• Turkhane Logo

Virüs hesapta yoktu: Erdoğan'ın despotizm kurgusu sallantıda

"Batı liderlerini fabrikasyon kriz üretimi alanına çekip pazarlıkla meşruiyet ve nüfuz alanını genişletmek olan Erdoğan, şimdi, büyük kumara dayalı oyunuyla hedefi arasına bu baş belası virüsün girmesinin kafa karışıklığını yaşıyor."

19:47 30 Mart 2020 Pazartesi
Virüs hesapta yoktu: Erdoğan'ın despotizm kurgusu sallantıda
"Batı liderlerini fabrikasyon kriz üretimi alanına çekip pazarlıkla meşruiyet ve nüfuz alanını genişletmek olan Erdoğan, şimdi, büyük kumara dayalı oyunuyla hedefi arasına bu baş belası virüsün girmesinin kafa karışıklığını yaşıyor."



Ahvalin Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydarın analizi şöyle;

Cumhurbaşkanı Erdoğanın tüm karşı cereyanlara rağmen inat ve itinayla geliştirdiği iktidar inşaatına beklenmedik bir yerden sızdı Kovid-19 virüsü. Hesapta yoktu. Çin ufuklarında belirdiğinde de fazla ciddiye alınmadı şahsı ve ekibi tarafından.


Din, dogma, cihad tutkusu ve Batı aleyhtarı fanatizmle mayalanmış formasyonları bu idrake mani teşkil etmekte yeter ve artar durumdaydı. Korona dalgasının ilk kıpırdanışlarını bu da geçer, en fazla teğet dokunur, Allah kerim mırıldanmalarıyla, iç sesleriyle karşılamış olmalılar. Dışarıya pek belli etmediler ama bu halet-i ruhiye yeni devlet erkanını pek bir hazırlıksız yakaladı.

Soru, birdenbire, hiç çalışmadıkları yerden gelmişti.

Üstelik, alamet-i farikası Erdoğan olan Karıştır, çalkala, korku serp ve tehdit et, iç tribünlere yalan yağdır projesinin tam ortasında. İdlib karmaşasının tam ortasında, evet, gemi sağa sola çarparak yol alıyordu, evet, Kremlinde odada bekletme, Putin ne derse mecburen kafa sallama da olsa, Suriye kuzey şeridine girmiş olan TSK varlığının daha uzun süre kalması - yani oyalama ve geciktirme - oyununun ucu açık kalmıştı.

Buna da şükürdü.

Mesele, akla gelen gelmeyen ebelek ve gübelekle oyunu Trump ABD seçimlerini kazanana kadar sürdürmek, bu arada NATO ile laf kalabalığından ibaret bir diyaloğu açık tutmak ve en önemlisi, dişe dokunur düşman ilan edilen Yunanistanın sınırına zavallı, çoğu Suriyeli de olmayan mültecileri yığıp, bunun üzerinden ABye ahlaksızca şantaj yaparken, mültecilere alerjik tabanı nedeniyle muhalefeti de felç etmek, öte yandan ABden denetimi mümkün olmayacak şekilde, yüksek miktarda para kopartıp, batık ekonominin çarkını bir müddet daha döndürmekti.

Virüs beklenmedik bir anda, tam da bu gerginlik-savaş oyunu derinleştirilirken beklenmedik bir yerden vurdu Sarayı.

İlkokul çocukları bile bildiğine göre, artık herkes anlamış olmalı: Erdoğan kendi üretimi olan krizleri sever, çünkü sadece onları önceden planlamış, yönetim süreçlerini de iyi-kötü planlamıştır. Beklenmedik krizler karşısında dağılır.

Bunun küçük çaplı örneğine 7 Haziran 2015 seçimlerinde tanık olmuştuk, hatırlayın. 31 Mart seçimleri sonrasında da öyle olmuştu. Ama onları bile kendi yönüne çevirip, CHPnin darmadağınıklığından ve medyanın boyunduruk altına alınmışlığından da istifade ederek alt etmesini bildi.

Ama bu kez durum farklı mı?

Galiba öyle.

Bu kez, dünyadaki dinci fanatiklerin hiç çalışmadığı bir yerden geldi küresel sille. Türkiyenin beton kafa İslamcıları, Kuzey ve Güney Amerikanın beton kafa Evangelistleri, Doğu Avrupa ve Kıbrısın beton kafa Ortodoks dini önderleri, İsrailin Hasidik ve öteki fanatikleri bu Allahın sopası karşısında biçare kaldılar, ne yapacaklarını bilemediler, hâlâ da aynı durumdalar.

Erdoğan, Bolsonaro ve ideolojik akrabalarını aynı kapta buluşturan şey, salgına tepkilerinin, onlara şüpheyle bakan kitleler tarafından sesli bir hiyeroglif gibi, karnından konuşma gibi algılanıyor olması.

Dur durak bilmeyen; dil, din, cins, ırk, sınıf, cinsiyet, yaş, unvan, sınır tanımayan Kovid-19, denilebilir ki, otoriterleşmeyi totaliter bir güzergâhta noktalamayı hedefleyen bu laf ebesi, bağırgan, cahil lider tipini ters köşeye yatırmakta.

Hiçbiri bu görünmeyen düşmanla, o bilinen taktik ve söylemleriyle nasıl baş edeceğini bilmiyor.

Erdoğan bunların başında geliyor. Dünya algısı, Batı ve Judeo-Hristiyan alemiyle ağır çekim bir cihad alanını genişletmek, safdil Batı liderlerini fabrikasyon kriz üretimi alanına çekip pazarlıkla meşruiyet ve nüfuz alanını genişletmek olan Erdoğan, şimdi, büyük kumara dayalı oyunuyla hedefi arasına bu baş belası virüsün girmesinin kafa karışıklığını yaşıyor.

Uzun süre sessiz kalmasının başka bir izahı olmadığı söylenebilir. Bu sessizlik, yönetme aczi yaşadığı bu hakiki krizin sorumluluğunu almayıp, onu alt kademede istediği zaman harcayabileceği yetkililere dağıtma refleksini açıklıyor. Nitekim olan da bu.

Virüse karşı kısmen aklı başında olan sağlık bürokratlarının ve Bakan Kocanın çizgisine - ikna olmamakla birlikte - şimdilik olur verdiği, kendisini hesap kitapçı bir bekleyişe çektiği anlaşılıyor.

Kafa karışıklığının diğer boyutu, milletin Türk, Kürt ve küçük azınlıklar olarak bir bütünlük ve eşitlik içinde ele alınmasını gerektiren sağlık önlemlerine ağırlık vermek, hayatında ilk kez de olsa somut verileri gün gün milletle paylaşmak yerine, önceliği ekonomi çarkını döndürmek boyutuna vermesi.

Ekonomiyi bir türlü toparlayamayan, bırakın onu, ipin ucunu her geçen gün biraz daha kaçıran Cumhurbaşkanı, yüzde 35 dolayında gezinen desteğinin ancak bu tercihle ayakta kalacağını düşünüyor. Tabii ki yanılıyor.

Şu ana kadarki gözlem ve (İran gibi) bulgular gösteriyor ki, koronavirüs salgınından en zararlı çıkacak, hatta bu sorunu müzminleşecek olan ülkeler, ekonomideki çöküntüsü ile sağlık sektöründeki derin zaafları, yetersizlik ve eksiklikleri birlikte sergileyenler. Yani, Pakistan, Hindistan, Filipinler ve onlardan da önde olarak, Türkiye. Erdoğan ve ekibi, ve ona yanlış yön gösteren müptela iş alemi ne derse desin, bu çıplak bir gerçek. Vicdanlı, bilgili ve cesur tüm Türk doktorlar bunu günlerdir söylüyorlar.

Öte yandan, şunu da görmek mümkün: Kovid-19 salgını, halkının yarısını ezmekle kalmayıp, son bir-iki yıldır kendisine destek veren AKP tabanının üçte birinden fazlasını da kendisinden soğutan Erdoğan için bir fırsattı.

Ama bildiğimiz Erdoğan elbette ki aklı selime, sağduyuya çark edemeyecek kadar denize açılmış durumda, dolayısıyla en önemli soru, bundan sonra, bu ayaklarına dolanan korona olgusu nedeniyle neyi nasıl yapacağı.

Erdoğan ve ekibinin bu hesap dışı belanın kendilerini iktidardan alaşağı edebilecek kudrette, pis bir musibet olduğunu omuriliğinde hissetmemesi imkânsız. Ama, eldeki medya ve yargı gücü ne kadar bağımlı olursa olsun, açgözlü iş camiası arkasından ne kadar iteklerse iteklesin, virüsün vatandaşlar arasında üretmesi mukadder görünen tahribat, Allah ve Diyanet yardımıyla, dua ve ibadetle halledilecek türden değil. Virüsün ülkeye giriş atardamarının Umreciler olması da bunu yeterince gösteriyor. Virüs ne cami duvarı tanıyacak ne de salavatla ikna olup ülke sınırları dışına çıkacak.

Bu durum bir kilitlenmeyi işaret ediyor olabilir. Bilimin gücüne şu veya bu şekilde inanan, bilime güvenen kitlelerin güvenini hamaset ve kör inanç söylemiyle kazanamayacağını biliyor Erdoğan; çünkü bu kapıları çoktan kapadı. Kapamış olması, Kovid-19un, bilinen siyasi tablonun iktidar-muhalefet kördöğüşü kriterlerini fersah fersah aşan, parası da tükenen, yeni finans kaynağı bulamayacağı da anlaşılan Türkiyenin pek de alışık olmadığı yepyeni, spontane bir dinamiğin gücünü daha çok artırıyor, adeta katlıyor.

Erdoğan kontrolüne girmeyi reddedecek bu korona olgusunun şahsına yönelttiği yeni tehdit karşısında bilinen tavrını sürdürmek zorunda: İslamcılık ve inancın gücü çerçevesinde kalıp, aynı gür sesli hamasi söylemi tekrarlayarak, kendisine destek vermekte ısrarlı veya çaresiz görünen yüzde 30-35lik kalabalığı tehditkâr dış gerçeklik önünde kalın bir duvar gibi örmek. Sansür ve yalan devam edecek, şeffaflık olmayacak.

Ama bundan sonra işi daha zor. En tecrübeli bilim adamlarının ve rasyonel ekonomi uzmanlarının bile kestiremediği bir geleceği Erdoğan nereden bilsin?

Onun kaderini sadece içgüdüsel refleksleri belirleyecek bundan sonra.


Kaynak: Ahval

Son güncelleme: 19:47 30.03.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı