• Turkhane Logo

Emine Ocak yazdı: İstiyorlar ki, devletin kaçırarak kaybettiği yakınlarımızı aramayalım

'Ben gözaltında kaybedilmiş bir evladın annesiyim, her kayıp haberinde yüreğim daralır'

09:05 30 Ağustos 2019 Cuma
Emine Ocak yazdı: İstiyorlar ki, devletin kaçırarak kaybettiği yakınlarımızı aramayalım
'Ben gözaltında kaybedilmiş bir evladın annesiyim, her kayıp haberinde yüreğim daralır'



Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, 30 Ağustos Dünya Kayıplar için bir yazı kaleme aldı. Ocak, 24 yıldır yaşadıklarımı bir kez daha anlatmak istedim derken, Anlatayım ki, unutulmasın. Anlatayım ki; evladını bulamayan, adaleti göremeyen anneler umudunu kaybetmeden nasıl ayakta kalır herkes bilsin ifadesini kullandı.

30 Ağustos Dünya Kayıplar Günü, 1981 yılında Kosta Rikada kurulmuş olan Latin Amerika Kayıp Aileleri Dernekleri Federasyonunun ilan ettiği ve sonrasında Birleşmiş Milletlerin (BM) öncülüğünde kayıplar sorununa dikkat çekmek için her yıl o tarihte etkinlikler düzenlenen özel bir gün.


Türkiyede, bir grup kayıp yakını ve hak savunucusu kayıplar son bulsun, akıbetleri açıklansın, sorumlular yargılansın talebiyle 27 Mayıs 1995 cumartesi günü saat 12.00de İstanbul, İstiklal Caddesi Galatasaray Meydanında oturdu. O günden bu güne polis engellemeleri nedeniyle kesintiye uğrasa da, Cumartesi Annelerinin gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sordukları, mezarlarını istedikleri mücadele devam ediyor.

Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanındaki oturmaları 53 haftadır yasaklı. 53 haftadır cumartesi buluşmaları İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesinde gerçekleştiriliyor.

Türkiyede, gözaltında kaybedilen yakınlarını arayan Cumartesi Annelerinin simge isimlerinden Emine Ocak da 30 Ağustos Dünya Kayıplar Günü dolayısıyla bir yazı kaleme aldı. Emine Ocak, 21 Mart 1995 yılında gözaltına alınan oğlu Hasan Ocakı bulmak için mücadele etmeye başladı. Hasan Ocakın cenazesi daha sonra kimsesizler mezarlığında bulundu. Emine Ocak ise 24 yıldır diğer kayıp yakınları ile birlikte mücadele etmeye devam ediyor.

Emine Ocakın yazısı şöyle:

19 Ağustosta kaybettiğimiz Elmas Eren ve gözaltında kayıplar mücadelesinde aramızdan ayrılan tüm mücadele arkadaşlarıma...

Bugün Dünya Kayıplar Günü. Kayıpların bulunmasına ve biz geride kalan ailelerinin yaşadıklarına dikkat çekmek için Birleşmiş Milletler 30 Ağustosu seçmiş. İşte böyle bir günde 24 yıldır yaşadıklarımı bir kez daha anlatmak istedim.

Anlatayım ki, unutulmasın. Anlatayım ki; evladını bulamayan, adaleti göremeyen anneler umudunu kaybetmeden nasıl ayakta kalır herkes bilsin.

Her cumartesi kayıplarımızla buluştuğumuz Galatasarayın bize yasaklanmasının üzerinden bir yıl geçti. Polislerin bizi sürüklediği, döverek kapattığı Galatasaraya bir yıldır gidemiyoruz. Bir yıldır her cumartesi yaralarım kanıyor. Bir yıldır bana ve 24 yıldır Galatasarayda diz dize oturduğum, birlikte mücadele ettiğim arkadaşlarıma yapılan zulümden utanmayanların ablukası devam ediyor.

İstiyorlar ki, devletin kaçırarak kaybettiği yakınlarımızı aramayalım.

İstiyorlar ki, kimse bu devletin suçlarını konuşmasın.

İstiyorlar ki, herkes için gerekli olan adaletten uzaklaşılmasına kimse itiraz etmesin.

25 Ağustos 2018de dünyada, gözaltında kayıplarını arayanlar olarak bilinen biz Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları, Galatasaray Meydanında 700. kez bir araya gelecektik. Kaybedilen yüzlerce insanımızın nerede olduğunu soracaktık. Dirisinden vazgeçip kayıplarımızın birer mezarlarının olmasını ve 700. kez kaybedenlerin mahkeme önüne çıkarılmalarını isteyecektik. Bunları istemek nasıl yasaklanabilir aklım almıyor.

700. haftamızdan bu yana, yani tam 53 haftadır bu zulmü kabul etmiyoruz. Biz hiç vazgeçmedik ki... Bizim etrafımızı sararak, iterek, önümüze kalkanlı polisleri dizerek vazgeçeceğimizi mi sanıyorlar!

Ben 27 Mayıs 1995te Galatasaraya ilk çıkan annelerden biriyim.

Oğlum Hasan Ocak öğretmendi. Kimseyi incitmeyen, herkesin yardımına koşan, yüreği insan ve doğa sevgisiyle dolu bir sosyalistti. Sokakta oynayan çocuklara dağıtmak için her zaman cebinde şeker ya da sakız taşırdı. 21 Mart 1995te beni aradı, kızım Ayselin doğum günü için balık ve pasta alacağını söyledi.

