Gazeteci Said Sefanın Haberdar sitesinde yayınlanan yazısı şöyle;
Yerel seçimler, Türkiye siyasetinde yaşanabilecek kritik günlerin fitilini ateşledi. İstanbul sonuçları Erdoğan ve parti olmaktan çıkıp devletin tahakküm sopasına dönüşen AKPnin, seçmenden güvenoyu alıp alamayacağı bir referanduma dönüştü. Bunun nedeni Ekrem İmamoğluyla kendisi yarışıyormuş gibi kampanya yürüten Erdoğandan başkası değil. 31 Mart akşamından sonra parti içinde herkesin kafasından geçen ama kimsenin dillendiremediği gerçekler birer birer gün yüzüne çıkıyor. Küçük bir sarsıntıda, yıkımın büyük olacağı endişesi, gerçeğe dönüşmüş dalga dalga yayılıyor. Antalya, Adana, Ankara gibi büyükşehirlerin kazanılamayacağı biliniyorken, neredeyse kimse İstanbulun kaybedileceği düşüncesinde değildi.
2014 yılına kadar uzun soluklu tanışıklığım olan ve neredeyse her gün bir şekilde irtibatta olduğum parti teşkilatında önemli yerleri işgal eden bazı arkadaşlarım, son beş yıldır yok denecek kadar irtibatı kesmişlerken nedense (!) yerel seçimler sonrası yeniden benimle iletişime geçmeye başladılar. Tabii ki yazışmalarımıza, konuşmalarımıza değin ama ne olur sakın ola ki ima yoluyla bile bizden bahsetme diye sıkı sıkıya uyararak. Bugüne kadar hiç bir koşul altında haber kaynaklarımı deşifre etmediğimi, bunu ahlaken doğru bulmadığımı bilmenin rahatlığıyla hareket ettiklerinin farkındayım.
İsimleri ben de saklı, kendileri açıkla demedikleri sürece de saklı kalacak olan haber kaynaklarımın parti teşkilatında/merkezinde yaşanılanlarla ilgili söylediklerini özetlersem, en büyük sorun Berat Albayrakın zaman zaman Erdoğandan da habersiz hareket ederek bakanlar dahil kimsenin kendi izni dışında haraket etmesine müsaade etmemesi ve kendini fiili olarak AKP genel başkanı olarak görmesi ve öyle davranması. Berat Albayraktan haz alan neredeyse kimse yok. Parti ikiye bölünmüş duruma ama öyle ortadan ikiye bölünmüş değil. Beratın her dediğini koşulsuz kabul eden az bir grup ile her davranışından rahatsız olan büyük bir grup. Erdoğana, Berat Albayrak ile ilgili sıkıntılar iletilemiyor zira Erdoğanın da partinin başına düşündüğü kişi damadı.
Binali Yıldırım başbakanlığı süresince düşük profiline rağmen parti içinde hayli güç kazanıp Erdoğan sonrası ikinci adam konumuna geldiğini, Erdoğana ulaşamayan bir çok kişinin Binali Yıldırım ile görüşüp problemlerini çözdüğünü ve Erdoğanın, Yıldırımı genelde geri çevirmediğini, partide Yıldırım ekibi olarak bilinen bazı isimlerin güçlendiğini ifade ediyorlar. Bu durum son bir yıldır Berat Albayrak ve ekibi adına önemli bir sorun teşkil ediyor ve Berat Albayrakla Binali Yıldırım çatışması eskiye dayanıyor. Binali Yıldırım, İstanbul belediye başkanlığına aday olmaya başından itibaren razı değil. İstanbul parti teşkilatının Berat Albayrakın kontrolünde olması, Albayrakın İstanbuldaki ilçe belediye başkanlarını ve aday olacakları yönetmeye çalışması, İstanbul büyük şehir belediyesinin neredeyse her işine doğrudan müdahale ediyor olması Binali Yıldırımın aday olmak istememesinin en önemli nedenleri.
Gelelim 31 mart akşamına. O akşam seçim sonucunu Albayrak ve Yıldırım aynı odada takip etmeyecek kadar birbirlerine bilenmiş durumdalar. Berat Albayrak, Bayram Şenocak, Fatma Betül Sayan Kaya, Mehmet Muş bir odada; Binali Yıldırım ve Mustafa Şentop başka bir odada sonuçları takip ediyor. İlerleyen saatlerde iki ekip aynı odada toplanıp değerlendirme yapıyor. Binali Yıldırımın seçimi kaybettiklerini, sonuca razı olunması gerektiğini söylemesi üzerine Berat Albayrak, Binali Yıldırıma böyle bir şeyin olamayacağını, bunun asla kabul edilemez olduğunu bağırarak ifade ediyor. Büyük bir gerginlik yaşanıyor ve Yıldırım öfkelenerek Berat Albayraka bana böyle bağıramazsın, terbiyeni takın, baban yaşında adamım diyor. İki isim odadakilerin araya girmesiyle teskin ediliyor. O akşam Binali Yıldırımın, Erdoğanın da kendisiyle aynı fikirde olacağını söylemesi, kısa süre sonra Yıldırım için en büyük hayal kırıklığı oluyor. Erdoğandan gelen talimat üzerine, kaybettiğini bile bile çıkıp kazandığını açıklaması Yıldırım ve ekibince Berat Albayrak tarafından alt edilmek olarak kabul ediliyor.
İstanbul seçimleri buz dağının görünen yüzü bir yana, asıl görünmeyen yüzü itibariyle AKP adına büyük bir hezimet taşıyor. Partinin en büyük gücü, Erdoğanın tahakkümüyle yekpare hareket etmesiyken, içerideki hal pamuk ipliğiyle birbirine bağlı birbirinden nefret eden insanlar topluluğuna dönüşmüş durumda. Erdoğan tarafından bertaraf edilen başta Gül, Babacan ve Davutoğlu gibi isimlerin ayrı ayrı çalışmalar yürütmesi bir yana, hali hazırda parti genel merkezinde ve teşkilatında aktif olan isimlerle bazı milletvekilleri de çıkış yolu arıyorlar. Çıkış yolu dediysem aslında AKPden kaçış yolu.
Partinin yıllardır en etkili isimlerinden birinin ifadesiyle yazımı sonlandırmış olayım: Bilemiyorum ama bu bizim Ak Parti olarak girdiğimiz son seçim bile olabilir
Kaynak: HABERDAR