Sözü Gazetesi yazarı Ege Cansen, liranın cuma günü dolar karşısında yüzde 5.5 oranında değer kaybettiğini hatırlattı ve TLnin serbest düşüşe geçtiğini belirtti.
TLnin değer kaybetmesini “düzeltme olarak” gören biri olarak şunu itiraf edeyim ki, ben bu ani düşüşü beklemiyordum. Şimdi kendime şu soruyu soruyorum: Bu düşüşü tetikleyen olay veya olaylar nedir sorusunu yönelten Cansen, Filmi geriye sardığımda yine dış siyaset öne çıkıyor görüşünü dile getirdi.
Rusyadan satın alınan S-400 hava savunma sistemi ile ilgili NATO-Türkiye arasında bir gerginlik oluştuğuna değinen Cansen, Yeni Zelandadaki terör saldırısına karşı Ankaranın, Cezasını siz vermezseniz biz veririz tehdidinin birçok ülkede tedirginlik yarattığını kaydetti.
Son olarak ABD ile İsrailin Golan Tepelerinin işgalini tanıma yönündeki adımı nedeniyle Ankara-Washington ilişkilerinin daha da gerildiğine değinen Cansen, buna rağmen kurdaki tırmanışın ardında ekonomi sorununun yattığını ifade etti.
Eğer ekonomimiz bu kadar “dışborç-kolik” olmasaydı (haklı veya haksız) daha serazat bir dış politika izleyebilirdik. Türk ekonomisinin bugünlerde ne kadar kırılgan olduğunun en güçlü göstergesi, yüzde 4.5 faizli eski dış borçlara takla attırmak için aldığımız yeni dış borçlara yüzde 8in üzerinde faiz ödemeyi kabul etmiş olmamızdır diye yazan Cansen, eleştirilerini şu satırlarla sürdürdü:
Dolara yüzde 8 faiz ödeyerek borç almak, tefecinin eline düşmek gibidir. İnsan, paraya bu kadar sıkışınca, kolay, kolay “namert sarmasından” kendisini kurtaramaz. Nitekim Türk tahvilleri son olaylar yüzünden değer kaybedince “ikinci el tahvil piyasasında bizim kağıtların fiili dolar faizi” yüzde 10ların üstüne çıktı. Bu da, yeni borçlanmalarda dövize yüzde 10dan yüksek faiz teklifi etmek zorunda kalmak demektir ki; bu fahiş faiz, borçlanmada “sonun başlangıcı” olabilir.
