Tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu 275. gününde bianet’in sorularını yanıtladı.
Türkiye’de hukuk, demokrasi ve siyaset alanında yaşananları sert sözlerle eleştiren İmamoğlu; kendisine yönelik yargı süreçlerini, “görünmez kılma” girişimlerini, Kürt meselesine dair yaklaşımını, kadın politikalarını ve cezaevi koşullarında sürdürdüğü mücadelesini kapsamlı biçimde değerlendirdi.
İktidarın uygulamalarını “korku siyaseti” olarak tanımlayan İmamoğlu, yaşananların tesadüf olmadığını, bilinçli bir şekilde muhalefeti baskı altına alma amacı taşıdığını söyledi. “Bu bir güç gösterisi gibi sunuluyor ama aslında zayıflayan bir iktidarın korkusunun dışavurumu” diyen İmamoğlu, tarihin bu dönemi Yassıada yargılamalarıyla benzer biçimde anacağını ifade etti.
“Görünmez kılma çabası sandık korkusunun sonucu”
Mahkeme savunmasının paylaşılması nedeniyle gençlerin gözaltına alınmasını, sesinin ve görüntülerinin fiilen yasaklanmasını değerlendiren İmamoğlu, iktidarın korkuyu bir yönetim aracı haline getirdiğini söyledi. Bu uygulamaların amacının toplumda “herkesin başına her şey gelebilir” duygusunu yerleştirmek olduğunu belirten İmamoğlu, “Hukuk, sindirme ve caydırma sopasına dönüştürüldü” dedi.
İktidarın, sandıkta kaybedeceğini bildiği için rakiplerini seçim sürecine girmeden etkisizleştirmeye çalıştığını ifade eden İmamoğlu, kendisinin ve CHP’li kadroların tutuklanmasının da bu planın parçası olduğunu söyledi. “Millet belediyelerde ortaya koyduğumuz şeffaflığı, hizmeti ve ahlaki duruşu görüyor. Bu karşılaştırma iktidarın alternatifsiz olmadığını ortaya koyuyor” diye konuştu.
Kendisine yönelik yargılamalarda “kişiye özel hukuk” uygulandığını vurgulayan İmamoğlu, özel duruşma salonları inşa edilmesini, hâkim ve savcıların görevden alınmasını darbe dönemleriyle kıyasladı. “Bu, Yassıada zihniyetinin hortlamasıdır” diyen İmamoğlu, hukukun iktidarın talimatıyla işlediğini, adaletin ise sistematik biçimde aşındırıldığını söyledi:
Darbe dönemlerinde yargılamalar spor salonlarında yapılırdı. Şimdi Silivri’ye yapılan yeni duruşma salonunun o dönem yapılandan farkı ne? Kişiye özel hukuk olur mu? Kişiye özel duruşma salonu olur mu? Bu tam olarak Yassıada zihniyetinin hortlamasıdır. Demokrasiden kopuşun, darbe dönemi uygulamaların devreye girişinin ete kemiğe bürünmüş halidir. Bu iktidar, “Ben Anayasa’yı rafa kaldırdım, demokrasiyi rafa kaldırdım” diye pankart hazırlatıp meydanlara assa ancak bu kadar net mesaj verebilirdi. Dolayısı ile Yassıada tarihte nasıl anılıyorsa bu dönem de öyle anılacak. Utançla anılacak. Bunu yapanlarsa hayatlarına bu utanç verici kara lekeyle devam edecekler.
“Kürt meselesinde samimiyet testi ortada”
CHP’nin Kürt meselesine yaklaşımını da ayrıntılı biçimde anlatan İmamoğlu, partilerinin sürecin başından bu yana Meclis zemininde sorumluluk aldığını belirtti. CHP’nin yaklaşımını “Terörsüz ve Demokratik Türkiye” olarak tanımlayan İmamoğlu, kayyımların olmadığı, anadile ve kültüre saygının esas alındığı, siyasi tutukluların serbest bırakıldığı bir Türkiye hedeflediklerini söyledi.
“Kürt vatandaşlarımız yakın geçmişte Cumhur İttifakı iktidarında ne yaşadıklarını biliyor” diyen İmamoğlu, bir yıldır devam eden süreçte iktidarın samimi hiçbir adım atmadığını savundu. Sürecin, iktidarın siyasi geleceğini kurtarma hesabıyla ağırdan alındığını söyleyen İmamoğlu, “Herkes kimin ne kadar samimi, kimin ne kadar ciddi olduğunu görüyor” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, hayat pahalılığı, işsizlik, liyakatsizlik ve kötü yönetimin Kürtler dahil tüm yurttaşların ortak sorunu olduğuna dikkat çekerek, CHP’nin daha demokratik ve müreffeh bir Türkiye için bütünlüklü bir programla hareket ettiğini belirtti. CHP iktidarının hem Türkiye’de hem bölgede kalıcı barışın teminatı olacağını savundu:
Sürecin içinde olmakla da yetinmiyoruz. İlk olarak Kürt meselesi üzerine partide ve Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. CHP olarak kayyumların olmadığı, devletin herkesin anadiline ve kültürüne saygı gösterdiği ve desteklediği, kimsenin siyasi faaliyetinden dolayı hapishanelere doldurulmadığı, başta sayın Demirtaş olmak üzere siyasi parti liderlerinin, seçilmiş belediye başkanlarının serbest kaldığı bir Türkiye için çalışıyoruz.
“Bu bir hukuk süreci değil, rejimin çaresizliği”
Cezaevi sürecini bir “iç muhasebe ve direnç dönemi” olarak tanımlayan İmamoğlu, dayanma gücünü vicdanından, halkın desteğinden ve adalet duygusundan aldığını söyledi. “12 metrekarelik bir alanda, vicdanını yitirmiş saraylarda yaşayanlardan daha özgürüm” diyen İmamoğlu, özgürlüğün mekânla değil, ilkeyle ilgili olduğunu vurguladı:
İnsanı gerçekten özgür kılan şey, bulunduğu yer değil; kalbini ve vicdanını koruyabilmesidir. O yüzden daha önce de söyledim. 12 metrekarelik bir alanda sarayda yaşayanlardan daha özgürüm. Her şeyin geçici olduğu bu dünyada baki kalan tek şey, insanın içindeki adalet duygusu ve hakikate olan bağlılığıdır. Ben de bu bağlılıkla ayakta duruyor, sabrımı ve direncimi buradan besliyorum.
Hakkındaki “casusluk” suçlamasına da sert tepki gösteren İmamoğlu, bunu “ajan kumpası” olarak niteledi. Otoriter yönetimlerin muhalifleri susturmak için benzer suçlamalara başvurduğunu söyleyen İmamoğlu, “Bu bir hukuk süreci değil; panikle savrulan bir iktidarın çaresizliğinin belgesi” dedi:
Dünyanın her yerinde aynıdır, otoriter yönetimler muhaliflerini etkisizleştirmek için genellikle üç suçlama kullanır: Casusluk, yolsuzluk ve terör. Yolsuzluk ve terör yaftaları yetmemiş olacak ki, bu kez casuslukla yedekleme yaptılar. Siyaseten yenemediklerini hukuken tüketebileceklerini sandılar. Ama başaramadılar. Bu bir hukuk süreci değil; bir rejimin çaresizliğin çığlığı, panikle savrulan bir iktidarın devlet aklını kaybetmesinin belgesi. Gerçeği susturursan iktidarın ömrü üç gün uzar. Ama adaleti susturursan devlet çöküşe girer. Bugün devletin çöküş refleksiyle karşı karşıyayız. Ve bu devleti çökertmelerine asla izin vermeyeceğiz.
Söyleşinin sonunda yurttaşlara seslenen İmamoğlu, toplumun yorgun ve umutsuz hissettiğini bildiğini ancak umudun en karanlık anlarda ortaya çıktığını söyledi. “Bu ülkenin 86 milyon umut ışığı var. Değiştirecek güç milletin kendisindedir” diyen İmamoğlu, dayanışma, sabır ve birlikte mücadele çağrısı yaptı.







