• Turkhane Logo

İbretlik tablo açıklandı: “AYM üyeleri, konuşmalarıyla tarafsızlık ve bağımsızlıklarını yitirmiştir”

14:50 07 October 2025 Tuesday
İbretlik tablo açıklandı: “AYM üyeleri, konuşmalarıyla tarafsızlık ve bağımsızlıklarını yitirmiştir”





İnsan hakları savunucusu ve hukukçu Dr. Ufuk Yeşil, Anayasa Mahkemesi üyelerinin hükümet yanlısı açıklamaları ve paylaşımları sebebiyle tarafsızlıklarını ve bağımsızlıklarını kaybettiklerini belirterek, özellikle güncel yargılamalardaki dosyaları karara bağlamalarının mümkün olmadığına dikkat çekti.



Türkiye’de 15 Temmuz sonrası yaşanan hukuksuzlukları ve insan hakları ihlallerini belgelemek amacıyla faaliyet gösteren Hollanda merkezli uluslararası insan hakları sivil toplum kuruluşu Justice Square, önemli bir araştırma yayınladı.



İnsan hakları savunucusu ve hukukçu Dr. Ufuk Yeşil tarafından, Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 11’i hakkında yapılan inceleme kamuoyuna duyuruldu. Sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Dr. Yeşil, AYM üyelerinin çeşitli platformlarda yaptığı açıklamalara ilişkin yürüttüğü çalışmayı “tam bir ibret vesikası” olarak nitelendirdi. Yeşil, “Onların yerine ben utandım. Durumun bu kadar vahim olduğunu ben bile bilmiyordum,” dedi.




İbretlik Bir Tablo…

Bir ülkenin en yüksek mahkemesini düşünün: 15 üyesinden 11i, siyasi eğilimleri, yaptıkları açıklamalar, paylaşımlar, konuşmalar ve geçmiş görevleri nedeniyle tarafsız ve bağımsız şekilde, özellikle güncel yargılamalardaki dosyaları karara… pic.twitter.com/hflWBShDAT— Dr. Ufuk YEŞİL (@ufukyesil33) October 6, 2025




Dr. Ufuk Yeşil açıklamaları şöyle;



“Bir ülkenin en yüksek mahkemesini düşünün: 15 üyesinden 11’i, siyasi eğilimleri, yaptıkları açıklamalar, paylaşımlar, konuşmalar ve geçmiş görevleri nedeniyle “tarafsız ve bağımsız” şekilde, özellikle güncel yargılamalardaki dosyaları karara bağlayabilmeleri mümkün değil. Ama gelin görün ki, hukuksuz kararlarıyla on binlerce insanın hayatını karartanlar da bu kişiler! Sizlerle, çok önemli bir çalışmayı paylaşıyorum. Bu çalışma tam bir ibret vesikası! İnanın, birçoğunu tanımama rağmen, durumun bu kadar vahim olduğunu ben bile bilmiyordum. Yaptıkları açıklamaları ve söylediklerini okudukça, onların yerine ben utandım! Bu çalışmayı, “bir hakim nasıl olmamalı”nın somut bir örneği olarak da görebilirsiniz! Koskoca AYM’nin halini ve insan hakları ile hürriyetleri koruma görevinin kimlerin insafına bırakıldığını anlamak için mutlaka okuyun ve herkese okutun!



AYM Üyesinin Toplantıda Yaptığı Açıklamalar



26-30 Ocak 2025 tarihlerinde Kahire’de düzenlenen Afrika Anayasa Mahkemeleri ve Yüksek Mahkemeleri ile Anayasa Konseyleri Başkanları Sekizinci Üst Düzey Toplantısı’nda aşağıdaki konuşmayı yapan biri, Anayasa Mahkemesi başkanı olarak güncel yargılamalar kapsamında önüne gelen dosyalarda tarafsız ve bağımsız bir şekilde karar verebilir mi? “Ülkemizde son OHAL rejimi 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından uygulanmıştır. F… olarak adlandırılan hain terör örgütü, 15 Temmuz 2016 tarihinde milletimize ve devletimize karşı menfur bir saldırıyla darbe girişiminde bulunmuştur. Bu girişim yine devlet kurumlarımızın öncülüğünde milletimizin kararlı duruşu ve direnişiyle sonuçsuz bırakılmıştır. Bununla birlikte hain örgütün yıllarca kamu kurumlarına sızmış olması, örgütün atipik yapılanması ve kripto taktikleri çok daha kapsamlı ve titiz bir mücadeleyi gerekli kılmıştır. Bu kapsamda 20 Temmuz 2016 tarihinde Anayasa’nın verdiği yetki kullanılarak hükûmet tarafından Olağanüstü Hal Kanunu kapsamında bütün ülkede 21 Temmuz 2016 tarihinden başlamak üzere OHAL ilan edilmiş ve OHAL 18 Temmuz 2018 tarihinde sona ermiştir. Süreç içerisinde olağanüstü hâlin ilanıyla birlikte mevcut tehlikenin bertaraf edilmesi ve örgütün devlet içinden tasfiyesi amacıyla olağanüstü tedbirler devreye sokulmuştur. Yukarıda ifade ettiğim gibi bu tedbirler anayasal ilke ve esaslara uygun şekilde alınmış ve uygulanmıştır. Başta yürütme, yasama ve yargı kurumları olmak üzere devletimizin bütün kurumları kendilerine anayasa ve yasalarla yüklenmiş olan fonksiyonlarını yine anayasa ve yasalara uygun olarak icra etmiştir.” AYM üyelerinin bu ve benzeri bir çok ibretlik açıklama ve konuşması için bkz:



AYM Üyelerinin Hükümet İle Olan Yakınlıkları



Dr. Ufuk Yeşil’in araştırmasıyla ilgili diğer açıklamaları da şöyle;



“Anayasa Mahkemesi, Türkiye’nin anayasal denetim organı olarak, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında merkezi bir rol oynamakla yükümlüdür. Ancak, 15 Temmuz 2016 sonrası dönemde, özellikle Gülen hareketiyle bağlantılı davalarda, AYM’nin çoğunluğunu oluşturan üyelerin hükümetle olan yakın siyasi bağları, cemaate yönelik önyargılı ve suçlayıcı söylemleri, fişleme gibi doğrudan eylemlerdeki rolleri ve devlet politikalarına angaje tutumları, mahkemenin AİHS’nin 6. Maddesi’nde düzenlenen bağımsız ve tarafsız mahkeme ilkesine uygun hareket etmediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu üyelerin, yürütme organıyla olan ilişkileri, cemaatle bağlantılı bireyleri toptan kriminalize eden yaklaşımları ve masumiyet karinesini göz ardı eden tutumları, AYM’nin nesnel tarafsızlığını ve bağımsızlığını zedelemekte, adaletin yalnızca gerçekleşmesini değil, aynı zamanda kamuoyunda görünür olmasını da engellemektedir. Bu durum, AYM’nin anayasal denetim misyonunu yerine getirme kapasitesini ciddi şekilde zayıflatmakta ve yargıya olan toplumsal güveni sarsmaktadır.



Cemaat Bağlantılı Davalarda Karar Veremezler



Bunun yanı sıra, AYM’ye bireysel başvuru yolunun AİHS’nin 13. Maddesi kapsamında etkili bir hukuk yolu olup olmadığı, özellikle cemaatle bağlantılı davalarda ciddi şekilde sorgulanmaktadır. AYM’nin, bu davalarda hukuka aykırı uygulamalara gerekçe üretmesi, başvuruları kasıtlı olarak uzun süre bekletmesi, AİHM’in Yalçınkaya/Türkiye kararında işaret ettiği sistemik sorunlara çözüm üretmek yerine bunları görmezden gelmesi ve “kanunsuz suç olmaz” ilkesini ihlal eden kararlar vermesi, bu yolun etkililiğini ortadan kaldırmaktadır. AİHM’in, AYM’yi tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak görme yaklaşımı, Türkiye’deki yargı uygulamalarının sistemik ve planlı bir şekilde temel hakları ihlal eden bir cadı avına dönüştüğü gerçeği karşısında yeniden değerlendirilmelidir. AYM’nin, özellikle ByLock kullanımına dayalı mahkûmiyet ve meslekten ihraç davalarında, AİHM içtihatlarına aykırı kararlar vermesi, başvuruları makul sürelerde sonuçlandıramaması ve sistemik sorunlara yönelik herhangi bir genel önlem almaması, bireylerin hak arama süreçlerini adeta bir “medeni ölüme” terk etmektedir.



AİHM’in İhlalleri Engellemesi Hayati Bir Gereklilik



AİHM’in, iç hukuk yollarının etkililiğini değerlendirirken olayın özel koşullarını ve idari uygulama doktrinini dikkate alarak, AYM’ye başvuru zorunluluğunu kaldırması ve doğrudan başvuruları incelemeye alması, mevcut mağduriyetlerin giderilmesi ve gelecekte benzer ihlallerin önlenmesi için hayati bir gerekliliktir. AYM’nin mevcut yapısı ve tutumu, ne adil yargılanma ilkesine ne de etkili başvuru hakkı güvencesine uygun bir yargı organı olduğunu göstermektedir; bu nedenle, AİHM’in bu gerçeği kabul ederek kararlarını bu doğrultuda şekillendirmesi, insan haklarının korunması misyonunun bir gereğidir.”

Son güncelleme: 14:50 07.10.2025
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı