Almanyanın iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) bu hafta açıkladığı 2023 yılı raporunda Türkiyenin Almanyadaki casusluk faaliyetlerine ilişkin gözlem ve değerlendirmelerini paylaştı.
DW Türkçenin haberine göre raporda Almanyada casusluk, istihbarat kaynaklı siber saldırılar, proliferasyon ve kanunsuz nüfuz operasyonlarında yer alan başlıca aktör bulunduğu belirtiliyor ve bu aktörler Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti olarak sıralanıyor. Ayrıca bu devletlerin istihbarat servislerinin yürüttükleri faaliyetlerin Almanya ve Alman çıkarları için bir tehdit oluşturduğu vurgulanıyor.
408 sayfalık raporun Yabancı bir güç için casusluk, siber saldırılar ve güvenliği tehdit eden diğer istihbari faaliyetler başlığı altında, Türk istihbaratının da Almanyada yürüttüğü istihbarat ve nüfuz etme faaliyetleri mercek altına alınıyor.
Casusluk faaliyetlerinin sadece bilgi edinmek için değil, aynı zamanda söz konusu ülkelerin muhalif olarak sınıflandırdıkları grupları Almanyada izlemek, gözetlemek ve nüfuz etmek için yürütüldüğü belirtiliyor.
MİT yerine Türkiyenin istihbarat servisleri vurgusuBfVnin raporunun, Türkiye Cumhuriyetinin İstihbarat Servisleri başlığı altında, Türk istihbarat servisleri Türk devlet aygıtının merkezinde yer alıyor saptaması aktarılıyor.
Bu yapıların, Türk hükümetine, Cumhurbaşkanına ve partisi AKPye, hükümet politikalarını uygulamak, iç güvenliği muhafaza etmek ve bilgi toplamak için hizmet ettiğine vurgu yapılıyor.
Raporda, Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) ismine hiçbir şekilde yer verilmemesi, bunun yerine Türkiye Cumhuriyetinin İstihbarat Servisleri ifadesinin, çoğul bir şekilde kullanılması dikkat çekiyor.
Yine yabancı istihbarat teşkilatlarının yapıları, başındaki yöneticiler ve bu kurumların Almanyadaki görevleri hakkında ayrıntılı bilgilerin paylaşıldığı bölümde Rus, Çin ve İranın iç, dış ve askeri istihbarat kurumları ile başkanlarının isimleri ayrıntılı bir şekilde sıralanıyor.
Türkiye ile ilgili bölümde yine Türkiye İstihbarat Servisleri ifadesi kullanılıyor, ne MİT ne de başkanı İbrahim Kalının ismi geçiyor.
Almanya yüksek öncelikli hedefler arasındaBfV, Türk istihbarat servislerinin Almanyayı yüksek öncelikli hedefler arasında gördüğüne, bu yapıların Almanyaya nüfuz etme faaliyetleri yürüttüğüne işaret ediyor, Türk istihbarat servisleri istihbarat faaliyetlerini yüksek yoğunlukta sürdürmekte gözlemine yer veriyor.
DW Türkçenin haberine göre bu servislerin, Almanyada AKP hükümetine muhalif birey ve derneklere yönelik casusluk faaliyeti yürüttüklerine dikkat çekilirken, öncelikli hedefleri arasında Hizmet Hareketi ile PKKnın yer aldığı aktarılıyor.
Türkiyenin Almanyada odaklandığı bir diğer alan ise Almanyadaki ekonomik, siyasi, askeri ve teknolojik konular ve bunların AB ve NATO içindeki rolü olarak ifade ediliyor.
Siyasi karar alma süreçlerine nüfuz arayışıRaporda, Almanyadaki Türk nüfusunun yoğunluğuna, çok sayıda Türk kurum ve kuruluşu ile çok sayıda diplomatik temsilciliğin varlığına işaret ediliyor, Bunlar, Türk istihbarat servislerine gizli bilgi toplama konusunda elverişli fırsatlar sunmaktadır deniliyor.
Türkiyede de Türk makamları Alman diplomatik misyonlarının üyelerine odaklanmaktadır bilgisinin paylaşıldığı BfV raporunda ayrıca, Türk istihbarat servislerinin Almanyadaki Türkiye kökenli derneklere nüfuz etme faaliyetleri yürüttüğü, bunun da Almanyadaki siyasi iradenin oluşum süreçlerini ve siyasi karar alma süreçlerini etkileme hedefi güttüğü belirtiliyor.
UIDnin mobilizasyon potansiyeli önemliAlman iç istihbarat teşkilatı raporunda, AKPye yakınlığı ile bilinen Avrupalı Türk Demokratlar Birliğine (UID) de yer veriliyor, 2004te kurulan ve merkezi Kölnde bulunan UID için devlete, daha doğrusu hükümete yakın ifadeleri kullanılıyor.
UIDnin AKPnin Almanyaya nüfuz etmede oynadığı role ilişkin olarak da şunlar kaydediliyor:
Almanyada önemli bir mobilizasyon potansiyeline sahip olan UID, bu potansiyelini Türkiyede 2023 yılında yapılan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ortaya koymuştur. UID, AKP yetkilileri ve Türk hükümeti üyeleriyle düzenli toplantılar yaparak Türkiye ile olan bağlarını gözler önüne sermektedir.
Özel bölüm: Ortadoğu ihtilafının Almanyaya yansımalarıAlman iç istihbaratı bu yıl yayımladığı raporda İslamcı terör tehdidinin çok arttığına, Ortadoğuda tırmanan gerilimin Almanyanın iç güvenliğine de tehdit oluşturduğuna vurgu yapıyor. Bu sene açıklanan raporda Ortadoğu ihtilafının etkileri ve antisemitizm başlıklı özel bir bölüme yer verilmiş olması, bu tehdide atfedilen önemi gösteriyor.
Bu bölümde, Hamasın 7 Ekimde İsraili hedef alan terör saldırısı ve İsrailin bunu izleyen askeri operasyonlarının yol açtığı gerilimin Almanyanın iç güvenliğine etkileri ayrıntılı bir şekilde irdeleniyor.
Ortadoğudaki gelişmelerin Almanyada Gazze konusunda gösterilerin düzenlenmesini beraberinde getirdiğine işaret eden BfV, çeşitli aşırılık yanlısı aktörlerin bunları Yahudilere veya İsrail devletine karşı nefret ve şiddet çağrısında bulunmak ve İsrailin var olma hakkını inkar etmek için bir fırsat olarak kullandığını kaydediyor.
Raporda, İslamcıların, Filistinli aşırıların, Türk aşırı sağcılar, Alman ve Türk aşırı solcuların çok farklı nedenlerle harekete geçmekte olduğu belirtiliyor, düzenlenen gösteriler ve sosyal medyada yapılan paylaşımlarla nefret, kışkırtma, propaganda ve yanlış bilginin yayıldığı aktarılıyor.
Alman aşırı sağcıların bu gelişmeleri Müslümanlara ve göçmenlere karşı kışkırtmak için araçsallaştırdığı kaydedilirken, şu uyarıda bulunuluyor:
Antisemitizm ve İsrail düşmanlığı bu aktörler arasında birleştirici unsurlar. İsraile yönelik ortak düşman imajı, eski bağlantıları gün ışığına çıkarmakta ve gelecekte işbirliğine yol açabilecek yeni bağlantılar yaratmakta.
Türk aşırı sağcı ve solcuların rolüGelişmelerin radikalleşme faktörü olarak rol oynayabileceğine işaret eden BfV, herhangi bir ülke ismine yer vermeksizin, Bu iklimi kendi çıkarları için istismar eden, hatta daha da tırmandıran yabancı devlet aktörleri, durumun daha da kötüleşmesine yol açıyor değerlendirmesini kayda geçiriyor.
Raporda Türkiye kökenli hem sağcı grupların hem de aşırı solcu grupların Ortadoğu ihtilafı ile ilgili gösterilerde rol oynadığı, bazı grupların toplantıların organize edilmesinde, sosyal medyada yayılan Yahudi ve İsrail devleti karşıtı ajitasyon ve propaganda da etkili olduğu iddia ediliyor.
Rapora göre bazı gösterilerde Ülkücüler aktif rol oynarken, bazı gösterilerde aşırı solcu grupların, Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKP-C) ve onunla ilintili örgütlerin, Marksist Leninist Komünist Partisinin (MLKP) gençlik örgütünün rol oynadığı görülüyor.
Alman karşıtı söylem oluşturulmaya çalışılıyorTürk aşırı sağcıların, Alman devletinin ve Alman toplumunun büyük bir bölümünün İsrail yanlısı tutumunu eleştirmenin yanı sıra sosyal medya üzerinden bağış toplama çağrılarını da yaydıklarına işaret eden BfVnin ayrıca Türk aşırı sağcılar ayrıca Almanyada Müslüman karşıtı ırkçılığın var olduğu iddiası üzerinden bir söylem oluşturmaya ve bu yolla Alman karşıtı duygular yaymaya çalıştı ifadelerine yer vermesi dikkati çekiyor.
Alman iç istihbaratı, Türk aşırı sağcıların bu faaliyetlerinin daha önce daha ılımlı olan çevrimiçi ortamlarda daha yüksek bir radikalleşme potansiyelinin ortaya çıkma riskini beraberinde getirdiğinin altı çiziliyor.
Alman İçişleri Bakanı Nancy Faeserın BfV raporunun girişinde yer alan yazısında da benzer endişeye vurgu yapılıyor.
Faeser yazısında artış kaydeden antisemit nefret söylemlerinin Almanyada toplumsal iklimi giderek daha fazla zehirlemesinden duyulan endişeye işaret ederek, bunda İslamcıların, seküler radikal Filistinlilerin, aşırı sağcı Türkler ile aşırı solcu Alman ve Türklerin rolü olduğuna dikkat çekiyor.