• Turkhane Logo

​Bağdadi saklanmak için neden İdlib'i seçti?

ABD'nin 27 Ekim'de İdlib'de düzenlediği bir operasyon sırasında ölen IŞİD'in lideri Ebu Bekir El Bağdadi'nin İdlib'e nasıl geldiğiyle ilgili birçok detay henüz bilinmiyor.

20:29 06 November 2019 Wednesday
​Bağdadi saklanmak için neden İdlib'i seçti?
ABD'nin 27 Ekim'de İdlib'de düzenlediği bir operasyon sırasında ölen IŞİD'in lideri Ebu Bekir El Bağdadi'nin İdlib'e nasıl geldiğiyle ilgili birçok detay henüz bilinmiyor.





Bağdadinin, IŞİDle zaman zaman çatışmalar da yaşayan El Kaide bağlantılı örgütlerin hakim olduğu İdlibde nasıl saklandığı sorusu ise hâlâ cevabını istiyor.


BBC Türkçeden Ece Gökçedesef, İdlibdeki farklı grupları, IŞİDin bölgede ne kadar etkin olduğunu ve Bağdadinin burada nasıl saklandığını inceledi.

Bağdadinin yakalanmadan önce nerede olduğu, çoğunlukla Amerikalı yetkililerin Amerikan basınına sızdırdığı bilgiler üzerinden takip ediliyordu.

Buna göre Bağdadinin son olarak Ocak ayında, IŞİDin elindeki son toprak parçası olan Suriyenin güneydoğusundaki, Irak sınırındaki Baghuzda olduğu biliniyor.

Ancak Baghuz Mart ayında ABD destekli Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) eline geçtiğinde, Bağdadi burada bulunamamıştı.

Nisan ayında son kez bir videoda görülen Bağdadinin, videoyu Irakın Suriye sınırındaki Anbar vilayetinde çektiği belirtildi.

Bağdadinin yakalanmasına yol açan ihbar ise, Dubai merkezli Al Arabiya televizyonuna göre, Temmuz ayında geldi.

Habere göre Irak istihbaratı, Bağdadinin en yakın çevresinden olduğunu belirttiği Muhammed Ali Sacit el Zubayinin Suriyeden Iraka girdiğini fark etti ve takibe aldı. Takipte, Bağdadinin yakın çevresinin sınırın Suriye tarafına geçtiği ortaya çıktı.

Zubayi, Ağustos ayında yakalanarak cezaevine kondu.

Al Arabiyanın Muhammed Ali Sacit el Zubayi ile Iraktaki cezaevinde yaptığı mülakata göre, Anbarda saklanan ancak Irak güvenlik güçlerinin baskınları sebebiyle daha fazla saklanamayacağından endişe eden Bağdadi, yakınlarına, IŞİDin üst düzey birçok isminin İdlibde rahat ve güvenli bir hayat sürdüğünü söylüyor ve kendisi de İdlibe gitmek istiyor.

Sacit el Zubayinin verdiği bilgilere göre, bu üst düzey isimler arasında, Bağdadiden birkaç saat sonra Cerablusta öldürülen IŞİD sözcüsü Ebu Hassan el Muhacir ve Bağdadiden sonra örgütün başına geçebileceği düşünülen, Bağdadinin en yakınlarından Iraklı Türkmen Abdullah Kardaş da var.

Bağdadi kendisine de bir güzergâh hazırlandıktan sonra, bilinen 3 farklı yerde güvenli evlerde kalarak İdlibe doğru ilerliyor.

Şimdilik bilinen dört güvenli ev, Suriyenin Irak sınırındaki Ebu Kemal şehrinde, yine Deyrezzorda Fırat Nehri boyunca kuzeye devam eden yoldaki Hajin şehrinde ve yaklaşık 50 kilometre kuzeydeki Mayadin ilçesinde bulunuyor.

Bu evlerin tümü Fırat Nehri kıyısında. Mayadin ve Ebu Kemal sırasıyla 2017nin Ekim ve Kasım aylarında Suriye ordusunun; Hajin de Aralık 2018de SDGnin kontrolüne geçmişti.

Iraklı ve ABDli yetkililer, bu evlerde birçok belgeye ulaştı. Bu belgeler, Bağdadinin yakalanmasına giden yolda önemli rol oynadı.

New York Timesa konuşan iki ABDli yetkili, Bağdadinin Anbardan çıkıp sınırı geçerek İdlibe bu yılın Temmuz ayında ulaştığını söylüyor.