Hasanım eve bir daha gelemedi. Nereye gittiysek Bizde yok! diyorlardı. Hasanı gözaltında görenler polislerin ona çok ağır işkence yaptığını söylüyorlardı. Gözaltı listesinde Hasanın ismi yazılıydı, gördük diyorlardı.

Hasandan önce gözaltında kaybedilenlerin aileleriyle işte o zamanlarda İnsan Hakları Derneğinde tanıştım. Bu acıyı, bu zulmü yaşayan ilk ben değildim. Başka kimse yaşamasın diye acılarımızı birleştirmeye, başkalarına umut olmaya o zamanlarda başlamıştık.

Başvurmadığım yer kalmadı. Bir boşluğun içindeydim, oğlumun başına ne geldiğinin belirsizliği yakıp kavuruyordu yüreğimi. Ama oğlumu aramaktan hiç vazgeçmedim. Oğlumu bulma umudumu hiç kaybetmedim. 58 gün sonra adli tıp kayıtlarında oğlumun fotoğraflarını buldu çocuklarım. İşkence edilmiş, öpmeye kıyamadığım güzel yüzü tanınmaması için parçalanmış. Çocuklarım o fotoğrafları bana göstermediler. Hasanım kimsesiz değildi ama yapılan işkenceleri kimse görmesin diye Kimsesizler Mezarlığına gömmüşler.

Kimsesizler Mezarlığından çıkardık Hasanımı, kendi mezarlığımıza gömdük. Sonra kayıp yakınları ve insan hakları savunucularıyla oturup, bir daha kimse gözaltında kaybedilmesin diye her cumartesi Galatasaray Meydanında sessizce oturmaya karar verdik. Bizim Galatasarayda oturduğumuzu öğrenen başka aileler de yanımıza gelmeye başladı. Çok büyüdük Galatasarayda. Birbirimize kardeş olduk, evlat olduk, arkadaş olduk. Sesimiz duyulmaya başladıkça, kayıplarda azaldı. Bizim mücadelemiz sayesinde daha fazla insan gözaltında kaybedilemedi. İnsanların yaşam hakkının güvencesi olduk.

300, 400, 500, 600 gibi haftalarımızda binlerce kişi geldi yanımıza. Bizimle birlikte sessizce fotoğraflarımızı taşıdı. Alkış bile çalmadılar, çünkü herkes bizim sessizce oturduğumuzu biliyordu.

Devletin işlediği suçları söylemenin de bir bedeli vardı. Bizim orada olmamızı, bu suçları söylememizi istemeyenler her zaman oldu. Gözaltına da aldılar, cezaevine de koydular ama biz birbirimizden ayrılmadan, vazgeçmeden kayıplarımızı istemeye devam ettik.

Sene 1997 ya da 1998di, genç bir delikanlı geldi yanımıza, elimizi öptü ama ağlayacak gibiydi. Birlikte geldiği annesi sürekli ağlıyordu, bizse şaşkındık. Anlatmaya başladı sonra; 18 gün beni gözaltında tuttular, çok işkence yaptılar. Beni kimsenin göremeyeceği ayrı bir yerde tutuyorlardı ve gözaltında kaybedeceklerini söylüyorlardı. Polisler beni savcılığa çıkarttıklarında Seni gözaltında kaybedecektik ama senin anan da gider Cumartesi Annelerine katılır diye bırakıyoruz dediler. Ben sizin sayenizde yaşıyorum... Delikanlının anlattıklarını dinleyince hepimizin içi o kadar çok rahatlamıştı ki, o gün dünyalar bizim olmuştu sanki.

699 hafta oğlumun ve gözaltında kaybedilen yüzlerce kişinin fotoğrafını taşıdığımız, adalet istediğimiz Galatasaray Meydanı 53 haftadır suskun. Sizin sorununuz benim kabinemin sorunudur diyen dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, şimdi Cumhurbaşkanı. Verdiği sözü tutmayan bir Cumhurbaşkanı olur mu? Kayıplarını arayanlara yapılan bu işkence yüz yıl da geçse unutulmaz. Artık suçlarını kabul etsinler istiyoruz, özür dilesinler bizden ve açsınlar bizim meydanımızı.

Galatasaray bize yasaklandığından beri kayıp haberleri çoğaldı. Hala 2 kişiden aileleri haber almaya çalışıyor. Yoksa herkesi susturup yeniden insanları kaybetmek için mi bizi engelliyorlar? Ben gözaltında kaybedilmiş bir evladın annesiyim, her kayıp haberinde yüreğim daralır ve her kayıp annesi gibi sokaklara çıkmak isterim.

Defalarca yan yana geldiğimiz Arjantinli annelerden biliyorum, biz vazgeçersek kayıplarımıza ulaşamayacağız.

Biz vazgeçersek bu ülke kaybedenlerin cenneti olmaya devam edecek.

Biz vazgeçersek bu ülke yakınlarını arayanlar ve adalet isteyenlerin cehennemi olmaya devam edecek.

Biz vazgeçersek, adalet hiçbir zaman sağlanmayacak.

Ben bir söz verdim evladını, eşini, kardeşini bulamadan aramızdan ayrılan arkadaşlarıma. Onlar hesap vermemek için hepimizin ölmesini bekliyor ama hesap vermekten kurtulamayacaklar. Biz son kaybımız bulunup, kaybedenler ceza alana kadar vazgeçmeyeceğiz.

En son arkadaşım Elmasa söz verdim; bizim olan, kayıplarımızın olan Galatasarayda, çocuklarımızın fotoğrafını bir gün mutlaka taşıyacağız.

Son güncelleme: 09:05 30.08.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı