• Turkhane Logo

'IŞİD yeniden güçleniyor' endişesi

The New Yorker’da, Ben Taub tarafından kaleme alınan ve IŞİD’ten temizlenen Irak’ta kalan cihatçı militanların, sivillerin, kampların ve yargının durumuna değinen ve Musul’dan gözlemlere ve görüşmelere dayanan bir makale yayınlandı.

14:06 03 Ocak 2019 Perşembe
'IŞİD yeniden güçleniyor' endişesi
The New Yorker’da, Ben Taub tarafından kaleme alınan ve IŞİD’ten temizlenen Irak’ta kalan cihatçı militanların, sivillerin, kampların ve yargının durumuna değinen ve Musul’dan gözlemlere ve görüşmelere dayanan bir makale yayınlandı.

Yazıda, Irak mahkemesinde IŞİD üyesi olmakla yargılanan insanların yeterli kanıt olmaksızın, çok kısa süren duruşmalarla ağır cezalara çarptırıldıklarına, çoğu zaman ağır işkence altında suçlarını itiraf etmek zorunda bırakıldıklarına ve savaş sonrası daha da sorunlu hale gelen Irak adalet sisteminde sanıkların adaletin gerektirdiği savunma mekanizmalarına erişimlerinin olmadığına değiniliyor.

‘’Haidar’ın avukatı hiçbir şahit ve somut kanıt olmadığını, Haidar’ın işkenceden geçtiğini kanıtlamak için doktor muayenesi isteklerinin reddedildiğini belirtiyor. Bir başka sanık Louai’nin avukatı müvekkilinden zorla ifade alındığını ve hiçbir anlamı olmadığını söylüyor. Louai’nin polisin kayıtlara intihar saldırısı olarak geçirdiği bir olaydan sorumlu tutuluyor ve uzaktan kumandayla araba patlatmakla suçlanıyor.

Louai iddianame ve duruşma olmaksızın dört yıl boyunca hapishanede kalmış ve sadece 2 ya da 3 dakika süren bir savunması sırasında hâkimler dinleme yerine kendi aralarında konuşuyorlardı. İdama mahkum edilen Louai ‘’Şimdiye dek bir kez bile hâkim karşısına çıkmadım!’’ diye bağırdı. ‘’


‘’IŞİD savaş alanında yenildi fakat savaş sona ermenin çok uzağında. Hava saldırıları bir fikri öldüremez, bu yüzden iş Irak’ın parçalanmış güvenlik, istihbarat ve yargı sistemine düşüyor. Ancak şimdiye dek uygulanan strateji bu niyetin tam tersini yapmaya yönelik. George W. Bush yönetimi 2003’te ülkeyi işgal ettiğinde gördüğümüz üzere, cihatçılar temizlenince sanki Irak otomatikman parlak bir demokratik geleceğe kavuşacakmış gibi Amerikalı ve Iraklı askeri görevliler Irak’ı IŞİD’ten temizlemek için yıllarını harcadılar.’’

IŞİD’in Suriye ve Irak’ta Birleşik Krallık büyüklüğünde bir alanı kontrol ettiğine, tarihi eserlere verdiği zarara, yapılan etnik temizliklere ve seks köleliğine değinen Taub,  ‘’IŞİD başarısının zirvesindeyken, 2014’te neredeyse Bağdat’ı almak üzereydi, Irak devleti çökecekti.

Şimdiyse, IŞİD’in en büyük meşrutiyet, para ve güç kaynağı Musul’u kaybetmesinden bir yıl sonra, kentteki yüzbinlerce sivil kurtarıcılarının elinde acı çekiyor. IŞİD’le ilişkilendirilen herkes suçlamalar zayıf ve muğlak olsa da öldürülüyor ya da toplum dışına itiliyor.’’ diyor.

Iraklı istihbarat yetkilileriyle de görüşen Taub şunları söylüyor:

‘’Çay ve sigara eşliğinde üç saat boyunca görevli güvenlik güçleri içerisindeki sistematik suçları, savaş alanında gerçekleştirilen infazların detaylarını, toplama kamplarındaki cinayetleri ve hükümetin tüm bunları nasıl örtbas ettiğini dinledim. Yetkili, hem bir şahit, hem de tüm bu anlattıklarına katılmış biri olarak konuştu. Belli başlı ihlalleri durdurması gerekirken, bana anlattıkları yok etmesi gereken bir gruba karşı sempati beslemekle suçlanması riskini içeriyor.

Irak hükümetinin adil olmaktan ziyade bilerek taktik bir hata yaptığına inanıyor. Cihatçıların Sünnilere karşı kullandığı Sünnilerin Irak’ta azınlık olduğu ve Şiilerin kontrolündeki bir hükümetin altında güvende olamayacakları söylemini Irak hükümeti de tekrarlıyor. ‘ Cihatçıların yargılanma sürecinin bir Sünnilere yönelik bir intikam operasyonuna dönüştüğü belirtilirken binlerce Sünni erkeğin ve gencin IŞİD bağlantısıyla suçlanıp asıldığına değiniliyor. Binlerce yargısız infaz gerçekleştirilirken yetkili ‘’Sadece birkaç şüpheli mahkemeye gönderildi. Bu da sadece bir yargı sistemimiz olduğu illüzyonunu yaratmak için yapıldı.’’

Bölgedeki CIA yetkililerinin onlar IŞİD’i başlatan El Kaide’yi temizlemeye çalışırken ‘’Irak hükümeti sadece Sünnileri topluyor.’’ dediği ve haksız yere cezalandıran insanların yakınlarının tekrar terörist bir oluşum başlatmalarından endişlendikleri aktarılıyor.

Musul’da yaşayan 2 milyon sivilin durumuna da değinen Taub şöyle devam ediyor.

‘’IŞİD Irak’ın ekonomi merkezi olan Musul’u ele geçirirken, Sünni bir şehri savunurken ölmek istemeyen 60 bin Iraklı askerin ve polisin bir hafta içinde üniformalarını çıkarıp cepheden kaçtıklarını gördük.

Musul’da yaşayanlar içinse IŞİD’in kentlerini halifelik ilan etmesi sadece hayatlarının geri kalanının IŞİD’e yakın olmalarına bağlı olduğu anlamına geliyordu. Hristiyanlar gibi bazı dini azınlıklar vergi ödeme şartıyla şehirde kalabilirdi. Fakat Yezidiler ve Şiiler köle alındı ya da katledildi. Yarım milyon sivil Musul’dan kaçtı. IŞİD Sünnilerin Irak hükümeti altında yaşadığı baskılar sayesinde şehirde biraz destek bulabildi. Fakat çoğunluk Musul kurtarıldığında örgüt destekçisi gibi görüneceklerini bilmelerine rağmen, sırf hayatta kalmak için itaat etmek zorunda kaldı.

Aylarca Musul’daki profesyonel itfaiyeci ve ilk yardım çalışanı sivil savunma güçleri şehirdeki gaz ve elektrik yangınlarını söndürmeye devam ettiler. Irak ve Amerikan güçleri düzensiz bombalamalara başladığında, IŞİD görevlilere eğer yaralı cihatçılara yardım etmezlerse öldürüleceklerini söyledi.

Irak hükümetiyse maaşları kesti. Sivil savunma görevlilerinden biri olan Mohammad ‘’Eğer bize ödeme yaparlarsa, parayı IŞİD alabilirdi. Bu yüzden bedavaya IŞİD militanlarını kurtarmak için hayatımızı riske atmak zorunda kaldık. Şanslıyız ki, koalisyonun uçakları sivil savunma araçlarını hiç vurmadı. Fakat bu sefer de IŞİD koalisyonla işbirliği yaptığımızı düşünmeye başladı.’’ diyor.

Öte yandan, İran Devrim Muhafızları tarafından eğitilen, silahlandırılan ve desteklenen bölgedeki en güçlü militan grup Hashd al-Sha’abi’ye de değinilen yazıda ‘’Grup Sünnilere karşı sekter tacizlerde bulunmakla meşhur ve Sünniler de bu yüzden Musul’daki cihatçıları hoş karşılamaya başladı. Iraklı bir istihbarat yetkilisi ‘’Hashd al-Sha’abi olmasaydı, ülkede hiç güvenlik kalmazdı. Fakat onlarla da hiçbir kanun yok. Ordudan, hukuktan ve Irak’ın egemenliğinden bile daha güçlüler.’’ diyor.’’

İkinci Dünya Savaşı’ndan beri görülen en yoğun savaşın Musul IŞİD’den geri alınırken yaşandığını belirten Taub, Shirqat köyünden sivil bir kadının ‘’IŞİD bize Irak güvenlik güçlerinin erkekleri öldürüp kadınlara tecavüz edeceğini söyledi. IŞİD’e Irak devletinden daha fazla güveniyorduk.‘’ dediğini aktarıyor ve ekliyor:

‘’Yıllarını kurtarılmayı bekleyerek geçiren diğer köylülerse cihatçılar tarafından silah zoruyla otobüslere dolduruldular ve insan kalkanı olarak kullanılmak üzere Musul’un kenar mahallelerine götürüldüler. Takip eden aylarda cihatçılar kaçmaya çalışan yüzlerce insanı öldürüp cesetlerini elektrik direklerine astılar.’’

Son güncelleme: 14:06 03.01.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı