• Turkhane Logo

Eski Ekonomi Bakanı Türker: 2001'den 2-3 kat daha derin bir kriz

Ekonomi eski Bakanı Masum Türker dolardaki yükselişi, Erdoğan'ın söylemlerini ve yakın tanığı olduğu 2001 kriziyle bugün yaşananlar arasındaki benzerlikleri Artı Gerçek'e değerlendirdi.

19:06 14 Ağustos 2018 Salı
Eski Ekonomi Bakanı Türker: 2001'den 2-3 kat daha derin bir kriz
Ekonomi eski Bakanı Masum Türker dolardaki yükselişi, Erdoğan'ın söylemlerini ve yakın tanığı olduğu 2001 kriziyle bugün yaşananlar arasındaki benzerlikleri Artı Gerçek'e değerlendirdi.

2001 krizinin yakın tanığı DSP eski Başkanı Masum Türker, şu an Türkiyede yaşananların, 2001 krizinden 2-3 kat daha derin bir kriz olduğunu belirterek, Eğer seçim bugüne kalsaydı şu an iktidar kazanamazdı dedi. Krizin Rahip Brunsonla ilgisi olmadığını belirten Türker, dolardaki yükselişin 24 Haziran seçimlerinden önce başladığını ancak seçimden hemen sonra tehdit haline gelmeye başladığını dile getirdi. 

2001 krizinde Türkiyeye çağrılan ancak daha sonra istifa eden Kemal Dervişten sonra kısa bir süre ekonomiyi yöneten Masum Türker, dolardaki yükselişle birlikte artan kriz için 2001 krizinden 2-3 kat daha derin bir kriz tanımı yapıyor. Türkere göre iktidarda krizi çözecek ortak bir akıl yok.

DSP Genel Başkanlığı görevi de yapan Masum Türker dolardaki yükselişi, Cumhurbaşkanı Erdoğanın buna karşı kullandığı söylemleri ve 2001 kriziyle benzerlikleri Artı Gerçeke değerlendirdi.


Türkerin sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

- Türkiye ekonomisindeki gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz? Doların önlenemez yükselişi nereye kadar sürecek?

Şu an Türkiyede yaşanan kriz, 2001 krizinden 2-3 kat daha derin bir kriz. Bu kriz aynı zamanda bölgemizin şekillenmesine yönelik dış politikamızı da aşan bir amaçla gerçekleşmiş durumda. 2001 yılındaki kriz, liberal sisteme geçiş için İMF politikalarının uygulanabilirliğini sağlamak amacıyla gerçekleştirilen bir kuşatmaydı. Ama şimdiki kuşatma tam tersine Türkiyeyi sistemin içinde hedef noktası haline getirmektir. Bugüne baktığımız zaman bu krizin kullandığı ilk enstrüman doların yükselişidir. Neden bu enstrümana müracaat ediliyor? Çünkü Cumhurbaşkanının yeni kurmakta olduğu başkanlık ya da cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş sürecindeki doğan boşluğu daha rahat kullanabiliyorlar.

YENİ SİSTEMDE BOŞLUK VAR, HERKES BEKLEYİŞ İÇİNDE

- Nasıl bir boşluktan bahsediyorsunuz?

Yeni hükümetin kuralları, yapılanması sürecinde bürokratik yapının aklı durur, bekler ve beklentiye geçer. Bu aklın durduğu bir noktada uyarı sistemi kendiliğinden tıkanır. Ancak daha yakın olabilenler, daha önce kendine yer tahkim etmiş olanların düşünceleri öne çıkar ve genelde de herkes kendi pozisyonunu güçlendirmek amacında olduğu için yanlış söylemleri ve eylemleri eleştirmez.

BELİRSİZLİK EKONOMİSİ HAKİM

- ABD bugünkü boşluktan mı faydalanıyor?

Yeni bir sistem kurulurken, yeni hükümetin dizaynında söz sahibi olmak istiyordu. Dikkat edin bu dolardaki yükseliş 24 Haziran seçimlerinden önce hafif hafif başladı ama 24 Haziran seçimleri biter bitmez tehdit haline gelmeye başladı. Çünkü Ekonomi Bakanının ve başka bakanların atanmasını etkilemeye çalıştılar. Bu konuda onların istedikleri olmadı. Olmayınca iki kavram var ekonomide, bunlar pek öne çıkarılmaz. Biri beklenti diğeri belirsizlik ekonomisi. Beklenti ekonomisi kapalı hale gelince belirsizlik ekonomisinin kuralları daha egemen hale geldi. O denge kurulamaz hale geldi ve bu belirsizlik o kişileri çılgına çevirdi. Bu nedenle şu anda dolarla oynuyorlar ve bu dolarla ilk oynama birkaç yerleşik banka üzerinden yapılıyor. Doların TL karşısından yükselmesini ve TLnin değer kaybtmesini, dolarla oynayan bu bankaları araştırırlarsa bulurlar. Çünkü banka hesapları ellerinde. Merkez Bankası bağımsız, ancak bu bağımsızlığını bizim hükümetlere karşı gösteriyor biraz da bankalara karşı bu bağımsızlığını göstersin.

Bu olurken bu sorun için Cumhurbaşkanına milliyetçilik duygusuyla karşı koyma fikirleri empoze edildi. Bunun en tehlikeli olanı; çıkış anında kullanmaması gereken enstrüman TLsını koruma hedefine yönelik doları altını satın TL alın demektir. Bu da süreç içinde halkın Cumhurbaşkanına ve mevcut sisteme olan güvenini azaltacak, böyle davranmaya devam ederlerse. Neden? Böyle davranmaya devam ederse satın dediği günden bugüne kadar TL değer kaybetti. Hele satanlar faizci değilse ve faiz almıyorsa daha fazla kaybetti. Dikkat edin son 15 yıldır faizleri indirin kavgası yaşandı. Birisinin bağırmasıyla faiz inmez. Faiz dolar dengesine göre dengelenir.

KÜLLİYEDEKİ DANIŞMANLAR ELEŞTİRİRSEM İŞİMİ KAYBEDERİM KORKUSU YAŞIYOR

- Peki ne yapılması gerekiyor?

Cumhurbaşkanına söyletilmesi gereken argüman, yastık altındaki dolarınızı ve altınlarınızı bankaya yatırın, zaten eğer bankaya yatarsa Türkiyenin işi görülür. Çünkü döviz Türkiyenin rezervi oluyor. Ama sen onu yastık altında tutarsan o zaman ABDyi faizsiz finanse etmiş oluyorsun. Ama bankaya yatırırsan yalnızca kur farkı kazanmış olmayacaksın aynı zamanda bankadan faiz almış olacaksın. Bu tür söylemler şu ana kadar cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş sürecindeki ortak aklın kaybolmasına neden oldu. Ortak akıl yok mu diyeceksiniz? Külliyede bine yakın danışman yani Türkiyenin en akıllı insanı var. Ama bunlar karşı görüş sahibi değiller, karşı olurlarsa işlerinin devam garantisi yok. Biri diğerine karşı koyamıyor. Cumhurbaşkanı seçimlerden önce herkesi kapsayan bir cumhurbaşkanı olacağım demişti ancak şuan öyle bir durum yok.

YABANCI SERMAYENİN SAHİP OLDUĞU VARLIKLARIN YÜZDE 90I FAİZDEN

Üretim yapmayan yatırım, para piyasalarında oynamak için geliyorsa tehlikelidir ve bakın son 16 yıl herkes memnundu bu düzene geçene kadar. Çünkü mevcut olan AKP iktidarının uyguladığı ekonomik modelini yönetenler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en fazla faizi ödenen yönetim dilimine sahip. Gerçek bir faizin üzerinde bir faizle yani reel faizi aşan bir faizle Türkiyede en çok ödenen dönem bu dönemdir ve bu nedenle şu anda yabancı sermayenin ülkede sahip olduklarının önemli bir kısmı, yüzde 90ları aşan kısmı kazanılan faizle satın alınmıştır. Ana para geri gitmiştir. Böyle bir süreç tıkandı, bu tıkanmayı aşmak için zorluyorlar, bastırıyorlar.

- Aşabilecekler mi bunu?

Bir örnek vereyim, sayın Cumhurbaşkanı iyi niyetle affı 27 Ağustosa erteledi. 27 Ağustos tatilden dönüş günüdür. Bu işi hazırlayacak adamlar bayramda çalışacak mı o zaman? Mali müşavirler, muhasebeciler yapacak bu işleri. Siz gideceksiniz ben affa girmek istiyorum diyeceksiniz. Bu tarihi verenler takvime bakıp Cumhurbaşkanına 31 Ağustos yapabiliriz diyebilirlerdi. Ama o bir ay uzatma hakkını kanunun çıktığı gün onaylandığı gün gibi dar şeylerle yorumlatıyorlar. Amaç para toplamaksa tatil ertesi gün toplama. Üç gün sonra dört gün sonra topla. Cumhurbaşkanına bunları söyleyen kişi ve kurumlarda ciddiyet yok. Cumhurbaşkanının da aklına yatan, şu an çıkış yolunun bu olduğunu düşündürten haklı olarak halka gitme operasyonu yapıyorlar. Bunu ona öyle yaptıracaklar ki bir gün bunu kontrol edemeyecek.

DOLAR GELDİĞİ NOKTADAN BİR DAHA DÜŞMEZ

- Doların yükselişi duracak mı peki?

Doların yükselişi bir günde durur ama ortak akılla durur. Cumhurbaşkanı kendi çevresi dışında, herkesle birebir konuşarak bunu yapabilir. Doların yükselişi 5.60 seviyesine kadar normal ancak o noktadan sonra spekülatif. Ancak bir şey var o da dolar geldiği noktadan geri dönmez, yani düşmez. Hiçbir zaman düşmez. Bu işi takip etmeye başladığım 1993 yılından beri böyle olmuştur. Şu an sürücü koltuğunda spekülatörler oturuyor. Direksiyon şu an lastiklere hükmedemiyor, yön veremiyor. Araya bir manivela koymuş o yönlendiriyor. Bu otomatik olarak Cumhurbaşkanlığı sisteminde bir zafiyete yol açıyor. Beklenenin tersi oldu. Çünkü halka gitmek en son iş ama bu zafiyet şimdiden yapılıyor. Bir realite var bunları bu şekilde insanlara anlatamazsınız. Seçimden bu yana dolar yüzde 50 yükseldi. 2001 krizinden hareketle emniyet subabını sağlam tutarak dar gelirlinin gelirini artırmak gerekiyor ama ne faizle ne krediyle gerçek gelirle. Bunun için tarıma önem vermeleri gerekiyor.

ALBAYRAK’IN AÇIKLADIĞI PAKET KISA VE ORTA VADEDE ÇÖZÜM OLAMAZ

- Bakan Albayrakın açıkladığı ekonomi paketini nasıl değerlendiriyorsunuz?

O paket bir çerçeve paket. Olması gereken bir paket. Ama kısa ve orta vadede çözüm değil. Bu paketi şuan devreye soksan çözüm olmaz. O paketi devreye soksanız bile işverenin üzerindeki vergi yükünü kaldıramazsınız. Çünkü başka yükler getiriyorsunuz. O paketle cari açığı önleyemezsiniz. O pakette yok ama altın piyasasıyla ilgili bir yapı geliştirilmesi gerekir. Bu dönemde en çok yardımcı olacak sektör kuyumculuk sektörü, altın işleme sektörü. Bu dikkate alınmıyor, altını toplatırsa altındaki vergilendirme kaousunu ortadan kaldırırsa ve bizim yerine koyma maliyeti dediğimiz anlayışı altın sektörüne getirir ve TLyi altın sektörüne bağlarsa o zaman şu an aldığın önlemler orta vadede çok etkili olur. Ama sen kendi paranı dışarıya bağlı tuttuğun sürece merkez bankasının bağımsızlığından kimse söz edemez. Türkiyede bağımsız olur ama dışarıya bağımlı olur.

CİDDİ BİR YÖNETİM SARHOŞLUĞU VE KÖRLÜĞÜ VAR

- Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan 100 günde yapılacakları açıkladı. Daha çok inşaata ve Kanal İstanbul gibi mega projelere dayalı. Bu projeler ise daha çok dolar endeksli ve devlet grantisiyle yapılıyor. Bu yatırımların ekonomiye nasıl bir etkisi olacak?

Belirli bir bölgede rant yaratılmış olacak. Küçük küçük şehircikler yaratılmak isteniyor. Yabancı sermaye bunu şirketler eliyle toplayabilir. Nitekim topluyor. Bu konuda şu anda Türkiyede ciddi bir yönetim sarhoşluğu ve körlüğü var. Bir tarafta zafer nedeniyle baş dönmesi var, bir taraftan da körlük var. Bu yapılan yatırımlar, üreten yatırımlar değil. Yerli otomobil üretecektik tedavülden düştü o proje. Şu anda ortak akıl geliştirecek bir strateji merkezi yok.

KRUGMANIN SÖYLEDİĞİ TARZDA ÖNLEMİN YARARI OLMAZ

- Başka bir öneri de Yeni Ticaret Teorisi ile Nobel Ödülünün sahibi olan Paul Krugmana ait. Kapital kontrolünden bahsediyor. Erdoğan da seçimlerden önce Bazı işadamlarının varlıklarını yurt dışına çıkardığı tevrizatları yapılıyor. Böyle bir şey varsa izahı makul olamaz. Yurt dışına para kaçırmaya tevessül edenleri affetmeyiz demişti. Böyle bir önlem alabilir mi? Buna başvurabilir mi?

Böyle bir önlem yarar getirmez. Tobin vergisi vardı ve bunu Romanya, demir perde ülkeleri çok kullandı. Serbest ekonomiye geçerken çok kullandılar. Para alış ve satışlarında vergi ödemek. Yani döviz bürosunda para bozdururken, örneğin 100 dolar bozduruyorsunuz, onun için vergi ödeniyordu. Bu iş hem kontrolü sağlıyor hem de devletin o değişimlerden alacağı vergi konusunda o değişimler hakkında bilgi verir. Bu parayı ben de siz de sokaktaki sıradan insan da kaçıramaz, çok para kazananlar kaçırabilir. Bu çok para kazananların artık kaçırma şansları kalmadı. Çünkü her ülkede artık bu off-shore bankacılığındaki gizli denen bilgileri açıklıyorlar. Hiç kimse bunu artık eskisi gibi yapamaz. İsviçre bile gizli hesapları açıklıyor.

DOLAR SPEKÜLASYONU YAPAN BANKALARIN KULAĞI ÇEKİLMELİ

Krugman uzun süredir bunu yazıyor. O kapitalizmin çöküşünün olumsuzluklarının giderilmesiyle ilgili fikir yürüten bir insan şu an. Yani bu fikri kapitalizmi korumaya dönük bir hedefi içeriyor. Biz ise kapitalizmin ülkemize verdiği zararlar üzerine teori geliştirmek zorundayız. Oturup bununla uğraşmak zorundayız. Ama biz hep tersini yapıyoruz. Niçin hiç kimse bir Türk formülü üzerinde düşünmüyor. Ben onu söylüyorum. Korumacı bir düşünceyle düşünmemiz lazım. Bir; ortak akılla davranıyoruz imajı vermek, iki; dolar spükolasyonu yapan bankaların kulağını çekmek, üç; gerçek dolardan kaynaklanan döviz açığını tespit etmek ve dört özel sektörün borçlarının aynı zamanda Merkez Bankası borcu olduğu bilincinde hareket etmek. Şimdi hep devletin borcu yok ki, özel sektörün borcu deniyor, özel sektör doları getirip TLye çevirip tahvile yatırdığında o döviz nereye gidiyor? Merkez Bankasına gidiyor. Şu an İMFnin fonksiyonu ne? Merkez Bankasının ödeme durumu zora düşerse belirli bir yere kadar kefilidir. Çünkü bizim İMFde paramız var. Kefaleten o borcun iki mislisi kadarını dış piyasalara öder. Eğer bu 2001deki gibi yanlış yansıtılırsa o zaman İMF gelir, bizimle rehabilitasyon konuşur ve bu kefalet karşılığı bizden başka taleplerde bulunur.

BECERİKSİZİLİK BİZİ İMF’YE GÖTÜREBİLİR

- O noktaya doğru mu gidiyoruz? Hükümet İMFden başka çaresi var mı? Yoksa mecbur mu?

Hayır gitmiyoruz, gitmemizi gerektiren bir durum yok ama gidebiliriz. Beceriksizlik bizi götürür. Bugün bir iktidar körlüğünden kaynaklanan beceriksizlik var. O beceriksizlik niye var? Çünkü bu geçmiş dönemdeki hatayı göstermek istemiyoruz.

YENİ SİSTEM TÜRKİYEYE UYGUN DEĞİL AMA BUNU ARTIK TARTIŞAMAYIZ

- 24 Haziran seçimlerinden sonra yeni bir sisteme geçildi. Bu yeni sistemin ekonomiyi yönetemeyeceği yönündeki değerlendirmeler de ağırlık kazandı. Sizce yeni sistemin böyle bir sorunu var mı?

Şu anki sistem (cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi) Türkiyeye uygun bir sistem değil. Ama bunu artık tartışamayız. Ben realist bir insanım. Yaşınız 12 veya 13ün altındayken futbol maçı yaptığınızda rahat oynarsınız ve hatta 11 kişi olmanıza gerek yoktur, yedişer sekizer takımlar kurmanız yeterlidir. Ama o sahanın ölçüleri değişiyorsa ben o eski ölçüyü istiyorumu tartışmak yerine yeni ölçülere adapte olmalısınız. Bu yeni ölçülerde sistemi artık kontrol etmek gerekir. 15 Temmuzda Türkiye kuşatma altında derken bunu anlattım, dedim ki bu sistemi eleştirmek yerine bu sistemi denetleyecek bir mekanizma oluşturmak gerekiyor.

ESKİ SİSTEMDE KARŞI OLDUKLARI YAPININ YAPTIKLARINI YAPIYORLAR

- Ama yeni sistem denetlemeye de izin vermiyor?

Hükümetin şu an bunu yapması gerekiyor. Bu yeni hükümet sistemini de bilmiyorlar. Kağıt üzerinde, teoride kalıyor. Mevcut işleyen eski sistemin kendilerine göre yanlış bulduklarını devreye sokuyor. Mevcut hükümet sistemindeki ekonomi uygulama dahil eski sistemin kendilerine göre aksayan taraflarını düzelten ama eski sisteme de muhalefet ettikleri yapıya da karşı yeni bir yapı. Aslında diyebilirsiniz ki yeni sistemde kapitalizm kapitalizme karşı. Çünkü zaten mevcut olan sistem kapitalist bir sistem. Şimdi yeni bir kapitalist sistemi koyuyorsunuz ve onun için o gün o iş adamları bu değişim içinde ben bir şey kaybedecek miyim endişesi içindeydi ya da arayış içindeydi.

YABANCI SERMAYE İÇİN ÜLKEDEKİ HUKUKSUZLUK DEĞİL, ASIL MESELE BELİRSİZLİK

- Ekonomistler, siyasetçiler krizin çözümüyle demokrasinin yeniden inşası arasında doğrudan bir ilişki kuruyor. Siz ne diyorsunuz?

Demokrasi ve hukuktaki eksiklik sermayenin güvencesiyle ilgili. Güvenilir bir liman bulmasıyla ilgilidir. Derler ya adalet mülkün temelidir. Aslında bu kavram mülkiyet sisteminin güvence altında olduğunu, adaletin bu noktadan hareketle sağlanacağını gösterir. Ben bir ticaret yapıyorsam kimse beni linç edemez. Bu anlama gelir. Türkiyede şu an yaşananlar yabancıları çok ilgilendiren bir durum değil, tersine bu durum leyhlerine. Çünkü yabancılar para gücüyle istediklerini yaptırıyorlar. Yabancılar için belirsiz olan şey şu an Türkiyede yaşanan hukuksuzluk değil. Biraz evvel söylediğim beklentilerine cevap verecek belirsizliğin ortadan kalkması.

TÜRKİYE YENİ İHRACAT BÖLGELERİ BULMALI

- Trumpın Türkiyeye yönelik yaptırımları ülke ekonomisinde nasıl etkileyecek?

ABD bizimle çelik ve alüminyum ithalatını yasakladı. Bizden alüminyum tencere satın almıyor, çelik tencere de satın almıyor. Ham alüminyum ve ham çelik alıyor. O zaman hükümetin o açıklanan programda çok acil öne alması gereken eylem planı çelik ve alüminyumdan üretim yapabilecek mekanizmaları Türkiyede devreye sokmak. Türkiyede çelik ve alüminyumu kullanacak üretimi oluşturmak ve oturup da üzüleceğimize bu üretimin bir kısmını da ihraç edebilmeliyiz. İlk başta bu işten kim zararlı çıkar? Alüminyum ve çelik ihracatı yapan kişiler, işte o kişiler rehabilite edilir ve Sizin ihracatınızı, Türkiyedeki şu alüminyum ve çelik üretiminde kullanalım. Siz de bu işe paydaş olun denmeli.

Ulusal ekonomik program oluşturulmalı ve bu da halkçı ve rekabetçi olmalı. Yan gelip yatma devri sona ermeli. 2008de yaptığımız gibi yeni ihracat alanları ve bölgeleri bulmak zorundayız. Yeni danışmanların hepsi egemenlerin tarafında. Bu yeni sistemin halkçı olmadığının göstergesi. Aksine ekonomi halkçı olmalı.

KRİZİN VE GERİLİMİN RAHİPLE İLGİSİ YOK

Cumhurbaşkanı Erdoğanın doların karşısındaki onların doları varsa bizim Allahımız var tepkisini ve rahip Brunson ile artan ABD-Türkiye gerilimini nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Rahibi istedikleri anda kaçırabilirler ve Türkiyeye daha fazla zarar verebilirler. Her türlü provokasyonu yapar alırlar. Ne olacak? Brunsonun şu an yaşanan gerilimle krizle ilgisi yok. Biz medyadaki evanjelist Yahudi ve İsrail karşıtlığı olgusuyla yarım eksik akıllıların tartışması sonucunda bu ortaya çıkıyor ve daha sonradan bu tartışmalar zehir olarak cumhurbaşkanlığı sistemini olumsuz etkiliyor. Dediğim gibi hiçbir etkisi yok. Onun ne etkisi var doların inip çıkmasıyla.

- Yaptırımaların Brunson ile ilgisi yok mu?

Yok. Sadece para birimiyle ilgili bir tavrımız olmadığı için dolara bağlı kalmışız. Yılbaşından bu yana Eurodaki artış dolardan daha fazla, kimse ona bakmıyor.

MERKEZ BANKASININ BAĞIMSIZLIĞINI İMF İSTEDİ

- Türkiyenin bu yaşadığı krizi daha önce yaşanan krizlerle karşılaştırırsak daha çok hangisine benziyor?

Bu kriz 2001 krizinin derinleşmiş hali. 2001 krizinde Türkiyedeki liberalleşmenin son hamlesiydi. Özalla başlatılan Çiller ile büyütülen ve sonradan boşluk yaratmak için Refah Yola yaptırılan ve göz yumulan hataların sonucunda çıkan krizden İMF bize yeni bir yapı getirdi. Biz halen o yapıyı dillendiriyoruz. Bizden bağımsız merkez bankacılığını İMF istedi. Bir ülkenin bağımsız Merkez Bankası karar verirken o ülkedeki işsizlikten, o ülkedeki ekonomik büyümenin küçülmesinden ilgisiz olabilir mi? Yalnızca para değerini korumak istiyor. Onu da koruyamadı demek ki bağımsızlığı boşmuş. Bizim zamanımızda da boştu. Bizim merkez bankasının bağımsızlığı Kemal Dervişe dolayısıyla İMFye Dünya Bankasına bağlıydı. Ben bakan oldum, Dervişe bağlılığı bir türlü bozamadım. Uyguladığım politikalarla faizi yüzde 73ten yüzde 50.5e düşürdüm. Merkez Bankası faiz düşürmediği için daha aşağılara düşüremedim. BDDKda İMF ve Dünya Bankasının adamı çalışıyordu. Oraya gitti ve yine o kurumlarda çalışmaya devam ediyor.

DIŞ GÜÇLER SİSTEME ADAM SOKARAK EGEMEN OLUYOR

- 2001 ekonomik krizi, bankaların iflası ve aslında Türkiyede AKPnin doğuşuna giden yolu açmıştı. Bugün yaşanan kriz nasıl bir siyasi tablo doğurur? Nelere yol açar?

Bence bu krizin bir siyasi sonucu olmaz. Türkiyede nasıl tek adama alışmışız, demokratik adımlarla başka tek adamlara geçeriz. Bu sistemden geriye dönüş olmaz. Geriye dönüş demokratik yöntemlerle asla mümkün olamaz. Demokrasi buna izin vermez. Anti-demokratik yöntem de yani darbeyle de olmaz çünkü onu da gördük. Dış güçler de artık darbe yerine bu sistem içine kendi adamlarını sokarlarsa elde ediyorlar. Özellikle Arap Baharından sonra gelişen internet ortamı sosyal medyayla birlikte darbeye ihtiyaç duymuyorlar. Dediğim gibi sızdırabilirse zaten istediğini elde edebiliyor. Şu an bunun mücadelesi var.

ERKEN SEÇİM BUGÜNE KALSAYDI İKTİDAR KAZANAMAZDI

- AKPnin ekonomiyle ana muhalefet partisi CHPnin ise iç sorunlarla başı dertte. Dolaysıyla bir erken seçimde uzlaşmaları mümkün mü bu krizi atlatmak veya unutturmak için? Her ne kadar AKP erken seçim yok diye açıklama yapsa da?

Görmüyorum, olmaz. Zaten Türkiye kaldırmaz. Eğer seçim bugüne kalsaydı şu an iktidar kazanamazdı.

- Neye dayanarak bunu söylüyorsunuz?

Bastırıyorlarlardı. Böyle bir çatlak olacağı ve doların 5.60a kadar çıkacağı bekleniyordu. Bunu ben söylemiyorum reel endekslere baktığınız zaman bu görünen bir şey.

artı gerçek 

Son güncelleme: 19:06 14.08.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı