Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) tutuklu cumhurbaşkanı adayı ve görevden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 11 Eylül’de Çağlayan’da İstanbul Adliyesi’nde görülmesi gereken diploma davasının ilk duruşması, bugün Silivri’deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu duruşma salonunda görülüyor. İmamoğlu, üniversite diplomasının usulsüz olduğu iddiasıyla açılan ceza davasında bugün ilk kez Silivri’de hakim karşısında. Savcılık, İmamoğlu hakkında “zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası ve siyasi yasak talep ediyor. Salona alkışlar eşliğinde giren İmamoğlu savunmasında, “Bu iddianameyi bir sonraki seçimde kendisini yeneceğimi bilen bir kişi yazdırdı. Bu davanın varlığı bile yüz karası bir durumdur,” dedi. İmamoğlu savunmasının devamında İstanbul’un yerel seçim sonuçlarını gösteren bir haritayı tutarak “Benim içeride olmamın nedeni ne biliyor musunuz? İşte bu tablo. İstanbul’da elde ettiğimiz bu tablonun yaydığı korku nedeniyle buradayım,” dedi.
Duruşmayı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP İstanbul Milletvekili Ali Gökçek, görevden alınan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi, CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, babası Hasan İmamoğlu, oğlu Selim İmamoğlu ve kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu, tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in kızı Seraf Özer İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, İzmir Barosu, Antalya Barosu, Kocaeli Barosu, Uluslararası Hukuk kurtuluşları takip ediyor.
İddianamede; İmamoğlu hakkında “zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik” suçundan 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis istemi ve Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 53. maddesinde yer alan belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılması (siyasi yasak) talep ediliyor. Verilecek bir ceza veya olası siyasi yasak İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını engelleyebilir.
Ekrem İmamoğlu, diploma davası için Silivrideki mahkeme salonuna alkışlar ve Cumhurbaşkanı İmamoğlu sloganlarıyla girdi.
İmamoğlu kollarını sıvadı, savunmasına başladı….https://t.co/0d3hHQF1H8 https://t.co/V7GQcSB1c3 pic.twitter.com/sfQBXn0DAW— velev (@velev_news) September 12, 2025
İmamoğlu salona alkışlar ve sloganlarla girdi
Jandarma eşliğinde kelepçesiz bir şekilde duruşma salonuna gelen İmamoğlu alkışlar ve sloganlarla karşılandı. İmamoğlu’nun salona girmesiyle salondakiler, “Hak, hukuk, adalet”, “Cumhurbaşkanı İmamoğlu”, “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları attı.
İmamoğlu’nun ünivesiteden arkadaşları da salonda
İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesin’den arkadaşları da duruşmayı salonda takip ediyor. İmamoğlu duruşma öncesinde salondaki arkadaşlarına selam verdi.
Kimlik tespitinde eğitim durumu sorulan İmamoğlu: Yüksek lisans
Duruşma İmamoğlu’nun kimlik tespitiyle başladı. Kimlik tespiti sırasında eğitim durumu sorulan İmamoğlu, yüksek lisans deyince salondaki destekçileri İmamoğlu’nu alkışladı. Sabıka durumu sorulan İmamoğlu, “Allah’a şükür yok” dedi.
“Bu diplomaları her yerde kullanmışım, YSK’da kullanmam gerekeceği zaman zurna zırt dedi adeta”
İmamoğlu ceketini çıkarıp kollarını sıvadı. Savunmasına böyle başlayan İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:
“Bu iddianameyi bir sonraki seçimde kendisini yeneceğimi bilen bir kişi yazdırdı. Bu davanın varlığı bile yüz karası bir durumdur. 12 Eylül herkesin aklında darbeyi hatırlatır. Darbeyi destekleyenleri buradan en yüksek seviyede kınıyorum. Ülkemizin bu tür darbelerle yüz yüze gelmemesini diliyorum. Siyasi tarihimiz üzülerek ifade ediyorum ki nice davalarla doludur. Türkiye’de hak hukuk arayanlar ne yazıkki tarih boyunca muhatap olmuşlardır. Ona karşı 4 seçim kazandığımı ve sonraki seçimi kazanacağım bilindiği için bana bu davanın açıldığını da biliyorum. Tabii bu salondaki herkes siyasi tarihimize geçecek bu duruşmada izah edilemeyecek bir duruşma ile karşı karşıya olduğumuz biliyor. Elimin değdiği bir husus yok ama ben yargılanıyorum. İnsan bu davaya isim bulmakta zorlanıyor. Benim üniversiteden arkadaşlarım geldi. Bazılarının tavla oynayacak arkadaşı yok benim futbol maçı yapacak arkadaşım burada.
Bu davanın konusu tamamen saçmalıktır. İstanbul Üniversitesi görevi olmayan bir saçmalığa imza atması başka kurulda Hukuk Fakültesi’den kimsenin olmaması başka boyutta. Ben bu diplomaları her yerde kullanmışım. Yüksek Seçim Kurulu’nda kullanmam gerekeceği zaman zurna zırt dedi adeta.”
“Ben bu davanın iki kere mağduruyum”
Eline örnek olarak iddianamede yer alan yatay geçiş belgelerini alan İmamoğlu savunmasına şöyle devam etti:
“Yüksek Seçim Kurulu’na üniversite diploması yalnızca Cumhurbaşkanlığı adaylığında veriliyor. İstanbul Üniversitesi’nin bu süreçte hiçbir yetkisi yok. 18 yaşında bir çocuğun gencin düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Tümüyle saçma bir fikrin metni oluşmuş. Bunu yazdıran kişinin nasıl bir kötülük peşinde koştuğunu ben çok iyi biliyorum. Hakikatin önemsizleştiği seçkin elitlerin toplumu manipüle ettiği bir çağdayız. Adını koyacağım bu tuhaf rejimin böyle bir davayı üretmesi de aslında şaşırtıcı değil. Ben bu davanın iki kere mağduruyum. Diplomam iptal edildi. Gençliğimin en önemli dönemler yok sayıldı. Gerçekten bunu tekrardan hatırlatıyorum; anacığımın ak sütü kadar temiz diplomamı. Kul hakkı yemekten çekinmeyen bir şebeke ile karşı karşıyayız. Bunu yapan, akıl tapunuzu, işinizi geçmişinizi bile elinizden alır. Tereddüt etmeden…
Kocaman bir şebeke kurmuşlar. Bu şebeke benim cumhurbaşkanı adayı olacağımı anlamışlar. Bütün sistemleri kurmuşlar. Ben 17 yaşındayken anlamışlar cumhurbaşkanı olacağımı. Belgelerimi hazırlamışlar. Şu anlattığım senaryo bile iddianameden daha rasyonel bir senaryo. Onun için gerçekten şunu söylemem gerekiyor. Bu mantığı oturtmak için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yokmuş gibi davranabilirler. Benim hayatım çok sahicidir bu arada onu da belirteyim. Benim o kadar çok şahidim var ki Allah’a şükürler olsun.”
“Sırf cumhurbaşkanlığı adaylığına erişemeyeyim diye beni içeri aldılar”
“Bizi hayatın gerçeklerine saplayarak bu ülkeye sahteciliğin dik âlâsını yapan birilerinin olduğu bir dönemdeyiz. Milletten ve milletin iradesinden korkan o akıl nedeniyle bugün buradayız. Bu çok büyük bir ayıptır, yazıktır, utanç vericidir. Sanki kendine ait bir koltukta oturuyor. Millete, 86 milyona ait orası. Kaybetmekten korktuğu rekabetten kaçtığı için bu ülke zulüm çekiyor. Partimiz 23 Mart’ta ortaya koyduğu fikirle beraber beni cumhurbaşkanı adayı yaptılar. Sırf bu adaylığa erişemeyeyim diye beni içeri aldılar, aynı gün. Kaybımız 250 milyar dolar desek yanılmayız. Sırf kendi itibarı ve koltuğu için… Bu uygulamalar çocukların geleceğini çalıp onları umutsuzlaştırmaktır. Açıkçası bugün başka gerçekler var. Diploma ve meslek sahtecilikleri var. Unvan sahtecilikleri var. Geçmişte hiç görmediğimiz ve bilmediğimiz işler bunlar. Türkiye’de insanların yüzde 80’i adalete ve yargıya güvenmiyor inanmıyor. Siyasete alet edildiğini düşünüyor. Arkanızda adalet mülkün temelidir yazıyor. Milletin üçte ikiden fazlası devlete ve kurumlarına güvenmiyor. Ortak yaşam irademizi azaltıyor bu tür hamleler. Millet hoşgörüyü değil kutuplaşmayı yaşıyor.”
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, anlayışından geliyoruz biz; kafasına bastır gazı sık! Öyle yok!”
“Öfkeli bakan bir yönetici anlayışı var şu anda. Devlet şefkattir. Her mesleğe kendi konumunda hakkını temsil eden br konumda olmalı devlet. Devlet kızgın olur mu, eziyet çektirir mi? Binlerce yıl süren bizim devlet anlayışımızın kıyısından geçmez bu anlayış. Ama ben bu ülkeyi umutsuzluğa teslim etmeyeceğim. Ülkenin çoğunluğu, geleceğe dair umutsuzluğum yok diyor. Bu diploma davasına inanmayanların oranı yüzde 75. Beni çıkarsınlar, ben konuşayım. Sevgi pıtırcığı diye benimle dalga geçiyorlardı. Ben hâlâ sevgi pıtırcığıyım. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, anlayışından geliyoruz biz. Kafasına bastır gazı sık. Öyle yok! Ben 12 metrekarede öyle özgürüm ki, o sarayında çatlasın.”
“35 yıl önceki emeğim gitmiş, bunun anlamı her şeyinizin gidebileceğidir”
“Yeni bir döneme ihtiyaç var, bütün sorunun çözümü bu. Demokrasinin en önemli özelliği topluma sağladığı süreklilik duygusudur. Daha iyisini seçme imkanı verir. Bu ayrıca rekabet ve toplumun gözüne girme yarışı sağlar. İktidar gücünü elinde bulunduranlar kendilerinden sonra gelecek kişilerin önünü kesmektedir. Bunun yarası derindir tahribatı ağır olur. İnsanlar yanlış bir tercih yapabilir ama demokrasi onu iyileştirir. İnsanların oyuyla gelenler aynı oylarla gidecek. Bu ülkede özgürlük ilkesi var. Demokrasiyi ve seçim sandığını korumak hepimizin görevi ama sayın hâkim bu en önemli olarak sizin göreviniz. Dünyada demokrasiyi yok sayan ülkelerin peşinden gidemeyiz. Bizim en büyük zenginliğimiz insan kaynağımız. Benim güzel inancımı ve Anadolu’yu aydınlatan güzel inancımı kötüleyenleri devletin kapısına yanaştırmayacağız. Adalet devletin en temel görevidir. Adalet olmazsa devlet olmaz. Devletin başına ne gelirse gelsin sizin töreniz kalırsa devletinizi yaşatabilirsiniz. Bizi ayakta tutan da töremizdir. Siz töreyi yani yasayı yani adaleti yerle bir ettiğinizde ülkeyi uçurumun kenarına sürersiniz. Hukukun olmadığı yerde devlet olamaz. 35 yıl önceki emeğim gitmiş. Bunun anlamı her şeyinizin gidebileceğidir.”
“Yargı iktidarın elinde bir sopa hâline düşerse, devasa bir beka sorununa döner”
“Kendi siyasetini gözeten ve adeta düşman hukuku yaşatan biri devleti böyle bir zafiyete sokmuştur. Yargı iktidarın elinde bir sopa hâline düşerse devasa bir beka sorununa döner. Atatürk’ün bir sözü var: ‘Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.’ diye. Adaleti tesir etmek için sonuna kadar çalışmak zorundayız.
Az önce sizlere gösterdim. Diploma iptal edilsin diye neredeyse ülke yokmuş gibi davranacak bu merciler. Benim dahil olduğum okul Kıbrıs’taki üniversite eğitiminin öncüsü olmuştur, tebrik etmek lazım. Okuduğum bir arkadaşım da burada. 86-91 yılları arasında okumuş bu arkadaşım. İddianamede bu okulun 90 öncesinde olmadığını söylüyorsunuz. Ama bu arkadaşım diplomasını almışlar, Türkiye’de kullanabilirsin demişler. Ben de dilekçemde yazmışım, dilekçem de de çok güzel. Bu bana yöneltilen suçlamalar komik şeyler. Ben büyükelçilikten belge alıyorum. Bunu sahte olarak sunuyorsunuz. Oturma izniyle iki sene orada kalıyorum. Bir savcının çıkardığı olaya bak ya, Kıbrıs’ı ve İstanbul Üniversitesi’ni tartışıyoruz. Ben karar verilmeden önce kararı veren kişiyi aradım. Telefonda o korku içindeki tiz sesini duydum. Ayıptır bu.”
İmamoğlu savunmasının devamında kürsüye vurarak şöyle seslendi:
“İnfaz yapılıyor burada. Yargısız infaz. Burada korku üretmeye çalışıyorlar. Bizi zannediyorlar ki zindanlarda susturabilirler. Ne kadar çok isteseler de susturamayacaklar.”
İmamoğlu savunmasının devamında İstanbul’un yerel seçim sonuçlarını gösteren bir haritayı tutarak “Benim içeride olmamın nedeni ne biliyor musunuz? İşte bu tablo. İstanbul’da elde ettiğimiz bu tablonun yaydığı korku nedeniyle buradayım,” dedi.
Verilen aranın ardından İmamoğlu savunmasına şu sözlerle devam etti:
“Yargıyı milletten kaçıramazsınız. Toplumun buraya ilgisini binaların etrafına bariyerler çekerek söndüremezsiniz. Bu anlamda da çok kötü bir sınav verdiğimiz ortada. Yurt dışından ziyaretçilerimiz geldiğinde bu durumu anlatamıyoruz. Bizim derdimiz kimsenin başına bela olmak değil, kadim milletimizi kurtarmak için yürüyoruz. 86 milyon insanımızın nefes aldığı bir sabaha uyandırmak istiyoruz. Ben milletimizin adalet terazisine güveniyorum, hep güvendim. Her gün vatandaşına hizmet eden biri oldum. Ben kendimi her yönüyle sorumlu kabul etmiş bir insanım. Bizi bir diplomayla engellemek istenler asla başarılı olamayacaklar. Milletimizin kendi kariyerini tayin etme azmi herkesten daha büyüktür. Türkiye çok acı zamanları yaşıyor. Son bir haftada güvenlik güçlerini kullanarak endişe verici ortamları ülkemizi yaşatmaktadır. Eninde sonunda doğru kararlar alınacaktır. Biz sırtımızı bu ğlkenin adaletine yaslamak zorundayız. Avukatım Mehmet Pehlivan, bile tutuklu.”
İmamoğlu’nun Mehmet Pehlivan’ın adını anmasının ardından hâkim, Pehlivan’ın duruşmaya katılmasını isteyip istemediğini sordu. İmamoğlu, “Tabii ki katılsın o benim canım ciğerim” dedi.
Pehlivan’ın duruşmaya katılmasında yasal bir engel olmadığını söyleyen hâkim, Mehmet Pehlivan’ın davaya katılmasını onayladı.
Duruşma arasında İmamoğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı
Hâkim İmamoğlu’nun savunması devam ederken duruşma kayıtlarının yenilemesi için ara verdi. Arada İmamoğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’nın polis çemberine alınması hakkında konuşan İmamoğlu, “Başkanlıkta yaşananlar çok acı gerçekten, Türkiye’nin sandığına müdahale. Türk polisinin itibarını bu kadar düşüren bi olay yoktur. Bütün siyasi oluşumları bu işe karşı durmaya davet ediyorum. Polis bir işlem yapıyor ancak evrak veremiyor” dedi.
Üniversiteden futbol takımından arkadaşları ile konuşan İmamoğlu, “Benden önce ve benden sonra geçenlere dokunmamışlar ama bana dokunmak istemişler,” dedi.
Yargı bağımsızlığı hakkında konuşan İmamoğlu “Bu sadece CHP meselesi değil. Bu tüm Türkiye’nin meselesi. Bunun gideceği yer tahmin dahi edilemez. Bütün partilerin bu işte karşı durması şarttır” ifadelerini kullandı.
Eşi Dilek İmamoğlu’na sarılmasına izin verilmeyen İmamoğlu, “Çok özledim tabii, özlemez olur muyum” dedi.
Hangi kitapları okuduğu sorulması üzerine üç tane Kemal Tahir kitabı bitirdiğini, şimdi de Devlet Ana’yı okuduğunu söyleyen İmamoğlu, “Puslu kıtalar atlasına başladım. İnanılmaz bir kitap,” dedi.
15 Eylül’de görülecek kurultay davası hakkında konuşan İmamoğlu, “Bütün bu söylediklerimden sonra ümit ederim ki o gün umarım bu süreç kapanır. Türkiye 1 günlük işleyiş ve diyalog düzenine sahip olsun, bütün işleyiş değişir. Bunun arkasında nasıl bir siyaset muhakemesi vardır? Hayat fâni, koltuklar geçici” dedi.
İmamoğlu hâkimin içeri girmesinin ardından kravatını çıkararak görevden alınan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’e verdi.