TÜİK’in son araştırmaları, Türkiye’nin beşeri sermayesinin hızla eridiğini, AB ortalamasının gerisinde kaldığını ortaya koydu. Verilere göre, Türkiye’de 7 milyon çocuk açlıkla, milyonlarcası ise eğitim, kültür ve sosyal yaşamdan yoksunlukla büyüyor.
Türkiye’nin ‘beşeri sermayesi’ hızla eriyor. Ülkede milyonlarca çocuk yatağa aç girerken 14 milyon çocuk sinema-tiyatro bilmiyor.
Anka’dan Zülfikar Doğan, TÜİK’in önceki günlerde yayımladığı Beşeri Sermaye İstatistikleri’ni ve çocuklarla ilgili verilerini analiz etti.
Buna göre, Dünya Bankası ve TÜİK’in ortaklaşa gerçekleştirdiği “İller Bazında Beşeri Sermaye 2021-2023” araştırması, Türkiye’nin nitelikli, sağlıklı, eğitimli, yaşam güvencesine sahip insan gücünün hızla eridiğini, AB ortalamasının çok altına düştüğünü gösterdi.
Ülke geleceğini tehdit eden verilere göre beşeri sermaye ülke genelinde düşüş sergilerken, Çanakkale il bazında en yüksek insani sermayeye sahip kent olarak öne çıktı.
BEŞERİ SERMAYE ERİYOR
Metodolojisi Dünya Bankası tarafından oluşturulan ve ülkelerin geleceğe dönük insani sermayelerini kıyaslama olanağı sağlayan Beşeri Sermaye Endeksi (BESE) 0-1 arasında değerlendiriliyor. 1’e yaklaşan değerler o ülkede beşeri sermayenin güçlü olduğunu, gelecek nesillerin eğitim, sağlık, beslenme, kişisel nitelikler ve yeteneklerindeki gelişmişlikle ülkenin geleceğine, kalkınmasına, refahına ve ilerlemesine katkı sunacağını, o ülkenin küresel düzeyde yükselişe geçeceğini gösteriyor.
Ancak 19 Eylül’de açıklanan 2021-2023 dönemi il bazındaki veriler Türkiye’nin beşeri sermaye endeksinin 2023 sonunda 2022’ye kıyasla yüzde 0,9 azalarak, 0,690’a indiğini gösterdi. 2021’de 0,693 olan BESE, 2022’de yüzde 0,5 artarak 0,696 olmasına karşın Kahramanmaraş-Hatay merkezli 6 Şubat 2023 depreminin ağır insani ve ekonomik yıkımı nedeniyle 2023’te sert şekilde düşüş sergiledi. Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkenin ortalama BESE değeri 0,730 ile 1’e yaklaşırken, Türkiye AB ortalamasının çok gerisinde kaldı.
Dünya Bankası’nın oluşturduğu endeks ile ‘bugün doğan bir çocuğun yaşadığı ülkede geçerli olan sağlık ve eğitim şartları göz önünde bulundurularak, 18 yaşına geldiğinde elde etmiş olması beklenen beşeri sermayenin ölçülmesi’ amaçlanıyor. Endeksin alt bileşenlerini ise 5 yaş altı çocukluktan itibaren hayatta kalma, sağlık ve eğitim olmak üzere üç ana ölçüm oluşturuyor. Açıklanan verilere bakıldığında Türkiye söz konusu üç bileşen yanında temel endeks değeri açısından da gerileme sürecinde.
Gençlerin temel hak ve özgürlükler yanında insanca yaşam, insanca ücret ve geçim olanakları, nitelikli eğitim, üniversiteden sonra kolaylıkla iş bulma, kendi geleceğinden kaygı duymama vb. pek kriterde karamsarlık ve umutsuzluk içinde olduğu, 18 yaş ve üzeri, üniversite mezunu gençlerin yüzde 70’a yakınının yurt dışında yaşamak istediği çeşitli anketlere yansıyor. Genç işsizliği yanında üniversiteli işsizlerde de OECD ve AB ortalamasının çok üzerinde ilk sırada yer alan Türkiye’de “ev genci” olarak nitelendirilen, ailelerine muhtaç konumdaki genç nüfus her geçen gün katlanarak artıyor.
Et, tavuk, balık yiyemeyen, kitap okuyamayan, tatile gidemeyen milyonlarca çocuk
Türkiye’nin BESE verileri ülke geleceğinin ciddi şekilde karanlığa sürüklendiğini gösterirken geleceğin gençlerini oluşturacak çocuklar açısından tablo çok daha vahim. Geleceğin gençleri olan çocuklar açısından tablo oldukça karanlık.
7 MİLYON ÇOCUK AÇ
TÜİK’in gerçekleştirdiği Türkiye’de Çocuk 2025 Araştırması’nın resmi sonuçlarına göre Türkiye’de 15 yaş altı her 100 çocuktan 32’si, toplamda 7 milyon 39 bin çocuk açlık çekiyor.
Yoksulluk ve yoksunluk açısından rakamlara bakıldığında; 15 yaş altı 6,7 milyon çocuk günde bir öğün et, tavuk, balık, yumurta yiyemiyor. 7,8 milyon çocuk hayatında bisiklete binmemiş, parklarda paten sürmemiş. 2,5 milyon çocuğun doğru düzgün bir çift ayakkabı, üstüne giyeceği yeni bir kıyafeti alamıyor. Yoksulluğun yanında ağır yoksunluk yaşıyor. 7 milyon çocuk doğum günü, arkadaş buluşması nedir bilmiyor, arkadaşlarıyla böyle bir gün için bir araya gelip eğlenmekten bihaber. TÜİK verilerine göre, 5,5 milyon çocuğun oyuncağı dahi yok, hayatında oyuncak görmemiş, eline almamış. Yaklaşık 4 milyon çocuk yaşına uygun kitap, roman, öykü, dergi, çizgi roman vb. okuyamıyor, bu tür kültürel-eğitsel aktivitelere erişimi yok.
14 MİLYON GENÇ SİNEMA, KONSER, MAÇ İZLEMEMİŞ
En vahim rakamlardan birisi boş zamanlarda kültürel sanatsal etkinliklerden uzak, spor yapma olanağından yoksun çocuk sayısının 14 milyon olması. Neredeyse çoğu Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla bu milyonlarca çocuk sinema, tiyatro, konser nedir bilmiyor. Statta ya da kapalı spor salonunda bir maç, spor müsabakası izlememiş.
11 milyon çocuğun hayalinde anne-babası ve kardeşleriyle tatil diye bir şey yok. Yaşadığı evinden uzakta bir hafta tatili, tatil olmasa bile bir başka şehirdeki akrabaları ziyarete gitme, seyahat, yol parasını karşılama imkânı yok.
Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 28,4’ü yoksul iken çocuk yoksulluğu yüzde 35,3 ile bunun 5 puan üzerinde. Beşeri sermayesi hızla eriyen Türkiye, çocuk yoksulluğunda ise Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) üyesi 37 ülke arasında Kosta Rika’dan sonra ikinci sırada.