DW: Sayın Karman, Cemal Kaşıkçı için yürütülen küresel dayanışma kampanyasının yüzü haline geldiniz. Türk yetkililer, muhalif gazeteci Kaşıkçının kaybolması ile ilgili olarak yürüttükleri soruşturmayla ilgili olarak bilgi vereceklerini açıklamışlardı. Ancak olayın aydınlığa kavuşturulması zaman alacak gibi görünüyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tevekkül Karman: Türkiye tüm detayları açıklığa kavuşturmalı, bu Türkiyenin sorumluluğu ve yükümlülüğü. Toprakları üzerinde iğrenç bir suç işlendi. Eylemimizle Türkiyeden olayın aydınlığa kavuşturulabilmesi gerekli tüm çabayı göstermesini ve dünya kamuoyunu gelişmelerle ilgili bilgilendirmesini talep ettik. Türk yetkililer bugüne kadar birçok detayı sızdırdı ama bu bilgileri resmi olarak açıklamak zorundalar.
Sizin elinizdeki bilgiler neler?
Elimizdeki son veriler, Cemal Kaşıkçının çok büyük bir ihtimalle konsolosluk binasında, aynı gün içinde Türkiyeye giriş ve çıkış yapan 15 kişilik bir Suudi güvenlik ekibi tarafından öldürüldüğü yönünde. Basında çıkan haberlere göre, Türk güvenlik kaynakları Cemal Kaşıkçının konsolosluk binasında işkence gördüğü ve öldürüldüğü, ardından da cesedinin camları karartılmış bir taşıt ile binadan çıkarıldığı görüşünde. Suudi Başkonsolosluğu şu ana kadar Kaşıkçının binadan canlı olarak ayrıldığına dair herhangi bir kanıt sunabilmiş değil.
Biz o yüzden öncelikle Kaşıkçının ruhsal ve fiziksel sağlığı ne durumda, işkence gördü mü, öldürüldü mü, Türk güvenlik birimlerinin belirttiği gibi gerçekten parçalara mı bölündü, bu sorulara cevap almak istiyoruz. Dünya kamuoyu önünde tüm bu soruların cevaplandırılması gerek.
İddialar Türk basınında yer almıştı
Medyanın ve aktivistlerin yürüttüğü dayanışma kampanyası, olayla ilgili taraflara baskı yapabilmek için yeterli mi?
Bu küresel bir kampanya, sadece Türkiye ile sınırlı değil. Cemal Kaşıkçının kaybolmasına dair bir bilgilendirme kampanyası. Bu kayıp olayı tüm sivil toplumlara, gazetecilere ve aktivistlere yönelik bir saldırı. Bu nedenle kimsenin bu olaya sessiz kalmaması gerek. Görünüşe göre, Suudi Arabistanın sorumlu olduğu bir devlet terörü vakası ile karşı karşıyayız. Olay, Suudi Arabistanın hem kendi ülkesi sınırları içinde hem de dışında kendi vatandaşlarına yönelik devlet terörü uygulamalarına da uyuyor.
Nobel Barış Ödülü sahibi olarak, Kaşıkçı ile dayanışma kampanyasının en tanınmış simalarından birisiniz. Kampanyanın hedefleri neler?
Öncelikle, Kaşıkçı hâlâ yaşıyorsa, serbest bırakılmasını amaçlıyoruz. Halen umudumuz bu. Ayrıca bu suçun sorumlularının hesap vermesini istiyoruz. Burada ilk sırada Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman yer alıyor. Kendisini, olayla ilgili emri vermekle suçluyoruz.
Prensin Bloomberg kanalına verdiği röportaj da bu şüphelerimizi güçlendiriyor, zira orada konuyla ilgili çok ayrıntılı bilgi sahibi olduğu gözler önüne serildi. Bu nedenle, gerçeğin ortaya çıkarılması ve sorumlulardan hesap sorulabilmesi için uluslararası bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz.
Suçlamalarınız, Suudi Arabistan Veliaht Prensinin verdiği bir söyleşiye dayanıyor. Elinizde kendisine şahsen bu suçlamayı yöneltebilmek için başka ipuçları da var mı?
Eğer tüm olay, Türk güvenlik makamlarının belirttiği gibi, Suudi Arabistan devletini temsil eden Suudi Başkonsolosluğunda olup bittiyse, bunun Muhammed bin Selmanın doğrudan talimatı olmadan yapılması mümkün değil. Ayrıca Muhammed bin Selman rejiminin, karşıtlarına yönelik uyguladığı baskıcı politikalar sonucu yüzlerce aktivist ve gazetecinin, kendilerini savunma veya bir avukat ile konuşma hakkını kullanamadan tutuklandığı, kaçırıldığı da bilinen bir gerçek.
Konuyla ilgili olarak diğer Nobel Ödülü sahipleri ile de temas içinde misiniz?
Evet, yakında bir grup Nobel Ödülü sahibi tarafından ortak bir açıklama yapılacak ve Cemal Kaşıkçı olayında yaşananlar kınanacak. Ayrıca Suudi Arabistan hapishanelerinde tutuklu bulunan tüm muhalifler hakkında da bir açıklama yapılacak. Suudi rejiminin Yemendeki savaşı ve Muhammed bin Selmanın izlediği kibir ve saldırganlık politikalarına karşı da görüşlerimizi dile getireceğiz.
Kaşıkçı ile en son ne zaman doğrudan görüştünüz? Suudi Arabistandaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyordu?
Yaklaşık iki ay önce görüşmüştük. Elektronik posta ile de iletişim halindeydik. Suudi Arabistandaki tutuklama dalgası nedeniyle son derece üzgündü. Fakat Veliaht Prense karşı bir ihtilal olacağına inanmıyordu. Bunu istemiyordu da. Bunun yerine ölçülü reformlardan yanaydı.
Suudi Arabistan ve Arap Emirliklerindeki bazı basın ve yayın kuruluşlarında, Kaşıkçı ile dayanışma kampanyasının arkasında Katarın olduğu iddia ediliyor. Size de, kampanyayı belli bir siyasi gündem izleme amacıyla yürüttüğünüz suçlaması getiriliyor. Bu suçlamalara nasıl bir cevap veriyorsunuz?
Bu, küçük kurumlardan Washington Post” gibi büyük isimlere kadar çok sayıda medya kuruluşunun yürüttüğü küresel bir kampanya. Cemal, Washington Post” yazarıydı. Türkiyedeki Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda kendisine tuzak kuruldu, orada saklandı ve muhtemelen öldürüldü. Olayın sorumluları, Kaşıkçıyı böylelikle susturabileceklerini düşündüler. Fakat sesi, aksine daha da güçlü ve tanınmış oldu. Cemal Kaşıkçıyı ifade özgürlüğü konusunda kendileri küresel bir ikon haline getirdiler.
Yemenli gazeteci ve aktivist Tevekkül Karman, aynı zamanda Müslüman Kardeşlerin Yemen kolu olan muhalefetteki İslah Partisinin üyesi. Yemendeki protesto hareketinin en tanınmış isimlerinden olan Karman, kadın hakları konusunda gösterdiği çabalar nedeniyle 2011 yılında Nobel Barış Ödülüne layık görüldü. Karman 2012 yılından bu yana Türk vatandaşlığına da sahip.