• Turkhane Logo

AB'de Türkiye'deki seçimlere ilişkin gergin bekleyiş

AB’de Türkiye seçimleriyle ilgili gergin bekleyişi, olası senaryolara hazırlıkları DW Türkçe’ye anlatan CER uzmanı Luigi Scazzieri, “Kılıçdaroğlu'nun galibiyeti ilişkilerin güçlenmesinin yolunu açar” dedi.

11:36 15 Nisan 2023 Cumartesi
AB'de Türkiye'deki seçimlere ilişkin gergin bekleyiş
AB’de Türkiye seçimleriyle ilgili gergin bekleyişi, olası senaryolara hazırlıkları DW Türkçe’ye anlatan CER uzmanı Luigi Scazzieri, “Kılıçdaroğlu'nun galibiyeti ilişkilerin güçlenmesinin yolunu açar” dedi.

Saygın düşünce kuruluşu Avrupa Reform Merkezinin (CER) kıdemli uzmanı Luigi Scazzieri, 14 Mayısta yapılacak seçimlerin Avrupa Birliği (AB) -Türkiye ilişkileri için de önemli bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekerek Kemal Kılıçdaroğlunun seçim galibiyeti ilişkilerin güçlenmesinin yolunu açar dedi. Seçimler sonrası AB ve Türkiye: Yeni bir dönemin başlangıcı mı? başlığıyla yayımlanan analizini DW Türkçeye değerlendiren Scazzieri, ABnin Türkiyede çalkantılı bir seçim sürecine hazırlıklı olması gerektiğini, seçim sonuçlarına göre de önemli kararların alınmak zorunda kalınacağını anlattı.

Avrupa dış politika ve güvenlik uzmanı İtalyan Scazzieri, seçimlerde yaygın manipülasyon yapıldığına dair kanıtlar olması ya da AKPli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın seçimi kaybetmesine rağmen iktidarı bırakmak istememesi halinde ABnin çok zor tercihler, çetin kararlar almak zorunda kalabileceğine dikkat çekerek Bu senaryonun gerçekleşme ihtimali bir çok Avrupalı siyasetçiyi endişelendiriyor dedi. Erdoğanın iktidarda kalması halinde, son on yılda keskin bir şekilde kötüleşen ilişkilerin daha da ağır türbülanslara sahne olabileceğine işaret eden Scazzieri, buna karşın Millet İttifakının adayı Kılıçdaroğlunun kazanması halinde bunun AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılması için çok önemli bir fırsat sunabileceğini vurgulayadı.

CER kıdemli uzmanı Luigi Scazzieriye DW Türkçenin sorularını yanıtladı:
DW Türkçe: Analizinizde, Recep Tayyip Erdoğanın iktidarda kalmaya devam etmesi halinde AB-Türkiye ilişkilerinde uzun soluklu, türbülanslı bir dönemin yaşanabileceğine dikkat çekiyorsunuz. Yaşanması muhtemel gelişmelerle ilgili öngörüleriniz karamsar bir geleceğe işaret ediyor. Bunun nedenlerini anlatır mısınız?
Scazzieri: Erdoğan iktidarda kalmaya devam ettiği takdirde AB-Türkiye ilişkilerinde çok daha ağır türbülanslar yaşanması muhtemel. Özellikle seçimlerde çok yaygın manipülasyon yapıldığına dair kanıtlar olması ya da seçimi kaybetmesine rağmen Erdoğanın iktidarı bırakmak istememesi halinde AB çok zor tercihler, çetin kararlar almak zorunda kalabilir. Bu senaryonun gerçekleşme ihtimali bir çok Avrupalı siyasetçiyi endişelendiriyor. Özellikle Erdoğanın halen NATOnun İsveç üyeliğini engelliyor olması nedeniyle… Çünkü Erdoğanın İsveçin NATO üyeliğine verilecek onayı, iktidarda kalmasının Avrupalılar tarafından kabul edilmesi karşılığında, bir koz olarak kullanması ihtimalinden endişe ediliyor…
Peki dediğiniz gibi çok daha ağır seçim manipülasyonu yaşanması ya da Erdoğanın seçimi kaybetmesine rağmen iktidarı bırakmak istememesi durumunda AB nasıl bir tepki gösterir?

Türkiyenin üyelik sürecine son verilmesi, kilit konumdaki Türk yetkililerine yaptırım uygulanması gündeme getirilir. Kanımca bu konuda ABde önce ciddi bir bölünme yaşanır, ardından da bir noktada uzlaşı olur: Türkiyenin tam üyelik müzakereleri sonlandırılır. Ama diyelim ki Erdoğan seçimleri adil bir şekilde kazandı. Ben Erdoğanın iktidarda olduğu bir Türkiyenin zaten AB üyelik statüsünü daha uzun süre muhafaza edebileceğini düşünmüyorum… 
Seçimleri muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlunun kazanması halinde AB - Türkiye ilişkilerini nasıl bir gelecek beklediğini aktarabilir misiniz?
Muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlunun seçim galibiyeti, AB-Türkiye ilişkilerinde tansiyonun düşmesini sağlayacak, AB-Türkiye partnerliğinin güçlendirilmesinin yolunu açacak. Çünkü muhalefet parlamenter sisteme dönüş için anayasal reform, Merkez Bankasının ve yargı bağımsızlığının yeniden tesis edilmesini vaat etti. Erdoğanın askeri ve müdahaleci dış politikasını eleştiren muhalefet, ayrıca AB ve ABD ile ilişkileri iyileştirmek istediklerini de duyurdu. Bu yönde atılacak adımlar, ilişkilerde çok önemli ve olumlu bir ivme yaratır.
Muhalefetin seçimleri kazanması durumunda, AB ne tür adımlar atar?

AB, yeni hükümetin istikrara kavuşmasına yardımcı olmalı. İlk adım olarak siyasi diyalog her düzeyde, her alanda yoğunlaştırılır. Bu, her iki tarafın birbirini daha iyi anlaması ve işbirliği için de güvenin yeniden tesisine yardımcı olacaktır. Ayrıca ABnin, Türkiyenin ekonomik çalkantılarıyla başa çıkması için yeni hükümete de destek olması gerekecek. Orta vadede ise Türkiye vatandaşları için vize serbestisi ve Gümrük Birliğinin güncellenmesi müzakerelerinin başlatılması hedeflenmeli. Her iki taraf da aralarındaki farklılıkların üstesinden gelmek için irade gösterirse, gerekli çabayı sergilerse, AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir döneme girilir.
AB, muhalefetin iktidara gelmesi durumunda zordaki Türk ekonomisine ne tür destekler sağlayabilir?
Her düzeyde, her politika alınında, yoğun siyasi diyaloğun başlatılması başlı başına önemli olacak. Batının Türkiyenin artık değiştiği ve bu nedenle Avrupa ve Batı tarafından kucaklandığı yönünde vereceği mesajlar yabancı yatırımcılar için büyük önem taşıyacak. Bu olumlu rüzgar, Türkiyeye yabancı yatırımların yeniden akmasını, TLnin güçlenmesini sağlayacak. Daha sonra depremzedelere yardımlar gibi alanlarda yardımlar artırılabilir tabii…
ABnin Türkiyeye mali yardımlarda bulunması mümkün mü?

AB, aday ülke Türkiyeye ek finansman sağlanması konusunda mevcut bütçesinde çok az bir meblağ kaldığını, hareket alanının dar olduğunu söylüyor. AB, birlik olarak ancak Türkiye, IMFye gittiği takdirde, kredi garantisi sağlayacak kapsamlı bir makro-finansman destek programıyla Türkiyenin uygun krediler almasını sağlayabilir. Ama bundan bağımsız olarak üye ülkeler Türkiye ekonomisine destek konusunda daha esnekler. Yeni hükümetin vaat ettiği reformları hayata geçirmesiyle birlikte üye ülkeler ikili düzeyde ticaretin kolaylaştırılması, ikili mali işbirliği, enerji ve altyapı projeleri gibi alanlarda Türkiye ile ilişkilerini geliştirerek zordaki Türk ekonomisine destek olabilirler. Ayrıca, askeri gemiler eşliğindeki sondaj faaliyetleri nedeniyle 2019da Türkiyeye kredilerini büyük ölçüde sınırlandıran Avrupa Yatırım Bankası (AYB), yeni hükümetin ABye karşı daha az çatışmacı bir tutum sergilemesi halinde, Türkiyedeki projelere yönelik kredilerini artırabilir.
Analizinizde aynı zamanda seçimleri muhalefet kazansa da Türkiyenin artık eski Türkiye olmadığına, Rusya ve Kıbrıs kaynaklı kimi gerilimlerin de sürebileceğine dikkat çekiyorsunuz. Bunu açar mısınız?
Artık Türkiye, AKP öncesindeki Türkiyeden, yani 2002 öncesi Türkiyeden farklı bir ülke. Son dönemde yaşadığı ekonomik sorunlara rağmen eski Türkiyeye kıyasla çok daha zengin, diplomatik ve askeri açıdan da çok daha güçlü bir ülke. Muhalefet seçilse de Türkiye bir şekilde yine stratejik olarak otonom olmak isteyecektir. AB ile Kıbrıs ve Rusya konusundaki görüş ayrılıkları da muhtemelen sürecektir. Ancak muhalefetin seçimleri kazanması ve vaat ettikleri gibi gerçekten güçler ayrılığını sağlayacak anayasal reformların yapılması, parlamenter sisteme dönüşün sağlanması, Erdoğandan farklı olarak daha yapıcı ve yüzünü yeniden Batıya dönmüş, askeri tehditler yerine diplomasiye ağırlık veren bir dış politika izlenmesi, yine de ilişkilerde çok daha olumlu bir ivme olmasını sağlayacaktır.
14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanı seçiminde yarışacak dört aday Muharrem İnce, Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu ile Sinan Oğan.
Muhalefetin seçimleri kazanması halinde Gümrük Birliği müzakerelerinin başlatılabileceğini söylüyorsunuz. Peki ya dondurulan üyelik müzakereleri?
Gümrük Birliği müzakerelerinin başlaması, Türkiye ekonomisinin ABye daha güçlü bir şekilde entegre olduğu, aynı zamanda da Türkiyenin üyelik kriterlerine uyumunun güçlendiği anlamına gelir. Tüm üye ülkeler uzlaştığı takdirde de üyelik müzakereleri de yeniden başlayabilir…. Ama kanımca gerçekçi hedefler belirleyerek, ilişkileri aşamalı olarak iyileştirmeye odaklanılmalı. ABye tam üyelik muhalefetin tercih ettiği seçenek olabilir ama artık ABye üye olmayan ancak yine de başarılı bir Türkiyeyi hayal etmek de mümkün. Bakın Ukrayna ve Gürcistanın üyelik başvuruları AByi komşularıyla ilişkilerini nasıl düzenleyeceğini düşünmeye itti. Aşamalı bir genişleme, üyelik öncesinde farklı politika alanlarında daha güçlü bir entegrasyonu mümkün kılabilir. Yani Türkiyenin gerçekten AB ile yakınlaşmak istemesi halinde artık ilişkilerin nasıl şekillendirilebileceğine dair daha fazla seçenekler var. Türkiyenin de bu süreçten yararlanabileceğini düşünüyorum.
Peki sizce AB, Erdoğanın iktidarda kaldığı bir Türkiye ile ilişkilerini nasıl şekillendirir?

İlişkiler gergin olmaya, Türkiye ile işbirliği de ancak mümkün olduğu müddetçe, sadece transaksiyonel yani göç ve enerji gibi belirli alanlarda, münferit çıkarlara dayalı işbirliği biçimde devam eder. Gümrük Birliğinin güncellenmesi müzakereleri başlayamaz. AB liderlerinin Türkiye ile bir serbest ticaret anlaşması konusunda uzlaşması ise daha kolay olabilir. Çünkü bu Gümrük Birliğinden farklı olarak daha az ortak kurallar, daha düşük düzeyde ticari entegrasyonu temsil ediyor…
Bu arada analizinizde Avrupalıların Türkiyedeki seçimlerin adil olmasını güvence altına almaya odaklanması, bunun için çaba göstermeleri gerektiğine işaret ediyorsunuz. AB bu konuda ne yapabilir?
Çok dikkatli olunması gerekiyor. Çünkü herhangi bir şey söylediğinizde seçimlere müdahale ediyormuş gibi görünebilirsiniz. Ama seçimlerin adil olmasında ısrar edilmeli ve perde arkasında gerekli mesajlar ABli diplomatlar tarafından, diplomatik yollardan verilmeli. ABnin elinden geleni yaptığını, Türk demokrasisini desteklediği sinyali verilmelidir. 

Son güncelleme: 11:36 15.04.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı