MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AİHM’in kararı sonrası eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında dikkati çeken bir açıklama yaptı. Soru üzerine Bahçeli, “Hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır. Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır” dedi. İmralı’ya heyet gönderilmesi için çağrı yapan Bahçeli, “Meclis’te kurulan komisyondan seçilecek milletvekillerinin İmralı’ya giderek ilk ağızdan ve ilk elden ihtiyaç duyulan mesajları alması süreci çok daha güçlendirecektir. MHP, böyle bir heyete katılmaya hazırdır” ifadelerini kullandı. Bahçeli, konuşmasında “Cumhur İttifakı yoluna devam edecek” mesajını verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’a tepki gösteren Bahçeli, “Ülkemizde görev yapan dış misyon görevlilerinin yerini yurdunu bilmesi lazımdır. Had ve hudut aşımına asla girmemeleri asıldır, kaçınılmazdır” dedi.
Süreç ile ilgili konuşan Bahçeli, “Elbette PKK’nın kurucu önderliğinin son düzlükteki görüş, düşünce ve kanaatleri alınmalı, konuyla ilgili günlerdir yapılan kısır tartışmalar sonlandırılmalıdır” diye konuştu.
Çağrıda bulunan Bahçeli, “Meclis’te kurulan Komisyon’dan seçilecek milletvekillerinin İmralı’ya giderek ilk ağızdan ve ilk elden ihtiyaç duyulan mesajları alması süreci çok daha güçlendirecektir. Milliyetçi Hareket Partisi böylesi bir heyete katılmaya hazırdır” ifadelerini kullandı.
Cumhur İttifakı mesajı veren Bahçeli, “AK Parti ile aramızda bir hadise değil, iki tarafı sımsıkı saran ve kuşatan bir hakikat vardır. Cumhur İttifakı yoluna devam edecek” dedi.
Grup toplantısındaki konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluğu hakkındaki ikinci ihlal ve tahliye kararına itiraz eden Adalet Bakanlığı’nın talebini reddetmişti.
Bahçeli, soru üzerine, “Hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır. Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır” cevabını verdi.
https://www.youtube.com/watch?v=1Z9ACIM_6ss
Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Mısır’da yapılan zirvenin ve alınan kararların İsrail tarafından çiğnendiği anlaşılmış ve açığa çıkmıştır. İsrail soykırım sürecini alçakça devam ettirmiştir.Sivil yerleşim yerlerini gene vurmuştur. Geçici ateşkes kararına riayet etmeyen, masumları katletmekten vazgeçmeyen İsrail sözüne, imzasına, taahhütlerine ve vaatlerine itibar edilmeyecek bir ülke olduğunu tescillemiştir. Ateşkes kararını uyduruk gerekçelerle ihlal eden Siyonist eşkıyalık dur durak bilmeden kanlı operasyonlarını ilerletmekte, çıta yükseltmektedir. Şu rezalete bakar mısınız, ateşkes kararının alınmasından bugüne kadar çoğunluğu kadın ve çocuk olmak suretiyle 254 savunmasız insan hayattan kopartılmıştır.
 TRUMP’A TEPKİ 
ABD Başkanı’nın Gazze’deki ateşkesle ilgili, “kırılgan değil, çok sağlam” sözleri de gerçeklerle bağını koparan, hayal alemine dalan, keyfi ve tarafgir konuşan bir siyasetçinin bitmek bilmeyen hezeyanıdır.
Madem ateşkes kırılgan değildir, o halde 20 günlük zaman diliminde 254 Filistinlinin kanını döken, soykırıma devam eden deccal ülkenin hunhar saldırıları nasıl izah ve ifade edilecektir?
Soykırım suçlusu İsrail’in ateşkes kararını paravan gibi kullanarak ve bu konuda stratejik rehavet ortamı inşa ederek saldırganlıkta ısrar etmesi ikiyüzlülük, fırsatçılık, kalleşlik ve insanlık düşmanlığıdır.
 TOM BARRACK’A SERT SÖZLER 
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın Bahreyn’in başkenti Manama’da, “Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar işbirliği göreceksiniz” beyanatı görev yaptığı ülkeye politik rota çizme densizliğine heves eden bir sefirin ileri düzeyli akıl tutulmasıdır.
Henüz daha Gazze soykırımının hesabı görülmemişken, suçlular hesap vermemişken, iki devletli model gerçekleşmemişken bu sefir, İsrail ile işbirliği içinde olacağımızı neye dayanarak, hangi hak ve yetkiyle iddia etmektedir?
Ülkemizde görev yapan dış misyon görevlilerinin yerini yurdunu bilmesi lazımdır. Had ve hudut aşımına asla girmemeleri asıldır, kaçınılmazdır.
Türkiye Cumhuriyeti, soykırımcıların defteri dürülmeden, ilişkilerde yeni ve temiz bir sayfa açacak kadar hakikate, mazlum Filistinli kardeşlerimizin hukukuna yüz çevirmez, çeviremez.
 “AYNI YERDE BULUNMAK, AYNI NİTELİKTE OLMANIN GÖSTERGESİ DEĞİLDİR” 
Baktığımız yer milletimizin engin bakış noktası, haysiyet ve hassasiyet çizgisidir. Bugünden gördüğümüz, ayrıca tarihin yaşanmış gerçeklerden damıtarak gösterdiği hakikat ise huzurlu, umutlu, güvenli, gelişmiş, barışçıl ve refah içinde serpilen büyük ve süper güç Türkiye’nin mimarisidir.
Bu mimarinin inşa ve ihyası yalnızca siyasi sorumluluğumuz değil, gelecek nesillere, geleceğin ümidi olan torunlarımıza vefa borcudur. Türk yönetim tarihinin ve geleneğinin akla dayandığı bilinmektedir. Aklın hayal kırıklığını önlediği, toplumun umutlarına nitelik, devletin hedeflerine içerik kazandırdığı hep söylenegelmiştir. Biz aklımızı kullanarak, inancımızın ve irademizin bayraktarlığı altında toplanarak, doğruya bağlılığımızı uzlaşmanın bereketiyle temellendirip önümüze çıkan engelleri teker teker aşacağız. Özellikle ifade etmek isterim ki, aynı yerde bulunmak, aynı nitelikte olmanın göstergesi değildir.
SÜREÇ MESAJI
İşte bu fesat zihniyeti yeniden hortlak gibi dolaşmaya başlamış, terörü adeta geçim ve ümit kapısı olarak telakki ettiklerini utanmadan, sıkılmadan, hiç de yüzleri kızarmadan teyit etmişlerdir. Fitnenin, fesadın borusunu çalanlar aynı zamanda terörün yanında yöresinde kurnazca hizalanan aymazlar ve ahlaksızlar korosudur. Ok yaydan çıkmış kutlu hedefe kilitlenmiştir. Terörsüz Türkiye, ayağındaki paslı zincirleri kıran muktedir Türkiye’dir. Terörsüz Türkiye, huzur ve barış içinde yaşayan mutlu Türkiye’dir.Terörsüz Türkiye, muazzam bir kardeşlik ve kucaklaşma sahnesi olacak muvaffak, muzeffer ve muteber Türkiye’nin nişanesidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” çalışmalarının sonuna gelmiştir. Bu komisyon 5 Ağustos 2025 tarihinden bugüne kadar gayet verimli, yapıcı, sorumlu ve iyi niyetli toplantılarını gerçekleştirmiştir. Ümit ediyorum ki, bu kapsamda belirlenecek ve çerçevesi çizilecek yol haritası mucibince hukuki, siyasi ve demokratik atılımlar geniş ve gerçekçi bir mutabakat düzleminde temin edilecektir.
 “PKK’NIN KURUCU ÖNDERLİĞİNİN GÖRÜŞÜ ALINMALI” 
Elbette PKK’nın kurucu önderliğinin son düzlükteki görüş, düşünce ve kanaatleri alınmalı, konuyla ilgili günlerdir yapılan kısır tartışmalar sonlandırılmalıdır.
İmralı ile Edirne ihtilafı çıkarmanın, “Terörsüz Türkiye” hedefini baltalamanın arayış ve anlayışında olan bazı medya kuruluşlarının, sipariş ve sivri görüşleri seslendiren sözde uzmanların nereye hizmet ettiklerini çok iyi biliyoruz.
Hem Öcalan’ın hem de Demirtaş’ın arasına mayın döşemek suretiyle Terörsüz Türkiye adımlarını kösteklemeye çalışanların potansiyel hazımsızlıklarını görüyor, hiç kimsenin de bu oyuna gelmeyeceğini değerlendiriyoruz.
Atatürk’ün partisini Ankara’da uzaklaştırıp önce Saraçhane’ye, sonra Silivri’ye, ardından batı başkentlerine telkin ve tembihlerle ite ite sürükleyen, hatta hapseden cahil, köksüz, kimliksiz ve işbirlikçi güruhun kurguları ve kumpasları şüphesiz boşunadır.
Sosyalist CHP’yi ikna edebilirler, ama Türkiye’yi ikna edemezler, karşımızda asla duramazlar.
 “İMRALI’YA HEYET GİTSİN” ÇAĞRISI 
Bir kez daha ve ısrarla söylemem lazım gelirse, Meclis’te kurulan Komisyon’dan seçilecek milletvekillerinin İmralı’ya giderek ilk ağızdan ve ilk elden ihtiyaç duyulan mesajları alması süreci çok daha güçlendirecektir. Milliyetçi Hareket Partisi böylesi bir heyete katılmaya hazırdır.
Korkuya, kaygıya, çekinmeye, çelişkide bocalamaya gerek yoktur. Bugüne kadar İmralı sözünü tutmuş, açıklamalarının arkasında durmuştur. Nitekim 27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum çağrısının hitamındaki gelişmelere dikkatle bakılırsa ne demek istediğim gayet berrak şekilde idrak edilecektir.
En son olarak 26 Eylül 2025 tarihi itibariyle bir grup PKK’lının ülkemizden ayrılması, münfesih örgütün tamamen çekildiğini duyurması Terörsüz Türkiye hedefinde kayda değer gelişmelerin tezahür ettiğini gözler önüne sermiştir. Umutlu olmamız, gelecekten heyecan duymamız için pek çok sebebimiz vardır ve ortadadır.
Bölücü terör örgütünün örgütsel varlığı lağvedildikten sonra örgüt elemanlarının SDG/YPG’ye silahlarıyla birlikte katılmalarını, bu terör örgütü yapılanmasının Suriye merkezi yönetimiyle entegrasyon müzakereleri devam ederken ayrı bir tümen kurma taleplerini milli güvenliğimize doğrudan bir tehdit olarak değerlendiriyoruz. PKK’nın başka bir cinayet ve melanet bedene girerek varlığını sürdürmesi Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge hedefleriyle ters düşecek, baştan ayağa çelişecektir.
Türkiye’mizin ve Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne karşı oluşacak yakın tehlikenin bire bir takibiyle birlikte sahada önüne geçilmesi akut bir ihtiyaç olarak karşımızdadır.
 CUMHUR İTTİFAKI MESAJI 
Şunu da herkesin bilmesinde yarar görüyorum; Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur ittifakı arasında Terörsüz Türkiye hedefi etrafında ne bir görüş ayrılığı ne de siyasi bir ihtilaf asla, kat’a söz konusu değildir.
Ne tuhaf bir garabet haldir ki, Cumhur İttifakı’nda sürekli kriz izi sürüyorlar.
Çatlak var demekten bıkmadılar, cam çerçeve kırıldı demekten usanmadılar, koptu kopacak, bitti bitiyor yalanlarından hiç dönüş yapmadılar.
Biz çeliğe su verdikçe, biz vatan ve millet aşkında tek yürek oldukça, CHP’sinden diğer muhalefet partilerine, yarım porsiyon aydınlardan fikri saplantı içinde sarkaç gidip gelen fuzuli yorumculara, bir kısım köşe yazarıyla sosyal medya tetikçilerine kadar niyet okuyucuları papatya falı açıyorlar.
Çünkü 15 Temmuz’un karanlık gecesinde kutup yıldızı misali parlayıp meydanlarda anıt gibi kurulan böylesi ahlaki ve fazıl bir siyasi ittifaka bünyeleri alışkın değil, akılları almıyor, seciyeleri bir türlü yetmiyor. Eniği cücüğü, ipsizi sapsızı, yandaşı yoldaşı Cumhur İttifakı çöktü çökecek derken ne hikmetse yorgunluk emaresi göstermediler.
Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin tüzel kişiliği, dünya görüşleri, siyasi mazileri, küresel gelişmeleri ve Türkiye’yi yorumlama biçimleri tabiatıyla faklıdır, bu da son derece doğaldır.
Fakat Cumhur İttifakı’nın hepsinden önemli, belki de inatla üzeri örtülmek istenen bir özelliği ise Türkiye ve Türk milleti sevdasının aşılmaz kalesi, hesabi değil hasbi ve harbi birlikteliğin serdengeçti iradesi olmasıdır. Cumhur İttifakı bayraktır, vatandır, millettir, dünyayı Türkçe okuyan, ihanete ve zulme kahramanca direnen Kızılelma ruhu, İ’la-yı Kelimetullah şuurudur.
 ANITKABİR VE RESEPSİYON AÇIKLAMASI 
29 Ekim tarihinde Anıtkabir’e niye gitmemişim, Külliye’deki Cumhuriyet resepsiyonunu neden protesto etmişim. Yok Kıbrıs politikasında derin anlaşmazlık varmış, yok gözünün üstünde kaşın varmış, yok öyleymiş yok böyleymiş.
Geçiniz beyler geçiniz, iddia sahiplerinin hepsi çuvalladı, yine ters köşeye yattı, zahmet olmazsa sahte ve kaotik görüşlerinizi Cibali Karakolu’na gidip anlatın.
Galata Köprüsü’nü satarken yakayı ele veren Sülün Osman hayatta olsaydı bu kadarına da pes doğrusu diyerek tasını tarağını topladığı gibi terki diyar eylerdi.
29 Ekim’de Anıtkabir’e gitmemizin nedeni insani bir halden kaynaklanmış olamaz mı? O gün için özel bir durumla muhatap kalmamız ihtimal dışı mı?
Bundan dolayı belki de turnusol kağıdı gibi kimin kiminle iş çevireceğini, ne söyleyeceğini, kafasının içindeki spekülasyonların deşifresi için bir imtihan vesilesi, bir test vetiresi, bir öğrenme veçhesi olarak görmüş ve düşünmüş olamaz mıyız? Anıtkabir’e haydi gidemedik, peki resepsiyona katılınca bu defa da Anıtkabir’i protesto etmiş gibi takdim edilmeyecek miydik? Anıtkabir’deki törene gitmeyince resepsiyona katılmak ne kadar doğru, dengeli ve isabetli bir davranış olarak değerlendirilirdi?
Peki Anıtkabir’e gitmeyip de koşa koşa resepsiyona katılanları, boy boy fotoğraf karesi servis edenleri görmemek ayıplı ve alçalmış bir çifte standart değil midir? Ben az söyledim, tezvirata ve tefrikaya yatırım yapan güruh çok anlasın, eğer anlayabilirse, eğer takatleri yeterse.
Malum ve mahut çevrelerin 29 Ekim’deki tablodan mütevellit zannederim güleceklerini tutamadıkları da aşikârdır.
Tıynetini çok iyi bildiğimiz bir gazeteci, merhum Server Yesari Bey’in Hisarbuselik şarkısını dinlemeye ne derseniz diyerek, arada hadiseler var, MHP ile AK Parti’nin bağı kopar mı başlıklı bir köşe yazısını geçen Pazar günü kaleme almış.
Detaya girmeden şunu söylemeliyim ki, AK Partiyle aramızda bir hadise değil iki tarafı sımsıkı saran ve kuşatan bir hakikat vardır, akıl ve vicdanları ipotekli olanların bunu anlaması ise mümkün değildir.
Cumhur İttifakı yoluna devam edecek, tarihi mücadelesini sürdürecek, yeni yüzyılın çatısını el birliği, güç birliği, hedef birliği, inanç birliği, ülkü birliği eşliğinde imanla örecektir.”

 





