktörlerinin kolektif olarak, birlikte çalışarak, insan haklarına bakışta sağlayacakları değişim, çok önemli ve heyecan verici.
Ülkelerinde gösterdikleri özeni diğer ülkelerde de göstermelilerDr. Pınar Kara ise, Almanya’da yürürlüğe giren yasanın dünyada yaşanan değişimi yansıttığına dikkat çekerken bu konuda Fransa ve Hollanda gibi diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde de benzer yasaların yürürlükte olduğuna, AB’de de konuyla ilgili bir direktif üzerinde görüşmelerin sürdüğüne işaret etti.

İş Dünyası ve İnsan Hakları Derneği Minerva’nın eş kurucularından Dr. Pınar Kara, şirketlerin iktisadi bakımdan bir çok devletten daha güçlü hale geldiği günümüz dünyasında iş yapma usüllerinin değişmesinin büyük önem taşıdığını kaydetti.Fotoğraf: privatBir dönüşüm sürecinden geçiliyor. Bundan sonra iş yapma usulünün hiçbir şekilde aynı kalmayacağı bir zeminden bahsediyoruz diyen Kara, şirketlerin insan hakları alanındaki bu adımları artık uluslararası rekabet için atmak zorunda olduklarını kaydetti.
Pınar Kara, şunları söyledi:
Gelişmiş ülkelerde merkezleri bulunan şirketlere, kendi ülkelerinde gösterdikleri özeni, faaliyette bulundukları diğer ülkelerde de gösterme yükümlülüğü getiriliyor. Çünkü bu şirketler, çevre ve insan haklarına verilen zararlardan ötürü kendi ülkelerinde yapmadıklarını üçüncü dünya ülkelerinde yapıp, sorumlu tutulmaksızın işin içinden sıyrılabiliyor, mağdurlar da gerçek zararlarının tazminine ulaşamıyorlar. Örneğin, Kanadalı bir şirket, kendi ülkesinde yasak olan bir miktarda siyanürün çevreye ve insanlara zarar verdiğini bilmesine rağmen, bir başka ülkede bunu kullanmaktan çekinmiyor. Bu nedenle, bir çok şirketin iktisadi bakımdan bir çok devletten daha güçlü hale geldiği günümüz dünyasında, özellikle çok uluslu şirketlerin iş yapma usullerinin değişmesi büyük önem taşıyor.

Son güncelleme: 00:10 02.01.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı