Yunanistan’ın iki eski başbakanı Tsipras ve Samaras yeniden siyaset sahnesine çıkmaya hazırlanıyor. Türkiye ise iki siyasetçiyi karşı karşıya getiren başlıca mesele.
Atina siyasetinde yazılı olmayan bir kural vardır: Eski başbakanlar “büyük sahneye” adım atmaktan, yorum yapmaktan veya akıl vermekten kaçınmalıdır. En azından şimdiye kadar bu böyleydi. Yunanistan’da 1974 yılında demokrasinin yeniden tesisinden beri eski başbakanların neredeyse tamamı bu geleneğe uydu.
Ancak 2015’ten 2019’a kadar, ekonomik krizin tavan yaptığı dönemde ülkeyi yöneten eski Başbakan Aleksis Tsipras için susmak artık bir seçenek değil. Bir zamanlar Yunanistan solunun yıldızı olan ve son yıllarda sessizliğe gömülmüş olan siyasetçi, şimdilerde sahneye yeniden çıkmaya hazırlanıyor.
Uzun süredir Atina kulislerinde konuşulanları sonunda Tsipras da doğrulayarak yeni bir parti kuracağını açıkladı. Ekim ayının başında 2023’e kadar lideri olduğu partisi Syriza’dan istifa eden Tsipras milletvekilliğini bıraktığını duyurdu. Sol eğilimli Yunan gazetesi Efimerida ton Syntakton’a konuşan siyasetçi, bugün “artık toplumdaki rolünün hakkını veremeyen ilerici muhalefetin yeniden düzenlenmesi gerektiğini” söyledi.
Anlaşılan o ki, bu “yeni düzenlemenin” liderliğine de kendisi talip.
Atina’daki siyasi boşluk kime yarayacak?
Siayset Bilimci Levteris Koussoulis’e göre halihazırda kamuoyu yoklamalarında yüzde dördü zor gören Syriza için, Tsipras’ın çekilmesi bir ölüm fermanı demek. Eski Başbakan ise artık vatandaşlarla “doğrudan konuşmak istediğini” söylüyor. Tıpkı 2015’te, sonu her ne kadar hezimet olsa da, dönemin Maliye Bakanı Yanis Varoufakis ile uluslararası kreditörlere meydan okuma çabasıyla kemer sıkma politikalarına karşı düzenledikleri referandum döneminde olduğu gibi.
Avrupa Parlamentosu Sol Parti Grup Başkanı Martin Schirdewan, Tsipras’ın o dönem doğru olanı yaptığı, ancak “tamamen yalnız bırakıldığı” görüşünde. 2019 bu yana Atina hükümetinde olan muhafazakarlar ise bu görüşü paylaşmıyor. Mevcut Başbakan Kiryakos Mitsotakis, kısa süre önce yaptığı açıklamada sol muhalefete atıfla “Yunanistan’ın bir daha asla, onların yönettiği zamanda olduğu gibi, Avrupa’nın alay konusu haline gelmesine izin vermemek için mücadele ediyorum” eleştirisinde bulundu.
Atina’da halihazırda büyük bir siyasi boşluk olduğunu belirten Siyaset Bilimci Koussoulis, özellikle muhalefetin daha önce olmadığı kadar zayıflamış ve bölünmüş olduğuna dikkat çekiyor. Bu tablodan yalnızca Başbakan Mitsotakis’in değil, kamuoyu yoklamalarına göre yeni partisinin yüzde 20’leri görme potansiyeli olan Tsipras’ın da yararlanabileceği belirtiliyor.
Tsipras’tan Erhürman’a tebrik
Tsipras’ın Kasım ayında yayımlanacak otobiyografisi de büyük bir merakla bekleniyor. Bu kitabın ekonomik krizi bir de Tsipras’ın penceresinden aktaracağı, Syriza’nın eski liderinin eski Almanya Başbakanı Angela Merkel de dahil olmak üzere anlatacak çok şeyi olduğu belirtiliyor.
Ancak Tsipras’ın yalnızca geçmişe dair değil bugüne dair de söyleyecekleri var. Örneğin geçen hafta yapılan Kuzey Kıbrıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçimleri eski Başbakan’ın radarındaydı. Ankara’nın desteklediği Ersin Tatar’ı açık ara mağlup ederek ipi göğüsleyen yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’a “bolca güç” dileyen Tsipras, adada barışa yönelik müzakerelerin yeniden başlamasına dair beklentilerini dile getirdi.
Muhafazakar muhalefetin kırmızı çizgisi: Türkiye’yle yakınlaşma
Tsipras’ın onayıyla bir Yunan-Türk yakınlaşması? Böyle bir ihtimal, Tsipras’ın selefini sahneye çağırıyor: 2012-2015 yılları arasında görev yapan, muhafazakar siyasetin simge ismi Antonis Samaras.
Eski Başbakan Samaras, yıllardır “yatıştırma politikası” olarak nitelendirdiği dış siyaseti ve Atina’nın tüm komşu ülkelere verdiği “tavizleri” eleştiriyor. Onu çileden çıkaran gelişmelerin başında ise Tsipras’ın 2018’de Kuzey Makedonya Başbakanı Zoran Zaev ile imzaladığı ve komşu ülke ile yaşanan isim anlaşmazlığını sona erdiren “Prespa Anlaşması” gelmişti.
Yunanistan’ın Türkiye’yle olası yakınlaşması ise Samaras’ın gözünde çok daha büyük bir rahatsızlık kaynağı.
Başbakan Mitsotakis 2024’te acil durum frenini çekerek partisi Yeni Demokrasi’nin muhalif sesi Samaras’ı partiden ihraç etti. O tarihten bu yana Samaras, muhafazakar rakibinin politikalarına yönelik köklü eleştirilerini daha da sertleştirdi. Samaras, geçtiğimiz Mayıs ayında Ta Nea gazetesine verdiği demeçte şöyle konuşmuştu:
“Yunanistan marjinalleştirildi ve adeta uluslararası alanda yokmuş gibi, sanki kendi dış politikamızdan vazgeçmişiz gibi…”
Yunan basınına göre muhafazakar siyasetçinin liderliğinde bir ulusalcı parti kurulması “an meselesi.”
Siyaset Bilimci Koussoulis’e göre, böyle bir adım iktidardaki muhafazakarlar üzerinde sağdan gelen bir ek baskı yaratabilir. Ancak Atinalı analiste göre bu durum, önemli dış politika kararlarını zorlaştırsa da muhtemelen temel anlamda sorgulanmasına neden olmayacak.
Eski yüzler, yeni siyaset?
Bu tabloda açıklığa kavuşturulması gereken bir soru kalıyor: Normalde eski siyasetçiler ya emekliliklerinin tadını çıkarır ya da özel sektörde kazançlı bir iş bulmaya bakar. Peki, neden şu sıralar özellikle Yunanistan’da iki eski başbakan, aktif siyasete geri dönme hevesi içinde?
Siyaset Bilimci Koussoulis’e göre, bu sorunun cevabı adil bir demokratik düzen eksikliğinde saklı. “Ülkede gerçek bir parti içi demokrasi olsaydı, o zaman mutlaka üst düzey parti görevlerinde yeni yüzler de görürdük” diyen Koussoulis, kayırmacılığın hakim olduğu bir sistemde bunun o kadar kolay olmadığını vurguluyor ve ekliyor:
“Sonuç olarak sözde yeni fikirlerle aynı eski kadrolar tekrar tekrar sahneye geri dönüyor.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE







