• Turkhane Logo

Özgür Özel, Trump’ın ‘hileli seçim’ ifadesine dikkat çekti: Demek ki seçiminde tartışma varsa meşrui

14:25 26 September 2025 Friday
Özgür Özel, Trump’ın ‘hileli seçim’ ifadesine dikkat çekti: Demek ki seçiminde tartışma varsa meşrui





CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Truöp-Erdoğan görüşmesine ilişkin, “O görüşmede Boeing’in B’si var. O görüşmede Ruhban Okulu’nun R’si var. O görüşmede LNG’nin L’si var. Ama Gazze’nin G’si yok kardeşim. Hiç utanmıyor musunuz?” dedi. Trump’ın ‘hileli seçim’ sözlerini hatırlatan Özel, “Trump gibi adam bu kadar cebine koymuş, müttefikten müşteri yaratmış yağlı müşteri. Siz bu performansı gösterecek olun Trump’a bir buçuk sene yalvarmaya gerek yok. 3 ayda bir çağırır sizi sağmaya. 3 ayda bir size randevu vermezse ne olayım? Bunları verdikten sonra Trump sizi haftada bir kere telefonda bu kadar över. Bağlayın TRT Habere. Ne olacak Trump’ın dilinde sayaç mı var? Ama lafın başında, ‘Bak diyor sana meşruiyet vereceğim. Hileli seçimi bu iyi bilir’ diyor. Demek ki seçiminde tartışma varsa meşruiyetin yok, demokratik yönetmiyorsan meşruiyetin yok” ifadelerini kullandı.









CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 19 Mart operasyonuyla tutuklanan CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun Silivri’deki Marmara Cezaevi Duruşma Salonu’nda “Bilirkişi Davası” nedeniyle hakim karşısında hakim karşısına çıktığı duruşmayı takip etti. Duruşmanın ardından cezaevi önünde açıklama yapan Özel, şöyle konuştu:



“İddianame çıkacak ki burada yargılanmayacağız, bu kumpasçıları yargılayacağız”



Bir kez daha Silivri’deydik, bir kez daha Ekrem İmamoğlu yargılanıyordu. Bunlar, Sayın Ekrem İmamoğlu’nun, cumhurbaşkanı adayımızın 19 Mart’ta bir sivil darbe girişimiyle gözaltına alındığı, 23 Mart’ta tutuklandığı davalara konu iddianamelerin daha hazırlanmadığı bir süreçte, öncesinde ve sonrasında ortaya çıkan irili ufaklı, ‘denk getirirsek bir siyasi yasak getirir miyiz’ diye ufaklı tefekli davaların duruşmaları. Ana davanın, 19 Mart sabahı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ilk basın açıklamasıyla ‘560 milyarlık büyük yolsuzluk’ deyip de sonra İBB’nin, Ekrem Bey’in dönemi boyunca bütün bütçesinin 460 milyar lira olarak çıktığı, bunun da yüzde 70’inin personel maaşı olduğu, bütün hizmetlerinin toplamının ve maaşların toplamının 460 milyar olduğu büyük yalanı ortaya çıkaran ve her gün ortaya attıkları bir iftiranın çürüdüğü ve iddianamenin yazılamadığı davayı daha bekliyoruz. İddianame çıkacak ki burada yargılanmayacağız, bu kumpasçıları yargılayacağız. Bugüne kadar attığınız yalanları yazın bakalım iddianameye, koyun kanıtını, şahidini, ispatını da görelim dediğimiz davalar başlamış değil.



Bugün ‘bilirkişi davası’ vardı. 8 bin bilirkişiden Ekrem İmamoğlu’na gelince kurayla hep aynı bilirkişi çıkıyormuş ya. Bilirkişinin de adı Satılmış’mış. ‘Satılmış bilirkişi’ dendi diye hakaret olmuş, ‘onun üzerinden Ekrem İmamoğlu’na ceza verilsin’miş. Mesela ‘ahmak davası’ vardı, geçen İstinaf’ın onayladığı. Süleyman Soylu, Ekrem İmamoğlu’na ‘yurt dışına çıkıp Türkiye’den şikayet eden ahmak’ deyince, Ekrem İmamoğlu ona cevaben, ‘İstanbul seçimlerini iptal ettiren ahmaktır’ demiş. Bu sözü YSK’ya hakaretmiş, o dava görüldü. Yarın öbür gün de buraya ‘çirkin davası’ için geleceğiz. ‘Ahmak davası’, ‘çirkin davası’, ‘satılmış davası’, ‘nereden tutturabiliriz de Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı yaptırmayız’ davalarıdır. Diplomasını iptal edenler, ‘diploma bir yerlerden geri dönerse bu davalardan birini tutturalım’ diyorlar. Çünkü esas tutuklu bulunduğu davada daha iddianame yazacak mecalleri yok çünkü başta ortaya koydukları gizli tanıkların, iftiracıların laflarını ispatlayamadılar. Bir sürü iftira metnini yapboz gibi uyduramadılar. O yüzden böyle işlerle meşgul ediyorlar.



İnadına geliyoruz, dipdiri, capcanlı CHP örgütü, Ekrem İmamoğlu’nu seven, onu aday yapmış olanlar cıvıl cıvıl. Salona giren Ekrem İmamoğlu’nu dakikalarca alkışlıyorlar, onun cumhurbaşkanı adaylığını kendi dilleriyle bir kez daha tescil ediyorlar. Orada 12 metrekarelik zindanından dimdik ayakta yargılanmayan, yargılayan bir yiğit; karşısında da gözüne bakamayan bir iddia makamı var. Çünkü iddia makamı bir bütün. Buradaki savcı beye ne diyelim? O iddianameyi yazan değil ama iddianameyi savunmak zorunda olan kişi olarak Ekrem Başkan bütün mevzuları anlattıkça önüne bakıyor. Yargılanmayan, yargılayan bir pozisyondayız çünkü karşımızdakilerin acziyeti o kadar komik bir duruma düşmüş ki ‘Bu yaptığın çirkin siyaset’ lafına hakaretten dava açan zihniyetten ne olacak? Ekrem Başkan’a o laflara söyleyen kişiyi dava görüldüğünde görelim. Van Büyükşehir Belediye Başkanı’nı o gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ağırladı diye ‘teröristleri ağırlıyor’ diyorlardı, şimdi kendi ittifakı İmralı’daki Abdullah Öcalan’a ‘kurucu önder’ diyor, kendi ittifakı ‘kayyum atanan belediyeler bir an önce iade edilmelidir’ diyor. Bakalım o gün Ekrem Başkan’ın üstüne yollayıp da dava açabilmek için tahrik ettirdikleri aparat çocuk ne diyecek? ‘Çirkin’ demeyeyim, güzel çocuğu bekliyoruz davada. Biz de kayyum atanan belediyelerin iadesini, yıllardır siyaset yapılıyor diye terörist ilan edilen herkesin özgürlüğüne, ailesine kavuşmasını, siyasete dönmesini bekliyoruz.



İşin paslı taraflarıyla ilgilenen Asliye Hukuk Mahkemesi, bir çürümüşlüğü sürdürmeye çalışan 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’de orada durdu. Biz, İstanbul’daki il kongresinin iptali için defalarca asliye hukuklara mahkemeler açıldı, hepsi Ankara’ya yolladı çünkü tüzel kişilik Ankara’da. Hepsi Ankara 3. Asliye Hukuk’ta birleşti ve esastan karara bağlanıp reddoldu. Buradaki 45. Asliye Hukuk, tüm asliye hukuk hakimleri hiçbir şey bilmiyor, kitaplar ‘önceki davada birleşir’ diyor değil, kanun ‘siyasi partiler Ankara’da görülür’ diyor, değil; Akın Gürlek’in azmettirmesiyle AK Partili kimliğiyle hakim olmuş birisinin nöbet haftasına denk getirilmesiyle ve sonra da daha biz savunma yapmadan mahkeme 24 Eylül’de görülecek diye biz o tarihte savunmaya çağırılırken 2 Eylül’de tedbir kararı verilen bir aparattan bahsediyoruz. Biz, 2 Eylül’deki tedbir kararına itiraz ettik, ortada kongremiz yoktu. O itirazımızı reddetse İstinaf’a gideceğiz ve tedbir kararı kalkacak. Sırf bu yüzden itirazımızı görüşmedi. Kararın arkasında dur, itirazı reddet. Neden? İstinaf’a gitmeyelim diye. Apart ya oyalayacak bizi ya… Bu karar, bizim açımızdan çok gecikmiş olmakla birlikte çok iyi bir karar çünkü istinaf yolu açıldı reddetmesiyle. Nihayet bugün itirazımız reddedilerek İstinaf yolu açıldı, pazartesi günü veya bugün akşamüstü saatlerinde İstinaf Mahkemesi’ne en hızlı şekilde başvuracağız bu tedbirin kaldırılmasıyla ilgili.



Bugün nihayet verdiği kararla, parti üzerinde gölge etmemeye karar vermiştir. Biz güneşi başka yerde ararız, İstinaf’a gideriz ama tamamen hukuksuzdur. Pazartesi günü düzenlenecek ve teslim edilecek mazbatamızla birlikte İl Başkanı’mız resmen görevine başlayacaktır. 45. Asliye Hukuk da kumda oynamaya devam etsin.



“Bu hakime karşı tazminat davası açacağız, tazminat davasıyla birlikte redd-i hakim talep edeceğiz”



Bir gün, biri geçip karşısına soracak, ‘sen, bu kadar açık bir hukuk ihlalini nasıl yaptın? Hiç mi utanmadın, YSK sana Anayasa’yı hatırlatıyor, hiç mi utanmadın’ diyecekler. Bakalım ne diyecekler. O hakimlikten geçmiş, ‘Ben, burada görevimi yapayım, dün de AK Partiliydim eğer AK Parti kalırsa bana sahip çıkar.’ AK Parti giderse nasıl bakacaksın yüzümüze, nasıl dolaşacaksın insan içinde? Bu hakime karşı tazminat davası açacağız, tazminat davasıyla birlikte redd-i hakim talep edeceğiz. Davamızı açıyoruz, davalık olduğumuz hakimin mahkemede bir daha karşımıza çıkmasını da kabul etmiyoruz. Tüm CHP’liler olarak hukuk yolları üzerinden iki elimiz yakasındadır. Bundan sonra hukuken o kaçacak, biz kovalayacağız. Türkiye’nin birinci partisine, yarının iktidar partisine aklınca kendine verilmiş yetkileri çarpıtarak, YSK’nın alanlarına girerek, seçim hukukunu katlederek CHP’yi tartıştırmak neymiş, bundan sonra ben onu nasıl tartışacakmışım hepsini göreceğiz. Bundan sonra artık mesele, CHP ile o aldığı bir emirle CHP’yi tartıştırıp da zarar vermeye çalışan kişi ve ona talimat verenler arasındadır. Onlar kaçsın, biz kovalamaya devam edeceğiz.”



“Çözüm diye geliyorsunuz hala kayyumlar, kent uzlaşısından tutuklular var”



Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özel, muhalefet üzerindeki baskıların “Terörsüz Türkiye süreci ve Meclis’teki komisyon çalışmalarına etkisine” ilişkin gelen soruya şöyle yanıt verdi:



“CHP, ‘bu meseleler Meclis çatısı altında görüşülmelidir’ dediği günden bugüne aynı fikri tutarlılık içindedir. Komisyon, AK Parti’nin tapulu malı değildir, TBMM’nindir, dolayısıyla milletindir. Ben bilmiyor muyum, biz komisyondan kalkalım diye her şeyi yaptıklarını? Biz kalkalım, kendi beceriksizliklerini, kötü niyetlerini, kendi içlerindeki anlaşmazlığı CHP’ye fatura etsinler. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun bugün ifade ettiklerini ilk günden beri ben de, komisyondaki üyelerimiz de söylüyor.



Çözüm diye geliyorsunuz hala kayyumlar, kent uzlaşısından tutuklular var, hala AİHM ve AYM kararlarına rağmen tutuklular var. Hem bir yandan bir hukuk oluşturmaya çalışıyorsunuz, bir yandan mevcut hukuka, Anayasa’ya uymuyorsunuz. Bu çelişkiler AKP’nin cevaplaması gereken çelişkilerdir. CHP, tutarlılık içinde doğru yerde durur. Kimsenin bunu suistimal etmesine fırsat vermez. CHP’nin olduğu komisyondan değil, olmadığı komisyondan korkun demiştim. Ben bu sözleri söylediğimde CHP’nin komisyonda bulunmasına olan destek, şu an 3 katına çıkmış durumda çünkü millet CHP’nin orada bulunmasını kendine güvence olarak görüyor. CHP’nin haklı mücadelesini, tespitlerini ya da eğer işler yolunda gitmiyorsa CHP’nin duruşunu da görüyor. O açıdan pozisyonumuzda bir değişiklik yok. Ekrem Başkan’la da bu konuda aynı yaklaşım içindeyiz.”



Trump’ın “Konu çok önemli, bunu konuşuyoruz. İsrail’in, Filistin’in elinde tutsak bulunan askerlerini, esirlerini sağ salim kurtarmak istiyorum. Buna çalışmalıyız” açıklamasına dikkat çeken Özel, şöyle devam etti:



“Trump meseleyi burasından okuyor. Bizimki, bu meselede ağzını açıp da bir kelime söylemiyor. Ey ‘one minute’ciler ne olduk? Erdoğan masadan kalkarken, Trump masadan çıkmasına yardım ediyor diye, tersinden Trump Erdoğan’ın altına sandalye çekiyor, mandalye çekiyor, bununla övünemezsiniz. Aklınızı başınıza toplayın. O görüşmede Boeing’in B’si var. O görüşmede Ruhban Okulu’nun R’si var. O görüşmede LNG’nin L’si var. Ama Gazze’nin G’si yok kardeşim. Hiç utanmıyor musunuz? Ne dedim size? Dedim ki, ‘Junior Trump’la, Dolmabahçe’de görüştü’. Trump’ın oğluna Boeing müjdesi verdi. Trump’ın oğluna eğer Amerika’ya kabul edilirse birçok taviz vereceğini söylemiştim. Ne oldu şimdi? Türkiye stratejik bir müttefikten yağlı bir müşteriye dönüştü. Görüşme bitti, günün sonunda elimizde ne var?



“Trump daha bir şey indirmemiş bizimki vergilerin hepsini indirdi gitti”



Günün sonunda elimizde daha gitmeden kaldırdığımız gümrük vergileri var. Hatırlayın: Amerika Trump döneminde, 2018’de Türkiye’ye demir çelikte dünyaya vergi yüzde 25, Türkiye’ye ’50 kardeşim’ demişti. Sonraki süreçte Türkiye’ye ‘150 vergi koydum’ dedi. Bizimkiler Dünya Ticaret Örgütü’ne gidip şikâyet ettiler ve misilleme olarak da Amerikan viskisine, Amerikan otomobiline, pirincine, Amerikan cevizine ve birçok ürüne zam yaptılar. Daha doğrusu vergilerini artırdılar. Bakın gidiyoruz görüşmeye. Trump daha bir şey indirmemiş bizimki vergilerin hepsini indirdi gitti. Hediye paketi yapmış vergileri.



“Meşruiyet alıyormuş beyefendi”



Emekliye para yok, asgari ücretliye para yok. Trump’ın vergilerinden fedakarlık yaptı. Bir hediye paketi, fiyonk yapmış, vergileri götürdü. BOTAŞ Rusya’dan anlaşma var, terk etmenin müeyyideleri var. Görece Amerika’dan gemiyle LNG taşımaya göre düşük maliyet var. 50 milyar dolarlık sizden doğal gaz alacağız. 300 dedim, 225’ini Türk Hava Yolları doğruladı. Amerika’da borsaya bilgiler veriyor. Boeing siparişi de tamam. Öbür taraftan nadir toprak elementleriyle ilgili çalışmalar, Türkiye’den bu kıymetli ve Türkiye’nin geleceği için çok önemli elementlerin Trump’a peşkeş çekilmesi noktasında hazırlıklar tamam. Nükleer enerji işbirliği yapıyor, o da tamam. Heybeliada’da Ruhban Okulu meselesi var, o da tamam. Bunun yanında ne aldın oradan gelirken? Müjdelenen şeyi alıyor. Meşruiyet alıyormuş beyefendi.



“Meşruiyet demokratik yönetimle sürer”



Fox News tutuyor, soruyor Amerika’da. Diyor ki Erdoğan’a, ‘Ne diyeceksiniz burada Filistin’le ilgili?’. ‘Trump, Filistin’deki İsrail-Filistin savaşını çözeceğim dedi çözemedi’ diyor. Bu cümleye Amerikan Dışişleri Bakanı çıkıyor. ‘Dünya liderleri böyle konuşur. Gelirler 5 dakika görüşmek için sıraya girerler. Yalvarıyorlar bize. Erdoğan da bu hafta görüşecek’ diyerek aşağılıyor. Buna ne Ömer Çelik’ten bir cevap var ne TikTok’çu Hakan Paşa’dan. Susuyorlar, bunu yutuyorlar. Sonra Amerika’ya gidiyor. Barack, Türkiye’deki Amerikan Büyükelçisi diyor ki: ‘Trump akıllı adam. Benim hiç aklıma gelmemişti. Erdoğan’a meşruiyet verelim. Her şey çok güzel olacak. Bizim için çok iyi bir noktaya gelecek’ diyor. Bak, say say bitmiyor. Sekiz tane taviz almak karşısında ne vermiş arkadaşlar? Karşısında meşruiyet veriyormuş. Meşruiyet milletten alınır. Seçime girersin, kazanırsın, meşru seçilmiş iktidar olursun. Meşruiyet demokratik yönetimle sürer. İçeride antidemokratik davranışlar.



“Allah cezamı versin, Trump beni o kadar övsün yerin dibine girerim”



Bir de daha görüşmenin başı. Meşruiyetin, Habermas’a göre en önemli tanımı ne? Eşit ve adil seçimlerle seçilmiş olacaksın. Sonra da demokratik yöneteceksin. Trump ilk neyi hatırlatıyor? ‘Hileli seçimi en iyi bu bilir’ diyor. Yani diyor ki, memleketinde meşruiyet yok. Amerikan kamuoyunda da meşruiyet yok. Sonra ona hani çocuk oyalar gibi Allah cezamı versin, Trump beni o kadar övsün yerin dibine girerim. Trump gibi bir menfaatçi, bu kadar menfaati temin edip sonra dönüp ‘iyi adam’ diyor. Karşısında benim bakanlarım var. ‘Zeki bunlar, akıllı bunlar keşke bu kadar akıllı olmasalar’ diyor. Anaokulu öğretmeni, anaokulu çocuğuna yapsa bir yerden sonra, ‘Ya yapma hocam ya yeme bizi gözünü seveyim’ der. Her şeyi sen alacaksın, sonra bana övgü düşecek. Ben de bu övüldüğüm için Türkiye’de bir avuç TMSF’den devletin kredileriyle alınmış kanallarda şakşakçılar diyecek ki ‘küresel lider’.



“Trump, müttefikten müşteri yaratmış, yağlı müşteri”



Trump gibi adam bu kadar cebine koymuş, müttefikten müşteri yaratmış yağlı müşteri. Vallahi ben bir şey söyleyeyim. Siz bu performansı gösterecek olun öyle Trump’a bir buçuk sene yalvarmaya gerek yok. 3 ayda bir çağırır sizi sağmaya. Kovayı doldurdu. 3 ayda bir size randevu vermezse ne olayım? Bunları verdikten sonra Trump sizi haftada bir kere telefonda bu kadar över. Bağlayın TRT Haber’e. Ne olacak Trump’ın dilinde sayaç mı var? Ama lafın başında, ‘Bak diyor sana meşruiyet vereceğim. Hileli seçimi bu iyi bilir’ diyor. Demek ki seçiminde tartışma varsa meşruiyetin yok, demokratik yönetmiyorsan meşruiyetin yok.



“Trump mesela Erdoğan’a Kırkpınar Başpehlivanı için altın kemer de verebilir”



Ama alırsan LNG’yi, alırsan Boeing’i, verirsen tavizi, yaparsan nükleer anlaşmayı, verirsen nadir elementleri adam sana ağzından meşruiyet veriyor. Barack bile şaşırmış diyor ki, ‘Benim hiç aklıma gelmemişti’ diyor. Trump mesela Erdoğan’a Kırkpınar Başpehlivanı için altın kemer de verebilir. Çünkü güreşmeden veriyor. Ağzından ‘Sana altın kemer taktım. Çok güçlü bir pehlivansın’. Bunlar da yarın manşet atarlar. Başpehlivan Recep Tayyip Erdoğan. Lan Trump’ın demesiyle oluyor mu? Aklınızı başınıza toplayın. Elde avuçta ne varsa vermişsiniz. Bir şey almadan gelmişsiniz. Ondan sonra da sevinip duruyorsunuz. Dedim ya, ‘Filistin’i savunsun, karşılayalım, bilmem ne yapsın, karşılayalım’. Karşılayanlar avutsun bakalım Erdoğan’ı…



“Millet zaten bunların karşısında kimi görse ya bunlardan kötüsü olamaz deyip sığınacak



Bahçeli’nin Türkiye-Rusya-Çin ittifakı önerisine ilişkin soru üzerine Özel, şunları söyledi:



“Vallahi bu TRC ittifakı Türkiye, Rusya, Çin diyerek ‘Erdoğan’a Amerika’da gittiğin kapı doğru kapı değil bir başka kapıya gitmelisin’ demişti. Erdoğan orada görüşmeleri yaptı. Sayın Bahçeli daha ne desin yani? Ne diyecek ittifak ortağına? Saçmaladın mı diyecek? Benim dediklerimi mi söyleyecek? Her şeyi verdin, almadan geldin diyemiyor. ‘İki tarafa da bak’ diyor. Çünkü şimdi Erdoğan hiçbir şey almadan dünyayı verip kendince meşruiyet aldığı bu süreçte bir de öbür taraftan aleyhimize gelişecek bir takım mevzular olabilir. Yani Putin’in bu konularda ne kadar net ve ne kadar günü geldiğinde sert olabildiği biliniyor. Tabii bu Erdoğan’ın hesapları yani benim bu konuda ne beklentim ne endişem var.



Biz kendi siyasetimize, Türkiye’yi nasıl yöneteceğimize bakıyoruz. Biz bir program çalışması sonunda Türkiye’nin derin, yapısal sorunlarına en etkili çözümleri nasıl ürettiğimizi çalıştık, söyleyeceğiz. Ama seçim öyle bir noktaya gelecek ki, hani millet zaten bunların karşısında kimi görse ya bunlardan kötüsü olamaz deyip sığınacak. Öyle bir hale geldi. Buna güveniyor değiliz. Bunun için kendimiz çok sıkı çalışacağız, çok çabuk hazırlanacağız. En iyi seçim programı, en iyi vaatlerle milletimizin karşısında olacağız ama artık bu savruldukları yerden daha berbat bir duruma da Türkiye getirilemez zaten. Havuzun dibindeyiz.”



“Bir lider meşruiyetini kendi ülkesindeki, kendi milletinden alacağı oylarla alır”



ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın ‘kamuoyu’ açıklamasına ilişkin de konuşan Özel, “E bir de Türkiye kamuoyu açısından deseymiş. Türkiye kamuoyu açısından meşru olmadığını millet 31 Mart’ta gösterdi zaten. Aldı, 23 yıldır kazandığı seçimlerden sonra övünüyordu. İkinci parti yaptı. Nüfusun yüzde 65’ini CHP’ye verdi. Ekonominin yüzde 85’ini CHP’ye verdi. O günden bugüne de Türkiye kamuoyu hem kötü yönetimi yüzünden hem düşen oylar yüzünden 28,5’tan 29 veriyor Erdoğan’a. Meşruiyet olur mu? Ama Amerikan kamuoyunun gözünde de işte hatırlatma yapıyor, ‘Hileli seçimi en iyi bu bilir’ diye. Amerikan kamuoyunun gözünde de Erdoğan’ın bir değeri yoktu. Öve öve ‘meşruiyet veriyorum’ diyor bizim kamuoyunda. Amerikan kamuoyuna meşruiyet verse ne olacak? Vermese ne olacak? Bir lider meşruiyetini kendi ülkesindeki, kendi milletinden alacağı oylarla alır. Erdoğan da artık o noktanın çok gerisindedir” dedi.

Son güncelleme: 14:25 26.09.2025
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı