• Turkhane Logo

AB-Türkiye ilişkilerini yeni yılda zorlu sınavlar bekliyor

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıl dönümü için AB'ye üyelik hedefleniyordu. Ancak Erdoğan Türkiyesi, AB'den uzaklaştı, üyelik hayali suya düştü. AB-Türkiye ilişkilerini yeni yılda zorlu sınavlar bekliyor.

13:28 24 Aralık 2022 Cumartesi
AB-Türkiye ilişkilerini yeni yılda zorlu sınavlar bekliyor
Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıl dönümü için AB'ye üyelik hedefleniyordu. Ancak Erdoğan Türkiyesi, AB'den uzaklaştı, üyelik hayali suya düştü. AB-Türkiye ilişkilerini yeni yılda zorlu sınavlar bekliyor.

Rusyanın Ukraynaya saldırısı, Avrupa Birliğinin (AB) dış politika, savunma ve ekonomiye bakışını baştan sona değiştirdi. Batı Balkanların AB üyelik sürecine hız veren AB, diğer yandan enerji ve tedarik zinciri politikalarında değişikliğe yöneldi, yeni iş birlikleri arayışına girdi.

Tüm bu gelişmeler, Türkiyenin Avrupa için jeostratejik önemini artırmış olsa da, demokrasi ve insan hakları alanındaki büyük gerileme ve komşu ülkeleriyle yaşadığı gerilimler, ABnin Ankara ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açması önünde engel oluşturuyor.
Batıda bir çok başkent, mevcut koşullarda Türkiyeyi AB adayı bir ülke olarak değil, çıkarların örtüştüğü konularda işbirliği yapılabilecek bir zorunlu partner olarak görüyor.
DW Türkçeye konuşan dış politika uzmanları, son gelişmeleri değerlendirirken, 2023 yılına ilişkin olarak da beklentilerini aktardılar.
ABnin yörünge endişesiBrüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC) Direktörü Samuel Doveri Vesterbye, Avrupa için önümüzdeki aylardaki en büyük önceliğin, Türkiyenin Rusyanın yörüngesine girmesinin önlenmesi olacağını söyledi.
Türk dostlarım bunu söyleyince kızıyorlar ve kızgınlıklarını da çok iyi anlıyorum diyen Vesterbye, tespitini şu sözlerle aktardı:
Gerçek şu ki, artık AB için tedarik zincirleri, enerji, hammadde temini ve güvenlik konuları en önemli öncelikler. İnsan hakları ve demokrasi değil… Bu nedenle Türkiye konusu artık AB için bir Türkiye bir demokrasi mi değil mi? meselesi değil. Mesele Türkiyenin Rusyanın yörüngesine girip girmeyeceği ve bunun nasıl önlenebileceği. Önümüzdeki yıl odak bu konu olacak.
ABD ve AB ülkelerinin Rusyaya karşı yaptırımlarına Türkiyenin destek vermemesi, Ankaranın tam tersine Moskova ile ekonomi ve enerji konularında daha yakın işbirliği için adımlar atması, Batılı başkentlerde tepki topluyor. Bu konuda gelecek haftalarda Ankara üzerinde diplomatik baskının artması bekleniyor.
AB açısından risk faktörleri neler?ENC Direktörü Versterbye, Rusyaya mesafe koyması için Ankara üzerinde uygulanan baskıyla eş zamanlı olarak Türkiyeyi teşvik edecek adımların atılması gerektiği görüşünde.
AKPli Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 13 Ekimde Astanada düzenlenen Asyada İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı çerçevesinde bir araya gelmiştiFotoğraf: Sputnik/Vyacheslav Prokofyev/Pool via REUTERS
Türkiyenin Rusya ile sürdürdüğü diyaloğu denge politikası ile gerekçelendirdiğini hatırlatan Vesterbye, şu değerlendirmeyi yaptı:
Bu politikanın iki ana sebebi var. Birincisi Erdoğanın Putin ile yakınlığı. İktidarını muhafaza etmek için elinden geleni ardına koymayacak olan Erdoğan aynı zamanda Batının kendisine hasmane yaklaştığına inanıyor, yargılanmaktan korkuyor. Ancak öte yandan şu da var: iktidarda başka bir hükümet olsa da Türkiye yine bir tür denge politikası izlerdi. Çünkü jeopolitik alanda kartlar yeniden dağıtılıyor. İçinde bulunduğumuz süreç, savaşlar öncesi süreçleri anımsatıyor. Ve Türkiye geçmişte de hep benzer tutumlar takındı. Ne yaptı? Belirsizliklerin hakim olduğu, kimin galip geleceğinin bilinmediği zamanlarda tarafsız kalmaya çalıştı. Çok büyük riskleri göze alarak, çıkarına en uygun, avantaj sağlayacağı ana kadar bekledi. Şu anda Erdoğanın şahsi korkuları ve hedeflerine dayanan tercihleri ile Türkiye devletinin geleneksel tutumunun denk geldiğine tanık oluyoruz. Ama işte bu, Türkiyeyi Rusyanın yörüngesine kayma riskine yol açıyor.
Erdoğan nasıl ikna edilebilir?Versterbyeye göre, Batının Ukraynaya askeri desteği, Rusyaya karşı uygulanan katı yaptırımlar, bir süre sonra Rusyada ciddi sorunlara yol açacak, Moskovanın hem askeri hem ekonomik gücünün zayıflamasını beraberinde getirecek.
Bunun, Türkiyenin Rusyaya karşı tutumunu etkileyebileceğini, Ankaranın Kremline mesafe koyabilecek duruma geleceğini söyleyen Versterbye, Cumhurbaşkanı Erdoğanın da ikna edilmesi gerekeceğini belirtti.
Erdoğanın yargılanmaktan duyduğu endişelerin aşılması durumunda, AKP hükümetinin Batı ile ilişkilerinde yeni bir zeminin oluşabileceğini savunan Versterbye, İkna ve teşviklerin Türkiye demokrasisi için olumlu olmayacağı açık. Ve evet bu teşvikler Erdoğanı güçlendirebilir ama aynı zamanda Türkiyenin Rusyanın yörüngesinden çıkmasını da sağlayabilir. Tabii burada şu soruyu sormak lazım, zaten Rusya yörüngesine girmiş bir Türkiye demokratik olabilir mi? Jeopolitik değişim, Avrupayı realist ve stratejik düşünmeye zorluyor şeklinde konuştu.
Üyelik hayalinden zorunlu partnerliğeBatılı başkentler, Ankara ile ilişkilerin geleceği üzerinde kafa yorarken, mevcut koşullarda Türkiye artık ABye tam üye olabilecek bir aday ülke olarak değil, zorunlu bir partner olarak görülüyor.
Oysa 2023 yılı, geçmişte Türkiyenin ABye tam üye olabileceği bir yıl olarak düşünülüyordu.
Erdoğan, başbakan olarak 2012 yılında Almanyaya yaptığı ziyarette, Türkiye Cumhuriyetinin 100. kuruluş yıl dönümü olan 2023te, ABye tam üye olmayı hedeflediklerini açıklamıştı.
Hatta Erdoğan, Her halde o kadar bizi oyalamazlar. O kadar bizi oyalamaya kalkarlarsa AB kendisi kaybeder, en azından Türkiyeyi kaybeder ifadelerini kullanmıştı.
Ancak aradan geçen 10 yılda, çok şey değişti. AB, demokratik hukuk devleti olmaya istekli, geleceğini Avrupada gören bir Türkiyeyi, Erdoğan da demokratik, kalkınmış bir Türkiye inşa etme vizyonunu kaybetti.
Batılı başkentlerde Erdoğan artık iktidarını otoriter politikalarla muhafaza etmeye çabalayan bir lider olarak görülüyor. Erdoğanın Rusya ile yakın ilişkileri, Türkiyeye olan güvensizliği daha da artırıyor.
Zedelenen güven, gelecek vizyonunu gölgeliyorAB-Türkiye ilişkilerini yakından izleyen Dr. Sinem Adara göre, AByi yakın gelecekte meşgul edecek ve Türkiye ile ilişkilerini şekillendirecek en önemli konuların başında, Avrupanın yeniden şekillendirilecek güvenlik mimarisi yer alacak.
Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) uzmanı olan Adar, Avrupanın yeni güvenlik mimarisinin hangi parametreler üzerine kurulacağı, Türkiyenin bunda yer alıp almayacağı, alacaksa da ne şekilde yer alacağı önümüzdeki dönemde yanıtlanması gereken sorular olarak masada duruyor dedi.
Ancak Adar, hem Avrupa başkentlerinde hem ABdeki karar alıcılarında, Türkiye ne kadar güvenilir? sorusunun zihinleri ciddi bir şekilde meşgul etmekte olduğuna dikkat çekiyor.

Her ne kadar, Ukrayna savaşı Türkiyenin önemini artırdı desek de, AB ile Erdoğan yönetimi arasında 10 yılı aşkın bir süreye dayanan karşılıklı güven aşınması mevcut jeopolitik ortamda ortaya çıkmış fırsatların bir çoğunun yeteri kadar kullanılmamasına yol açıyor diyen Sinem Adar, geçen Mart ayında yayımlanan ABnin Stratejik Pusula belgesinde Türkiyenin stratejik bir partner olarak listelenmemiş olduğunu hatırlatıyor.
ABnin yeni güvenlik doktrini olarak nitelendirilen Stratejik Pusula belgesinde Türkiye, ABnin beklentilerine karşılık vermesi kaydıyla, çıkarların örtüştüğü alanlarda, işbirliği yapılacak bir partner ülke olarak tanımlanıyor.
ABnin Erdoğan liderliğindeki Türkiye ile mevcut ilişkileri, ortak bir gelecek inşa etme vizyonuna dayanmıyor, göç, terörle mücadele, güvenlik, enerji, tedarik zincirleri gibi alanlarda, işbirliği yapılan üçüncü bir ülke olarak konumlandırıyor.
Orta Asya ve Kafkaslar işbirliği için fırsat mı?CATS uzmanı Adar güven erozyonuna rağmen savaşın yol açtığı yeni jeopolitik gerçekliğin aynı zamanda AB ile Türkiyeyi belirli alanlarda işbirliğine yönelttiğini söylerken, dikkatlerin özellikle Orta Asya ve Kafkaslara çevrildiğine işaret ediyor.
ABnin Rusya dışında gaz tedarikçisi bulma arayışında Orta Asya ve Kafkaslara yöneldiğine, bu bölgelerden Avrupaya gelecek gazın geçiş noktalarından biri olduğu için de Türkiyenin öneminin artığına işaret eden Adar, Lojistik bakımından da dikkatler Türkiyeye çevrildi. Avrupanın Asyaya erişimini sağlayan, Rusya üzerinden giden Kuzey Yolu artık işlevselliğini kaybetti. Lojistik için, Türkiyenin Orta Koridor olarak adlandırılan girişiminin önemi arttı dedi.
Bununla birlikte CATS uzmanı, AB ile Türkiyenin bu bölgede aynı zamanda rekabet içerisinde olduklarının da altını çiziyor.

Savunma sanayisinin, giderek askerileşen Türk dış politikasının önemli bir ayağını oluşturduğunu, Türkiyenin Orta Asya ve Kafkaslarda çok yoğun bir şekilde stratejik işbirlikleri içerisine girdiğine işaret eden Adar, Türkiye hem AB ile işbirliğine yönelen bir aktör, ama aynı zamanda da savunma ve güvenlik alanında AB için bir rakip. Dolaysıyla bazı görüş ayrılıklarından kaynaklanan bu rekabet aslında AB ile Türkiye arasındaki mevcut gerginliği sahada daha da artırabilecek bir potansiyele sahip diye konuştu.
Orta Asya açılımının gerisinde ne yatıyor?
ENC Direktörü Versterbye de, Avrupa-Asya hattındaki stratejik konumu nedeniyle Türkiyenin öneminin arttığına, bunun özellikle Fransa ile Türkiye arasında, siyasi diyaloğa ivme kazandırdığına işaret ediyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macronun önerisiyle hayata geçirilen ve ilk toplantısı Ekim ayında Pragda yapılan Avrupa Siyasi Topluluğunun değişen bu yaklaşımı yansıttığına dikkat çeken Versterbye, Fransanın nükleer reaktörleri için gerekli uranyumun yüzde 25i Özbekistandan, yüzde 35i de Kazakistandan geliyor. Eskiden bunu Rusya üzerinden temin ediyordu. Artık Türkiye üzerinden bunu tedarik etmesi gerekecek dedi.
Bunun AB için Türkiye ile belirli alanlarda işbirliğinin neden önem taşıdığını gözler önüne seren bir örnek olduğuna vurgu yapan Vesterbye, ABnin Orta Asya açılımı Türkiyeyi Batıya çekme çabasını da yansıtıyor. Bu aynı zamanda, Türkiyenin daha fazla Rusya yörüngesine kaymasını önlemeye de imkan sağlayabilir değerlendirmesini yaptı.
ABnin küresel tedarik zincirlerinin yeniden dizayn edilmesinde Küresel Geçit Girişiminin büyük önem taşıdığını, birliğin Çinin İpek Yoluna rakip bu girişimi için 300 milyar euroluk bir bütçe öngördüğünü hatırlatan Vesterbye, şunları kaydetti:
Bu Türkiye ekonomisine para girişi olacağı anlamına geliyor. Paranın büyük kısmı seçimlerden önce gitmeyecektir. Ama Rusyanın Ukrayna savaşı nedeniyle önemi artan Türkiyenin bundan ciddi bir pay alacağı, yani önümüzdeki dönemde Türkiyeye çok ciddi bir mali kaynak akışı olacağı da bir gerçek.
Erdoğanın ABdeki muhatabı İsveç olacakBu arada yeni yılda, Türkiyenin AB ile ilişkilerindeki en önemli muhataplarından biri İsveç olacak.
2023ün başında AB dönem başkanlığını İsveç devralıyor. Ankara aylardır İsveç ve Finlandiyanın NATO üyeliklerini bloke ediyor.
Hem ABD, hem Avrupalı müttefikleri Türkiyenin NATO genişlemesine daha fazla gecikmeye yol açmaksızın yeşil ışık yakmasını bekliyor.
İsveçteki yeni hükümetin Ankara ile sorunları diyalog yoluyla çözmek için adımlar atması dikkat çekerken, bu dikkatli yaklaşımın, AB dönem başkanlığı süresince de devam edip etmeyeceği, bunun AB kararlarına ne şekilde yansıyacağı da merak konusu.
Ege ve Doğu Akdeniz endişesiYunanistan ile Türkiye arasındaki Egedeki gerilimin bir askeri ihtilafa dönüşmesinin önlenmesi, Doğu Akdenizde gerilimin tırmandırılmasından kaçınılması da Avrupa başkentleri için öncelikli gündem maddeleri arasında yer alıyor.
AB diplomatları, Türkiye ile ilişkiler için önümüzdeki aylardaki önceliklerini gerilimlere yol açması muhtemel riskleri minimalize etmek olarak ifade etmekle birlikte, Erdoğanın askeri güç kullanımına dayanan dış politikası ve Türkiyede yapılması beklenen seçimler nedeniyle bunun çok da kolay olmayabileceğine işaret ediyorlar.
Seçmen desteği gerileyen Erdoğanın iktidarını muhafaza etmek için geçmişte olduğu gibi bu seçimlerde de dış politikayı araçsallaştırarak seçmenlerini konsolide etmeye çabalayacağına işaret ediliyor.

Erdoğanın son aylarda Yunanistanı, bir gece ansızın gelebiliriz çıkışlarıyla hedef alması ve son olarak da rahat durmazlarsa vururuz açıklamasıyla söylemlerini sertleştirmesi, Avrupalı diplomatlar tarafından bunu gözler önüne seren gelişmeler olarak değerlendiriliyor.
Ortak hedef riske sokulmamalıVesterbye, 2023ün sadece Türkiyede değil Yunanistan ve AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyetinde de seçim yılı olduğunu hatırlattı, bunun da her üç ülkede mevcut ihtilaflar konusunda milliyetçi söylemlerin artmasına yol açacağına işaret etti.
Tırmanacak gerilimlerin, çok daha öncelikli ortak hedeflere zarar vermemesi gerektiğine dikkat çeken ENC Direktörü Versterbye, Rusyaya karşı, NATO şemsiyesi altında birlik sergilenmesi çok daha büyük ve öncelikli ortak hedef. Bölgesel gerilim ve ihtilafların işte çok daha önemli jeopolitik öncelikleri tehlikeye sokma riski bulunuyor dedi.
Gözler Türkiye seçimlerindeAB-Türkiye ilişkilerinin geleceği açısından dönüm noktası olacak Türkiyedeki seçimler, Batılı başkentlerde yakından takip edilirken, son haftalarda yaşanan gelişmeler endişeleri artırıyor.
Ekonomik sorunların derinleşmesi, içeride siyasi gerilim tırmanırken Erdoğanın dış politikada Yunanistana sert uyarılarda bulunması, Egede sıcak bir çatışma endişeleri, bazı uzmanlar tarafından, iktidarın zorda kalması durumunda seçimleri erteletmek için hamlelere girişebileceği şeklinde yorumlanıyor.
CHPli İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlunun, YSK başkanı ve üyelerine  hakaret ettiği iddiasıyla yargılanması, üstelik bundan dolayı hapis cezasına mahkum edilmesi, ABde seçim sürecine ilişkin endişeleri daha da güçlendirmiş bulunuyor.

Son güncelleme: 13:28 24.12.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı