Seçmenler açısından ise değişen fazla bir şey yok: Oy pusulası yine her zamanki gibi olacak. Her seçmenin yine iki oy hakkı var. İlki, seçim bölgesindeki adayı doğrudan seçmek için. Buna birinci oy deniyor. Diğer oy hakkı ise parti tercihi için. Buna da ikinci oy adı veriliyor. Federal Anayasa Mahkemesi tarafından da onaylanan seçim yasası reformundan sonra ikinci oylar daha da önemli hale gelecek.
Her ne kadar adı ikinci oy olsa da partilerin oluşturduğu aday listesinin seçiminde belirleyici olduğu için, bu tercih önem açısından aslında öncelikli oy konumunda. Her bir seçim bölgesindeki listede, hangi adayın kaçıncı sırada yer alacağını seçime katılan partiler belirliyor.
Birinci oy ise toplam 299 seçim bölgesinden belirli bir partiden bir adayı seçmek için kullanılıyor. Bunun amacı, Almanyanın tüm bölgelerinin parlamentoda temsil edilmesini sağlamak.
Federal Mecliste halihazırda 733 milletvekili görev yapıyor. Yeni seçilecek mecliste ise bu sayı 630a düşecek. 2002 seçimlerde 603 olan vekil sayısına, yirmi yılda 130 üye daha eklendi.
Şubat ayındaki seçimle birlikte meclisin, neredeyse her seçimden sonra daha da büyüdüğü dönemler geride kalacak. SPD, Yeşiller ve FDPden oluşan son hükümet, koalisyon dağılmadan önce seçim yasasında reform yapmayı başardı. Daha önce birçok hükümet bunun için kolları sıvamış, ancak muvaffak olamamıştı.
DWye konuşan Tutzing Siyasi Eğitim Akademisinden siyaset bilimci Jörg Siegmund, seçim yasası reformunu bir başarı olarak değerlendiriyor. İkinci oylar daha da önemli hale gelirken, birinci oyların öneminin azaldığını belirten Siegmund, seçim bölgelerinde doğrudan vekil seçmeyi sağlayan birinci oyun öneminin azalmasıyla nispi temsilin karakterinin güçlendiğini belirtiyor.
Alman Federal Meclisi, dünyanın demokratik yolla seçilen en büyük ulusal parlamentosu konumunda. Yaklaşık 3 bin üyesi bulunan Çin Ulusal Halk Kongresi her ne kadar daha büyük olsa da bu parlamento, demokratik olarak seçilmiyor. Burada yaklaşık 3 bin üye bulunuyor. Ancak bu vekiller, Almanyadaki gibi 84 milyon değil, yaklaşık 1,4 milyar insanı temsil ediyor.
Şişirilmiş Parlamento Dönemi Sona Eriyor
Federal Sayıştayın hesaplamalarına göre, halihazırdaki 733 milletvekili, memurlar ve vekillerin çalışma ofislerinin giderleri toplandığında, Alman Federal Meclisinin vergi mükelleflerine yıllık maliyeti yaklaşık bir milyar euroyu buluyor.
Köln Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (IW Köln), 100 vekillik bir küçülmenin, yılda yaklaşık 125 milyon euro tasarruf sağlayabileceğini hesapladı. Ancak siyaset bilimci Jörg Siegmund, maliyet konusuna çok fazla takılmanın doğru olmadığı görüşünde: Neticede demokrasinin bizim için bir değeri olmalı.
Seçim yasası reformuyla birlikte yine de önemli bir maliyet azalması söz konusu olacak. Çünkü şişirilmiş parlamento dönemi sona erecek. Yeni düzenlemeyle ek ve denge vekillikleri uygulaması rafa kaldırılıyor. Daha önce bir parti, ikinci oyların etkisiyle hak ettiğinden daha fazla doğrudan vekillik kazanırsa, söz konusu seçim bölgesinden parlamentoya ek milletvekilli gönderebiliyordu. 2021 yılında yapılan son genel seçimlerde toplam 138 ek ve denge vekili meclise girdi.
Ek ve Denge Vekilliklerinin Kalkmasının Sonuçları Ne Olacak?
Reform aynı zamanda birinci oyla doğrudan seçilen tüm adayların parlamentoya giremeyeceği anlamına geliyor. Zira seçim bölgelerinin galipleri, ancak partilerine verilen ikinci oy oranının yüksek olması halinde mazbatalarını alabilecekler. Eğer doğrudan adayların sayısı ikinci oyların oranını aşarsa, en düşük oy oranına sahip doğrudan adaylar meclise giremeyecek. Bu da ek ve denge milletvekilleri olarak bilinen telafi vekillerinin sayısının azalması anlamına gelecek. Seçim reformunda buna ikinci oy örtüsü adı veriliyor.
Jörg Siegmund, bunun sonuçlarını şöyle açıklıyor: Bu durum her seçim bölgesinde doğrudan vekil seçilememesi anlamına gelebilir. Bu da öncelikle büyük şehirlerdeki seçim bölgelerini etkileyecek ve bu da Federal Meclisteki temsiliyetlerini azaltabilir.
Yüzde Beş Barajına İlişkin İstisnalar
Almanyada federal ve eyalet seçimlerinde yüzde beş barajı uygulanıyor. Bir parti, bu barajı aştığı takdirde parlamentoya girmeye hak kazanıyor. Bu sınır, Weimar Cumhuriyetindeki parlamenter demokrasinin başarısızlığından alınan bir ders olarak, çok fazla sayıda küçük ve bölünmüş partinin parlamentoya girmesinin önünü alıyor.
Fakat bu kuralın bir istisnası var: Eğer bir parti, en az üç doğrudan vekillik kazanır ancak ikinci oyların yüzde beşini alamazsa, yine de Federal Meclise parlamento grubu olarak girebilir. Hükümet aslında bu kuralı kaldırmak istiyordu. Ancak Anayasa Mahkemesi, söz konusu istisnanın uygulanmaya devam edilmesi yönünde karar verdi. Buna gerekçe olarak da çok sayıda oyun boşa gitme tehlikesini gösterdi.
Siyaset bilimci Siegmunda göre, küçük partiler bu durumdan memnun: Özellikle Sol Parti ve Hür Seçmenler, güçlü oldukları birkaç seçim bölgesinde yoğunlaştırılmış bir seçim kampanyasıyla en az üç doğrudan vekillik kazanmaya ve böylece seçim barajı engelini aşmaya çalışacak.