• Turkhane Logo

AP, AB'nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini askıya almasını istedi

Avrupa Birliği’nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini askıya alması çağrısında bulunan rapor, Avrupa Parlamentosu'nca kabul edildi

21:30 19 Mayıs 2021 Çarşamba
AP, AB'nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini askıya almasını istedi
Avrupa Birliği’nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini askıya alması çağrısında bulunan rapor, Avrupa Parlamentosu'nca kabul edildi


Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği’nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini askıya alması çağrısında bulunan raporu kabul etti.

Euronewsin haberine göre; APnin İspanyol parlamenteri Nacho Sanchez Amor tarafından kaleme alınan rapor ve buna bağlı karar tasarısı büyük bir oy farkıyla kabul edildi.


Kabul edilen raporda, Türkiye’ye temel haklar, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları konularında sert eleştiriler yöneltildi. Avrupa Parlamentosunun, daha önceki yıllara oranla Türkiye’ye çok daha fazla sert eleştiriler yöneltildiği gözlendi.

DIŞİŞLERİNDEN TEPKİ: KABUL EDİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL

Konuya ilişkin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise, Türkiye-AB ilişkilerini yeniden canlandırmaya yönelik çaba harcanan bir dönemde, (APnin) nesnellikten uzak tavsiye kararının kabul edilmesi mümkün değildir ifadelerine yer verildi.

AVRUPA PARLAMENTOSUNUN RAPORUNDA NELER VAR?

Avrupa Parlamentosunun Türkiye ile olan müzakerelerin sona ermesi çağrısı yaptığı ancak gelinen son noktada Avrupa Konseyinin Ankaraya ilişkilerde yenilenmiş ve genişletilmiş bir pozitif gündem teklifi yaptığı hatırlatılan raporda şu maddeler öne çıktı:

- Türkiyenin AB değerleri ve standartlarıyla arasına mesafe koyması ilişkilerde tarihi bir dibin görülmesine neden oldu. Öyle ki, bu durum her iki tarafın da var olan ilişki çerçevesini gözden geçirmesini şart koşmaktadır.

- Türkiyenin reform konusundaki isteksizliği daha derinlikli bir ilişki biçiminin önünde engel olmuş ve ilişkiler daha ziyade gündelik ve dönemsel gelişmeler üzerinden pazarlıkla yürütülen bir hale gelmiştir.

- Üç ana alanda Türkiyede yaşanan gerileme derin endişe kaynağı halini almıştır: Hukukun üstünlüğü ve temel haklarda yaşanan gerileme, tersine işletilen kurumsal reformlar ve çatışmacı dış politika ile açık bir AB karşıtlığı söylemi. Bu aşamada Türkiyeyi AB vizyonu konusundaki samimiyetini ve bağlılığını sorgulamaya çağırıyoruz.

- Avrupa Parlamentosu olarak bu aşamada ABden gelecek hiçbir yeni teşvikin veya cesaretlendirme gayretinin Türkiyede olgun bir demokrasi inşa etme yönünde siyasi irade sahibi olmak kadar etkili olmayacağının, çok ihtiyaç duyulan bu irade şeklinin yerini alamayacağının önemle altını çiziyoruz.

İLERLEME YAŞANMADI KÖTÜYE GİDİŞ DEVAM EDİYOR

- Son Parlamento raporunda işaret edilmiş olan durumlarda herhangi bir ilerleme yaşanmadığı aksine daha da kötüye gidildiğine dikkat çekiyoruz. Bu sebeple müzakere sürecinin sona erdirilmesi gerektiğini ve daha gerçekçi ve uygun bir düzlemde ilişkilerin ele alınması gerektiğini tekrarlıyor, ilişkilerin geleceği için olası yeni modellerin bu şekilde keşfedilebileceğini düşünüyoruz.

- AP olarak Türkiye ile AB arasındaki bu anlaşmazlıklardan üzüntü duyuyor ancak Türkiyenin stratejik bir komşu ve müttefik olduğunu yineliyoruz. AB bu şartlarda olabilecek en iyi ilişkinin kurulmasını diliyor.

- AP Türk ve Avrupalı toplumlar arasında karşılıklı anlayışı güçlendirmeyi ve derinleştirmeyi arzuluyor. Bunun için tüm sosyal, dini ve kültürel önyargılarla mücadele konusunda tam taahhüt verir ve ilişkilerin geleceği ne olursa olsun Türkiyedeki tüm bağımsız sivil toplum kuruluşlarına destek vereceğini beyan eder. Her şeye rağmen katılım sürecinin Türk hükümeti üzerinde kalan en ideal baskı aracı olduğunu aynı zamanda demokratik ve AB içinde olma arzusu taşıyan Türk toplumu için de en iyi çerçeve aracı olduğuna inanır. Tamamen durumsal çıkar alış-verişi üzerine kurulu bir ilişkinin Türkiyenin daha demokratik bir modele doğru ilerlemesine neredeyse hiç katkıda bulunmadığının altını çiziyoruz.

Taslak metinde hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanında özel olarak değinilen konular ise şunlar:

- OHAL Temmuz 2018de kaldırılmış olmasına rağmen Türk demokrasisi ve temel haklar üzerindeki olumsuz etkileri devam ettiği derin endişe ile not ediliyor.

- Baskıcı yönetim tarzının bilinçli, aralıksız, insafsız ve sistematik bir devlet politikası haline gelmiş olması esefle karşılanıyor. Bu baskının başta Kürt aktivizmi olmak üzere 2016 darbe girişiminden önce gerçekleşmiş Gezi protestoları da dahil tüm eleştirel aktivitelere kadar uzandığına dikkat çekiliyor.

- Aşırı geniş şekilde yorumlanan ve uygulanan anti-terör yasalarının suiistimal edildiği ve bu kötüye kullanımın artık devlet politikasının ana omurgasını oluşturduğu belirtiliyor. Bununla birlikte PKK şiddeti de kınanıyor ve PKKnın ABnin terör örgütleri listesinde yer aldığı hatırlatılıyor.

- Hukukun üstünlüğünün erozyona uğradığı ve yargı bağımsızlığı eksikliğinin en acil ve endişe uyandıran sorun olduğu tekrar edilerek savcıların, hakimlerin, avukatların ve baroların üzerinde uygulanan yürütme ve siyaset baskısı kınanıyor.

ALT MAHKEMELERİN ANAYASA MAHKEMESİNE RİAYET ETMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ

- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının göz ardı edilmesi ve uygulanmaması da bir başka derin endişe konusu olarak belirtiliyor ve alt mahkemelerin anayasa mahkemesinin kararlarına riayet etmediğine dair örneklerin artmasının da aynı şekilde derin endişe yarattığı kaydediliyor.

- İfade, medya ve bilgiye erişim özgürlükleri alanında orantısız ve keyfi engellemeler ve kısıtlamalar getirilmesinin ciddi endişeye sebep olduğu ifade edilerek özellikle basın özgürlüğü konusunda atılması gereken adımların acil olduğuna vurgu yapılıyor.

- Başta HDP olmak üzere Muhalefet partilerine yönelik saldırı ve baskıların da işleyen bir demokrasinin önünü tıkadığı ve bu durumun da yine derin endişeye neden olduğu kaydediliyor. Selahattin Demirtaşın devam eden tutukluluğu şiddetli şekilde kınanıyor.

OSMAN KAVALA VURGUSU

- Türkiyeye hapisteki tüm insan hakları savunucularını, gazetecileri, avukatları ve akademisyenleri serbest bırakma çağrısı yapılarak Osman Kavalanın serbest bırakıldıktan sonra yeniden tutuklanması güçlü şekilde kınanıyor.

Kurumsal yapıya ilişkin değerlendirmeler şu şekilde:

- Otoriter bir yorum ile Cumhurbaşkanlığı sisteminin konsolide edilmesi alarm verici olduğu kaydedilirken gücün Cumhurbaşkanlığında olacak şekilde aşırı merkezileşmesinden derin endişe duyulduğu aktarılıyor.

- Yönetici elit içerisinde aşırı milliyetçi söylemlerin daha sık kullanılmaya başlanmasından endişe duyulduğu belirtilerek bunun özellikle AB ve üye devletlere yönelik düşmanca yaklaşımlara dönüştüğü ileri sürülüyor. Dini muhafazakarlığın siyasi hayatta sürekli daha fazla artış göstermesi de bir diğer endişe kaynağı olarak betimleniyor.

- Demokratik seçimle gelmiş belediyelere somut kanıtlar gösterilmeden kayyım atanması bir kez daha güçlü şekilde kınanırken bu durumun demokrasinin en temel prensiplerine aykırı düştüğü ve milyonlarca kişinin oyunu hiçe saydığı dile getiriliyor.

Taslak rapordaki geniş düzlemde AB-Türkiye ilişkileri ve Türk dış politikasına ilişkin değerlendirmeler:

- Bu bölümde Türkiyenin mülteci krizinde oynadığı rolün önemine atıf yapılıyor ve ABnin Suriyeli mülteciler konusunda Türkiyeye destek vermeye devam etmesi gerektiğinin altı çiziliyor.

- Gümrük Birliğinin modernizasyonunun iki tarafın da çıkarına olacağı yineleniyor. Bunun ekonomik açıdan Türkiyeye bir AB çıpası sağlayacağı ve Avrupa ekseninde tutacağı hatırlatılıyor. Ancak bu güncellemenin de yine Türkiyedeki insan hakları ve temel özgürlüklerin durumu göz önüne alınarak yapılabileceği hatırlatılıyor. Bu nedenle var olan durumda Gümrük Birliğinde herhangi bir güncellemenin gerçekçi bir vizyon olmadığı ifade ediliyor.

- Doğu Akdenizde devam eden anlaşmazlıktan ötürü derin endişe duyulduğu kaydedilirken Türkiyenin Yunan ve Rum sularında gerçekleştirdiği tüm aktivitelerin yasadışı olduğu ileri sürülüyor. Bu noktada ABnin üye ülkeleri ile tam işbirliği içerisinde olduğu yineleniyor. Türkiyeye tek taraflı yasadışı adımlar atmaktan ve tehditler savurmaktan vazgeçme çağrısı yapılıyor.

KIBRISTA SAHİLLERİN AÇILMASI GÜVENİ SARSTI

- Maraş ve Varoşadaki sahillerin açılması kınanırken bu adımın karşılıklı güveni sarstığı, bunun da doğrudan müzakereleri zedelediği ifade ediliyor.

- Türkiyeden Libyada barışçıl bir çözüm amacına bağlı kalarak hareket etmesi isteniyor.

. Dağlık Karabağda tek tarafın askeri adımları koşulsuz desteklendi

- Dağlık Karabağ çatışmasında ise Türkiyenin oynadığı rolden üzüntü duyulduğu, Ankaranın tarafları şiddeti sona erdirmeye davet etmek yerine bir tarafın askeri adımlarını koşulsuz şekilde desteklediği belirtiliyor.

Son güncelleme: 21:30 19.05.2021
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı