• Turkhane Logo

Erdoğan’ın BM konuşması: maskeli balo ve onun sahte yüzleri!

“Kapitalizme karşı olmayandan tutarlı anti emperyalist olmaz” doğrusuna başvurmaya bile gerek yok. Erdoğan’ın anti-emperyalistliği tam bir sömürüden ibarettir, ötesi yok.

16:13 27 Eylül 2018 Perşembe
Erdoğan’ın BM konuşması: maskeli balo ve onun sahte yüzleri!
“Kapitalizme karşı olmayandan tutarlı anti emperyalist olmaz” doğrusuna başvurmaya bile gerek yok. Erdoğan’ın anti-emperyalistliği tam bir sömürüden ibarettir, ötesi yok.

Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma beklendiği gibi Türkiye’de anti emperyal bir başkaldırı manifestosu olarak sunulmaya çalışıldı. Örneğin başkanın yakın adamlarından ve danışmanlarından Yiğit Bulut sözkonusu konuşmayı “Bu bir anti-emperyal başkaldırıdır ve insanlık onurunu düşünen, güzel, adil ve eşitliklerin hakim olduğu bir dünya isteyen herkesin katılması gereken manifestodur” diye selamladı. Bulut’un an itibarıyle icra ettiği meslek, yani sarayın hınk deyicilerinden biri olmasıyla açıklanabilecek bir yorum. Pozisyonu itibarıyla başkanının hacetinde inci arama gayretkeşliği içinde olması anlaşılabilir deyip geçilebilir. Ancak bu retoriğe geniş kitlelerin de itibar etmesi onu ideolojik mücadelenin önemli bir başlığı olarak ele almayı gerektiriyor.

Bulut’un ve diğer yandaş kalemlerin uzun zamandır yere göğe sığdıramadığı anti emperyalistlik iddiasından başlayalım. Elbette kerameti kendinden menkul cinsten bir anti-emperyalistlik bu. Amerika’nın özellikle Ortadoğu bağlamlı konjonktürel politikalarıyla yaşadığı uyumsuzluğa feveranın, varmış gibi gösterdiği bir yanılsamadan ibaret. Baş emperyalist devletin Kürt politikası Türkiye ile aynı kulvarda olsa tadından yenmez bir stratejik ortaklık olacak oysa ki.

Amerika’nın nasırına basmak olarak nitelenebilecek ve ona anti emperyalistlik atfetmeye sebep olan çoğu durum ise temelde ABD’yi bu kulvara çekmeye dönük atraksiyonlar aslında. Daha bugün “Bugüne kadar (ABD ile) pek çok badireyi atlatan stratejik ortaklığımız, bu çalkantılı dönemin de üstesinden gelecektir.” diye konuşması “reel politik utansın” diyerek geçilecek basit bir söz dizimi değil. Kör olmayan her gözün görebileceği gibi bu noktada arzular şelale!.. Bir hafta önce 19 Eylül’de Saray’da Amerikan şirketlerinin Türkiye temsilcilerini ağırlarken”Amerika ile olan stratejik iş birliğimizin tüm iniş çıkışlara rağmen yatırım ve ticaret aracılığıyla daha da güçleneceğine inanıyorum.” diye konuşmuş ve eklemişti “Kendinizi ülkenizde hissedin. Sıkıntılı olduğunuzda ben buradayım” Yani en iddialı olunan alanın içi bomboş. “Kapitalizme karşı olmayandan tutarlı anti emperyalist olmaz” doğrusuna başvurmaya bile gerek yok. Erdoğan’ın anti-emperyalistliği tam bir sömürüden ibarettir, ötesi yok.


“Güzel, adil ve eşitliklerin hakim olduğu bir dünya isteme” iddiasına gelince. Güzellik kısmını estetik olarak alırsak iddianın boşluğu için 94 yılından beri önce bifiil sonrasında dolaylı olarak iktidarda olduğu İstanbul’un görüntüsü yeter. Kendisi bile İstanbul’un betona boğulmuş çirkin haline ilişkin “Biz bu şehre ihanet ettik, bundan ben de sorumluyum” diye konuşmuştu.

Soyluluk ve ahlaki üstünlük olarak ifade edilmiş güzelliğe mazhar olunamayacağı içinse kalem oynatmaya değer mi? Sadece “bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünü onun üzerinden düşünelim yeter. Putin, Suudi prensi, Katar emiri, -bir dargın bir barışık da olsa- Trump, Berlusconi… Başka kelam etmeye gerek var mı?

En afili söz olarak duran “Dünya 5’ten büyüktür” sözüne ne demeli peki? Böyle diyerek BM yönetiminin anti demokratikliğinden şikayet edilir haklı olarak ama Türkiye’de bir tek o vardır. Başkan, reis, komutan… Sözünün üstüne söz olmaz. Olanın da politik olarak uzun ömrü olmaz. Demek ki sorun o 5’in içinde olmamaktadır temel olarak. Örneğin Türkiye’nin de içinde bulunduğu G-20 oluşumu hiç sözkonusu edilmez. Aksine Dünya’ya emperyalist tekellerin çıkarları doğrultusunda nizam verme arayışının ürünü olan bu tür oluşumlarda olmak itibar olarak gösterilir. “İtibardan da tasarruf olunmaz”. Bin odalı Saraylar, uçan saraylar, ultra lüks arabalar vs. vs. Çoğu zaman sitayişle bahsettiği Özal gibi “ben zengini severim” dememiştir henüz fakat gördüklerimiz onun izinden gittiğini gösterir ziyadesiyle. Sanayicilere “Bir tane fabrikada grev söz konusu mu? Böyle bir şeyde anında müdahalemizi yapıyoruz. Ve OHAL anında bir çözüm kaynağı oluyor” diye seslenen bir zihniyetin yoksulun, emekçinin çıkarıyla ne ilgisi olur. AKP ve Erdoğan Türkiye’nin bugüne kadar gördüğü en açık ve pervasız sermaye yanlısı politikaları izleyen iktidarıdır. Erdoğan’ın lüks ve görkem iştahı ise Özal’ı solda sıfır bırakacak düzeydedir.

İktidar oldukları günden bu yana eşitsizlikte, yargının yerlerde sürünmesinde, adaletsizlikte, zulüm ve baskıda tavan yapılmasının müsebbibi olan zihniyetin Dünya’daki eşitsizliklerden, adaletsizliklerden dem vurmasına, “tak etti canıma bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri….”nden gayrı ne denir?
 

Son güncelleme: 16:13 27.09.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı