• Turkhane Logo

Mülteci kampında yaşayan gazeteci: Avrupalı olmaktan utanıyorum

İspanyol gazeteci Jose Nunez, 2016 yılında Yunanistan'ın kuzeybatısındaki Yanya şehrinin altı kilometre dışında yer alan Katsikas'ta, ordu tarafından yönetilen bir mülteci kampında 40 gün geçirdi. Kamp 17 Mart 2016'da kuruldu ve çoğunluğu Suriye, Afganistan ve Irak'tan gelen yüzlerce göçmen aileye ev sahipliği yapıyor.

08:47 15 Kasım 2022 Salı
Mülteci kampında yaşayan gazeteci: Avrupalı olmaktan utanıyorum
İspanyol gazeteci Jose Nunez, 2016 yılında Yunanistan'ın kuzeybatısındaki Yanya şehrinin altı kilometre dışında yer alan Katsikas'ta, ordu tarafından yönetilen bir mülteci kampında 40 gün geçirdi. Kamp 17 Mart 2016'da kuruldu ve çoğunluğu Suriye, Afganistan ve Irak'tan gelen yüzlerce göçmen aileye ev sahipliği yapıyor.

Nunez kampta kaldığı süre boyunca, ülkelerinden kaçanların yürek parçalayıcı hikayelerinin birçoğunu dinledi ve kamptaki zorlu yaşam koşullarını bizzat deneyimledi. Herhangi bir kitap yazma niyeti olmamasına rağmen, Nunez, Madride döndükten sonra kampta geçirdiği günlere dair hatırlayabildiği bazı şeyleri yazmaya başlamış. Bunu da kendisi için bir katarsis (gizli kalmış hislerin açığa vurulmasrnı sağlayan psikoterapi) olarak tanımlıyor.

Altı yıl aradan sonra, şimdi Katsikasta yaşadıklarını kaleme aldığı ve tanıştığı mültecilerin kişisel hikayelerini paylaştığı Şukran my friends (Teşekkürler dostlarım) adlı kitabını yayınladı.

İspanyanın en prestijli edebiyat ödüllerinden olan Círculo Rojo Ödüllüne aday gösterilen kitap, Nunezin, kitabın asıl kahramanları olarak tanımladığı kamptaki birçok gönüllünün çalışmasına da ışık tutuyor.

Euronews Culture, kendisine Katsikasta geçirdiği zamanı ve bu kitabı okuyucu ile buluşturmasının neden önemli olduğunu sordu.

Bu kitabı yazmak için size ilham veren neydi?
José Nunez: Mülteci kampında geçirdiğim günler boyunca bazı şeyler bana bunu yazmalıyım dedirtti. Daha sonra normal hayatıma döndüğümde Katsikastaki günlerimi hatırlamakta zorlandım ve bir katarsis olarak yazmaya başladım. Sanırım bu benim kişisel ihtiyacım ve insanların, bana yakın insanların orada yaşadıklarımı bilmesini sağlama arzumun bir birleşimiydi. Ve sonunda bu küçük kitaba dönüştü.
Geçirdiğiniz süre gözönüne alındığında kamptaki yaşamı nasıl tanımlarsınız?
Sanırım bunu en iyi tanımlayan kelime çaresizlik. Tabii aynı zamanda zor, adaletsiz ve günlük bazda zor... Ama kişisel olarak en çok algıladığım duygunun çaresizlik olduğunu söyleyebilirim. Sadece bu koşullarda yaşamak değil, aynı zamanda bunun ne kadar süreceğini de bilmiyorsunuz. Avrupadan teslim tarihleri ve varış noktaları hakkında sözler alıyorsunuz, ancak zaman geçiyor ve her şey aynı kalıyor. Çaresizdi ama garip bir şekilde umut hiç kaybolmadı.

Yunanistandaki Katsikas mülteci kampının etrafında çevrili olan tel örgülere asılan çocuk kıyafetleriJosé Núñez
Yunanistan tesislerin (kampların şartlarının) iyileştirilmesi ve göçmenlere yönelik muamele konusunda büyük bir baskı altında. Peki başarılı olabiliyor mu?

2016da oraya gittiğimde gözlerime inanamamıştım. Karavan ya da benzeri bir şey yoktu, sadece su geçirmez olmayan çadırlar vardı. Bu yüzden yağmur yağdığında tam bir felaket oluyordu. Zemin taşlardan yapılmıştı, yemek bağımsız gönüllüler tarafından sağlanıyordu. Gördüğüm kadarıyla, organizasyonun yürütülmesinden sorumlu kuruluşların çalışmaları arzulanan çok şey bıraktı. Eğer bağımsız gönüllüler olmasaydı, o insanlara ne olurdu bilmiyorum. Elbette durum biraz düzeldi ama o günlerde Avrupalı olmaktan utanıyordunuz.
Kamptaki insanlar ülkelerini neden terk ettiklerine dair sizinle ne tür hikayeler paylaştı?

Bu elbette geldikleri ülkeye göre çok değişiyordu. Bazıları Esadın bombalarından, bazıları da IŞİDden kaçıyordu. Size evlerinin moloz yığınına dönüştüğü videoları gösteriyorlardı. Bazı çocuklar çok açık sözlü olabiliyor ve size ülkelerini anlatırken kafa kesme hareketi yapıyorlardı. Bazıları bir katarsis olarak her şeyi anlatırken, diğerleri hiçbir şey hatırlamamayı, sadece ileriye bakmayı tercih ediyordu. Mülteci bir kadının bir gönüllüye bir gün geçmişinin değil geleceğinin anılarını yazmak istediğini söylediğini hatırlıyorum.
Kişisel olarak deneyimlerinizden neler öğrendiniz?

Önyargılı olmamayı. Bence Şukran Dostlarım kağıt üzerinde bir tür yol filmi, bir yol kitabı. Fiziksel bir yolculuk ama aynı zamanda kişisel bir yolculuk, öğrenme dolu ve sürekli gözlerinizi açan ve ağzınızı kapatan insanlar, iyi anlamda. Bir noktada bir mülteci bana şöyle dedi; Dostum, ben Iraklıyım, Marslı değil. Sanırım bu cümle tüm kitabı özetliyor.
İspanya, Avrupanın genelinde haber olmadan çok önce göç krizinin ön saflarında yer alıyordu. Şimdi durumu nasıl görüyorsunuz? İnsanlar bu konudan bıktı mı yoksa daha fazlasını yapmak istiyorlar mı?

Korkarım her şeyden biraz var ama ben genel olarak İspanyanın her zaman bir örnek olduğunu düşünüyorum. İhtiyacı olanlara yardım etmeye istekli. İspanyaya bunun için gelmeyen ama zorunluluktan gelen pek çok insan tanıyorum. Ukraynalı mültecilere verilen tepki iyi bir örnek, ancak insan Suriyelilere ya da Iraklılara verilen tepkinin neden aynı olmadığını merak ediyor. Kültürel nedenler mi? Dini nedenler mi? Cihatçılık korkusu mu? Bu konularda çok fazla yanlış bilgi ve önyargı var. Bunu ilk olarak Katsikasta öğrendim.
Avrupadaki göçmenlere ve mültecilere yönelik muamele, kendimizi ve başkalarını nasıl gördüğümüz hakkında bize ne söylüyor?

Avrupanın kısa bir hafızası var. Çok uzun zaman önce değil, bir ülkeden diğerine göç eden, bombalardan kaçan ve sadece çalışacak ve barış içinde yaşayabilecek bir yer arayan bizlerdik. Sanırım refah devletini hafife alıyoruz ve sınırlarımızın ötesindeki her şey, o mültecinin dediği gibi, bize Mars gibi geliyor. Katsikasta geçirdiğim süre boyunca öğrendiğim bir şey varsa o da yarın savaşın size de ulaşabileceğidir ve bunun örneği Ukraynadır. Empati eksikliği var. Ve unutmayalım ki bizim dünyamız gerçek bir dünya değil. Aslında gerçek dışı olan da bu.

Son güncelleme: 08:47 15.11.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı