Sözcü.com.trde yer alan habere göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra dünyadan çok sayıda liderin de katıldığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP 28) kapsamında düzenlenen Dünya İklim Eylemi Zirvesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) başladı.
Dünyadaki kentleşme ve iklim krizi etkilerinin ele alındığı Dubai’deki zirveye ev sahibi ülke BAE’ye yönelik eleştiriler damga vurdu.
Zirvenin danışma kurulunda yer alan Marşal Adaları’nın eski Cumhurbaşkanı ve eğitimci Hilda Heine, BAE’nin iklim zirvesinde diğer ülkelerle petrol ve doğalgaz anlaşmaları yaptığını söyleyerek istifa etti.
BAE’nin ev sahipliği yaptığı iklim zirvesinde enerji anlaşmaları için görüşmeler yapmasına tepki gösteren Marşal Adaları’nın ilk kadın Cumhurbaşkanı Heine, BAE’nin tavrının İklim Zirvesi’nin güvenilirliğine gölge düşürdüğünü söyledi.
COP yönetimine yazdığı mektupta Heine, ev sahibi ülkenin iklim değişikliğiyle mücadele planı ortaya koymak yerine “petrol anlaşması bağlamaya çalışmasını” büyük hayal kırıklığı olarak niteleyerek zirvenin görevinin fosil yakıtlarla mücadele olduğunun altını çizdi.
Bu arada BAE, iklim değişikliği için 30 milyar dolarlık fon oluşturulduğunu duyurdu. BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan, yaptığı konuşmada, bu fonla 2030’a kadar 250 milyar dolarlık yatırımın hedeflendiğini dile getirdi.
FOSİL YAKIT TARTIŞMASI
Katılımcı ülkelerin iklim değişikliğini tetikleyen petrol, doğalgaz ve kömür kullanımını azaltma planlarını ortaya koydukları zirvede herhangi bir nihai kararın bağlayıcılığı bulunmaması, bu tür toplantıların etkisiyle ilgili tartışmalara yol açıyor.
Fosil yakıt kullanımı, katılımcı ülkeler arasında zaman zaman münakaşaya yol açan en tartışmalı konu olarak dikkat çekiyor.
Zirvenin açılışında konuşan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için net bir takvim belirlenerek fosil yakıtlardan çıkışın sağlanması gerektiğini belirtti.
Geçen yıl Mısır’da düzenlenen COP27 iklim zirvesinde, zengin ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlamasına yardımcı olacak bir fona katkıda bulunmaları yönünde imzalanan anlaşma, dönüm noktası olarak nitelenmişti.