Guardiana konuşan Iraklı istihbarat yetkilileri, Temmuz ayında Suriyeden Iraka döndüğünde takip etmeye başladıkları el Zubayi sayesinde bulunan bir kaçakçıyı izlemeye aldıklarını söyledi. Kaçakçının Eylül ayında Bağdadinin iki erkek kardeşinin eşlerini, Türkiye üzerinden İdlibe götürdüğü fark edildi.

Gazetenin haberine göre kaçakçı ve eşi, Irak istihbaratıyla işbirliği yapmaya ikna edildi.

Bağdadinin kaldığı yere yapılan baskından iki gün önce kaçakçının eşi, Bağdadinin İdlibde olduğu bilgisini Iraklı yetkililere ulaştırdı.

Iraklı yetkililer, Bağdadinin İdlibe kaçarken kullandığı rotaya da ulaşıldığını ve Amerikan dış istihbarat örgütü CIAe (Merkezî Haber Alma Teşkilatı) iletildiğini söylüyor. Bu bilgiler henüz kamuoyuyla paylaşılmadı.

Peki IŞİDin üst düzey isimlerinin saklandığı ve Bağdadinin de kendisini güvende hissedeceğine inandığı İdlibde koruma nasıl sağlandı?

ABD basını, Bağdadinin kaldığı evin, El Kaide bağlantılı Huraseddin örgütünün komutanlarından birine ait olduğunu yazıyor.

ABDli yetkililere göre, Bağdadi IŞİDin rakibi olan Huraseddin üyelerinin kendisini ele verebileceği konusunda kuşkuluyken, daha yakın çevresinden verilen bilgiler yakalanmasına sebep oldu.

Ancak her bir yayın organı, Bağdadinin evinde kaldığı komutan için farklı bir isim veriyor.

Bunun sebebi örgütün bu operasyona kadar, sahada çok fazla etkinliği olmadığı için detaylıca bilinen bir örgüt olmaması da olabilir; Bağdadinin Huraseddin komutanlarının evlerinin arasında sık sık yer değiştirmesi de.

Komutanın isminden daha önemli olan ise; Huraseddin örgütünün kendileriyle iletişime geçen IŞİDlilerle işbirliğine gitmesi ve IŞİD liderini bilindiği kadarıyla birkaç ay boyunca saklaması.

İdlibde aktif olan birçok grup gibi Huraseddinin de, teyit edilmemekle birlikte, güç mücadelesinde öne çıkan IŞİDe rakip olduğu ve İdlibde yakaladıkları bazı IŞİDlileri öldürdükleri haberleri geliyordu.

İdlibe büyük oranda hakim olan Hayat Tahrir el Şam (HTŞ) ve daha az etkinliği olsa da Ceyşül İslam gibi radikal grupların da IŞİDle düşmanlığı yıllardır sahaya yansıyor.

İdlib, Suriye savaşının başında muhaliflerin kontrolüne geçen ilk bölgelerden biriydi.

Zamanla ABDnin ve Batının desteklediği, Suriye ordusundan ayrılan askerlerin de katıldığı muhalif Özgür Suriye Ordusunun elinden çıkarak bir kısmı Birleşmiş Milletler (BM), Türkiye ve ABD tarafından terör örgütü ilan edilen radikal grupların eline geçti.

Bu süreç, 2016 sonrasında Şam yönetimiyle muhalif grupların ülkenin farklı yerlerindeki ateşkes anlaşmalarıyla daha da hızlandı.

Çünkü anlaşmalarla bulundukları bölgeleri terk etme sözü veren binlerce muhalif, silahlarıyla birlikte İdlibe gitti.

Dera ve Kuneytrada ağırlıklı olarak IŞİDe karşı savaşan grupların bazıları, İdlibe gitmeyi reddederek teslim oldu. Bazılarının Esadın ordusuna katıldığı iddia edildi.

Şu an nüfusu 3 milyonun üzerinde olan İdlibin yarısından fazlasını bu savaşçılar ve onların aileleri oluşturuyor.

2014te, El Kaidenin Suriye kolu olan Nusra Cephesinin kontrolünde olan birçok bölge IŞİDin eline geçti.

Nusra da İdlibde, IŞİDdeki yapılanmanın aksine çoğunluğu Suriyeli olan savaşçılarıyla gücünü konsolide etmek için çalıştı. Bu sebeple IŞİDe ve yabancı savaşçıların Suriyede toprak elde ederek halifelik ilan etmesine karşı olan ancak radikal görüşteki binlerce Suriyeli savaşçı, İdlibe giderek Nusraya katıldı.

Aralık 2012de ABDnin terör örgütleri listesine aldığı grup, 2016da Ceyşül Fetih (Fetih Ordusu) ile birleşerek Şamın Fethi Cephesi adını aldı.

Ocak 2017de başka küçük gruplarla da birleşerek Hayat Tahrir el Şam (HTŞ) adını aldı ve El Kaideyle bağlarını kopardığını açıkladı.

Ancak yeni adıyla da BM ve ABDnin terör örgütleri listesine girdi.

İdlibde diğer muhalif gruplarla da savaşarak zaman içinde kontrol ettiği toprakları ve etkinliğini artıran HTŞ, IŞİDin uyuyan hücrelerine de İdlibde baskınlar yaparak birçok IŞİD üyesini öldürdü.

Mayıs 2018de Rastan ve Telbiseden İdlibe tahliye edilen grupların arasında az sayıda HTŞli de vardı.

Temmuz 2018de Kuneytra ve Derada Şamla varılan ateşkes anlaşması aslında HTŞ ve IŞİDi kapsamıyordu.

Ancak bölgenin bir kısmında aktif olan IŞİDin ve kısmen HTŞnin bazı üyelerinin de aileleriyle birlikte otobüslere binerek İdlibe gittiği biliniyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin IŞİD, El Kaide ve onlarla bağlantılı kişi ve gruplarla ilgili alınan kararların izlenmesinden sorumlu komitesinin 15 Temmuz 2019 tarihli raporuna göre, HTŞnin İdlibde 12 bin ile 15 bin arasında savaşçısı var.

HTŞ, İdlibin kent merkezi ve önemli yollarıyla birlikte neredeyse tamamına hakim. Bölgedeki sivillerden vergi toplayarak gelir sağlıyor.

Aynı zamanda Türkiye ile Suriye arasındaki Cilvegözü/Bab el Hava Sınır Kapısının kontrolü de HTŞde. Örgütün en önemli gelir kaynağını da bu kapıdan ve kontrol noktalarından geçişlerde aldığı ücretler oluşturuyor.

BM raporuna göre, ABD ve SDGnin Suriyenin kuzeydoğusunda IŞİDe yönelik operasyonları sırasında, IŞİDin üst düzey isimleri yanlarında silahları ve yüklü miktarda parayla İdlibe kaçtı.

Öyle ki; 2018in ilk yarısında İdlibde düzenlenen bazı bombalı saldırıları IŞİD üstlendi. Ancak HTŞnin Haziran 2018de IŞİD hücrelerine yönelik operasyonları sonrasında IŞİDin üstlendiği saldırıların sayısı büyük oranda azaldı.

ABD ve SDGnin yılın başında düzenlediği Baghuz operasyonu sırasında da çok sayıda IŞİDlinin aileleriyle birlikte İdlibe kaçarak burada saklandığı belirtiliyor. Ancak İdlibdeki IŞİDlilerin sayısı net bilinmiyor. Bölge üzerine çalışan uzmanlar yüzlerce IŞİDlinin bölgede beklemede olduğunu söylüyor.

Ancak İdlibde HTŞ ile kalıcı bir işbirlikleri yok.

Bazı üyelerin HTŞye ve El Kaide bağlantılı diğer gruplara katılmış olabileceği belirtilen raporda, iki grup arasında yazılı olmayan bir anlaşma olduğu, HTŞnin bölgedeki gücünü tehdit etmemek ve eylem yapmamak kaydıyla IŞİDin İdlibde kalmasına izin verildiğine de raporda yer veriliyor.

Raporda adı geçen El Kaide bağlantılı grupların en önemlilerinden biri, Bağdadinin örgüt evinde saklandığı Huraseddin.

HTŞnin El Kaide ile bağlarını kopardığını açıklamasının ardından Şubat 2018de kurulduğu duyurulan Huraseddin, çoğunlukla bu gruptan kopan savaşçılardan oluşuyor ve doğrudan El Kaidenin Mısırlı lideri Ayman El Zevahiriye bağlılık bildiriyor. Ancak kendisini El Kaidenin Suriyedeki kolu olarak tanımlamıyor.

Huraseddin örgütünde, IŞİDde olduğu gibi, daha önce Afganistanda, Orta Asyada, Fasta ya da Irakta El Kaideyle birlikte savaşmış çok sayıda savaşçı var.

HTŞye göre az sayıda savaşçısı olan örgüt, İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Chatham Housea göre, HTŞden kopan ya da dünyanın çeşitli yerlerinde El Kaideyle birlikte savaşmış olanlara da, İdlibe gelerek kendilerine katılma çağrısı yapıyor.

Huraseddin de ABDnin terör örgütleri listesinde.

BM raporuna göre bölgede, sadece yarısı Suriyeli olan 1500 ile 2 bin arası savaşçısı bulunan örgüt üyeleri, çoğunlukla İdlib kent merkezinin güneybatısındaki kırsal bölgede üslenmiş durumda.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Washington Enstitüsüne göre, burada örgütün dört adet eğitim kampı da bulunuyor.

İdlibde dini kurumlar da oluşturan örgüt, Cuma duaları, hastane ve dini bölgelere geziler düzenliyor; gençlere dini eğitim veriyor.

Enstitünün araştırmasına göre Sahil el Ruj bölgesinde çocuklar için eğitim merkezleri de açan örgüt, burada İngilizce ve Arapça olarak dini eğitim veriyor, spor aktiviteleri yaptırıyor. Çocukların bu merkezlere ulaşımını da ücretsiz karşılıyor.

Bir köy ya da kasabada grubun güçlendiğini gördüğünde, HTŞnin Huraseddinin bölge sorumlusunu tutukladığı da düşünce kuruluşunun raporlarına yansıyor.

Kurulduğundan beri İdlibde ve çevresinde yaklaşık 200 saldırıyı üstlenen örgüt, bunların 3ünü diğer gruplara karşı HTŞ ile birlikte yaptı.

Bölgedeki gücünü Huraseddinle paylaşmak istemeyen HTŞ, grupla kırılgan bir işbirliği içinde.

BM raporunda, 2016dan itibaren İdlibe kaçan IŞİDlilerin bir kısmının, örgütlerinin bölgede ne kadar zayıf olduğunu gördükten sonra Huraseddine katılmış olabileceği yazılıyor.

Bu da, zaman zaman çatışmalar yaşansa da iki örgüt arasında geçişkenliğin ve taktiksel işbirliklerinin olması için zemin yaratıyor.

Bağdadinin ölümünün ardından operasyonla ilgili detayları Amerikalı yetkililere dayandırarak yazan New York Timesa göre, Bağdadinin, Huraseddin örgütünün yöneticilerine yüklü miktarda para ödeyerek evlerinde saklandığı tahmin ediliyor.

Bu yöntem daha önce diğer IŞİD üyeleri için kullanılmıştı.

Eski Amerikan istihbarat ajanı Esad Elmuhammed ise, George Washington Üniversitesinin Radikalizm Programı için yazdığı raporda, Huraseddinin kuruluşu ilan edilmeden önce, IŞİDin İdlibde HTŞye katılmayan cihatçı savaşçılarla, kendine baplı bir grup oluşturmak için iletişime geçtiğini belirtiyor.

Buna göre IŞİD, medya malzemeleri ve lojistik destek sağlamak için Huraseddin savaşçılarına, örgüt kurulmadan önce yüklü miktarda para gönderdi.

Almohammedin ele geçirdiği IŞİDe ait makbuzlarda, IŞİDin İdlibde kendisine bağlı bir silahlı güç oluşturmak için 2017 başından 2018in ortasına kadar Huraseddine 67 bin dolar ödediği görülüyor. Ancak savaşçılar, kendi örgütlerini kurmayı tercih ediyor.

IŞİDe bağlılık bildirmeden kurulsa da, Bağdadi, Huraseddinin bazı üst düzey isimleriyle teması kesmiyor ve çabalarını sürdürüyor.

Elmuhammede göre, IŞİDlilerin 2017den itibaren İdlibe gitmesinin ve nihayetinde Bağdadinin de en güvenilir bölge olarak İdlibi seçmesinin altında yatan neden, Huraseddin üyeleriyle geçmişe dayanan bu işbirliği.

New York Times, Şubat 2019da IŞİDin elinde 3 kilometrekarelik bir alan kaldığında SDG ile IŞİD arasında bir görüşme yapıldığını; bu görüşmeler sırasında IŞİDin ateşkes yaparak İdlibe tahliye edilmek istediğini ancak teklifin reddedildiğini yazdı.

ABDli yetkililere göre, bu teklif IŞİDin bir süredir İdlibde kendine güvenli bir alan yarattığının da kanıtı.

Türkistan İslam Partisi
Çinin Sincan bölgesindeki Uygurluların Çin yönetimine karşı silahlanarak 1997de kurduğu örgüt, 2002de ABD tarafından terör örgütü ilan edilmişti.

Örgüt üyelerinin bazıları yıllar içinde Afganistanda El Kaideye katıldı. ABD Dışişleri Bakanlığına göre, El Kaide örgüte hâlâ eğitim ve silah desteği sağlıyor.

Türkistan İslam Partisinin (TİP) Çinden kaçan üyeleri, Suriyedeki savaşın başlamasının ardından buraya giderek TİP adı altında savaşmaya başladı.

2015ten bu yana İdlibin kuzeybatısındaki Cisr eş-Şugurda aktif olan örgüt, HTŞ ile çatışan gruplara karşı yer yer HTŞyle işbirliği yapıyor.

Ancak Washington merkezli Carnegie Enstitüsüne göre, örgütün nihai hedefi HTŞden farklı. Bugüne kadar Arapça olarak 21 kez yayımladığı İslami Türkistan isimli dergide amacını Çinin Türkistan bölgesini özgürleştirerek İslami yönetim kurmak olarak açıklıyor.

BM ya da ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilmeyen ancak radikal bir başka grup da, çoğunlukla Şamla varılan anlaşmalarla İdlibe yerleşmiş olan Ceyşül İslam.

2016 sonunda Afrinden çıkan grupların arasında olan ve Mart 2018de Doğu Gutadan en az 8 bin savaşçısı tahliye edilen Ceyşül İslam da, HTŞ ile uzun süredir var olan düşmanlığı sebebiyle yoğun olarak İdlibin güneyine ve Halepin kuzeyine yerleşti.

Türkiyenin de desteklediği örgüt, Türkiyenin operasyon düzenlediği Afrin ve Fırat Kalkanı bölgelerinde de aktif.

Ceyşül İslam komutanlarından İsam el Buveydani, Eylül 2018de Reutersa verdiği bir röportajda, savaşçılarının Türkiyeden maaş aldığını söylemişti.

Grup, Şubat 2018de Türkiyenin desteğiyle İdlibdeki muhalif grupların bir araya gelerek oluşturduğu Ulusal Kurtuluş Cephesinin en önemli parçalarından biri oldu.

Ancak HTŞnin 2019 başında diğer gruplara saldırarak İdlibde büyük oranda hakimiyet kurması sonucu, savaşçılarının önemli bir bölümü Afrine ve Fırat Kalkanı bölgesine gitti.

İdlibde iç savaşın başından bu yana aktif olan, önemli bir kısmını Türkiyenin, bir kısmını da ABDnin desteklediği silahlı muhalif gruplar, Şubat 2018de bir araya gelerek Ulusal Kurtuluş Cephesini kurdu.

Gruba, 2016 sonunda Halepten gelen Ahrar-ı Şam, Muntasır Billah, daha önce Nusra ile işbirliği yapan Nureddin Zengi ile birlikte Ceyşül İslam ve Türkmenlerden oluşan Sultan Murat Tugayı da katıldı.

Amacı, muhaliflerin elinde kalan son bölge olan İdlibin tek bir komuta altında, daha düzenli bir orduyla Esadın ordusuna karşı savunulması olarak duyuruldu.

Bu gruplar, Türkiye ile Rusyanın Eylül 2018de uzlaşığı, İdlibi çevreleyen silahtan arındırılmış bölgede faaliyet gösteriyor.

Türk yetkililer ve muhalif komutanlar, grubun toplam sayısını 70 bin olarak veriyor.

Afrin ve Fırat Kalkanı bölgelerinde Türkiyenin desteklediği muhalif grupların oluşturduğu Suriye Milli Ordusu, Türkiyenin Fıratın doğusunda 9 Ekimde başlattığı askeri operasyon öncesi, İdlibdeki Ulusal Kurtuluş Cephesine dahil olan birçok gruplar birleştiğini duyurdu.

Şanlıurfanın sınır ilçesi Akçakalee yapılan duyuruda, İdlibdeki grupların da gerektiğinde operasyona katılmak üzere, yeni oluşturulan Milli Ordu bünyesine katıldığı belirtildi.

Son güncelleme: 20:29 06.11.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı