• Turkhane Logo

Macron'un Avrupası'nda Türkiye'ye yer yok mu?

Savunma Bakanı Güler'in

10:44 09 Mayıs 2024 Perşembe
Macron'un Avrupası'nda Türkiye'ye yer yok mu?
Savunma Bakanı Güler'in

DW Türkçeden Değer Akalın haberine göre Avrupa Birliği (AB), sınırlarına dayanan savaş ve ihtilaflara karşı, askeri ve savunma yetkinliklerini güçlendirme arayışında. Hatta Avrupa ordusu kurulması yönünde hararetli tartışmalar yürütülüyor.

Ukrayna savaşı ile birlikte Rusya kaynaklı tehdit algısının artması, AB ülkelerini bir yandan kendi ordularını savaşmaya hazır hale getirmeye yöneltirken, diğer yandan NATO şemsiyesi altında Avrupa bloğunu güçlendirme adımları da atılmaya başlandı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Avrupa medeniyetinin geleceğinin tehlike altında olduğu uyarısında bulunarak, kıtanın güvenliği için daha iddialı adımlar atılması, Avrupanın stratejik özerkliğinin tesis edilmesi gerektiğini savunuyor.
Macrondan paradigma değişikliği çağrısı

Macron, 24 Nisanda Sorbonne Üniversitesinde yaptığı konuşmada, Avrupa medeniyeti için ölebilir dedi, bunun önlenmesi için de Avrupa güvenlik mimarisinde stratejik değişim çağrısı yaptı.

Ukrayna savaşı ile birlikte savaşın yeniden Avrupa topraklarına geri döndüğüne, bu savaşın nükleer silahlara sahip güçler tarafından yürütüldüğüne, ayrıca İranın da nükleer silah edinmenin eşiğinde olduğuna işaret eden Macron, Avrupanın enerjisini ve gübresini Rusyadan aldığı, mallarını Çinde ürettirdiği ve güvenliğini ABDye devrettiği dönem sona ermiştir diye konuştu.

Oyunun kuralları değişti diyen ve ABDnin desteği olmaksızın kendilerini savunmak durumunda kalabileceklerini söyleyen Macron, bunun için savunma ve güvenlik paradigmasında değişikliğe gidilmesi, stratejik konsept geliştirilmesi gerektiğini kaydetti.

Fransa cumhurbaşkanı önerdiği strateji değişikliğinin geliştirilmesi amacıyla önümüzdeki aylarda Avrupa Savunma İnisiyatifi olarak adlandırdığı girişimi başlatmak üzere partnerlerini davet edeceğini de açıkladı.

Peki Macronun partnerler dediği ülkeler hangileri? Avrupa ailesi için çizdiği sınırlar Türkiyeyi kapsıyor mu?
Macronun vizyonu Türkiyeyi dışlıyor

Fransa Cumhurbaşkanı yaklaşık iki saatlik konuşmasında Türkiyeye hiç değinmedi. ABye aday Ukrayna, Moldova ve Batı Balkanları Avrupa ailesinin bir parçası olarak sıralayan Macron, Avrupa Siyasi Topluluğuna atıf yaparak bu girişimin kıtasal düzeyde işbirliği imkanı sağladığını vurguladı, Bu bize Avrupamızı 27 üyeli ABnin ötesinde, İngiliz dostlarımızdan Norveçe, Batı Balkanlara kadar tasavvur etmemize, somut işbirliği inşa etmemize imkan sağlamakta dedi.

Macronun ABye aday ülkeler arasında da, Avrupa Siyasi Topluluğu kapsamında da Türkiyeden söz etmemesi dikkati çekti.

DW Türkçenin sorularını yanıtlayan Alman Marshall Fonu (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklıya göre Macronun Avrupa için öngördüğü vizyonu Türkiyeyi dışlıyor.

Ünlühisarcıklı, Macronun söz ettiği stratejik özerklik için sadece karar alma özerkliği yeterli değil. Bu aynı zamanda alınan kararları uygulama kapasitesine haiz olmayı da gerektiriyor. Türkiyeyi dışlayan bir ABnin stratejik özerkliği zayıf kalır dedi.
Gülerin Katılmak istiyoruz çıkışı ne anlama geliyor?

Bu arada Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Gülerin, CNN Türkte Macronun açıklamaları ile ilgili olarak kendisine yöneltilen, Avrupanın böyle bir yöneliminde yanında olur muyuz, böyle bir yapılanmaya girmek ister miyiz? sorusuna verdiği yanıt dikkati çekti.

Güler, Tabii ki girmek isteriz. Biz zaten Avrupa ordusuna katılmayı da arzu ediyoruz. Çünkü şu anda NATOnun en büyük ikinci ordusuyuz. Avrupalı dostlarımızın da en azından böyle bir orduyu yanında görmekten büyük memnuniyet duyacağını düşünüyorum ben şahsen, biz de oraya katılmak istiyoruz tabii ki dedi.

Gülerin bu çıkışını değerlendiren Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye kendisini Avrupanın savunma mimarisinin bir parçası olarak görmek istiyor. Avrupanın mevcut savunma mimarisi büyük ölçüde NATOya dayanıyor ve ittifakın üyesi olarak Türkiye de zaten bu mimarinin bir parçası. Ancak Macronun dediği gibi, Avrupanın kendisinin bir stratejik aktör haline geldiği ve ABye dayanan bir güvenlik mimarisi inşa edilecekse o zaman Türkiye bunun dışında kalacak. Sayın Bakan da Türkiyenin bunun dışında kalmak istemediğini belirtmiş oldu dedi.
Fransanın değil, Türkiyenin vizyonu hakim oldu

Bu arada Macron, 2017deki Sorbonne konuşmasında Türkiyeye tek bir yerde değinmiş, Balkan ülkelerinin, Avrupaya sırt çevirerek Rusya ve Türkiye gibi ABnin değerlerini savunmayan otoriter güçlere yönelmelerini önlemek için birliğe bağlanmalarının önemli olduğuna işaret etmişti. Yani Türkiyeyi rakip olarak konumlandırmıştı.

Özgür Ünlühisarcıklı ise Fransanın son yıllarda Türkiye ile rekabet ettiği coğrafyalarda istediğini alamadığını söyleyerek, Örneğin Libyada, Suriyede ve Güney Kafkasyada Türkiyenin vizyonu hakim oldu. Malide de mesela Fransa yavaş yavaş Sahelden çekilirken, Türkiye oradaki konumunu güçlendiriyor diye konuştu.

Türkiye için doğru olan Avrupanın güvenlik mimarisi içerisinde yer almak. AB açısından da doğru olan Türkiyeye kapıyı kapatmamaktır diyen GMF Türkiye Direktörü Ünlühisarcıklı, ABDnin ABnin NATOnun imkan ve kabiliyetlerinde duplikasyon istemediğini anımsatarak şu değerlendirmeyi aktardı:

Dolaysıyla NATO-AB stratejik işbirliği olması isteniyor. Ama NATOnun imkan ve kabiliyetlerinde Türkiye de paydaş. O zaman nasıl olacak? AB, NATOnun imkan ve kabiliyetlerini kullanacak ama Türkiyeyi paydaş olarak görmeyecek,  bu arada NATO, üyesi olmayan Güney Kıbrısı paydaş olarak mı görecek? Bu model işlemez. Borrell raporu ABye Türkiye ile üyelik dışı bir angajmanın güçlendirilmesini tavsiye etmişti, AB Konseyi son kararında bütün bunları bir de Kıbrıs şartına bağladı. Yani imkansız hale getirdi, Türkiyenin Kıbrıs konusundaki tutumunun daha da katılaşmasına yol açmış oldu. Macronun vizyonunu da Türkiyeyi dışladığı müddetçe hayata geçirmesi mümkün olmayacaktır.

Macronun söylemi Türkiyenin politikalarına benziyor

DW Türkçenin sorularını yanıtlayan Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Avrupa Komşuluk Konseyinin (ENC) Direktörü Samuel Doveri Vesterbye ise Türkiyenin ABnin savunma girişimlerinde yer almasının, önümüzdeki süreçte hem Ankara-Paris, hem de Berlin-Paris hattında yürütülecek çetin pazarlıklara bağlı olacağı görüşünde.

Macronun konuşmasında Doğu ile Batı arasında gözetmek zorunda oldukları denge politikasına vurgu yaptığına dikkat çeken ve bunun ironik bir şekilde Türkiyenin söylem ve politikasını anımsattığını söyleyen Vesterbye, şu değerlendirmeyi aktardı:

Aslında Macron, ABnin Çin ve ABD arasındaki büyük güç mücadelesi arasında sıkışmış durumda olduğunu söylüyor. Macronun Sorbonne konuşmasının en önemli noktasını da bu oluşturuyor. ABD, ABnin Çin ile ekonomik bağlarını kesmesini istiyor. Ama bunun ABDnin istediği hızda yapılması, ABnin çıkarına değil. Macron, Avrupanın özerkliğine, egemenliğine vurgu yaptığı konuşmasıyla da zaten bu mesajı veriyor. Çünkü bu ekonomilerimizin çökmesine yol açar, AB zaten Ukrayna savaşı nedeniyle artan enerji fiyatlarından çok ciddi boyutta etkilenmiş, Alman sanayisi felaket bir duruma sürüklemiş durumda.

Bu nedenle Avrupa için Çin ile ticaretin sürmesinin önem taşıdığını aktaran Vesterbye, burada meselenin Avrupa ile Çin arasındaki ticaretin hangi güzergah üzerinden yürütüleceği meselesinde kilitlendiğine işaret etti.
Macron Türkiyeyi çetin müzakerelere zorlayacak

Dünyanın en büyük üçüncü, ABnin ise en güçlü ekonomisi konumundaki Almanyanın tutumunun bu süreçte önem taşıyacağına vurgu yapan Vesterbye, Almanyanın sanayisini güçlendirmek için önemli ekonomik partneri olan Türkiyeye ihtiyacı var. Almanyanın, yüksek enerji fiyatları nedeniyle, yani enerji üretimi için de ciddi boyutta Orta Asyaya erişime, yani yine Türkiyeye ihtiyacı var. Ama Almanyanın bunun için Fransayı da ikna etmesi gerekiyor. Aslında hem Fransanın beklentilerini hem Almanyanın ihtiyaçlarını karşılayacak, Türkiyeyi de dikkate alacak olan Orta Asya koridorudur. Ama Fransa ile Türkiye arasında görüş ayrılıkları ne yazık ki çok uzun bir liste oluşturuyor diye konuştu.

Fransanın AB üyesi Kıbrıs ve Yunanistanın yakın bir müttefiki olduğunu, Türkiyenin Kıbrısta iki devletli çözüm ve sadece Türkiyenin tanıdığı KKTCnin Azerbaycan ve Türk Devletleri Teşkilatı tarafından tanınması yönündeki ısrarının yapıcı sonuç vermediğini savunan Vesterbye, Ankara-Paris hattında görüş ayrılıklarının giderilmesine dönük çabalar önem taşıyacak. Ama aynı zamanda Paris-Berlin hattında yaşanacak müzakereler, iki tarafın uzlaşacakları zemin de belirleyici olacak. Macron Türkiyeye karşı çok çetin bir müzakere yürütecek, çünkü Almanya gibi Türkiye ile ekonomik alanda ciddi bir bağları yok. Ayrıca bunu AB içinde Berline karşı elini güçlendirmek için de kullanacaktır. Ankaradan pek çok alanda taviz bekleyecektir, çünkü Fransa Avrupa sınırlarını Türkiyeyi dışarda bırakacak şekilde çizmekten çekinmeyebilir görüşünü aktardı.
Türkiye karanlıkta tek başına kalmak istemiyor

ENC Direktörü Vesterbye, Savunma Bakanı Gülerin, Macronun Türkiyeye mesafeli tutumuna rağmen yaptığı Avrupa ordusuna katılmayı arzu ediyoruz açıklamasını ise Çok olumlu bir mesaj olarak  değerlendirdi.

Türkiye, ABDnin Asya-Pasifiki, Çini önceliklendirdiğini, Avrupa topraklarından hafiften geri çekilmekte olduğunu, Avrupa ülkelerinin savunma sanayi alanında güçlerini birleştirmeye başladıklarını görüyor ve Avrupadaki bu dönüşümün bir parçası olmak istiyor diyen Vesterbye, değerlendirmesini şöyle tamamladı:

Türkiye Cumhuriyetinin başarısının, bugünkü noktaya gelmesinin en önemli nedenleri arasında NATO üyesi olması, Avrupa Konseyi üyesi olması ve AB ile Gümrük Birliği yer alıyor. Türk siyasi karar alıcılar gayet tabii ki bunun bilincinde. Ayrıca ABnin bütçesi, silah, savunma sanayi üretimi için kullanılmaya başlanması durumunda bu büyük bir dönüm noktası olacak. İşte bu nedenlerden ötürü Türkiyedeki siyasi karar alıcıları ve özellikle savunma sanayisi, Avrupada savunma alanında güçlenen işbirliğinin dışında, karanlıkta tek başına, kalmak istemiyor. Yeni sürece müdahil olması durumunda kazanımları olacağını biliyor. Son derece de haklılar.

Son güncelleme: 10:44 09.05.2024
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı