• Turkhane Logo

Uzmanlardan kritik ekonomi değerlendirmesi

Merkez Bankası (MB) 24 Eylül'de politika faizini yüzde 8,25'ten yüzde 10,25'e çıkarmıştı. Karar sonrası döviz kurunda kısa süreli düşüş gözlendi, ancak dolar ve euro, TL karşısında yeniden rekorlar kırmaya başladı. Dolar bugün 7,85 TL, euro 9,20 TL seviyesine kadar yükseldi.

20:50 29 Eylül 2020 Salı
Uzmanlardan kritik ekonomi değerlendirmesi
Merkez Bankası (MB) 24 Eylül'de politika faizini yüzde 8,25'ten yüzde 10,25'e çıkarmıştı. Karar sonrası döviz kurunda kısa süreli düşüş gözlendi, ancak dolar ve euro, TL karşısında yeniden rekorlar kırmaya başladı. Dolar bugün 7,85 TL, euro 9,20 TL seviyesine kadar yükseldi.

Prof. Yalçın Karatepe ve iktisatçı yazar Mustafa Sönmez ekonomide yaşanan sıcak gelişmeleri euronews Türkçeye değerlendirdi.

Döviz kurunda gözlenen yukarı yönlü hareketin birkaç temel nedeni olduğuna dikkat çeken ekonomist Prof. Yalçın Karatepe şunları söyledi:
MB bu artışı yaptı ama onu yaptığı sırada piyasada oluşan ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti yüzde 11e yakın bir seviyedeydi. Dolayısıyla MB aslında faizi artırarak faizi artırmamış oldu. Bu karmaşık bir ifade gibi görünebilir ama şu demek; MB değişik kanallardan borç verir, basit bir faiz mekanizması uygulamaz. Politika faiz oranı, geç likidite penceresi...vb farklı alternatifleri var. MB politika faizini düşük tutuyordu ama bankaları diğer kanallara yönlendiriyordu ve orada oranlar daha yüksekti. Dolayısıyla 200 baz puan politika faizi artırmak faizlerde bir değişikliğe gitmek anlamına gelmiyor.
Durumun faizle durdurulabilecek aşamayı geçtiğini belirten Karatepe, Türkiyede kur baskısının aşırı yüksek seviyelere geldiğini kaydetti. MBnin kendi yaptırdığı en son anketinde dahi yıl sonu faiz beklentisinin yüzde 12 civarında olduğuna dikkat çeken Karatepe, buradan hareketle faiz arttırılmış olsa bile negatif reel faizin sürdürüldüğü anlamı çıktığını ifade etti.
Karatepe dolar talebini zayıflatacak ve arzını arttıracak hamleler yapılması gerektiğini bunun için de dolar talebinin nereden kaynaklandığının doğru tespit edilmesi gerektiğini söyleyerek şöyle konuştu:
Dolar talebi ağırlıklı olarak yurt içi yerleşik kişilerin ve şirketlerin TLye güvenmemesi veya faizlerin düşük seviyede olması sebebiyle tasarrufların dövizde değerlendirilmesinden kaynaklanıyor. Bugün 220 milyar dolar bu şekilde Türkiyede bulunuyor. Sadece bu yılın başından bu yana 26 milyar dolarlık bir artış söz konusu. Birinci neden bu. Ekonominin geleceğinin olumlu olduğuna inanan hiçbir ortalama vatandaş yok. Endişe ve işsizlik artıyor. Vatandaşın algısını pozitife çevirecek unsurlardan biri reel faizdir.
İkinci neden cari işlemler açığı. Yani ihracat ithalat arasındaki fark. Bu makas açılıyor. Buna önlem olarak gümrük vergilerini arttırıyorlar ancak bizim ithalatımızın önemli bir kompozisyonu üretimde kullanılan girdilerden oluştuğu için o ek vergilerin çok bir etkisi olmuyor.
Üçüncü döviz talebi de yabancıların ülke piyasasını terk etmesinden kaynaklanıyor. Çıkan kişiler ve şirketler de çıkarken TL alıp çıkmıyorlar tabi, döviz alıp çıkıyorlar. 2020 başından bu yana 13 milyar dolar da bu şekilde çıktı gitti.
Dolar kazanacak faaliyette bulunmamız lazım diyen Karatepe, Türkiyenin bunu üç şekilde yapabildiğini hatırlattı: Turizm, ihracat ve yabancı yatırımcı.
Normal koşullarda yılda 35 milyar doların turizmden geldiğine dikkat çeken Karatepe, bu yıl virüs nedeniyle bunun olamadığını, ihracat kalemlerinde düşüş yaşandığını ve yabancı yatırımcının güven ortamı nedeniyle artık Türkiyeyi eskisi gibi tercih etmediğini anlattı. 2010-2013 yıllarının ortalamasına bakıldığında yılda 20 milyar dolarlık yabancı yatırım gelmekte olduğunu dile getiren Karatepe, bunun ciddi ölçüde kesintiye uğradığını söyledi.
MB rezervlerine ilişkin Karatepe şunları söyledi:
Rezerv dediğimizde MBnin kendi parasını kast ederiz. Swapları borçları değil çünkü süresi dolduğunda onların iade edilmesi gerekecek. MBnin TLnin değerini koruyacak yeterli dövizi olması gerekir. Olmayınca yapacak bir şey kalmıyor.
Hükümet oynayabileceği tüm kartları aynı anda oynuyor ve artık Varlık Fonunda da para yok onu söyleyeyim. Varlık Fonu da borçlandı. Borçlandığı para ile de gidip İstanbuldaki finans merkezi olarak adlandırılan yarım kalan inşaatları fonladı.
İktisatçı-Yazar Mustafa Sönmez de konuya ilişkin değerlendirmelerini şöyle yaptı:
Hatırlayacaksınız 2018de benzer bir konjonktür yaşandığında bir seferde 6,5 puana yakın bir faiz arttırımı olmuştu. O nedenle bu iki puanın yetersiz olduğu çok açık. Tabi bugünkü yükselişin altında bilinen nedenlere ek olarak uluslararası gerilim de var. Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşananlar önemli bir etken çünkü böyle dönemlerde dövize yöneliş yükselir. Dolayısıyla bunu da analize katmak lazım.
Doların dünya genelinde yeniden yükselişe geçtiğine de dikkat çeken Sönmez, bunların esas nedeni değiştirmediğini ve bu nedenin de hükümet politikalarına olan güvensizlik olduğunu kaydetti. Yurtdışında Türkiyenin itibarının çok düştüğünü belirten Sönmez, MB rezervlerinin ekside olduğunu ve bunun ismi açıklanmayan bir iflas anlamına geldiğine değinerek şunları söylüyor:
Dolgularla rezerv varmış gibi bir görüntü yaratılıyor ancak bugün MB verileri açıklandı. Bu dolguların 64 milyar dolar ile yüzde 76 oranına ulaştığını görüyoruz. Yani eksi 40 milyar dolar içeride rezervlerimiz. Swapları çektiğiniz anda 40 milyar dolar eksideyiz. Dünyada tabi bunlar izleniyor ve bu kırılganlığın farkındalar. Dışarıdan adı iflas olarak konmasa da bu kadar zayıf bir rezerviniz varsa bu ne demek? Siz kısa vadeli borçlarınızı şu anda eldeki dövizlerle ödeyemezsiniz. Dolayısıyla adını koymasalar da fiili olarak yükselen değil az gelişmiş ülke görüntüsü ortaya çıkıyor.
Sönmez enflasyon sonuçtur faiz sebep iddiasının bir kez daha çöktüğünü belirterek, Madem öyleydi niye tekrar faiz yükselttiniz, daha da düşürseydiniz şeklinde konuştu ve sözlerine şöyle devam etti:
Siz şimdi enflasyonu mu yükseltmeye çalışıyorsunuz? diye sorarlar adama ama tabi o zaten bir safsataydı. Nitekim o iddianın arkasında duran da yok. Biz doğruyu savunuyoruz da faizler şundan dolayı şöyle diyebilen yok.
Yani Ekonomik Paket (YEP) açıklamak da çözmez çünkü bu durum artık dikiş tutmaz diyen Sönmez, konunun tamamen politik olduğunu ve bu nedenle de siyasi olarak var olan ekonomi yönetim modeli için halkın rızasının alınması gerektiğini bunun da erken seçim anlamı taşıdığını belirtti. Uzun zamandır şartların bunu zorladığını ancak hükümetin direndiğini anlatan Sönmez, artık oyun alanının ve çemberin daraldığını ifade etti.

Son güncelleme: 20:50 29.09.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı