• Turkhane Logo

"Dejenerasyon önlenemiyor, eğitimde Hizmet Hareketi'nin boşluğu doldurulamıyor"

"Hizmete ait ne varsa temizliyorlar ancak onların oluşturduğu boşluğu dolduramıyorlar. Eğitimde bugün yaşananlar incelediğinizde AKP iktidarıyla birlikte sistemin oradan oraya savrulduğunu görüyorsunuz."

14:48 02 Eylül 2019 Pazartesi
"Hizmete ait ne varsa temizliyorlar ancak onların oluşturduğu boşluğu dolduramıyorlar. Eğitimde bugün yaşananlar incelediğinizde AKP iktidarıyla birlikte sistemin oradan oraya savrulduğunu görüyorsunuz."




İsmail S. Gülümser/Aktif Haber


AKPnin eğitimde bir projesi olmadığı için 17 yıldan beri iktidarda olmalarına rağmen ülke eğitiminde başarılı bir sistem kuramadı. Büyük heyecanla başlattıkları ancak uzun yıllar sabır ve emekle netice alınacak projelerde ilk engelde vazgeçtiler. Bu sene aldıkları bir kararı ertesi sene değiştirdiler, topluma sürekli gelgitler yaşattılar.

Ülke eğitimde proje çöplüğüne döndü liselere giriş sisteminde 6 kez birbirinin zıddı köklü değişiklikler yaptılar ve büyük iddialarla ortaya attıkları her tezden daha sonra vazgeçtiler. Yapılandırıcı eğitim modelinden hayat boyu öğrenmeye kadar birçok çalışma başlattılar ancak hiçbirisini sürdüremediler, okulları akıllı tahtalarla donatılar ama birkaç örnek dışında kullanamadılar. Son dönemde pilot uygulaması yapılıp ülke geneline yaygınlaştırılması düşünülen performans sisteminden de yeni bakanın göreve gelmesinden sonra vazgeçildi.

Müfredatları birkaç kez değiştirdi eğitimin içeriğini kendilerine göre düzenlemeye çalıştılar, yetişmiş kadroları olmadığı için hep başkalarından destek aldılar ancak kendileri dışında kimseye güvenmedikleri için dış destekle yapılan her çalışmayı beğenmedi ilk fırsatta rafa kaldırdılar.

İran, devrimden sonra eğitimde bir tercihte bulundu molla yetiştirmek üzere eğitimi kendine göre yeniden dizayn etti. Bu İran’a çok pahalıya patladı eski birikimler rafa kaldırıldı yeni eğitim sisteminden yetişmiş olanlar dünyaya uyum sağlayamadı ve kendi eliyle kendi insanını dünyadan kopardılar.

AKP ise eğitimde hala ne yapacağına karar veremedi bir yandan İran gibi ülkede daha fazla gence din eğitimi verip dindar gençlik yetiştirmek istiyor bir yandan da toplum kesimlerini ürküteceğinden korkuyor ve seküler eğitime devam ettikleri görüntüsünü korumaya çalışıyorlar, kullandıkları yöntemle hem din eğitimindeki gençlere hem de seküler eğitimdekilere ciddi zarar veriyor.

Hizmet hareketi seküler eğitim kurumlarında öğrenci ve velilerin kendi tercihleri ile değerler eğitimini seçtikleri çok rasyonel bir yöntem geliştirmiş, gençlere ülkenin ve dünyanın her yerine uyum sağlayacak donanım kazandırırken aynı zamanda onları kötülüklere kapalı hale getirmişti. Verdiği üst düzey eğitim sayesinde her anlayışta ailenin ilgi odağı haline gelmiş ve toplumun tüm kesimlerinden yüzbinlerce öğrenciye olumlu davranış kazandırmada başarılı örnekler sergilemişti.

AKP hizmet hareketine bağlı tüm kurumları kapattı, eğitimde hizmet hareketinin felsefesini yansıtan tüm içerikleri temizledi suçladıkları eski CHP dönemini taklit etti onlar gibi kitap yasakladı kütüphanelerden kitapları kaldırdı birkaç milyon kitap imha ettiler. Bakanlığın açıklamasına göre sadece okul kütüphanelerinden hurdaya gönderilen kitap sayısı 300 bini geçti eğitimde gençlerin ufuk sahibi olmasını her dünya görüşüne açık olmasını isteyen bakan Ziya Selçuk okul kütüphanelerinde hizmet hareketine ait tüm kitapları imha ettiklerini okullarda bir dünya görüşünün öğretilerini temizlediklerini açıkladı.

Hizmete ait ne varsa temizliyorlar ancak onların oluşturduğu boşluğu dolduramıyorlar. Eğitimde bugün yaşananlar incelediğinizde AKP iktidarıyla birlikte sistemin oradan oraya savrulduğunu görüyorsunuz.

AKPNİN SEKÜLER EĞİTİM DİN EĞİTİMİ ÇELİŞKİSİ

İktidar partisi seküler eğitim mi yapacak din eğitimi mi verecek bu konuda hala bir karar verebilmiş değil daha fazla gence din eğitimi vermek için imam hatip okullarını hileli yöntemlerle doldurmaya çalışıyor. Öğrenci ve veliler istemedikleri halde emrivakilerle bu okullara kayda zorlayarak öğrenci sayısını 70 binlerde iken 1,5 milyona yaklaştırdılar.  Din okullarında eğitimi siteme uyumlu hale getiremedikleri için devlet eliyle kalabalık bir öğrenci grubunu toplumdan dışlanacağı alana yönlendiriyorlar. Diğer taraftan seküler eğitim kurumlarındaki öğrencilerin kendi değerleriyle buluşacağı bir alt yapı kurmadıklarından iktidarda olmalarına rağmen bu okullardaki gençliğin kaybolup gitmesini seyretmekle yetiniyorlar.

İktidar partisinin seküler eğitim mi din eğitimi mi konusundaki çelişkisini bakan tercihlerinde de görüyorsunuz. Parti politikalarını topluma dayatmak için Ömer Dinçer, Nabi Avcı, İsmet Yılmaz gibi parti tabanından gelme bakanları göreve getirip eğitimde siyasi hedeflerine dönük düzenlemeler yapıyor. İstedikleri düzenlemeyi yaptıktan sonra Nimet Çubukçu, Ziya Selçuk gibi isimleri vitrine koyarak görüntüyü kurtarmaya seküler eğitim isteyenlere şirin görünmeye arka planda yaptıkları şeyleri gizlemeye çalışıyorlar. Eğitimde samimi bir tavır sergilemedikleri için her bakan değiştiğinde eğitimin yönü farklı taraflara doğru savruluyor.

Selçuk seküler eğitim isteyenlerin benimsediği isimlerden biri öyle anlaşılıyor ki Erdoğan ve ekibi bu günlerde partili bakanların oluşturduğu görüntüden rahatsız olacak kesimlere şirin mesajlar vermek istiyor.  Bakanın parti tabanının ciddi reaksiyonuna rağmen göreve getirdiği isimlere baktığınız zaman son kararnamesi imzalanan iki genel müdürün TED de görev yapmışlardan seçildiğini görüyorsunuz. Yeni göreve gelen Talim terbiye kurulu başkanı da eğitim fakültesi kökenli seküler eğitimden yana bir akademisyen. Bakan uzun süre TED de görev yaptı, birikimiyle oranın gelişmesine katkı sundu şimdi muhtemelen orada birlikte çalıştığı eğitimcilerden ve akademisyenlerden bazılarına görev veriyor, partililer de bu değişiklikten rahatsız oluyorlar.

Selçuk’un seçtiği yöneticilerin ortak özelliği seküler eğitimi tercih ediyor olmaları, bu durumda AKP iktidarı eğitimde dual bir sistemi öne çıkarmış ve öğrencilerin hepsini kurban edecek bir yolu seçmiş görünüyor. Din okullarına doldurduğu yaklaşık 1,5 milyon öğrenciyi toplumdan soyutlanacakları bir eğitime yönlendirirken, diğer okul öğrencilerinin ülke değerlerini kazanması için hiçbir kaygı taşımıyor, o okullardaki eğitimi tamamen seküler anlayıştaki eğitimcilere bırakıyor.

Hizmet hareketi bütün bu problemleri çözecek çok başarılı bir yol geliştirmişti iktidar partisinin 17 yıldan beri farklı gruplara sunduğu eğitimin geleceğimiz açısından hiçbir olumlu katkısı olmayacak. Hizmet seküler eğitim kurumlarında öğrencilerin ülke ve dünya gerçekleriyle yetişeceği bir ortam hazırlamış bir yandan da onların dejenerasyondan korumak için yollar geliştirmişti. AKP ise ne seküler eğitim verdiklerini kötü alışkanlıklardan koruyabilir ne de din eğitimi verdiklerine dünyaya uyumunda yardımcı olabilir.

GENÇLERİN EVRENSEL SİSTEME ENTEGRASYONU VE ASİMİLASYON PROBLEMİ

Gülen Türkiye’de iyi bir model geliştirmiş onun tavsiyelerine uyan eğitimciler ülke ve dünya gerçeklerini dikkate alarak gençlerin dışlanmayacağı bir sitem kurmuşlardı. Hizmet hareketi dar imkânlara rağmen eğitim verdiği gençlerin hem ülkenin ve dünyanın eğitim sistemine entegrasyonunu sağladı, hem de onları kötülüklerden uzak tutmayı başardı.   O kadar ki onlara en aykırı dünya görüşüne sahip insanlar bile olumlu davranış kazandırmak için çocuklarını bu kurumlara verdiler. Hatta bazı aileler çocuklarını sadece iyi eğitim verildiği olumlu davranış kazandırıldığı için getirdiklerini dini telkinde bulunulmasını istemediklerini belirterek çocuklarını hizmet kurumlarına teslim ettiler. Bazıları ise öyle güvenmişlerdi ki çok farklı dünya görüşüne sahip olmalarına rağmen çocuklarının hizmet hareketi terbiyesiyle yetişmesini özellikle rica ediyorlardı. AKP iktidarı devletin tüm imkânları elinde olmasına rağmen ne gençlerin entegrasyonun sağlayabiliyor ne de onları kötülükten koruyup asimile olmasını engelleyebiliyor.

Hizmete ait kurumlar müfredatı istedikleri gibi değiştirebilecekleri halde buna tevessül etmediler, değiştirmeyi hiç düşünmediler en aykırı ifadelerin yer aldığı kitapları öğrencilere okutmaktan çekinmediler. Bu yolla hem devletin genel eğitim tarzıyla çelişen bir eğitim vermediler hem de ders dışı zamanlarda yaptıkları ek çalışmalarla öğrencilere olumlu davranış kazandırdı onların dejenerasyonun önüne geçtiler. Bu yüzden ders dışı ek çalışmalardan yararlanmak isteyen her aile kendi kişisel talebine bağlı olarak istediği gibi faydalandı.

Gülen gönüllülere yurt dışında daha dikkatli davranarak daha başarılı örnekler oluşturulabileceğini anlatıyor. O bu haftaki bamteli sohbetinde yurt dışına zorunlu göç yapmış hizmet hareketi mensupları için iki yeni hedef veriyor.

-Gençlerin bulundukları ülkelere uyumu ve o ülke sistemi içinde kendilerine yer edinmeleri.

-Bulundukları ülkede eriyip yok olmaktan kurtulmaları yani asimile olmadan kendi değerlerini koruyarak sisteme adapte olmaları.

Bu amaçla sorumluluk sahibi insanlardan genç nesillerin uyumu için yol bulmalarını eriyip yok olmalarının önüne geçmek için yöntem geliştirmelerini istiyor.

-Gençlere hedef verilip kendi değerleri özümsetilerek onları risk dolu ortamlara salmadan önce gerekli donanım kazandırılmalı ve kötülüklere kapalı hale getirilmelidir.

-Faydalı olalım derken üslup hatası yapılarak onların topluma entegrasyonunu güçleştirecek yaklaşımlardan kaçınılmalıdır.   

-O ülkedeki gençlerin karşılaştığı sorunlar yakından takip edilmeli ve önceden tedbir geliştirilmelidir.

-Toplumun kabulü için o ülke insanının yadırgayacağı tavır ve davranışlardan uzak kalınmalıdır.

-Bir taraftan entegrasyon hedeflenirken bir yandan asimilasyonun önüne geçilmelidir.

Bütün bular için sürekli istişarelerle yol haritaları tekrar tekrar gözden geçirmeli gerekli olan değişiklikleri zamanında yapmalı, genç nesillerin yaşadığı sorunlara anında çözüm geliştirilmelidir. Eğer bulunduğunuz ülke insanı sizi kendinden biri gibi görürse entegrasyon daha kolay olur ve başarılı örnekler ortaya çıkabilir.

Bazı İslam ülkelerinden göç etmiş kalabalık grupların olduğu bir ülkede yaşıyoruz, bu gruplar ilk yıllarda çocuklarının eriyip yok olmasına engel olamamışlar bir nesil kaybettikten sonra çocukları için kaygı taşımaya başlamış ve bazı gruplar çocuklarını korumak için İslamic School vb   isimlerle kendilerine özgü okullar açmışlar. Çocuklarını bu okullarda din eğitimi vererek korumaya çalışmışlar. Kendi değerlerini vermeden hiçbir donanım kazandırmadan çocukları o ülkenin eğitimine teslim etmek zararlı olduğu kadar, onlardan tamamen ayırıp farklı bir eğitimden geçirmek de onların geleceği açısından problemli.  Gülen’in önerileri onların yaptığı hataların tekrarlanmaması açısından çok önemli.

GÜLEN YURT DIŞINDA NESİLLERİ DÜŞÜNÜRKEN AKP KENDİNİ ÜLKE GENÇLİĞİNDEN SORUMLU HİSSETMİYOR

Gülen özellikle son dönemde elinde hiç mali imkân olmamasına rağmen yurt dışına göç etmişlerden başlayarak tüm dünya gençlerine olumlu davranış kazandırma gibi bir amaç için çevresini motive etmeye çalışıyor. AKP ise tüm devlet imkanları elinin altında olduğu halde kendini ülke gençliğinden sorumlu hissetmiyor.

Bırakın ülke gençliğini dindar nesil yetiştirmek için açtığı din okullarındaki öğrenciler için bile kayda değer hiçbir adımı olmuyor. Bu okullara alınan öğrencilerin hedef verilebilen çok küçük bir azınlık hariç bazıları toplumdan soyutlanmanın verdiği eziklik içinde kaçmak için çareler arıyor, bazılarına gerekli donanım kazandırılmadığı için bu ortamda bile kötülükten uzak kalmıyor, bazıları aile zoruyla gittiği öğretmenlerin itip kaktığı ortamdan kurtulacağı zorunlu eğitimin biteceği günü ümitsizlik içinde bekliyor. Öğrenciler böyle olduğu gibi öğretmenler de farklı değil, çok azı müstesna bakanlığın motive edemediği, hedefi olmayan yasak savma kabilinden mesleğini sürdüren okullarda öğrenciler için kötü örnek olan din hakkında çocukların zihninde yaralar açan öğretmenlerle eğitim ancak bu kadar oluyor.     

Bakan Selçuk projeleri olan bir eğitimci bunlardan bazılarını kendi açtığı küçük kurumda bazılarını da danışmanlık yaptığı TED de deneme fırsatı buldu, onun desteği ile adı verilen okullarda eğitimde belli bir düzey yakalandı iktidar partisi uygulama yapmış bir eğitimciyi işin başına getirerek eğitimdeki açıklarını kapatmak istiyor. Ancak unuttukları bir şey var TED de kadroları okul kendisi seçiyor ve dilediği gibi yönlendirme şansına sahip hâlbuki bakanlıkta ne yöneticileri ne öğretmenleri Selçuk’un seçme şansı yok TTK başkanını değiştirdiğinde bile partililer onu Cumhurbaşkanına kadar şikâyet ediyor.

Bir diğer sorun ise Selçuk’un gençlerin seküler eğitime entegrasyonu için bazı çalışmalar yapabileceği ama onların asimilasyonunu engellemek için donanımının ve ekibinin olmadığı bu tür bir yaklaşım için uygun bir seçim olmadığı gerçeği. AKP partili bakanların bile ülke gençliğinin dejenere olmasını engelleyemediği bir ortamda seküler eğitimi öne çıkaran bakandan böyle bir soruna çözüm bulmasını beklemek pek de mantıklı görünmüyor.    

Selçuk’un yetki verdiği ekibe baktığınızda ülkede eğitimin nereye doğru everileceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Daha şimdiden bazı partililer gençliğin TED okullarındaki anlayışa teslim edildiğini seslendirmeye başlamışlar. Selçuk’un yaklaşım tarzı AKP ile çelişmese bile TED modeli onların dindar gençlik yetiştirme modeliyle çelişiyor.  Önümüzdeki günlerde Erdoğan gerçekten okullarda seküler eğitimin öne çıkmasına izin verecek mi? Bugüne kadar olduğu gibi izin vermeye devam ederse ülke gençliğinin dejenere olmasına gözlerini kapayacak din okullarındakiler bize yeter mi diyecek hep birlikte göreceğiz.

HİZMET HAREKETİNİN EĞİTİM FELSEFESİ VAR AKP NİN BİR EĞİTİM FELSEFESİ YOK

Hizmet hareketi tüm tarafları etrafında topladığı bir eğitim felsefesine sahip bu yüzden eğitimcilerde davranış bütünlüğü oluşturma şansı oldu, hâlbuki AKP nin bir eğitim felsefesi yok bu yüzden eğitimcilerde davranış bütünlüğü oluşturması imkânsız. Farklı dünya görüşüne sahip insanlar her birisinin farklı davrandığı ortamlarda ortak sunuca hizmet edilmez.

AKP bir eğitim felsefesi olmadığı için az çok bir eğitim felsefesine sahip Selçuk gibi akademisyenlerden yararlanmayı tercih etmesi normal. Üstelik Selçuk ve onunla iletişim içinde olan akademisyenler belki bu alanda Türkiye’de seçilebilecek en uygun isimlerden oluşuyor, ancak onların da önemli bazı problemlere çözüm geliştirmeleri mümkün görünmüyor. Bakan ve ona yakın ekibin felsefesinin en iyi uygulandığı ülkelerde bile eğitimin birçok sorunu var, doğduğu ülkelerde gençliğe istenilen hedef verilemeyen bir modelin, taklitlerinin uygulanabileceği Türkiye gibi ülkelerde başarılı olmasını beklemek hayal. Belki bazı alanlarda eğitimde olumlu gelişmelere sebep olabilirler ama eğitimin bütününü harekete geçirecek bir model ortaya koyamazlar. Sanırım AKP de onlardan sadece bazı alanlarda başarı görüntüsü oluşturacak kadar katkı bekliyor.

Selçuk ve kurmaya çalıştığı ekibe bakanlıkta tüm kadroları etkileme fırsatı verseniz bile ancak TED de elde edilenin benzeri bir sonuç alabilirsiniz. Yani öğrencileriniz eğitimde bazı alanlarda bir başarı yakalayabilir ancak davranış bütünlüğü kötülüklere kapalı olma konusunda bir ilerleme kaydetmeniz mümkün değildir. Bunun ne AKP kurmaylarınca ne de partililerce tasvip edilmesi beklenemez, hele dindar nesil yetiştirme hayaliyle oturup kalkan radikallerin beklentileri asla karşılanamaz. Selçuk ve onun seçeceği ekibe izin vermekle siyasal iktidar bir tercih yaptı, tercihinin ağırlık noktası toplumda seküler eğitimden vazgeçilmediği yönünde bir kanaat oluşturmak, eğitim camiasını Selçuk vb seküler eğitimden yana olanlarla susturup arka planda din okullarının sayısını artırmak dindar gençlik yetiştirme hedeflerini o okullarda gerçekleştirmek. Uzun vadede o okul mezunlarına ülke yönetimini teslim etmek.

Projenin her iki okul grubuna bakan yönü de noksan ve problemli, din okullarındaki öğrencilere yeterli donanım kazandıramayacakları için hem toplumdan dışlanmasını önlemeleri mümkün görünmüyor hem de bu grubun çoğunun akranlarıyla başarıda rekabet etme şansları yok. Bugün olmazsa yarın çoğu düşük düzeyli işlerle yetinen elemanlar olmaya mahkûm.  Akademik eğitim alan öğrencilere gelince bu gruba değerler eğitimi verme gibi bir kaygıları olmadığı için ülkenin başarı düzeyi yüksek öğrencilerine olumlu davranış kazandırmaları oldukça zor bu ileride ülkenin motoru olacak gençleri tamamen ihmal edilebilir gördükleri anlamına geliyor. Bugün liyakat aramadan tercihlerini partililerden yana kullandıkları için muhtemelen ileride de ülke geleceğini kapasiteli insanlar yerine din okullarından mezun vasat insanlara bırakmayı düşünüyorlar.

HİZMET HAREKETİNİN BOŞLUĞU DOLDURULAMIYOR

AKP nin hiç özen göstermeden ülke geleceğini kuşatacak genç yetiştirme hayali bugün için bazılarına süslü görünse de bu modelin ülkeyi götüreceği yer tehlikeli iktidar partisinin bu anlayışla hizmet hareketinin oluşturduğu boşluğu doldurması mümkün değil.    

AKP nin kurmay kadrosu İran’da olduğu gibi okullarda seküler eğitim yerine din eğitimi verilmesini istiyor, ama hem bununla ilgili hiçbir hazırlıkları yok hem de yapacakları şeye önce partililerin bile yadırgayacağının farkındalar. Yerine koyabilecekleri kayda değer bir modelleri olmadığı için seküler eğitimi kaldırmaya cesaret edemiyorlar. Art niyetli düzenlemelerle gençleri din okullarına doldurup orada dindar gençlik yetiştirme hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. O okul mezunlarına devlet kademelerine girişte ayrıcalık tanıyıp siyasi tercihlerine göre ülkeye yön vermek istiyorlar.

Bu proje demokratik ülkelerdeki teamüllerle örtüşmüyor, ülke gençliğine olumlu davranış kazandırmaları mümkün görünmüyor, projeleri toplumun tümünü kucaklama yerine ayrımcılık esasına dayanıyor, liyakate dayalı seçimin yapılmadığı hiçbir ülke başarılı olamadı, rekabette başarının tek şartı eşit şartlarda yarışta başarılıların öne geçmesi.

Hizmet hareketi hem ülkenin en başarılı öğrencilerine ulaşmış hem de onların büyük çoğunluğuna olumlu davranış kazandırmıştı. AKP iktidarının olumlu davranış kazandırma gibi bir kaygısı olmadığı gibi toplum bireylerine eşit mesafede olma gibi bir prensibi de bulunmuyor bu yüzden iktidar partisinin eğitimde cemaatin oluşturduğu boşluğu doldurması imkânsız.   

İKTİDARIN SİYASİ İDEOLOJİK SAPLANTILARI VE SELÇUK’UN TAVRI

Selçuk’un başında olduğu TEDMEM in öğretmenlik meslek kanunu taslağındaki rolü onun bakan olarak seçilmesinde etkili olduğu anlaşılıyor. Çünkü eğitimde partili kadrolarla bir türlü başarılı olamayan iktidar partisi meslek kanunu ile belki görüntüyü kurtarabileceğini düşünüyor.   Eğitimde 2023 vizyon belgesi olarak açıklananlara baktığınızda profesyonel okul yöneticiliği, iş güvencesiz öğretmenlik gibi bazı seküler kavramların öne çıkmasından anlaşılıyor ki sadece maddi unsurlarda düzenleme yaparak eğitimde problemleri çözeceklerini sanıyorlar ve insan tabiatına aykırı bir sistemle eğitime yön vermeyi planlıyorlar.   

Meslek kanunu öğretmenleri sadece işini kaybetme sopasıyla korkutup motive etmeyi düşleyen gerektiğinde işten çıkarmayla tehdit eden özel sektör mantığıyla hazırlanmış bir model sunuyor.  Bu model gelişmiş birçok ülkede uygulandığı söyleyerek başarılı olacağını iddia ediyorlar. Hâlbuki o ülkelerde öğretmen ve yönetici seçiminde objektif kriterler tam oturmuş bundan en küçük taviz verilmiyor buna rağmen öğretmen yönetici seçiminde her zaman sağlıklı karar verilemiyor zaman zaman problemler yaşanıyor. Türkiye’ye gelince iktidarın her alanda siyasi ayrımcılığı öne çıkardığı bir dönemde mevcut siyasi tercihlere göre seçilmiş üst yöneticiler tarafından puan verilerek öğretmen ve yöneticilerin geleceğinin belirlenmesi, her aşamada mülakat ve ideolojik ayrımcılığa açık değerlendirmeler içermesi eğitimde yeni tehlikelerin habercisi.

Bugüne kadarki uygulamalar bundan sonra ne olacağı hakkında bir fikir veriyor. İktidar okullara yönetici seçiminde liyakat ortadan kaldırdı tamamen siyasi kriterleri öne çıkardı. Ankara’daki keyfi müdür atamalarından iktidar ortağı MHP sendikası bile rahatsızlığını dile getirdi. Etimesgut’ta hakkında soruşturma yapılıp idarecilik görevinin alınması teklif edilen bir okul müdürü iktidar tarafından yeniden görevlendirilmiş, sendika başkanı Selçuk’a göreve başlarken yaptığı ilk ziyarette yönetici atamalarında liyakate dikkat edilmediğini, öğretmen atamalarında mülakatın zararlarını, eğitimde sendikal ayrımcılığı detaylarıyla aktarmış.

Selçuk bakanlığı döneminde ideolojik ve siyasi ayrımcılık olmayacağını ifade etmişti uygulamalar ise hiç öyle görünmüyor. Selçuk göreve geldikten sonra hem okullara yönetici seçiminde hem de öğretmen alımında ayrımcılık arkası kesilmeden devam etti. Sözleşmeli öğretmen alımında bile güvenlik soruşturmasında hiçbir sorun olmamasına rağmen suçun şahsiliği ilkesi ihlal edilerek bine yakın öğretmen adayının yakınlar yüzünden mülakatta düşük puan verilerek elendiği ortaya çıktı.  Altta KPSS de 93 puan alarak Türkiye 6. sı olmuş bir adayın bakan göreve geldikten aylar sonra yapılan bir mülakatta tüm soruları doğru cevapladığı halde 60 puan önkoşulu olan bir sistemde 56 puan verilerek elendiği belgesiyle gösterilmiş.

Bakan büyük reklamlarla bakanlığı komple yenileme kararı aldı, mevcut yöneticiler dâhil tüm okul yöneticilerinin yeniden değerlendirilmesiyle ilgili bir çalışma başlattı, ardından iktidar sendikası bakanı ziyaret etti mevcut partili yöneticilere zarar verilmemesini istedi bakan da teklife uydu hemen projeyi geri çekti. Her fırsatta liyakate vurgu yapan bakan ilk engelde liyakat şartından vazgeçti parti direktiflerine boyun eğdi. Bu vb konularda yapılan yanlışların farkında olan bakan bir konuşmasında kendi gücünün yetmediği bazı alanlar olduğunu açıklıyor. Eleştirilerden bazılarını çözmek iktidarın sorunu bunlara benim gücüm yetmez 20 yıllık meseleleri ben çözemem diyerek ayrımcılıkları engelleme şansının olmadığını açıklıyor.   

Bakanlıkta etik ilkelerle işlemlerin yürütülmesinde etkili olamadığını itiraf eden Selçuk arkasında durmakta zorlandığı projeleriyle bakanlığa yön vereceğini düşünüyor. Bilhassa iktidarın dindar nesil yetiştirme hedefinden rahatsız olan seküler kesimlerin bakana verdiği süre bitiyor ancak bakan eğitimde iktidarın kurduğu hantal yapıyı harekete geçiremiyor. Atmayı düşündüğü her adımın siyasi gerekçelerle önü tıkanıyor ve kendi koyduğu ilkelerden vazgeçmek zorunda kalıyor.

İktidarın uygulamaları başarısızlıkları önleyememiş sınavlarda özellikle matematik (5/40) ve fende (2/20) öğrenci ortalamalarının çok düşük olması eğitimcileri ciddi kaygılandırıyor. Son dönemde alınan kararlar öğrencileri okuldan uzaklaştırmaya dönük. Temel eğitimde uzaktan eğitime izin verilmesiyle okulu bırakan öğrenci sayısı 1,5 milyonu geçmiş. Bu rakam Türkiye’nin 5 katı büyüklüğe sahip 350 milyon nüfuslu ABD de çocuğuna evde eğitim vermek için (home school) okuldan alanlardan daha fazladır. Kaldı ki orada çocuklarını kötü alışkanlıkların yaygın olduğu ortamdan uzaklaştırmak için aileler okuldan almakta daha korumalı ortamda eğitim vermekte.

Bakan Selçuk sivri akıllara ihtiyacımız var diyor, gencecik kadrolarla tüm dünyayı kapsayacak eğitim projeleri hazırlayan hizmet mensuplarının suçlanıp sistemden atılmasını seyrediyor. Hâlbuki onlar kafa kafaya vererek dayanışma içinde Türkiye’de kimsenin yapmadığı projeler yapmış ve ülke gençliğine dünyaya açılma fırsatı sunmuşlardı. Selçuk onların yaptığı her olumlu faaliyetin yıkılmasını seyrederken yeni sivri akıllar araması abesle iştigal, sivri akıllardan yani ülkenin en başarılı gençlerinden oluşanların ürettikleri tüm projeler yerle bir edilirken bireysel sivri akıllara bel bağlamasının mantığı yok. Bir şey yapma grubu olarak isimlendirdiği öğrencilerin yaptıklarını önemserken yüzlerce şey yapmayı başarmış ülkeyi dünyaya tanıtmış hizmet hareketi mensuplarının bir cani muamelesi görmesi karşısında sessiz kalmayı tercih ediyor.

Yurtdışında olanlara mektup gönderiyor oranın tecrübesiyle ülke gerçeklerini birleştirmemiz lazım diyor, yurt dışında binlerce gönüllüsü bulunan hizmet hareketi mensuplarının birikimleri ise bakanı pek ilgilendirmiyor, hatta oralarda başarılı proje yürütenlerin devlet eliyle kaçırılıp hapsedilmesini problem olarak görmüyor. Yani Selçuk da belki istemeyerek belki vicdanı sızlayarak ayrımcılıkların bir parçası gibi davranıyor, hiç olmazsa sessiz kalmayı seçebilecekken ya ithamdan kurtulmak ya da göze girmek için hizmet hareketi mensuplarına yapılan insanlık dışı muameleleri desteklermiş gibi bir görüntü çiziyor.

Bakan Selçuk her dönem sistemle çatışmamayı tercih etti 28 Şubat döneminde çevresindeki herkes bir şekilde suçlanırken o günün ceberutlarıyla çatışmaktan kaçındı TED şemsiyesi altında faaliyetlerini sürdürmüştü, bugün de farklı bir şey yapmıyor, ilkelerinden taviz vererek günün ceberutlarıyla çatışmaya girmeden konumunu korumayı tercih ediyor. Bakan özel okullara verilen desteğin bu yıl kaldırılacak olmasına, özel öğretim kursları ve temel liselerin kapatılacak olmasına karşı bir tavır geliştirmeyi düşünmüyor. İktidar partisi o koltukta otururken planladığı her şeyi yapmaya devam ediyor.    

Hizmet hareketi mensupları ise hiçbir dönem kendileri kavga başlatmadı ama her dönem onların yaptığı olumlu çalışmalardan rahatsız olan bir takım baskı grupları oldu. Bu kesimler kıyamet koparırken hizmet hareketi mensupları sadece kendilerine zarar gelmesini önleyecek tedbirler almakla yetindi ancak ceberutların güdümüne girmeyi düşünmediler.

Her dönem olduğu gibi bugünün ceberutlarının da yöntemi ayrımcılık içeriyor insani değerleri yok ediyor, insan tabiatına aykırı bu yüzden ayakta kalma şansları yok yakın-uzak bir gelecekte bunlarda sahneden çekilip gidecekler. Hizmet hareketi ilkeleriyle yine ayakta kalmaya topluma faydalı olmaya devam edecek çünkü hizmetin boşluğunu ülkede doldurabilecek bir yapı bulunmuyor. Onlar kendilerine yapılan onca zulüm işkence ve insanlık dışı muameleye rağmen yurt dışında eğitim adına geliştirecekleri yeni projeler peşindeler. İleride ülkede normalleşme yaşanırsa Selçuk gibilerin çağrısını bile beklemeden yurt dışında edindikleri yeni deneyimleri ülkelerine aktarmak için koşacak ülkelerine yine olumlu hizmetler vermeye devam edecekler.      

Son güncelleme: 14:48 02.09.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı