• Turkhane Logo

Türk - Alman ilişkilerini 2023'te neler bekliyor?

Almanya-Türkiye ilişkilerini yeni yılda neler bekliyor? Türkiye'deki 2023 seçimleri neden bir dönüm noktası olarak görülüyor? Zordaki Türk ekonomisi Alman iş dünyasını endişelendiriyor mu? Bu sorulara cevap aradık.

13:25 25 Aralık 2022 Pazar
Türk - Alman ilişkilerini 2023'te neler bekliyor?
Almanya-Türkiye ilişkilerini yeni yılda neler bekliyor? Türkiye'deki 2023 seçimleri neden bir dönüm noktası olarak görülüyor? Zordaki Türk ekonomisi Alman iş dünyasını endişelendiriyor mu? Bu sorulara cevap aradık.

DWden Değer Akalın hazırladığı kapsamlı değerlendirme haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile diyaloğundan memnun. Aralık ayındaki Türkmenistan ziyareti dönüşünde Erdoğan gazetecilere, İkili görüşmelerimizde Scholzdan ben doğrusu memnunum, yani anlaşılmayacak bir insan değil dedi. Genelde Batılı liderler hakkında çok da olumlu açıklamalar yapmayan Erdoğanın bu sözlerinin Almanya başbakanlığında ilgiyle not edildiğinden şüphe yok.

Aralık 2021de başbakanlık koltuğuna oturan Scholzun, kendisinden önceki Başbakan Angela Merkel gibi, Almanya için stratejik öneme sahip Türkiye ile ilişkilere önem atfettiği biliniyor. Bu nedenle Scholz, Batıda aslında zor bir muhatap olarak görülen Erdoğan liderliğindeki Türk Hükümeti ile yakın diyaloğu sürdürmeye özen gösteriyor.

Mart ayında Türkiyeye ilk resmî ziyaretini yapan Sosyal Demokrat Partili (SPD) Başbakan Scholz, Erdoğan ile pek çok kez telefonda görüştü ve uluslararası zirvelerde ikili temaslarda bulundu yapti.

Türkiye Almanya için önemli
Scholzun partisi SPDye yakınlığı ile bilinen Friedrich Ebert Vakfı (FES) Türkiye Temsilcisi Henrik Meyer, Almanya-Türkiye ilişkilerini DW Türkçeye değerlendirirken, iki ülke arasındaki güçlü bağlara vurgu yapıyor.

Üçlü koalisyon hükümetinin görevdeki ilk yılında Basbakan Scholzun yanı sıra, Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve İçişleri Bakanı Nancy Faeserin de Türkiyeyi ziyaret ettiklerini hatırlatan Meyer, Ortak bir sınıra sahip olmamalarına, birbirlerine 3 bin km uzaklıkta olmalarına rağmen iki ülke ve toplumları arasında ekonomiden güvenliğe, kültürden bilime çok güçlü bağlar oluşturan pek çok alanda iç içe geçmişlik söz konusu. Bunun başka bir örneği yok. Türkiye Almanya için önemli diye konuşuyor.

Hem Avrupa hem de Almanya siyaset sahnesinde Erdoğanın politikalarına duyulan tepkilere rağmen diyalogun kopmasına izin verilmediğine işaret eden Meyer, Ama gerilimler, AB üyelik sürecinin durma noktasına gelmesi gibi, ilişkilerin niteliğinde değişime yol açtı diyor.

Dikkatler seçimlere çevrildi
Almanya-Türkiye ilişkilerini yakından izleyen Kristian Brakel da artık dikkatlerin Türkiyedeki seçimlere çevrildiğine işaret etti. Koalisyon ortaklarından Yeşiller partisine yakınlığı ile bilinen Heinrich Böll Vakfının Türkiye Temsilcisi Brakel, Alman hükümeti, iktidardaki ilk yılında kayığı sallayan taraf olmak istemedi. Ama seçim sonuçları kadar, seçime giden süreçte neler olacağı, İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu hakkındaki mahkumiyet kararının onanıp onanmayacağı, HDPnin kapatılıp kapatılmayacağı ve benzeri konularda atılması muhtemel adımlar, dikkatle izleniyor… Bu tür gelişmeler, Alman hükümetinin bugüne kadar zor olsa da ilişkiyi sürdürelim zemininde ilerleyen stratejisini zora sokabilir degerlendirmesinde bulunuyor.

Brakel, Alman hükümetinin aynı zamanda AKP hükümeti ya da diğer siyasi partiler tarafından seçimlerde araçsallaştırılabilecek malzeme vermekten de kaçındığına vurgu yaparak, Almanyada herkes son derece dikkatli. Seçimler Türkiye demokrasisi için önemli bir sınav olarak değerlendiriliyor ve Biz bu işin dışında duralım, trolleri besleyebilecek malzemelerden kaçınalım görüşü hakim diye ekliyor.

Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) Müdür Yardımcısı Hürcan Aslı Aksoy da, Almanyadaki ihtiyatlı bekleyişe dikkat cekiyor. DW Türkçenin sorularını yanıtlayan Aksoy, Almanya, Türkiyede seçime giden süreci takip ediyor ama bunu belirli bir mesafeyi gözeterek yapıyor, çünkü seçimlere müdahale intibasını vermek istemiyor diye vurguluyor.

Türkiye ile yeni miting krizi istenmiyor

Türkiyedeki seçimlere mesafeli bir tutum takınsa da Alman hükümeti Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarının, geçmişteki seçimlerde ve anayasa referandumunda olduğu gibi Türkiyedeki kutuplaşma ve gerilimlerin bir kez daha Almanyaya taşımasını istemiyor.

2017 yılındaki Anayasa referandumu sürecinde, Türkiye ile Almanya arasında, ikili ilişkiler tarihinin en ağır krizlerinden biri yaşanmıştı. Alman siyasetçiler, siyasi kutuplaşmanının tırmanması üzerine AKPli bakanlara Almanyada siyasi etkinlikler düzenlenmesine izin vermemiş, Erdoğanın buna Nazi ve faşist ithamları ile tepki vermesi kamuoyunda ve medyada büyük tepkilere yol açmıştı. Dönemin Merkel hükümeti, tırmanan gerilim üzerine yabancı ülke yetkililerinin Almanyadaki seçim kampanyalarını belirli kurallara bağlayarak sınırlama getirmişti.

Scholz hükümeti, 2023 seçimlerine giden süreçte benzer geriliminlerin yaşanmasını istemiyor. İçişleri Bakanı Faeser, bir süre önce yaptığı açıklamada, Türkiyede seçimlere giden süreci ve bunların Almanyaya yansımalarını çok yakından izlediklerini, Türk muhataplarıyla konuyla ilgili görüşmeler yürütüldüğünü söylemiş, Türkiyedeki ihtilafların Almanyaya taşınmaması için çaba göstereceğiz açıklamasını yapmıştı.

CATS Müdür Yardımcısı Aksoy, Alman makamlarının Türkiyedeki kutuplaşmanın Almanyada karşılık buldugunun farkında olduklarını ve bunun olabildiğince sınırlandırılmasını istediklerini söylerken, Ama zaten bu sefer Erdoğanın geçmişte olduğu gibi seçmenlerini stadyumlarda toplayarak gövde gösterisi yapmak isteyebileceğine ihtimal vermiyorum diyor.

Henüz Türkiyeden izin talebi gelmedi

DW Türkçenin edindiği bilgilere göre henüz Türkiyeden Erdoğan ya da başka bir devlet yetkilisi, Almanyada seçim etkinliği düzenlemek için Alman hükümetinden izin talebinde bulunmadı.

Almanya Dışişleri Bakanlığı, Türk devlet yetkilileri ve seçilmiş temsilcilerinin Almanyada seçim kampanyası, miting ya da benzeri etkinlikler düzenlemelerinin Alman hükümetinin iznine bağlı olduğunun altını çiziyor. Ayrıca, seçimlerin yapılacağı tarihe üç ay kala bu tür miting ve seçim etkinliklerinin yapılmasına izin verilmeyeceğine dikkat çeken bakanlık, bu kuralların sadece Türkiye için değil Avrupa Birliği (AB) üyesi olmayan tüm ülkeler için geçerli olduğuna vurgu yapıyor.

En geç 18 Haziran 2023te yapılması beklenen seçimler Almanyadaki Türk vatandaşları tarafından da merakla bekleniyor. Alman Dışişleri Bakanlığı kaynakları henüz Türkiyedeki seçim tarihinin belirlenmediğine, bu nedenle de henüz kendilerine Türk makamları tarafından konu ile ilgili bir başvuru yapılmadığına dikkat çekerken, sandıkların kurulmasına izin verilip verilmemesinin de Alman makamlarının vereceği izne bağlı olduğunu kaydediyor.

Almanyanın öncelikleri siyasi ve ekonomik istikrar

Almanya - Türkiye ilişkilerini yakından izleyen Hürcan Aslı Aksoy, seçimlerin dünyada jeopolitik değişimlerin yaşandığı bir dönemde Türkiyenin kendisini nasıl tahayyül ettiğini, nasıl konumlandırdığını ve kimliğini de tayin edeceği görüşünde. Aksoy,  NATO üyesi ve resmi olarak halen ABye aday ülke olan Türkiyedeki gelişmelerin Almanyayı birebir etkileyen yönleri olduğuna dikkat çekerken, bu nedenle Türkiyedeki siyasi ve ekonomik istikrarın Almanya için büyük önem taşıdığını vurguluyor. Aksoy, Almanya Türkiyede en çok yatırımı olan, Türkiye pazarına çok ciddi ilgisi olan Avrupa ülkelerinden biri. Ayrıca Türkiyedeki istikrar, göç, mülteciler gibi farklı nedenlerden ötürü Avrupa güvenliği için de önemli. Çünkü Türkiye, ABnin doğrudan komşusu konumunda şeklinde konuşuyor.

Ekonomik ilişkiler yeni sınamalarla karşı karşıya
2023 yılı Almanya ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler bakımından da dönüm noktası olarak niteleniyor. Almanya, Türkiyenin en önemli dış ticaret ortağı. Ancak Alman iş dünyası Erdoğanın Türk ekonomisinde kötüleşmeye yol açan politikalarından endişeli ve yapılan anketler önümüzdeki yıl için öngörülerin çok da olumlu olmadığını ortaya koyuyor.

Üstelik Almanyada 1 Ocak itibariyle yürürlüğe girecek Alman Tedarik Zincirlerinde Durum Tespiti Yasası (LkSG) Alman şirketlerini, Türkiye gibi tedarik zincirlerinde yer alan ülkelerdeki insan hakları ihlalleri, çevreye verilen zarar ve benzeri alanlardan da sorumlu hale getiriyor.

Dolaysıyla Türkiyede bu alanlarda iyileşme yaşanmaması, ihlallerin sürmesi halinde Alman şirketleri aleyhinde Almanyada davalar açılmasi mümkün olabilecek. Bu da bu tür davalarla karşılaşmak istemeyen Alman ekonomi dünyasının Türkiyedeki yatırımlarını gözden geçirmesine yol açabilecek.

Ayrıca 1 Ekim itibariyle ABnin Sınırda Karbon Vergisi Uygulaması (CBAM) da uygulamaya geçiyor. Bunun, ihracatının yaklaşık yarısını ABye yapan Türkiye sanayisinin belirli kolları için pazar kaybına yol açabilecek ciddi bir sınama olduğuna, ayrıca Türkiyenin Avrupanın değişen tedarik zincirindeki avantajlı konumunu da gölgeleyebileceğine işaret ediliyor.

Alman yatırımcıları neden çekiniyor?
FES Türkiye Temsilcisi Meyer, modern bir sanayi ülkesi olan Türkiyenin çok büyük bir potansiyeli olduğuna ancak ekonomik kriz ve özellikle döviz krizinin Alman iş dünyasında, Türkiye ekonomisinin geleceği ile ilgili soru işaretlerine yol açtığına dikkat çekiyor.

Önce salgının, daha sonra da Rusyanın Ukrayna savaşı ve Çin ile yaşanan gerilimlerin önde gelen Avrupa üreticilerini tedarik zincirlerini, üretim merkezlerini ABye daha yakın coğrafyaya taşımaya yönelttiğini de anımsatan Meyer, şöyle devam ediyor:

Türkiye müthiş sanayi altyapısı, eğitimli ve genç nüfusuyla aslında çok avantajlı bir konuma sahip. Ama yapılan anketlere göre, Avrupalı yatırımcılar Türkiyedeki siyasi istikrara çok güven duymuyor, çok yüksek enflasyon nedeniyle de geleceğe yönelik planlama yapamadıklarına işaret ediyorlar. Ama şayet Türkiyede makroekonomik ve ekonomik istikrar tesis edilebilirse işte o zaman Türkiye bu küresel dönüşümden devasa boyutta fayda sağlayabilecek, Avrupa ekonomisi için önemi daha da artacak, şu anda olduğundan çok daha fazla Avrupa ekonomisine entegre olabilecek. Tek yapılması gereken istikrarın ve güvenin tesis edilmesidir.

Scholz Atina - Ankara hattında devrede
Almanya hükümeti açısından, Türkiye ile Yunanistan arasında gerilimlerin sıcak bir çatışmaya dönüşmemesi, NATO içerisinde büyük bir krizin engellenmesi de en önemli öncelikler arasında bulunuyor.

Erdoğanın son aylarda Yunanistanı bir gece ansızın gelebiliriz” ve rahat durmazlarsa vururuz” açıklamalarıyla hedef alması, diğer Batılı başkentlerde olduğu gibi Berlinde de rahatsızlık yarattı.

Ekim ayında Yunanistanı ziyaret eden Scholz, Bir NATO ortağının diğerinin egemenliğini sorgulaması kabul edilemez diye vurulayarak Atinaya destek çıktı. Ama Scholz aynı zamanda tıpkı selefi Merkel gibi, gerilimin düşürülmesi ve diyaloğun yeniden başlatılması için Türkiye ve Yunanistan arasında kolaylaştırıcı rol üstlenmeyi de teklif etti. Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakisin olumlu karşılık vermeleri üzerine yeni bir görüşme süreci başladı.

İlk toplantı Aralık ayında Brükselde, üç ülke liderlerinin dış politika başdanışmanları arasında yapıldı. Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit, görüşmelerin devam edeceğini açıklamakla birlikte, gizlilik nedeniyle daha fazla bilgi paylaşamayacağını söyledi.

Erdoğanın Rusya ve Çinle temasları yakından izleniyor
Berlin - Ankara hattında dönem dönem artan gerilimlere rağmen Scholz da tıpkı Merkel gibi, Erdoğan ile görüş ayrılıklarını kamuoyuna yansıtmamayı, bunları kapalı kapılar ardında konuşmayı tercih ediyor. Bugüne kadar bu tutumundaki tek bir istisna dikkat çekti. O da Scholzun, Türkiyenin Şanghay İşbirliği Örgütüne (ŞİÖ) üye olmasını istediğini açıklayan Erdoğana yönelik sitemi oldu.

Eylül ayında Özbekistanın Semerkant kentindeki ŞİÖ liderler zirvesine katılan Erdoğan, örgüte üye ülke liderleriyle samimi pozlar vermiş, Türkiyenin bu örgüte üye olmayı hedeflediğini açıklamıştı. Erdoğanın, Tükiyenin tüzüğünde NATOnun nüfuz alanının sınırlandırılması hedefine yer veren ŞİÖye üyelik hedefi konusundaki çıkışı, Batılı başkentlerde rahatsızlığa yol açtı.

Scholz, Erdoğan ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle New Yorkta yaptığı görüşme sonrasında, bu rahatsızlığı kamuoyu ile paylaştı. Almanya Başbakanı, NATO üyesi Türkiyenin Çin ve Rusyanın kontrolü altındaki ŞİÖye üye olmak istemesini son derece garip ve rahatsız edici bulduğunu söylerken, Biz bu örgütün dünyada bir arada yaşamaya önemli bir katkı sunduğuna inanmıyoruz görüşünü dile getirdi.

Stratejik yönelim rahatsızlığı
Yeşiller Partili Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbockun ise Erdoğanın zikzaklar çizen dış politikasına yönelik eleştirilerinde daha açık sözlü davranması dikkat çekti. Erdoğanın Temmuz ayında Tahranda İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Putin ile el ele tutuşarak verdikleri pozu Bild gazetesine değerlendiren Baerbock, Nazikçe ifade etmek gerekirse, Türkiye cumhurbaşkanının bu fotoğrafta yer alması, bir meydan okumadır dedi. NATO üyesi Türkiyenin aslında Ukraynaya ciddi askeri destek sağladığını söyleyen Baerbock, Bu nedenle bu fotoğraf benim için, özellikle bir NATO üyesi gözüyle, anlaşılmaz olmanın ötesinde şeklinde konuştu ve söyle devam etti:

Tahrandaki bu buluşma, ortak değerleri paylaşan, uluslararası kurallara sadece inanmakla kalmayıp, bunları savunan partnerlerle neden bir arada durmamız gerektiğini açıkça gözler önüne seriyor. Bizim değerlerimizi paylaşmayanlar, çaresiz kaldıklarında, birbirlerini müttefik olarak görüyor.

Baerbockun bu sözleri, ABD ve müttefiklerinin son aylarda Rusyaya karşı izlenecek stratejileri ele aldıkları toplantılara neden Erdoğanı davet etmedikleri konusunda ipuçları da veriyor.

Almanya savunma ihracatı kısıtlamalarını kaldırır mı?

Bu arada AKP yönetimi, Almanyanın savunma ihracatında Türkiyeye uyguladığı kısıtlamaları kaldırması için yoğun girişimlerde bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya ile ilişkileri değerlendirdiği son açıklamasında, Türkiyenin Almanyaya, Almanyanın Türkiyeye ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Hele hele savunma sanayiinde bizim Almanyayla attığımız ve atacağımız birçok adım var. Ama bu adımlarda maalesef ön kesenler var dedi.

Ankaranın bu beklentisini değerlendiren Kristian Brakel ise şu anda Almanya için önceliğin Ukrayna olduğuna ayrıca Alman savunma sanayi üreticilerin iç piyasaya bile yetişmekte zorlandığına dikkat çekerek, Ayrıca Yeşiller için buna onay vermek çok da kolay olmaz. Bu bir ihtimal, stratejik nedenlerle olabilir. Mesela Türk ordusunun Rusyaya karşı güçlendirilmesi amacıyla kısıtlamalar kaldırılabilir. Ama bunun için de Türk hükümetinin Rusyaya karşı daha kararlı bir tutum sergilemesi gerekecektir diye konuştu.

Türkiyeye gerçek bir partnerlik perspektifi sunmalı
FESin Türkiye Temsilcisi Meyer ise NATO ve ABde, Türkiyenin dış politika yönelimi ile ilgili soru işaretlerinin bulunduğunu, bununla birlikte konuya aynı zamanda realist bir perspektiften de bakılması gerektiğini, coğrafi konumu ve bulunduğu bölgenin özellikleri itibariyle Türkiyenin dış politikasında farklılıklar olabileceğini kaydetti.

Ben AB ve NATOnun Türkiye için taşıdığı önemin ifade edilenden güçlü olduğu görüşündeyim diyen Meyer, seçimlerin önemli bir dönüm noktası olacağını söyleyerek değerlendirmesini şöyle tamamladı:

Herkes seçimlerden sonra Türkiyenin yöneliminin ne olacağı sorusuna yanıt arıyor. Ben ise aynı zamanda Avrupa olarak ev ödevlerimizi düzgün yapmamız, Türkiyeye bir perspektif sunmamız gerektiği görüşündeyim. AB için Türkiye gerçek bir partnerlik perspektifi verilmesinin çok önemli olduğu kanaatindeyim. Şayet ilişkiler söylemsel düzeyde normalleşebilirse, çok büyük bir potansiyel olduğu bir gerçek. Buna Türkiyede de büyük ilgi var. Özellikle gençler büyük ölçüde Avrupaya ilgi duyuyor. Avrupanın bu beklentiye yanıt vermesi gerekiyor.

Son güncelleme: 13:25 25.12.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı