• Turkhane Logo

Chatham House Analisti’nden Türkiye yorumu: Koşar adım ekonomik çöküşe gidiyor

Chatham House’da Türkiye’nin iç ve dış politikası konusunda uzman olan Fadi Hakura, Time dergisinde Türkiye’nin ekonomideki son duruma ilişkin karamsar bir analiz yayımladı.

14:43 23 Temmuz 2018 Pazartesi
Chatham House Analisti’nden Türkiye yorumu: Koşar adım ekonomik çöküşe gidiyor
Chatham House’da Türkiye’nin iç ve dış politikası konusunda uzman olan Fadi Hakura, Time dergisinde Türkiye’nin ekonomideki son duruma ilişkin karamsar bir analiz yayımladı.

Analizde Türkiye’nin ekonomik durumu hakkında yakın gelecek için kara bir tablo çizildi.

Daha önce Dünya Bankası’nda da çalışan kıdemli uzman, dev şirketlerin dış borçlarını ödeyemez hale gelme ihtimaline dikkat çekerek, “Böyle bir durumda Türkiye mali sisteminde bir krize ve derin ve uzun sürecek bir ekonomik resesyona sebep olur.” görüşünü dile getiriyor.

“ERDOĞAN 16 YANDAŞ İSMİ TERCİH ETTİ”


Hakura’nın Time’da “Türkiye koşar adımlarla ekonomik çöküşe gidiyor” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle: “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan,Türkiye’deki meclis ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden 15 gün sonra anayasanın kendisine verdiği çok geniş yetkilerle yeni bir hükümet atadı. Karar verme ve politika oluşturma süreçlerinin merkezinde ve en önünde kendisinin yer almaya devam etmesine imkân sağlayacak 16 sadık ve yandaş ismi tercih etti.

“TECRÜBESİZ DAMAT BERAT ALBAYRAK”

En önemlisi, Erdoğan eski başbakan yardımcısı ve Merrill Lynch’in eski Baş Ekonomisti Mehmet Şimşek’i feda ederek, onun yerine tecrübesiz damadı Berat Albayrak’ı Maliye ve Hazine bakanı olarak atadı. Albayrak’ın zaten çok gergin durumdaki finans piyasalarını ve yabancı yatırımcıları yatıştırabilecek yeteneğe sahip olup olmadığı tartışma götürür.




Ali Babacan ve Mehmet Şimşek gibi piyasaların yakından tanıdığı iki ismin görev yaptığı Hazine ve
Maliye Bakanlığı koltuğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’a devredildi.



Erdoğan bedeli ne olursa olsun kısa vadeli büyümeye, makroekonomik ve mali istikrar pahasına da olsa öncelik verecek. Buna kontrolden çıkmış bir şekilde artmakta olan iki haneli enflasyonu durdurmak ve bu sene yüzde 20’ye yakın değer kaybetmiş Türk Lirası’nı desteklemek için gerekli olan faiz artışlarından vazgeçmek de dahil.

Bu aynı zamanda kesenin ağzını açmak, piyasaları ucuz krediye boğmak ve şaha kalkmış inşaat ve mega alt yapı yatırımlarını desteklemek anlamına da gelecek.

“ERDOĞAN’IN EKONOMİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ ALIŞILMIŞIN DIŞINDA”

Erdoğan daha önceki vaadini tutarak, Merkez Bankası Başkanı’nı, yardımcılarını ve para politikası kurulu üyelerini dört yıllığına atama yetkisini yayınladığı bir kararnameyle kendi uhdesine aldı.

Bir zamanlar saygı duyulan ve bağımsız bir kurum olan Merkez Bankasının siyasallaştırılması süreci bu hamleyle tamamlandı. Söz konusu hamle, Erdoğan’ın para politikası alanında benimsediği yüksek faizin yüksek enflasyona denk olduğu yönündeki alışılmışın dışındaki görüşleriyle de uyumlu.

“ORTA BOY AUDI İLE FERRARI HIZI SONUNDA MOTORU YAKAR”

Erdoğan ilerlemeyi aynalı gökdelenler, gösterişli dev altyapı projeleri ve yüksek büyüme rakamlarıyla özdeş görüyor.

Türkiye’nin orta boy Audi tarzı ekonomisini, üst segmentteki Ferrari tarzı büyüme oranlarına ulaştırmak için gaza basıyor da basıyor. Oysa her tamircinin bilebileceği gibi, böyle taktiklerin uzun vadede başarılı olma şansı yoktur. Motor sonunda yanar.

Erdoğan, Türkiye’nin zengin ekonomiler ligine atlayabilmesi için büyüme modelinde geniş kapsamlı değişiklikler yapılması gerektiği gerçeğini kabul etmiyor. Bu büyüme modeli, altyapı ve sürdürülebilir özel yatırımlar ve ihracat ile değil, spekülatif para akışlarıyla finanse edilen inşaat ve hükümetin desteklediği altyapı projelerine ve tüketici harcamalarına fazlasıyla bel bağlamış durumda.

DÖVİZ BORCU REKOR KIRDI

Net Sonuç: İş dünyasının döviz cinsinden borçları, 2017 sonu itibariyle rekor kırarak 328 Milyar Dolar’a çıkmıştı. Döviz cinsinden varlıklar düşüldükten sonra da, hala endişe verici 214 Milyar Dolar seviyesindeydi. Dolar ve Euro borç stoğu 2008 yılından bu yana ikiye katlanmıştı ve bu stoğun yüzde 80’i yerli bankaların elindeydi.

Bu ağır ödemeler dengesi koşulları göz önüne alındığında, Türkiye’nin yabancı varlıkların çıkışını engellemek için, kısa veya orta vadede sermaye kontrolu getirmek zorunda kalacağını düşünmek hiç de uzak bir ihtimal değil. Merkez bankasının 45 milyar dolar civarındaki uluslararası rezervleri 50 milyar dolarlık cari açığı bile karşılayabilecek durumda değil.

BÜYÜK ŞİRKETLER DÖVİZ BORCUNU ÖDEYEMEZSE

Liradaki değer kaybı ile finansal yükleri artan bazı büyük Türk şirketlerinin büyük dış borçlarını yeniden yapılandırmak için alacaklılarıyla müzakerelere başlamış olması hiç de şaşırtıcı değil.

Büyük Türk şirketlerinin önemli bir bölümü dış borçlarını ödeyemez hale gelirse bu durum Türkiye ekonomisinin geneline de yansır, kitlesel tüketici paniğine yol açar, uluslararası mali piyasaların güveni sarsılır ve Türkiye mali sisteminde bir krize ve derin ve uzun sürecek bir ekonomik resesyona sebep olur.

EKONOMİK DURUM ERDOĞAN’IN LİDERLİĞİNE TEHDİT

Erdoğan’ın milliyetçi müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) hükümette yer almayı red ederek elini göstermiş oldu. MHP lideri Devlet Bahçeli, 2001 yılında üç partili koalisyonun ortaklarından biriyken patlamış olan mali krizden dersini almış olmalı.

Dolayısıyla bir ekonomik krizin sorumluluğuyla lekelenme riskini almaktansa dışarıdan etki etmeyi tercih etti.

Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, dökülenleri umursamadan, nevi şahsına münhasır yönetim yaklaşımını ikiye katlayarak sürdürüyor. Siyasetteki hakimiyeti ne olursa olsun, bozulan ekonomi Erdoğan’ın aşil topuğu ve halen rakipsiz gibi görünen liderliğine yönelik en büyük tehdit.”
 

Son güncelleme: 14:43 23.07.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı