• Turkhane Logo

Ekonomist Boratav: Türkiye faşizme geçiş aşamasında

Ekonomist Prof. Korkut Boratav, seçim harcamaları nedeniyle daha da derinleşen borç krizinde, yükün kamu bankalarının sırtına vurulacağını söyledi.

18:03 21 Nisan 2019 Pazar
Ekonomist Boratav: Türkiye faşizme geçiş aşamasında
Ekonomist Prof. Korkut Boratav, seçim harcamaları nedeniyle daha da derinleşen borç krizinde, yükün kamu bankalarının sırtına vurulacağını söyledi.





Boratav, Türkiyenin faşizme geçiş aşamasında olduğunu savundu.


Kamu bankalarına, batık şirket ve bilançolarının da yüklenmek istendiğine dikkat çeken Boratav, AKP iktidarının miadını doldurduğunu belirtti. 

AKP sonrasında temsili demokrasiden sivil faşizme geçiş tehlikesinin baskın olduğuna değinen Boratav, AKP-MHP ittifakının birbirinden ayrıştığı noktalara dikkat çekti ve ekledi:

Bir kere temsili demokrasi alanına girildiği an AKP-MHP blokunu beraber düşünmek lazım. Bu blokun iki kanadının lider kadrosu faşist özellikler taşıyor ama öncelikleri farklı. Öte yandan ittifak oylarını ayrıştırmak zor olsa da MHP lideri, Cumhur İttifakı’nın aldığı oylardan yüzde 18’ini kendisine pay biçmiş.

Dolayısıyla AKP oylarının yüzde 30’lara indiği açık. Aslında Anayasa referandumunda da, 7 Haziran 2015 seçimlerinde de kaybetmişti. Dolayısıyla temsili demokrasi bakımından AKP’nin miadı doldu, tek başına iktidar olma dönemi son buldu. Zorunlu ittifakla da bu iş yürümez. Ama ne kadar yürümez, onu bilemem. Yani temsili demokrasi yürüdükçe, AKP’nin tek başına iktidar olma potansiyelinin bittiği anlaşılıyor.

Türkiye bence temsili demokrasiden faşizme geçiş aşamasında görüşünü dillendiren Boratav, 31 Mart seçim sonuçları bu geçişi durdurabilir mi, durduracak mı, durduruyor mu? Bugün bu soru gündemde olmakla birlikte şimdiden net bir yanıt veremeyiz. 31  Mart sivil faşizme geçişi engelleyemeyebilir. Fakat faşizme geçiş konusunda iki önleyici etken var. Birincisi, seçmen tabanındaki değişim arzusu ve bunun mümkün olduğu algısının güçlenmesi. İkincisi de, pek çok aksama ve bozulmaya rağmen bürokrasinin tamamen teslim alınamamış olması. YSK’nın İstanbul konusunda şu ana kadar belli aksamalara rağmen yasal sistemi uygulamaya çalışmasını buna örnek olarak verebiliriz. Tabii bu tespitim, İstanbul’la ilgili vereceği karara göre çökebilir diye konuştu.

Gazeteduvardan İrfan Aktanın haberine göre, Türkiyeyi bekleyen tablo ile ilgili de Boratav şunları söyledi:

İki olasılık var: Türkiye’de faşizme gidişi yoğunlaştırıp sürdürerek 2023’e iktidarın değişmesinin mümkün olmadığı, gevşek bir sivil faşist rejime geçilmesi, yahut şu anda bunu engelleyen etkenlerin hakim gelip Türkiye’yi normalleştirmesi. Ama Türkiye’nin kolaylıkla normale dönmesini beklemek çok iyimserlik olur.

Çok sayıda ekonomistin, yabancı sermaye için demokrasiyi işaret etmesine karşın Boratav bu görüşün aksini dillendirdi:

Bir kere mevcut ekonomik yapının sivil faşizmi tanıması için uluslararası finans kapitalin isteklerini yerine getirmesi lazım. Finans kapital, demokrasi filan aramıyor. “Ne kadar iyi, 4,5 yıllık bir seçimsiz dönem geliyor” yorumları yapılıyor. Bu dönemi yönetenler şimdilik finans kapitalin isteklerini yerine getirmiş değiller.

Yabancı sermayenin niyetleri ve Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumla ilgili de Boratav şu yorumu yaptı:

Bütçeyi kontrol etmek, bütçe açığı vermemek. Finans kapital, tüm bu şartları yerine getirirsen gelirim, diyor. Bizdeki Hazine ve Maliye Bakanı’nın da Eylül 2018’de “Yeni ekonomi programı” diye getirdiği buydu ama IMF gibi bir kontrol unsuru olmadığı için kendi programını ihlal ediyor. 2019’un ilk üç ayında, güya kamu açıklarını daraltacak, faiz dışı açığı aşağıya çekecek ve ekonomiyi mali disipline sokacaktı. Fakat ilk üç ayda verdiği bütçe açığı, 12 ay için öngördüğü bütçe açığının yüzde 53’ü! Yani yıllık 69 milyarlık kamu açığı hedefi, ilk üç ayda aşıldı.

Tabii. İşte bu yüzden uluslararası finans kapital, “istikrar programı yaptığını iddia ediyorsun ama bunu ihlal ediyorsun” diyor. Albayrak’ın reform paketi adı altında dişe dokunur bir şey getirmesini bekliyorlardı.

Boratav aynı zamanda batık şirketlerin kurtarılması için kötü bankaların kurulacağını da sözlerine ekledi:

Özel bankaların kârları normalde hissedarlara dağıtılır veya sermayeye dönüştürülür. Demek ki özel bankaların da bilançosu bozulmuştur ve dış borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmişlerdir. O yüzden “kârı dağıtmayın, tamamen borçların döndürülmesine tahsis edin” demek istiyor. “Bir dizi adım”dan ne kastettiği ise belli değil. Albayrak daha sonra da asıl problemin borçlu şirketlerin kurtarılması olduğunu söylüyor. İnşaat ve enerji sektöründe çok büyük sorunlar olduğunu ifade ediyor. Yine gayet gülünç ifadelerle “dünyadaki en iyi örnekleri ülkemize uyarlayacağız” diyor.

Bunlar, batık borçları kurtarma endişesinin itiraflarıdır. Enerji ve inşaat denilen iki büyük sektörü kurtarmak için iki tane fon kuracaklar. Yani “devlet eliyle batık şirketleri kurtaracağım” diyemiyor. Hatta bana göre bir Freudyen dil sürçmesiyle de Albayrak, konuşmasında “dikkat edin işin içinde kamu yok” filan diyor. Bu aslında işin içinde kamunun olacağının işaretidir. Yoksa batık şirketleri kurtarmak üzere iki fonu nasıl kuracaksın? Tek kaynak devlet kaynağıdır. Bu yüzden de “kötü banka” kurulacak.

Röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz

Son güncelleme: 18:03 21.04.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı