• Turkhane Logo

TÜSİAD Başkanı Turan: Enflasyon bir süre daha yükselecek

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, enflasyon yaratan tüm dinamiklerin devam ettiğini ve bunu durduracak herhangi bir önlem de alınmadığı için enflasyonun bir süre daha yükseleceğini hesapladıklarını söyledi.

10:33 01 Haziran 2022 Çarşamba
TÜSİAD Başkanı Turan: Enflasyon bir süre daha yükselecek
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, enflasyon yaratan tüm dinamiklerin devam ettiğini ve bunu durduracak herhangi bir önlem de alınmadığı için enflasyonun bir süre daha yükseleceğini hesapladıklarını söyledi.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan, artan enflasyonu ve Merkez Bankasının faiz politikasını değerlendirdi. Cari açığın düşürülmesi için öncelikle enflasyonun düşürülmesi gerektiğini söyleyen Turan, Enflasyon yaratan tüm dinamikler devam ediyor ve bunu durduracak herhangi bir önlem de almadığımız için enflasyonun bir süre daha yükseleceğini hesaplıyoruz dedi.

Cumhuriyetten Şehriban Kıraçın sorularını yanıtlayan Turan, düşük faiz politikasının ekonomide başta enflasyon olmak üzere pek çok parametreyi olumsuz etkilediğini ve faiz indirimlerinin etkin olabilmesi için enflasyonun öngörülebilir olması gerektiğini belirtti.

Röportajdan bir bölüm şöyle:


Resmi enflasyon yüzde 70’e dayandı, enflasyon nereye varacak?

Halihazırda eylülden bu yana uygulamakta olduğumuz iktisadi politikalar çerçevesinde, rakamsal olarak enflasyonun hangi seviyeden aşağı döneceğini yani hangi seviyede tavan yapacağını söylemek oldukça zor. 

Hem global enflasyon şiddetli hem de Türkiye ekonomisinde sadece arz yanlı değil talep yanlı bir enflasyon mevcut. Bizim enflasyonumuzun yaklaşık üçte biri global kaynaklı. Ana kısmı ise içeride ürettiğimiz enflasyon. ÜFE yüzde 122 ile artışını sürdürüyor. ÜFE tarafında aşağı yönlü bir hareket görmeden TÜFE enflasyonunun da durması çok olası değil. Her şeyden önce enflasyon yaratan tüm dinamikler devam ediyor ve bunu durduracak herhangi bir önlem de almadığımız için enflasyonun bir süre daha yükseleceğini hesaplıyoruz.

FAİZ POLİTİKASI EKONOMİYİ OLUMSUZ  ETKİLİYOR

Kur tekrar artıyor, hayat pahalılığını da göz önüne aldığımızda şirketler ve çalışanları nasıl günler bizi bekliyor, neler önerirsiniz?

Kur politikasındaki belirsizlik, faiz politikası ne yazık ki enflasyon başta olmak üzere ekonomideki pek çok parametreyi de olumsuz etkiliyor. Enflasyon baskısı, şirketlerin her kalemde maliyetlerini yükseltirken, ücretli kesim dahil olmak üzere toplumun tüm kesimlerinde yaşam standartlarını olumsuz etkiliyor. Sene başında özellikle asgari ücrete yapılan yüksek zam oranına rağmen alım gücü hızla düşmekte. Geçen yıl özel sektörde pek çok şirket çalışanlarını enflasyondan korumak için inisiyatif aldı. Şiddetli enflasyon ortamında bu yıl da özel sektörde bu konu tekrar değerlendirilmekte. Bununla birlikte doğru iktisadi politika adımları atılmadığında, maalesef sadece ücretlerde ayarlama yapmanın çalışanların refah artışına yeterli katkıyı sağlamadığını da görüyoruz. 

Şu anki ekonomik gidişatta sizi kaygılandıran temel sorunlar neler?

Kurumlarımızı yeniden güçlendirmeliyiz. Öngörülebilirlik, hukukun üstünlüğü, yatırım ortamının gelişmesi için de kurumlar kritik önemde.

CARİ AÇIĞI KAPATMAK İÇİN ENFLASYONU DÜŞÜRMEK GEREK

Türkiye’nin uyguladığı ekonomi modelini nasıl değerlendiriyorsunuz, cari açığı düşürelim enflasyon iner denklemi şimdiden çöktü gibi?

Sorunuzun iki bacaklı bir cevabı var. İçeriden başlarsak kurulan bu ekonomi politikası çerçevesinde, cari açığı durdurmak için öncelikle TL’ye değer kaybettirdik. İhracatı bu yöntemle artırma fikri vardı. Fakat hızla değer kaybeden TL, doğal olarak çok şiddetli bir enflasyon yarattı, çünkü enflasyon sepeti içinde ithal ürün ağırlığımız çok yüksek. Cari açığı kapatmak için başladığımız nokta en başta tam doğru değildi. Bir ülkede cari açığı kapatmak istiyorsanız öncelikle tasarrufları artırmanız gerekiyor. Bunun için de ilk önce enflasyonu düşürmeniz gerekiyor. Enflasyonun artması demek tasarrufların erimesi demek. Geldiğimiz noktada tasarruflar bir yıl öncesine göre daha da eridi. Refah kaybı yaşayan herkes de bugün haklı olarak bugün harcamazsam yarın paranın hiç değeri olmayacak alım gücüm daha da düşecek diye daha da tüketmeye başladı. Daha çok tüketmek demek daha az tasarruf demek, daha büyük bir cari açık demek ve hepsinden öte kontrol edilemeyen bir enflasyon demek.

KREDİ FAİZLERİNDE DÜŞÜŞ OLMADI

Finansman maliyetleri çok yükseldi. Merkez Bankası faizi ile piyasa faizi arasındaki makas da açıldı, düşük faizli krediye ulaşabiliyor musunuz?

Vadesine göre değişen pek çok kredi türü var. İlk dönemler, yani eylül sonrası dönemde özellikle rotatif kredilerde, yani vadesi kısa ya da altı aya kadar diyelim, faiz düştü ve bu krediler de işletme sermayesine harcandı. Fakat uzun vadeli yani yatırım kredi faizlerinde enflasyon yükselmeye başladığından bu yana hiçbir şekilde düşüş olmadı. Zaten bu kredilerin arzı da yok çünkü bankacılık sektörü de vade uyumsuzluğundan dolayı bu kredileri şu an tam fiyatlayamıyor. Bir ülke Merkez Bankası faizi düşürdüğünde etkinliğinin olabilmesi için, yani tüm vadelerdeki kredi faizlerine yansıyabilmesi için, en önce enflasyonun öngörülebilir olması ve düşmesi gerekiyor. Bizde ise şu an enflasyon öngörülebilir değil ve şiddetli yükseliyor. Reel kesim elbette yatırım yapabilmek için düşük faizli yatırım kredisine ihtiyaç duyar. Enflasyonun yüzde 70 olduğu bir noktada yüzde 14’lük bir Merkez Bankası faizi ne kadar sürdürülebilir?

UCUZ EMEKLE REKABET ANLAYIŞI GEÇERSİZ

Mültecilerle ilgili ciddi bir tartışma var, ne diyeceksiniz, iş dünyası gerçekten mültecilere ucuz işgücü deposu olarak mı bakıyor?

Mülteci konusu istihdam, dış politika, eğitim, sağlık, nüfus dinamikleri gibi birçok politika alanını etkiliyor. Mevcut durum maalesef Türkiye-AB mülteci mutabakatının doğal sonucu. Bu mutabakatla tarih boyunca bir göç güzergâhı olan Türkiye jeopolitik yönden göçe karşı “Kale Avrupası’nın” sınır bekçisi oldu. Siyasal yönden de AB ile ilişkilerin üyelik süreci ve demokratik boyutu feda edilerek karşılıklı güvensizliğe dayalı bir imtiyazlı ortaklık modeli öne çıktı. AB’nin Türkiye’yi mülteci entegrasyonu için bir cazibe merkezi olarak uzmanlaştırdığı bu model sürdürülemez. Kayıt dışılığın ekonomik ve sosyal açıdan pek çok sakıncası olmasının yanı sıra ucuz emeğe dayalı bir rekabet anlayışının günümüz dünyasında geçersizliği de açıktır. 

Son güncelleme: 10:33 01.06.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı