• Turkhane Logo

Hazine eski Müsteşarı: Büyüme rekorunun altında gizlenen bir gerçek var

Eski Hazine Müsteşarı ekonomist Mahfi Eğilmez, 2017 yılı büyüme verilerini inceledi.

23:55 30 Mart 2018 Cuma
Hazine eski Müsteşarı: Büyüme rekorunun altında gizlenen bir gerçek var
Eski Hazine Müsteşarı ekonomist Mahfi Eğilmez, 2017 yılı büyüme verilerini inceledi.

Eski Hazine Müsteşarı ekonomist Mahfi Eğilmez, 2017 yılı büyüme verilerini inceledi. Mahfi Eğilmez, kişisel internet sitesinden paylaştığı “2017 Yılı Büyümesinin Analizi” başlıklı yazısında, “2017 yılında sağlanan yüksek büyüme oranının temelinde bazı kesimler için uygulanan vergi oranlarını düşürerek, kamu harcamalarını artırarak, kredilerin genişlemesini KGF ile destekleyerek, taşeron işçileri devlet kadrolarına alarak, istihdama devlet desteği vererek yürütülen genişletici maliye politikası yatıyor” ifadelerini kullandı.

İşte Mahfi Eğilmez’in o yazısı:

2017 yılı büyümesi yüzde 7,4 olarak açıklandı (I. Çeyrek yüzde 5,4, II. Çeyrek yüzde 5,4, III. Çeyrek yüzde 11,3 ve IV. Çeyrek yüzde 7,3.) Bu oran, yüzde 5 olarak kabul edilen Türkiye’nin potansiyel büyüme oranının yüzde 50 üzerinde bir oran. 2016 yılında büyüme oranı yüzde 3,2’de yani potansiyel büyüme oranının oldukça altında kalmıştı. 






4. Çeyrek ve yıllık büyüme oranıyla birlikte yılın birinci ve üçüncü çeyrek verilerinde de yukarı yönlü revizyonlar yapıldı ve bu revizyonlar büyümeye 0,3 puan pozitif katkı getirdi.

Yüzde 7,4’lük büyümenin üretim sektörleri itibariyle ayrıntısına baktığımızda tarım kesiminden yüzde 4,7’lik, sanayi kesiminden yüzde 8,8’lik, inşaat kesiminden yüzde 8,9’luk katkı geldiğini görüyoruz. Büyümeye harcamalar yönünden bakarsak yerleşik hanehalkları tüketiminin yüzde 6,1, devletin nihai tüketiminin yüzde 5 ve yatırımların yüzde 7,3 oranında katkısını görüyoruz. Yatırımlarda ise asıl katkının yine inşaat kesiminden geldiği anlaşılıyor. 

TL İLE BÜYÜDÜK DOLAR İLE KÜÇÜLDÜK

Bir ekonominin büyüme oranı o ekonominin bir yıldan ötekine kendi parasıyla hesaplanan GSYH’sinde fiyat artışlarından arındırılmış olarak ortaya çıkan reel artışla ölçülüyor. Buna göre 2017 GSYH’si 3.105 milyar TL (851 milyar USD) ve kişi başına gelir de 38.660 TL (10.597 USD) olarak hesaplanmış bulunuyor. Şimdi bu gelişmeyi 2013 yılından bu yana GSYH ve büyüme verileriyle birlikte ele alalım.

/
Tabloya göre cari fiyatlarla GSYH, TL bazında kesintisiz olarak hızla artıyor. GSYH’ye zincirleme hacim endeksi ile bakarsak orada da artışı görebiliyoruz. 2016 yılındaki düşüş dışında büyümede sürekli bir artış var. Konuya TL açısından baktığımızda görünüm böyle. Ne var ki uluslararası karşılaştırmalar ve yabancı yatırımcıyı ilgilendiren çeşitli oran hesaplamaları (Cari Açık / GSYH, Dış Borç Stoku / GSYH gibi) Dolar ile yapılıyor. Dolar ile yapılan hesaplama TL ile yapılan hesaplamaya göre içinde daha düşük enflasyon içerdiği için gerçeğe de daha yakın. Konuya Dolar gözlüğüyle baktığımızda 2013 yılındaki 951 milyar Dolarlık GSYH ve 12.480 Dolarlık kişi başına gelir düzeyini son dört yılda yakalayamadığımızı görüyoruz. İşin kötüsü 2017 yılındaki yüzde 7,4’lük çok yüksek büyümeye karşın GSYH’miz önceki yıla göre 10 milyar Dolar, kişi başına gelirimiz de 286 Dolar gerilemiş bulunuyor. Uluslararası karşılaştırmalar Dolarla yapıldığı ve yabancı yatırımcılar bu verileri esas aldığı için istediğimiz kadar yüzde 7,4 büyüdük diyelim durumu anlatmamız pek kolay değil.

Mesela yüzde 7,4 büyüyecek yerde yüzde 5 büyüyüp enflasyonu ve cari açığı daha düşük düzeylerde tutarak USD / TL kurunu 3,40’da tutabilseydik de Dolar cinsinden GSYH’mizi 913 milyar Dolara, kişi başına gelirimizi de 11.370 Dolara çıkarsaydık daha mı iyi olurdu? Muhtemelen daha iyi olurdu çünkü o zaman cari açık / GSYH oranı ve dış borç stoku / GSYH oranı daha düşük olacağı için yabancı yatırımcının risk algısı da daha düşük olurdu.

BÜYÜMENİN DAYANAKLARI VE TUTARLILIK ANALİZİ

Aşağıdaki tabloda 2015, 2016 ve 2017 yıllarında büyümeyi etkileyecek olan başlıca göstergeler ve bunlarda bir önceki yıla göre ortaya çıkan değişimler (artış veya eksilme) yer alıyor.

/


Tablodaki verileri tek tek ele alıp inceleyelim:

Sanayi üretim endeksi (mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış) bize sanayi üretiminin nasıl değiştiğini gösteriyor. 2016 yılında 2015 yılına göre yüzde 3,4 artmış. Bu artış yüzde 3,2’lik büyüme oranıyla oldukça yakın gerçekleşmiş. 2017 yılında 2016 yılına göre yüzde 8,6’lık artış göstermiş olması yüzde 7,4 oranındaki büyüme oranıyla tutarlı görünüyor.

TÜİK, sanayi üretim endeksi hesaplamalarıyla revize edilmiş GSYH hesabı arasında ortaya çıkan veri farklılığını giderdi. Buna karşılık GSYH ve büyüme verileri üzerinde doğan ‘anketlere dayalı olarak düzenlenen endekslerin idari – resmi kayıtlara göre düzenlenen serilere göre daha doğru olup olmadığı kuşkusu’ bu kez sanayi üretimi verilerine yansıtılmış oldu.

Elektrik tüketimi 2016 yılında 2015 yılına göre yüzde 3,4 artarken 2017 yılında 2016 yılına göre yüzde 3,3 artmış görünüyor. 2017 yılında elektrik tüketimi artışı bir önceki yıldan fazla olmadığına göre büyüme artışıyla çelişkili bir görünüm ortaya çıkıyor. 2017 yılında çok daha hafif bir kış geçtiği ve dolayısıyla ısınma amaçlı elektrik tüketiminin toplamdaki payının azaldığı, buna karşılık sanayi üretimi amaçlı tüketimin payının arttığı öne sürülebilir. Öyle olsa bile bu tüketim artışı bu büyümeyi desteklemiyor.

Perakende hacim endeksi, talepteki değişimi en iyi yansıtan ölçüdür. TÜİK bu veriyi de GSYH revizyonuna paralel olarak revize etti. 2016 yılında perakende satış endeksinde 2015 yılına göre ortaya çıkan artış yüzde 2,1. 2016 yılında iç talepteki (tüketimdeki) düşüklük zaten büyümenin düşük kalmasının nedenlerinin başında geliyordu. Dolayısıyla yüzde 2,1’lik oran yüzde 3,2’lik büyümeyle tutarlı görünüyor. 2017 yılında 2016 yılına göre görülen yüzde 5,7’lik artış yüzde 7,4’lük büyüme oranıyla uyumlu görünüyor.

İstihdam artışına baktığımızda gerek 2016 (yüzde 1,5) ve gerekse 2017 (yüzde 4,1) istihdam artışları büyüme oranlarıyla tutarlı görünüyor.

BIST 100 Borsa endeksi büyümenin düşük kaldığı 2016 yılında 2015 yılına göre yüzde 6,3 artarken, büyümenin yükseldiği 2017 yılında yüzde 48,2 gibi çok yüksek bir artış oranı sergilemiş bulunuyor. Borsa endeksinin her iki yıldaki artışı büyüme oranlarıyla tutarlı görünüyor.

2016’da ekonomi yüzde 3,2 büyürken satılan konut sayısı da 2015 yılına göre yüzde 4,1 artmış. Bu ikili birbiriyle tutarlı bir görünüm sergiliyor. Benzer bir tutarlılığı 2017 yılında göremiyoruz. Yüzde 7,4 olan 2017 büyümesine karşılık satılan konut sayısı yüzde 5 artmış görünüyor.

Tablonun son dört kalemi olan güven endekslerine baktığımızda 2016 yılının düşük büyüme oranına paralel olarak reel kesim beklentilerinin olumsuzluğunun bu endekslere yansıdığını görüyoruz. Buna karşılık 2017 yılının yüksek beklenen büyüme oranıyla tutarlı tek kalemin hizmet sektörü güven endeksinde olduğunu, perakende ticaret sektörü güven endeksinin eksi olduğunu görüyoruz. Hizmet sektörü güven endeksinin yüksek olmasının nedeni de büyük ölçüde istihdama verilen büyük teşvikler olsa gerektir. Tüketici güven endeksi de 2017 yılındaki büyümeyle uyum içinde görünmüyor.

Bu tabloya daha birçok gösterge eklemek mümkün, ama bu kadarı bile bize büyüme oranıyla onu desteklemesi gereken bazı göstergeler arasında bir takım çelişkiler olduğunu gösteriyor.

2017 BÜYÜMESİNİ SAĞLAYAN POLİTİKA VE UYGULAMALAR

2017 yılında sağlanan yüksek büyüme oranının temelinde bazı kesimler için uygulanan vergi oranlarını düşürerek, kamu harcamalarını artırarak, kredilerin genişlemesini KGF ile destekleyerek, taşeron işçileri devlet kadrolarına alarak, istihdama devlet desteği vererek yürütülen genişletici maliye politikası yatıyor. Genişletici maliye politikası iç talebin artmasını ve ekonomik faaliyetin canlanmasını sağladı. Para politikası da bütün söylemlerin aksine bu genişletici maliye politikasıyla uyumlu (İngilizcesi accommodative) bir uygulama içinde oldu. Enflasyonda hedefe göre iki kattan fazla sapma yaşanması bunun açık kanıtıdır. Bir yandan da ABD ve Avrupa’nın krizden çıkış yolunda ciddi gelişme kaydetmesi bu ekonomilerin ithalatında artışa yol açınca dış talepte de artış ortaya çıktı. Bütün bu gelişmeler Türkiye’nin büyümesini yukarıya itti.

Yavaşlayan bir ekonomide büyümeyi teşvik edici bir yaklaşım yanlış değildir. Ne var ki her zorlama gibi bunun da; yüksek enflasyon, değer kaybeden TL, artan cari açık, yükselen bütçe açığı, artan dış borç stoku gibi bazı sıkıntılı sonuçları var.

Aşağıdaki tablo bu yüksek büyümeye eşlik eden ekonomik göstergelerdeki bozulmaları gösteriyor.
/
2018’DE BÜYÜME

Zorlanmış bir yüksek büyümeye bu gibi sıkıntılar eşlik ettiğinde en ciddi sorun bu yüksek büyümenin sürdürülemez olması gerçeğidir. Bugüne kadar yapılan açıklamalar 2017’de izlenen genişletici maliye politikasının 2018 yılında da sürdürüleceğine işaret ediyor. Gündemde daima seçimin bulunduğunu da dikkate alırsak bunun beklenen bir gelişme olduğunu söylemek mümkün. Burada kritik mesele birçok göstergesi sıkıntılı görünen ekonominin iki yıl üst üste bu kadar zorlanmaya nasıl yanıt vereceği meselesidir.

Ek: 2017de En Hızlı Büyüyen 5 Ülkenin Göstergeleri (%)

Son güncelleme: 23:55 30.03.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı