• Turkhane Logo

Rusya ile Ukrayna savaşın eşiğine nasıl geldi?

Rusya ve Ukrayna arasındaki krizin kökleri hayli derin. Günümüzdeki meselenin özünde, Kiev'in bağımsızlığının Moskova tarafından tam olarak kabul edilmemesi yatıyor. İşte krizin kısa bir kronolojisi:

14:20 22 Ocak 2022 Cumartesi
Rusya ile Ukrayna savaşın eşiğine nasıl geldi?
Rusya ve Ukrayna arasındaki krizin kökleri hayli derin. Günümüzdeki meselenin özünde, Kiev'in bağımsızlığının Moskova tarafından tam olarak kabul edilmemesi yatıyor. İşte krizin kısa bir kronolojisi:

DWden Roman Goncharenkonun haber dosyasına göre, Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimin tarihçesi aslında Orta Çağa kadar uzanıyor. Her iki devletin kökenleri, 9uncu yüzyıldan 13üncü yüzyılın ortalarındaki Moğol istilasına kadar hüküm süren Kiev Knezliği (Dükalığı) adlı Doğu Slav devletine dayanıyor. Bu yüzden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin sık sık tek halktan bahsediyor. Ancak tarihsel akışa bakıldığında, her iki ulusun yollarının yüzyıllar önce ayrıldığı görülüyor. Her ne kadar birbirine benzese de, ortaya iki farklı dil ve kültür çıktı. Rusya, siyasi olarak bir imparatorluğa dönüşürken, Ukrayna kendi devletini kurmayı başaramadı. 17nci yüzyılda, bugünkü Ukrayna topraklarının büyük bölümü, Rus İmparatorluğunun bir parçası haline geldi. İmparatorluğun 1917de parçalanmasından sonra kısa bir bağımsızlık dönemi yaşayan Ukrayna, Sovyet Rusyaya bağlı askerî birlikler tarafından yeniden fethedildi. 1922 yılında kurulan ve Ukraynalılar dahil 100den fazla etnik grubu bünyesinde barındıran Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), yüzölçümü bakımından dünyanın en büyük ülkesi olarak 70 yıla yakın varlığını sürdürdü.

1990lar: Rusya, Ukraynanın ayrılmasına izin verdi
Aralık 1991de bir araya gelen Rusya, Ukrayna ve Belarus liderleri, Sovyetler Birliğini feshederek Bağımsız Devletler Topluluğunu (BDT) kurdu. Moskova, böylece eski Sovyet ülkeleri üzerindeki nüfuzunu devam ettirmeyi amaçlıyordu. Kremlin yönetimi ayrıca eski kardeş cumhuriyetleri, ucuz doğal gaz arzı yoluyla kendisine bağlayabileceğine inanıyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya pek uymadı. Belarus, Moskova ile yakın bir ittifak kurarken, Ukrayna yönünü giderek Batıya doğru çevirdi.

Bu durum Kremlini rahatsız ettiyse de 1990larda konu, henüz kriz boyutuna dönüşmedi. Moskova, Ukrayna konusunda rahat görünüyordu, zira Batılı ülkeler Kievi bünyelerine entegre etmek istemiyordu. Bu gelişme, ekonomik olarak sıkıntılı bir dönem yaşayan ve bir yandan da Çeçenistan Savaşı nedeniyle başı hayli ağrıyan Rusyanın işine geliyordu. Moskova yönetimi, 1997de imzalanan ve Büyük Antlaşma olarak bilinen mutabakatla  birlikte, çoğunlukla etnik Rusların yaşadığı Kırım Yarımadası da dahil olmak üzere, Ukraynanın sınırlarını tanıdı.

Post-Sovyet dostluğunda ilk çatlaklar

Putinin başkan olmasıyla Moskova ile Kiev arasında ilk büyük diplomatik kriz yaşandı. 2003 sonbaharında, Rusya şaşırtıcı bir şekilde Kerç Boğazında, Ukraynaya bağlı Tuzla adasına doğru bir baraj inşa etmeye başladı. Kiev bu adımı, sınırı yeniden çizme ve Tuzlayı ilhak girişimi olarak gördü. Kriz giderek tırmandı ve ancak başkanların baş başa görüşmesinin ardından sorun çözüldü. Baraj inşaatı durduruldu, ancak iki ülke arasındaki Post-Sovyet dostluğu derin bir yara aldı.
Ukraynada 2004 devlet başkanlığı seçimlerinde Moskova yönetimi, Viktor Yanukoviçi destekledi. Batı yanlısı siyasetçi Viktor Yuşçenko karşısında seçimi Moskova güdümlü adayın kazandığı açıklandı. Akabinde başlayan ve tarihe Turuncu Devrim olarak geçen halk ayaklanması sonunda muhalif politikacı Yuşçenko, Devlet Başkanlığı koltuğuna oturdu. Onun görev süresi boyunca Rusya, 2006 ve 2009 yıllarında Ukraynanın doğalgaz musluğunu iki kez kapattı.

2008 yılında dönemin ABD Başkanı George Bush, NATOya üye olma hedefiyle Ukrayna ve Gürcistanı resmî bir hazırlık programına dahil etmeye çalıştı. Putin derhal itiraz etti. Moskova, Ukraynanın bağımsızlığını tam olarak kabul etmediğini açıkça belirtti. Almanya ve Fransa, Bushun planlarını engelledi. Bükreşteki NATO zirvesinde Ukrayna ve Gürcistana üyelik sözü verildi, ancak somut bir tarih belirlenmedi

NATO ile işler hızlı yürümediği için Ukrayna, Batılı ülkelerle ilişkilerini bir AB Ortaklık Anlaşması imzalayarak geliştirmeyi düşündü. Anlaşmanın imzalanmasına bir kaç ay kala Moskova yönetimi, 2013 yazında Kieve büyük bir ekonomik baskı uyguladı ve Ukraynanın ithalat yapmasını engelledi. 2010 seçimlerini kazanarak iktidarı elinde bulunduran dönemin Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç, imza aşamasında olan AB ile ortaklık anlaşmasını askıya aldı. Bu, muhalefetin büyük protestosuna neden oldu ve sonunda Yanukoviç, Şubat 2014te Moskovaya kaçmak zorunda kaldı.

Kırımın ilhakı dönüm noktası oldu
Kremlin, Kievdeki siyasi otorite boşluğundan yararlanarak, Mart 2014te Kırımı ilhak etti. Bu, ilan edilmemiş bir savaşın başlangıcı ve iki ülke arasındaki krizin dönüm noktasıydı. Aynı zamanda Rusyaya bağlı paramiliter güçler, zengin kömür yataklarının bulunduğu Ukraynanın doğusundaki Donbas bölgesinde bir ayaklanma için seferber olmaya başladı. Donetsk ve Luhanskta Halk Cumhuriyetleri ilan edildi, idarenin başına Ruslar getirildi. Ukrayna ise buna cevap vermek için ülkedeki devlet başkanlığı seçimlerinin sonucunu bekledi. Yaklaşık iki ay sonra, Mayıs 2014te Antiterör Operasyonu adını verdikleri büyük bir askerî misyona girişti.

Haziran 2014e gelindiğinde ise yeni seçilen Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ve Rus mevkidaşı Vladimir Putin, Normandiya Çıkarmasının 70inci yıldönümü anma törenlerinde Almanya ve Fransanın arabuluculuğunda ilk kez bir araya geldi. Böylece Normandiya formatı adı verilen diplomasi tarzı doğdu.

Ukrayna ordusu, ayrılıkçıları geri püskürtmeyi başardı. Ancak Kieve göre Moskova tekrar askerî açıdan yoğun şekilde müdahil oldu. Bu nedenle Ukrayna birlikleri, Donetskin doğusundaki Ilovaisk kasabasında yenilgiye uğradı. Bu yine önemli bir dönüm noktasıydı. Savaş, Eylül 2014te Minskte imzalanan ateşkesle sona erdi.

Donbas mevzi savaşı
Ardından bugüne kadar devam eden bir mevzi savaşı başladı. 2015in başında Rus yanlısı ayrılıkçılar tekrar saldırıya geçti ve Kiev yönetiminin aktardığına göre, Rus ordusu yine rütbe armaları olmayan üniformalarla bölgeye konuşlandırıldı. Moskova ise bu iddiaları reddediyor. Ukrayna silahlı kuvvetleri, bu kez stratejik öneme sahip Debaltseve kentinde ikinci bir yenilgi aldı ve mevzilerini adeta koşar adım terk etmek zorunda kaldı. Nihayetinde Batılı ülkelerin arabuluculuğunda, bugüne kadarki barış çabalarının temelini oluşturan Minsk-2 Anlaşması üzerinde mutabakat sağlandı. Ancak barış umutları bir türlü gerçeğe dönüşmedi.

Son olarak 2019 sonbaharında küçük bir umut ışığı doğdu. Her iki tarafa ait birliklerden bazıları, ara hattaki mevzilerden çekildi. Ancak Aralık 2019da Pariste yapılan Normandiya zirvesinden bu yana taraflar arasında başka bir buluşma gerçekleşmedi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Minsk mutabakatını uygulamadığı gerekçesiyle Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile şimdilik yüz yüze görüşmek istemiyor. Putin ayrıca ABDden, Ukraynanın hiçbir zaman NATOya katılmamasını ve askerî yardım almamasını açıkça talep ediyor. NATO, bu talebi geri çevirdi.

Son güncelleme: 14:20 22.01.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı