8 Aralık, Beşar Esad’ın Suriye devlet başkanlığından devrilmesinin birinci yıldönümü.
Esad Ailesi, ülkeyi yarım yüzyıldan uzun süre yönetti. Suriye’de 1971’de iktidara gelen Hafız Esad’ın 2000 yılındaki ölümünün ardından koltuğu oğlu Beşar devraldı.
Ailenin otoriter yönetimi 2011’de ülke genelinde protestolara, ardından da yaklaşık 14 yıl süren yıkıcı bir iç savaşa yol açtı. 8 Aralık 2024’te ise Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) öncülüğündeki taarruz, Esad rejimini düşük direnişle çökertti. Esad ve ailesi Rusya’ya kaçtı; HTŞ lideri Ahmed Şara, Ocak ayında Suriye’nin geçici devlet başkanı oldu.
Peki, Esad’ın devrilmesinden bir yıl sonra ülkede durum nasıl?
Güvenlik ve istikrar: Parçalı bir manzara
Varil bombaları ya da Rus hava saldırıları artık yok. Ancak Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin Kasım ayındaki açıklamasında belirtildiği gibi, Suriye “parçalı bir güvenlik manzarasıyla” karşı karşıya.
Başkent Şam nispeten sakin. Washington merkezli düşünce kuruluşu Ortadoğu Enstitüsü’nün uzmanı Charles Lister’ın hazırladığı Haftalık Suriye Analiz Bülteni (Syria Weekly) verilerine göre, şiddet düzeyinde düşüş var. Bununla birlikte BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan bilgiler, yeni hükümet güçleri ile ülkenin farklı bölgelerindeki Kürt ve Dürzi gruplar arasında çatışmaların sürdüğünü gösteriyor.
Esad yanlısı unsurların yer yer saklanarak faaliyet göstermesi ve IŞİD’in güvenlik boşluklarından yararlanma girişimleri de risk yaratıyor.
AB Sığınma Ajansı’nın (EUAA) son raporunda yeni yönetimin ülkenin tamamı üzerinde kontrol sağlayamadığı, bazı bölgelerde “hukuksuzluk, suç ve intikam amaçlı şiddet” vakalarının görüldüğü ifade ediliyor.
Hukuk: Merkezî yönetimden destek yetersiz
Süregelen şiddetin başlıca nedenlerinden biri, eski rejimle bağlantılı olduğu düşünülen kişilere yönelik saldırılar. Bu nedenle hem Esad döneminde hem de diğer silahlı gruplarca işlenen suçlarıkapsayacak bir geçiş dönemi adaleti süreci kritik önemde. Washington merkezli Suriye Adalet ve Hesap Verebilirlik Merkezi (SJAC), Eylül ayında yayımladığı analizde bu noktaya dikkat çekti.
Hükümet, geçtiğimiz Mayıs ayında iki bağımsız komisyon kurdu: Biri savaş sırasında kaybolan binlerce kişinin akıbetini araştırıyor, diğeri ise Esad rejiminin işlediği suçları inceliyor. SJAC’a göre kayıpları araştıran komisyon aktif çalışıyor, ancak rejim suçlarını inceleyen komisyon “merkezi yönetiminden yeterli destek görmediği” için daha yavaş ilerliyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar ise geçiş dönemi komisyonunun kapsamını sınırlı bularak HTŞ ve diğer silahlı grupların olası ihlallerinin dışarıda kaldığını belirtiyor.
Siyaset: Suriye için demokrasi henüz erken mi?
Suriye bu yıl kısmen özgür sayılabilecek parlamento seçimlerini gerçekleştirdi. Koşullar nedeniyle seçim doğrudan değil, ağırlıklı olarak seçim kurulları üzerinden yapıldı. Yeni anayasa tamamlanana dek Ahmed Şara görevini sürdürecek.
Yeni anayasa için ulusal diyalog toplantıları düzenlendi; ancak geçici yönetim ile ülkenin farklı toplulukları arasında yönetim modeli konusunda ciddi görüş ayrılıkları var. Eleştiriler, Şara’nın giderek daha otoriter bir tutum benimsediği yönünde.
Arap Center Washington’dan Patricia Karam, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Suriye’yi demokratikleştirmek için erken olabilir; ancak ortaya çıkan yeni kurumlar seçim siyasetine mütevazı bir dönüşü temsil ediyor. Ülke kritik bir eşikte: Ya katılımcı yönetime doğru ilerleyecek ya da yeniden otoriterliğe sürüklenecek.”
Dış politika: Askerî operasyonlar gerilimi artırıyor
En büyük değişim dış politikada yaşanıyor. Yıllardır kapalı olan büyükelçilikler açılmaya başladı; geçici devlet başkanı Şara ve yeni dışişleri bakanı diplomasi trafiğine hız verdi.
Bir dönem El Kaide ile bağlantılı çalıştığı için yaptırım listelerinde yer alan ve hakkında 10 milyon dolar ödül bulunan Şara, Eylül ayında BM Genel Kurulu’na hitap etti; iki ay sonra ise 1946’dan bu yana Beyaz Saray’ı ziyaret eden ilk Suriyeli lider oldu.
Suriyeli yetkililer, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi dâhil pek çok ülkeyle temas kurdu. Bu, Şam’ın dış politikada daha pragmatik bir çizgi izlediği şeklinde yorumlanıyor.
En büyük dış politika sorunu ise İsrail’in Suriye topraklarına yönelik askeri operasyonları. BM Suriye Özel Temsilci Yardımcısı Najat Rochdi, Kasım ayında “İsrail’in operasyonlarının siviller için risk oluşturduğunu, bölgesel gerilimi artırdığını ve siyasi geçişi tehdit ettiğini” ifade etti.
Toplum: Geri dönen aileleri yıkıntılar karşılıyor
Savaş döneminde ülkeyi terk eden milyonlarca Suriyeli geri dönüyor. Son verilere göre, yaklaşık 2,9 milyon kişi ülkesine döndü; bunun 1,9 milyonu iç göç mağdurları, 1 milyonu ise yurtdışından dönenler.
Norveç Mülteci Konseyi, dönen birçok ailenin “yıkıntılarla karşılaştığını; altyapının, okulların ve hastanelerin tahrip olduğunu, mülkiyet anlaşmazlıklarının yaygın olduğunu” bildiriyor.
Savaş, çatışma, zulüm ve doğal afetler nedeniyle yerinden edilmiş veya hayatı tehdit altında olan insanlara acil yardım ve uzun vadeli destek sağlamayı amaçlayan bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslararası Kurtarma Komitesi de Suriye’deki mevcut manzarayı şöyle açıklıyor:
“İçme suyu ve kanalizasyon altyapısının yarısından fazlası, elektrik şebekelerinin ise beşte dördü ya yıkılmış ya da işlemez durumda.”
Suriye’nin yeniden inşası için 250 ila 400 milyar dolar arasında bir finansmana ihtiyaç duyulduğu tahmin ediliyor.
Buna karşın toparlanmaya dair işaretler de var. Afetler, çatışmalar ve ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalan insanların hayatlarını iyileştirmek için çalışan “Mercy Corps” adlı ABD merkezli STK’nın, uydu görüntülerine dayanarak yaptığı analize göre, ülkedeki elektrik üretimi kademeli olarak artıyor. Kasım ayında Suriye resmî haber ajansı SANA, 823 okulun onarıldığını, 838 okulda ise çalışmaların sürdüğünü bildirdi.
Ekonomi: İyileşme henüz hissedilmiyor
Geri dönenlerin büyük kısmı iş bulmakta zorlanıyor. İç savaş ekonomiyi ağır tahrip etti; bugün nüfusun yaklaşık dörtte biri aşırı yoksulluk içinde yaşıyor.
Yine de bazı umut verici veriler mevcut. Dünya Bankası’nın Temmuz raporu, ekonominin 2025’te yüzde 1 büyüyeceğini öngörüyor.
Esad döneminden kalan yaptırımların çoğu kaldırıldı ya da askıya alındı. Suudi Arabistan ve Katar’dan gelen milyarlarca dolarlık yatırım anlaşmalarının da toparlanmayı desteklemesi bekleniyor. Ancak Washinton merkezli “Ortadoğu Politikası için Tahrir Enstitüsü” (Tahrir Institute for Middle East Policy), bu gelişmelerin “gündelik yaşamda henüz somut biçimde hissedilmediğini” belirtiyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE







