• Turkhane Logo

Yavuz Bülent Bâkiler: Dilin namusunu koruyan bilge

17:25 29 September 2025 Monday
Yavuz Bülent Bâkiler: Dilin namusunu koruyan bilge





Analiz / Mehmet Yıldız







Aziz hatırası önünde saygıyla eğildiğim kıymetli şair ve yazar Yavuz Bülent Bâkiler…



Bugün kalemim hüzünle yazıyor. Edebiyatımızın müstesna bir yıldızı daha ebediyete, ruhunun ufkuna yürüdü.



Gönlümde kırk beş yıldır taht kurmuş; şiirleriyle ruhumu beslemiş, fikirleriyle yolumu aydınlatmış bu büyük insanı uğurlamanın hüznünü yaşıyorum. Kalemim ağır, gönlüm mahzun…



Onunla ilk karşılaşmam



Yıl 1985, Ankara. İlk defa karşımda göreceğim o büyük şairi dinlemek üzere bir konferans salonundayım. Salona adım attığımda sanki hava bile sessizleşmişti.



Kürsüye çıktığında yalnızca kelimeler değil, ruhlar da titredi. Dilin zarafeti, düşüncenin derinliği, samimiyetin hâkimiyeti… Her sözü kalbimde yeni pencereler açıyordu. Söz, dilinden değil gönlünden akıyordu. O an anladım ki, yalnızca bir şairi değil; kültürün ve medeniyetin izzetini taşıyan bir bilgeyi dinliyordum.



O günden beri ruhum onun dizelerinde dolaştı, yüreğim onun mısralarıyla şekillendi.



Yıllar sonra Burç FM’deki Sözün Doğrusu programında da aynı samimiyeti, aynı berrak sesi duydum.



Eserlerinin ışığı



Kitaplara olan tutkusu, kültüre bağlılığı onun kişiliğini tamamlıyordu. Evindeki beş bin kitabını Sivas İl Halk Kütüphanesi’ne bağışlaması, ilmin halkla paylaşılması gerektiğine dair asil bir örnekti.



Onun mısralarında memleketin sesi vardı; Anadolu’nun çiçekleri kokar, Türk dünyasının ufku genişlerdi. Şiirlerinde incelik ve cesaret, hüzün ve umut yan yana yürürdü. O, kelimelerle sadece şiir değil; gönül köprüleri kuruyordu.



Benim için Yavuz Bülent Bâkiler, yalnızca bir şair değil; dilin namusunu koruyan, Türkçenin bayrağını dalgalandıran bir gönül eri idi. Kitapları ve şiirleriyle bize hem kim olduğumuzu hatırlattı hem de kim olmamız gerektiğini öğretti.



Şiirlerinde ise bambaşka bir iklim vardı. “Şaşırdım Kaldım İşte Bilmem ki Nemsin” şiirinde insan kalbinin çelişkilerini, aşkın kavurucu ama sarmalayan hâlini dile getirirken; “Sen Sen Sen”de sevgiyi bir teselli ve huzur yurdu olarak anlatıyordu. “Anadolu” şiirinde milletin acılarını bir ağıt gibi dillendiriyor, “Sivas’ta Yoksul Çocuklar”da ise vicdanlarımızı harekete geçiren çığlıklar atıyordu. Onun dizelerinde, memleketin dertleriyle yoğrulmuş bir yürek atışı vardı.



Bugün ardında bıraktıkları bizim için bir emanettir. Şiirleriyle, düşünceleriyle ve hatıralarıyla yaşamaya devam edecektir.



Teşekkür ederim sana Yavuz Bülent Bâkiler… Sözünle, şiirinle, duruşunla örnek olduğun için. Sen artık mısralarınla daima bizimlesin.



“… Işıktan gülleri” onu çok etkilemişti



Yeni Türk Cumhuriyetlerinde açılan özel okulları Türkiye–Türkistan dayanışmasının en önemli kaynağı olarak görür. Ve şöyle der: “Türkiye-Türkistan dayanışmasının ikinci mübarek kaynağı ise, yeni Türk Cumhuriyetlerinde, bir yağmur bereketiyle açtığımız özel okullardır.” Devletin orada lise açacak imkân ve idealist kadroları bulunmadığını, buna karşılık imanlı iş insanlarının Allah rızası için açtıkları yaklaşık 120 (bugün binlerce) okulun büyük bir boşluğu doldurduğunu ifade eder.



Türkistan gezisinde bizzat gördüğü bu okulları “milletimizin ve devletimizin yüz akı” diye tanımlar. Okulların temizliği, ciddiyeti, modernliği ve mübarek birer eğitim ocağı oluşu onu derinden etkiler. Öğretmenlerin Türklüğe ve İslâm’a bağlılıklarını, çalışkanlık ve faziletlerini övgüyle anlatır.



Bu okulların Türkçe ve İngilizce eğitimin yanında yerel dillere yeniden hayat verdiğini, Rusların dahi hayranlıkla çocuklarını kaydettirmek için çabaladıklarını söyler. Öğrencilerin her türlü ihtiyacının Türkiye’den karşılanması, iş adamlarının hiçbir kazanç gözetmeyip bilakis fedakârlık etmeleri ona göre eşsiz bir vefa örneğidir.



Sonuçta Bâkiler, bu okulların kardeş cumhuriyetlerde itibarımızı yükselttiğini, bayrağımızı şerefle dalgalandırdığını ve Türk dünyasına yeni bir ruh ve umut getirdiğini vurgular.



Yazının tamamını bu linkten okuyabilirsiniz.



Fethullah Gülen Hocaefendinin Işıktan Gülleri – Fethullah Gülen Web Sitesi



Bir Anadolu annesinin duruşu



Onun anlattığı ve gönlüme kazınan bir hatıra vardır ki hâlâ içimde taptazedir:



Bağrı yanık bir ana, askere giden evladını görmek için kışlaya gider. Komutanın merhametiyle oğlunu bir öğle vakti çarşıya çıkarmasına izin verilir. Anne oğluna sarılır, koklar, hasretini giderir. Fakat iki saat geçmeden tekrar kışlaya dönerler.



Komutan şaşkınlıkla sorar:



“Anacığım, daha çok vaktiniz vardı. Neden bu kadar çabuk geldiniz?”



Anne, gözyaşları içinde ama vakur bir edayla şu cevabı verir:



“Komutanım, düşündüm de… Oğlumu bir saat de görsem, bir ömür de görsem doyamam. Gözün karnı yoktur. Bağrıma bastım, kokladım, hasretimi giderdim. Şimdi o artık size emanet. Vatanına hizmet etsin.”



İşte bu sözler, Anadolu kadınının sabrını, vakur duruşunu ve vatan sevgisini anlatmaya yeter de artar.



Teşekkür ederim sana Yavuz Bülent Bâkiler…



Şiirlerinle kalbime işlediğin güzellikler, eserlerinle ruhuma kattığın incelikler ve duruşunla gösterdiğin örneklik için.



Rabbim rahmetiyle kuşatsın seni; mekânın cennet, makamın âli olsun.

Son güncelleme: 17:25 29.09.2025
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı