Euronewste yer alan habere göre Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Savunma Bakanlığından (Pentagon) üst düzey bir yetkilinin, Gazzedeki savaşın başladığı Ekim 2023te Beyaz Saray yönetimini Gazze halkı konusunda uyardığı e-posta yazışmaları ortaya çıktı.
O dönemde Orta Doğudan sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı olan Dana Stroul, ABD Başkanı Joe Bidenın üst düzey yardımcılarına geçtiğimiz yıl 13 Ekimde gönderdiği bir e-postada, toplu insan tahliyesinin insani bir felaket yaratacağını ve uluslararası hukuku ihlal ederek İsraile savaş suçu isnat edilmesine yol açabileceğini yazdı.
Reutersın ulaştığı ve Cuma günü yayınladığı haberde yer verdiği e-posta yazışmalarında, Stroulun Uluslararası Kızıl Haç Komitesi tarafından yapılan ve kendisini “iliklerine kadar ürperten” bir değerlendirmeyi aktardığı görüldü.
Gazzedeki savaş birinci yıl dönümüne yaklaşırken ve Orta Doğu daha büyük bir savaşın eşiğine gelmişken, Stroulun e-postası ve daha önce rapor edilmemiş diğer yazışmalar, Gazzede artan ölümlerle ilgili iç endişelerini, Kudüse verdiği kamuoyu desteğiyle dengeleme çabasını gösteriyor.
Reuters, ABD yönetiminin üst düzey yetkilileri arasında, krizden sadece birkaç gün önce, 11-14 Ekim tarihleri arasında yapılan üç e-posta yazışmasını inceledi.
Çatışmalar Gazzede şu ana kadar 40.000den fazla kişinin ölümüne yol açtı ve ABDde Arap Amerikalılar ile Müslüman aktivistlerin başını çektiği geniş çaplı protestolara neden oldu.
Daha önce rapor edilmemiş olan e-postalar, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagonun, Gazzede can kayıplarının artmasının uluslararası hukuku ihlal edebileceği ve ABDnin Arap dünyasındaki bağlarını tehlikeye atabileceği yönündeki endişelerini ortaya koyuyor.
Biden yönetimine Gazzedeki savaşa dair açıklamaları değiştirmesi için baskı
Yazışmalar ayrıca Biden yönetimine, İsraille dayanışmadansa Filistinlilere sempati gösterme ve Gazzeye daha fazla insani yardımın girmesine izin verilmesi gerektiği yönünde içeriden baskı yapıldığını gösteriyor.
ABD arabuluculuğunda aylardır devam eden müzakerelere rağmen bir ateşkes anlaşmasına varılması zor görünüyor.
İsrailin Lübnandaki askeri hedeflere saldırması ve İran destekli Hizbullah liderlik eden Hasan Nasrallahın geçen hafta öldürülmesinin ardından bölge çapında bir savaş tehdidi belirginleşti.
Biden yönetiminin üst düzey yetkilileri, Beyaz Sarayın ilk günlerde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümetine yaptığı baskının bir fark yarattığına ve daha kötü bir felaketi önlediğini düşündüklerini savunuyor.
ABDli yetkililer o dönemde gazetecilere verdikleri brifinglerde; Beyaz Sarayın özel görüşmelerde İsrailden kara harekatını ertelemesini istediğini, böylece yardım gruplarının yerlerinden edilmiş insanlara yardım hazırlayabilmesi ve İsraile Hamasla bir anlaşma yapabilmesi için daha fazla zaman tanınacağını belirtiyordu.
Ancak karar alma sürecine dahil olan üç üst düzey ABDli yetkili, Washingtonun Filistinlilerin çektiği acıları ele almakta yavaş kaldığını açıkladı.
Kara harekatı nihayetinde yaklaşık 10 gün ertelenmiş olsa da, üç yetkili bu duraklamayı ABDnin baskısından çok İsrail ordusunun operasyonel hazırlıklarına bağlıyor.
Bu haberin yayınlanmasının ardından Demokrat Senatör Chris Van Hollen bu yazışmaların, “Gazzede yaşanan insani felaketin savaşın ilk günlerinden itibaren acı verici bir şekilde açık olduğunu, kilit uzmanların uluslararası standartların ihlal edildiği konusunda uyarıda bulunduğunu” ve “geçerli endişelerin” Beyaz Saray tarafından görmezden gelindiğini gösterir nitelikte olduğunu vurguladı.
Beyaz Saraydan e-postalara ilişkin yanıt geldi
Beyaz Saray ise bu e-postalarla ilgili sorulara yanıt olarak, “ABDnin Gazzeye insani yardım ulaştırılması için uluslararası çabalara öncülük ettiğini” ve “bunun en önemli öncelik olduğunu ve olmaya devam edeceğini” belirtti.
Ayrıca Beyaz Saraydan verilen yanıtta, ABDnin “devreye girmesinden önce Gazzeye yiyecek, su ya da ilaç girmediğinin de altı çizildi.
Hamas saldırılarının ardından hem İsrail hem de Hamas liderleri savaş suçu işledikleri iddiasıyla soruşturuluyor.
Haziran ayında bir Birleşmiş Milletler (BM) komisyonu, Hamas ve diğer silahlı Filistinli grupların işkence ve rehine alma gibi savaş suçları işlediğine dair güvenilir kanıtlar olduğu sonucuna vardı.
Komisyon ayrıca, İsrailin de savaşın ilk aylarında Gazzede büyük patlayıcılar kullanarak savaş suçu işlediğine dair kanıtlar kaydetti.
Reuters tarafından incelenen e-postalar, Biden yönetimi içinde Beyaz Sarayı yaklaşan kriz konusunda uyarma çabasını ve Beyaz Sarayın savaşın ilk kaotik günlerinde ateşkese karşı ilk direnişini gösteriyor.
Üç grup e-posta yazışmasının 11 Ekimde, İsrailin Hamas saldırısının ardından hava saldırılarının beşinci gününde başladığı görüldü.
Savaş suçlarına ortak olmakla suçlanıyoruz
İlk e-postalarda, yönetim içinde ABDnin Arap müttefikleri nezdindeki imajıyla ilgili endişelerin arttığı görülüyor.
İsrail hava saldırılarının Gazzedeki hastaneleri, okulları ve camileri vurmasının ardından ABD Dışişleri Bakanlığının en üst düzey kamu diplomasisi yetkilisi Bill Russo, 11 Ekim tarihli bir e-postaya göre, üst düzey Dışişleri yetkililerine Washingtonun insani krizi doğrudan ele almayarak, “Arapça konuşan kitleler arasında güvenilirliğini kaybettiğini” ifade etti.
Reutersın aktardığı yazışmalara göre, İsrail Hamasın sivil binaları askeri amaçlarla kullandığını belirterek saldırıları savunurken, Russo, Orta Doğudaki ABD diplomatlarının İsraili “soykırım” yapmakla ve Washingtonu savaş suçlarına ortak olmakla suçlayan Arap medyası haberlerini izlediğine değiniyor.
E-postasında Russo, “ABDnin Filistinlilerin içinde bulunduğu insani koşullara ilişkin tepkisizliği sadece etkisiz ve verimsiz olmakla kalmıyor, aynı zamanda İsrailin sivillere yönelik eylemlerine sessiz kalarak potansiyel savaş suçlarına ortak olmakla da suçlanıyoruz,” ifadelerini kullandı.
Dışişleri Bakanlığı liderlerine seslenen Russo, yönetimin İsraile ve Gazzedeki askeri operasyonuna verdiği kayıtsız şartsız desteğin değiştirilmesi için hızlı hareket edilmesi çağrısında bulundu.
Arap dünyasındaki güvenilirlik kayboluyor
Değişiklik talep eden Russo e-posta mesajında, “Eğer bu gidişat sadece mesajlarla değil, eylemlerle de hızla tersine çevrilmezse, önümüzdeki yıllarda bölgedeki duruşumuza zarar verme riski taşır,” diye yazdı.
Russo mart ayında kişisel nedenlerini gerekçe göstererek istifa etti ve konuyla ilgili yorum yapmayı reddetti.
ABD Dışişleri Bakanlığının en üst düzey Orta Doğu diplomatı Barbara Leaf, Russonun e-postasını, aralarında Bidenın Orta Doğu işlerinden sorumlu baş danışmanı Brett McGurkün de bulunduğu Beyaz Saray yetkililerine iletti.
Leaf, Russonun dile getirdiği türden endişeler nedeniyle Washingtonun “aksi takdirde sadık kalacak” Arap ortaklarıyla ilişkilerinin risk altında olduğu uyarısında bulundu.
McGurk, eğer soru yönetimin ateşkes çağrısında bulunup bulunmamasıysa cevabının “hayır” olduğunu söyledi. Ancak Washingtonun “yüzde 100” insani yardım koridorlarının desteklenmesinden ve sivillerin korunmasından yana olduğunu da sözlerine ekledi.
McGurk ve Leaf bu habere ilişkin yorum yapmayı ise reddetti.
Russonun e-postasının ardından, kamuoyuna yapılan yorumlara bakıldığında, ABDnin duruşunun sonraki iki gün boyunca büyük ölçüde değişmediği görülüyor. ABDli yetkililer İsrailin kendini savunma hakkını ve onlara askeri yardım sağlama planlarını vurgulamaya devam etti.
ABD yönetiminin kamuoyu önündeki tutumu ise 13 Ekimde değişmeye başladı. Dohada düzenlenen bir basın toplantısında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ilk kez “Gazzedeki Filistinli ailelerin çektiği acıları” açıkça kabul etti.
Washingtonun Gazzedeki sivillere yardım etmek için İsrailliler ve yardım gruplarıyla sürekli görüşmeler halinde olduğunu belirtti.
Ertesi gün, 14 Ekimde Bidenın söylemi değişti. Bir konuşmasında Gazzedeki insani krize acilen öncelik verdiğini söyleyerek, ekibini savaş bölgesine yardımların ulaştırılmasına yardımcı olmaya yönlendirdi.
Russo ve diğerlerinin e-postalarının Blinken ve Bidenın açıklamalarını etkileyip etkilemediği ise belli değil.
İsrail 13 Ekimde Gazzeye piyade göndermeye başlasa da geniş çaplı bir kara harekâtı 27 Ekime kadar başlamadı. Konu hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar o dönemde Washingtonun İsraile, Hamasın elindeki İsrailli rehineleri kurtarmak için diplomasiye zaman tanımak amacıyla beklemesi tavsiyesinde bulunduğunu söyledi.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu haber için sorulan sorulara verdiği yanıtta, ABDnin çatışmanın ilk günlerinden itibaren İsrailin kendini savunma hakkı olduğunu ancak bunu nasıl yaptığının önemli olduğunu vurguladığını söyledi.
Sözcü, “İsrailin operasyonlarının sivillere verdiği zararı azaltmak için ahlaki bir zorunluluğu var, bunu hem kamuoyu önünde hem de özel olarak vurguladık” dedi.
Mayıs 2024te Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan bir raporda İsrailin ABD silahlarını kullanarak uluslararası hukuku ihlal ediyor olabileceği belirtilmiş, ancak savaşın kaosu ve veri toplamadaki zorluklar nedeniyle kesin bir şey söylenemeyeceği ifade edilmişti.
İsrailin sivilleri hedef aldığı suçlamalarını reddeden İsrail Büyükelçiliği sözcüsü, “İsrail uluslararası hukuka bağlı bir demokrasidir,” dedi.
İsrail, Uluslararası Adalet Divanında soykırımla suçlanıyor
Gazze Sağlık Bakanlığına göre, 7 Ekim 2023ten bu yana devam eden İsrail saldırılarında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 41.000den fazla Filistinli hayatını kaybetti. Yine bakanlığın yaptığı sayıma göre, saldırılarda 92.000den fazla kişi de yaralandı. Filistin nüfusunun yüzde 85i yerinden edildi.
İsrail ordusu, Gazzede öldürülenler arasında yaklaşık 15.000 Hamas militanı olduğunu savundu ancak bu iddiayı destekleyecek bir kanıt sunmadı.
Öte yandan, Gazzeli sağlık yetkilileri de hastanelere ve morglara getirilen çok sayıda ceset nedeniyle ölülerin kimliklerini tam olarak tespit etmekte zorlandıklarını belirtti.
İsrail, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) derhal ateşkes ilan edilmesini öngören kararına rağmen Hamasın 7 Ekimdeki saldırısından bu yana Gazzeye yönelik saldırılarını ve sivil katliamlarını sürdürürken, uluslararası kınamalarla karşı karşıya kaldı.
Harabeye dönüşen Gazzenin pek çok bölgesinde gıdaya, temiz suya ve ilaca ulaşmak hala çok zor.
Güney Afrikanın açtığı bir dava kapsamında İsrail, Uluslararası Adalet Divanında soykırımla suçlanıyor.
Mahkeme, Başbakan Binyamin Netanyahu yönetiminin, 6 Mayıs tarihinde işgal edilmeden önce bir milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güneydeki Refah kentindeki faaliyetlerini derhal durdurmasına hükmetmişti.