• Turkhane Logo

SEVDİRMEK VARKEN, NEFRET ETTİRMEYİ SEÇENLER

Bireylerin içten gelen dürtüleri onları sürekli zaafları peşinde koşmaya davet eder, bu duyguları kontrol edip bir denge içinde götürülmesi gerektiği anlatılmazsa onları taşkınlıktan korumak zordur. Belli değerlere inanan insanlar iyilik ve güzellikleri paylaşmazsa kötülükler kolayca yaygınlaşır.

13:00 12 Ekim 2022 Çarşamba
SEVDİRMEK VARKEN, NEFRET ETTİRMEYİ SEÇENLER
Bireylerin içten gelen dürtüleri onları sürekli zaafları peşinde koşmaya davet eder, bu duyguları kontrol edip bir denge içinde götürülmesi gerektiği anlatılmazsa onları taşkınlıktan korumak zordur. Belli değerlere inanan insanlar iyilik ve güzellikleri paylaşmazsa kötülükler kolayca yaygınlaşır.

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Bu yüzden sahip olduğu olumlu davranışları başkalarına kazandırmak için çaba harcayanlar her yerde ıslah hareketinin öncüsü olmuştur. Kutsal dinlere bağlı din adamlarının ya da düşünürlerin ortaya koyduğu değerler etrafında toplanan insanlar daha huzurlu bir ortama kavuşmuştur.



Özellikle İslam dini inananlara kapasitesi ölçüsünde taşıdığı değerleri anlatma görevi yüklemiştir. Bu amacını koruyanlar detaylara takılmadan iyilik düşüncesini toplumda gelişmesi, kötü tavır ve davranışlara mesafe konulması için ellerinden gelen gayreti gösterir.  Ancak bu işi üstlenenlerin sadece dinin kurallarını bilmesi yeterli değildir. Asıl önemli olan, onların günümüzde reaksiyona yol açmadan nerede ve nasıl sunulacağıdır.



Her toplum hatta her bireyin ihtiyaç ve beklentileri farklıdır, birinde işe yaramış bir yaklaşım diğerinde tepkiye yol açabilir, beklentileri göz önüne almadan yapacağınız davete olumlu yanıt verecek insan sayısı sınırlıdır. Doktorlar sağlık şikâyetiyle gelenlerin sadece hastalığına bakıp ona göre muamele ederlerse tedavide başarılı olmaları zordur. Hâlbuki hasatlıktan çok hastanın durumunu dikkate alanlar, olayı daha gerçekçi değerlendirebilir ve daha faydalı çözümler üretebilirler.



Maddi hastalıklarda olduğu gibi manevi yaraları sarmaya çalışanlar da, muhatapların yetiştiği kültür ortamını dikkate almadan salt dinin emir ve yasaklarını topluma kabul ettirmeye kalkarlarsa sonuç alamazlar. Dini değerler çok mükemmel olsa bile, muhatapların durumuna bakarak yapılacak öneriler özendirici olur. Onları tanımadan verilecek tepkiler ise toplumun bu değerlerden nefret edip uzaklaşmasına yol açar.



Dinin anlatılmasında en temel kurallardan biri olan, “Müjdeleyin nefret ettirmeyin, kolaylaştırın zorlaştırmayın” ifadesi inananları dinden ürküp kaçmaya, sebep olacak davranışlardan korunmaya davet etmektedir.  



-Din kolaylaştırma ve sevdirme üzerine telkinlerde bulunurken ondan nefret ettirecek davranışlar içine girenler,



-Şefkat ve müsamaha ile kucak açma gönülleri kazanmak varken, insan tabiatını dikkate almadan öfke-şiddet ile hareket edip nefret uyaranların dine verdiği zararı onun düşmanları bile veremez.



Dini sevdirmenin en kısa ve kestirme yolu, o mesajları yüce yaratıcıdan bize getiren Peygamberin(SAV) izlediği yöntemlerdir. O, hiçbir konuda kolaycılığa kaçmamış, hiçbir zaman güçle toplumları hizaya getirmeyi düşünmemiş, savaşları bile müdafaa savaşı olmuştur.   Onun başarısının arkasında uzun döneme yayılmış aşamalı bir uygulama ile toplumları rehabilite ede ede mesajları hayata geçirme vardır.



Ogün toplumun terk etmekte zorlandığı, adeta damarlara işlemiş alışkanlıkları kaldırmak için yaklaşık 23 sene sabırla beklemiş, kusurlarından dolayı kimseyi kınayıp küstürmemiş, onları inandırdıktan sonra kendi iradeleri ile yanlıştan dönmeye davet etmiştir. Yıllarca bıkmadan usanmadan anlatarak ahlaklı ve faziletli bir topluluk oluşturmuş, onun ve sahabelerin titiz yaşantıları, daha sonraki nesillere özendirici örneklerle aktarılmıştır.



Onların bu davranışı ortadayken kendisine göre bir din sunumu belirleyenler yanlıştan kendini koruyamaz.



Yüce yaratıcı ve onun gönderdiği değerlerle toplumları buluşturmak isterken iş bilmezlikle yapılacak hatalar zarar verir. Faydalı olmak isterken, etraflıca düşünmeden söylenecek sözlerle, insanların moral değerlerden kopmasına yol açabilir, onların manevi hayatlarını öldürebilirsiniz.



Bugün inananlar kime nasıl davranacaklarını öğrenmeden, nerede ne söyleyeceklerini bilmeden ortaya atılıyor, kabalık ve sertlikleriyle antipati uyarıyor, toplumun dini değerlere yakınlaşmasına engel oluyor. Önlerinde en büyük rehber olan peygamberlerinin(SAV), izlediği yola bakma gereği duymadıkları için öfke ve nefretlerine hâkim olamıyor, kalpleri yumuşatacak adım atamıyor, birçok insanın dinden soğumasına sebep oluyorlar.  



Kullanacağınız dil davet ettiğiniz güzelliklere karşı toplumda iştah uyarmalıdır.



Dinin her meselesi karşınızdaki muhatabın durumuna göre;  



-Kolaylaştırıcı yaklaşımlarla onların gönlüne girmek,



-Üsluptaki titizlikle tekliflerinizin sıcaklığını hissettirip onların kalbinde kapılar aralamak  



Müjdeleyerek cazip hale getirmek iken, bazı tavırlar onları ürkütüp korkutarak dinden soğutuyor. Emek sarf etmeden muhatabını hizaya sokacağını zannedenler, kolaycılığa kaçıp kısa yoldan sonuç almak isterken tepkisel davranışlarıyla geniş kitleleri dinden uzaklaştırıyor.  



Dini baskı aracı gibi kullanmaya kalkan, sevgi, af ve merhamet yoksunu insanların elinde en kıymetli değerler bozuk para gibi harcanıyor, yaptıkları çirkin davranışlarla toplumu Allah’tan kopardıklarını göremiyorlar. Onların konumlarını bilmeden, ona uygun yol ve yöntem geliştirmek için çaba harcamadan, çala kalem o anda akla gelen her şeyi her yerde söyleyerek oluşturdukları incitici ortam, en kutsal değerlere saygıyı eritip yok ediyor. Toplumun duygu dünyasında yaptıkları tahribatın büyüklüğünü göremiyorlar.



Özellikle görevlerinin inceliklerini bilmeden cemaat önüne geçen din adamları ilk kez bayram ya da Cumaya gelmiş birini alıştırmak için çaba harcamaları gerekirken, bazen hatalarını yüzlerine vuruyor, bazen liyakatsiz olduklarını söyleyip onların ümitlerini kırıyor, aşağılıyor, küçümseyici tavırlarıyla Allah’a ulaştıracak yolları tıkıyor, boşuna gelmişim dedirterek tekrar gelmesine engel oluyorlar. Bugünlerde din görevlileri konuşmalarında siyasi bir partiyi din gibi sunarak muhalifleri dine karşı çıkmaya zorladıklarını fark edemiyorlar.



Sevgiyle gönülleri kazanma gibi bir derdi olmayanların, taraftarlarını galeyana getirecek hamasi nutuklarla “Bunlar sürtük, bunlar ermeni, bunlar terörist” diyerek muhataplarına hakaretler yağdırıp kalabalıkları etrafında toplamaya çalışması, nefret dalgasının aşağıya doğru yayılmasına yol açıyor. Sıradan partililer herkesi dışlamaya başlıyor, hoşlarına gitmeyen her şeyi karalıyor susturarak muhalif sesleri kesmeye çalışıyorlar.  



Troller eliyle her muhalefet edeni tehdit edip, ortaya saçılmış suçlarını küfürlerle saklamak isteyen bir ekip devlet aparatları ile yandaşlarda ciddi ahlaki erozyonuna yol açıyor. Dindarlardaki yozlaşmayı, hırsızlık ve yağmalama hırsını görenler, onların temsil ettiği tüm değerlere karşı güven kaybı yaşıyor.  



Dindarlardaki bu değişimden rahatsızlığını ifade ederken genelleme yapan bir şarkıcının(Gülşen) aylar önce söylediği bir sözü yumuşak bir üslup ile düzeltmek mümkünken, özür dilemiş olmasına rağmen saldırıp onu linçe tabi tutan, tutuklanmasını isteyerek rahatlayanlar, geniş kesimlerde dine karşı infial uyardığını göremiyor.



Toplumdaki ahlaki erozyonu çözmek için hiç çaba harcamadığı halde, yasaklarla onları kötü ortamlardan uzak tutacağını sananlar, daha olumlu bir şey ortaya koymadan yıllardan beri süregelen festivalleri şikâyetleri bahane ederek yasaklıyor, eğlenmeyi bekleyenlerin iç dünyalarında temsil ettikleri değerlere karşı nefret oluşturuyor.



İnandırıcı ve tutarlı tavırlarla herkesin gönlüne girip güvenlerini kazanmayı uzun ve zahmetli görüyor, kısa yoldan sonuca gitmek için bazılarını ihale rantları, makam ve mali imkânlarla suçlarına ortak edip satın alabileceklerini sanıyorlar. Yanlarına çekemediklerini, yıllar önce yazdığı bir şiirle(Sezen Aksu), kullandığı bir atasözü ile (Sedef Kabaş), mezhebiyle(Kılıçdaroğlu) düşmanlaştırıyor, onları sevenlerin nefretini kazanıyorlar.



Yaptıklarıyla dini koruduklarını zanneden bu insanlar, toplumla Allah arasına girip ona ulaşmanın önünü kesiyor.  Her fıtrata uygun tavır belirlemeden söyleyeceklerinin büyük infiale yol açabileceğinin farkında bile değiller. İyilikleri geliştirme iddiasıyla ortaya çıktıkları halde kötülüğe hizmet ettiklerini görmezden geliyorlar.



Geçmişte eline sopa alıp talebelerini onunla eğiteceğini zanneden hocalar nasıl onlar üzerinde menfi izler bırakmışsa, kendileri en küçük bir ekşi surata dayanamayan bugünün İslamcıları da gücü gasp etmiş olmanın verdiği rahatlıkla din adına polis ve hukuk sopasını kullanıp herkesi döverek tutuklayarak hizaya getireceklerini hedeflerine ulaşacaklarını zannediyor, tepkilerin yaygınlaşacağını düşünemiyorlar.  



Yönetim görevi üstlenenlerin eğer gerçekten toplumda iyiliklerin geliştirilmesi gibi bir iddiaları varsa!



-Kimseyi ürkütüp kaçırmaya hakları yok,



-Eylemlerinin doğru olduğuna inanmaları da yeterli değil,



Bazen zaman ve şartlar, bazen geçmişten gelen yanlış alışkanlıkları doğruların aktarılmasını engel teşkil edebilir.



Olumlu adımlardan sonuç alamıyor, aksine çevrelerini daha çok yanlışa itiyorlarsa yaptıklarını yeniden gözden geçirmeleri şart. Toplumun onlarla doğruya ulaşmasının mümkün olmadığını gördükleri yerde, gururu bırakıp daha faydalı olacağına inandıkları insanlardan yardım istemeleri ülkenin huzur ve sükûnu için çok önemli.



*Fethullah Gülen’in “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.



aktifhaber/analiz/İsmail S. Gülümser

Son güncelleme: 13:00 12.10.2022
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı