• Turkhane Logo

Ramazan ayının taşkınlıklardan vazgeçme çağrısına uyma

Pratikte örnekler tam olarak yansıtılmasa da semavi dinlerinde hepsinde temel yaklaşım insanlardaki kötü duygu ve davranışların ortadan kaldırılıp toplumda huzurun sağlanması beklenmektedir.

19:00 24 Mayıs 2018 Perşembe
Ramazan ayının taşkınlıklardan vazgeçme çağrısına uyma
Pratikte örnekler tam olarak yansıtılmasa da semavi dinlerinde hepsinde temel yaklaşım insanlardaki kötü duygu ve davranışların ortadan kaldırılıp toplumda huzurun sağlanması beklenmektedir.

İsmail S. Gülümser

Herkesin üzerinde uzlaştığı insani kuralların yerleştiği toplumlarda gelişme daha hızlı olmaktadır. Bu kuralların topluma yerleşmesinde değerler eğitimi gelişmiş toplumların en öncelikli meselesi olmuştur. Küçük bazı farklılıklar olmakla birlikte ahlaki-etik ve insani değerlerle moral değerler arasında önemli ölçüde uyum söz konusudur. Pratikteki örnekler tam yansıtmasa da semavi dinlerin hepsinde temel yaklaşım insanlardaki kötü duygu ve davranışları ortadan kaldırıp toplumda huzuru sağlamaktır.

Eğitimin amacı insanlara olumlu davranışlar kazandırmadır. Olumlu davranışların kazanılmasında en kalıcı eğitim yöntemi istenen davranışların bizzat yaşayarak öğrenilmesidir. İnsan zaaflarıyla mücadele etmesi, onlarla başa çıkması, istekleri karşısında kendini frenlemeyi öğrenmesi, kendini geçici süre için de olsa ağır hayat şartlarını yaşamaya zorlaması özellikle irade eğitimi açısından çok önemlidir. Askerlerin zorluklarla mücadeleyi öğrenmesi için ağır tabiat şartlarında eğitilmesi de yaşayarak öğrenmenin davranış kazanmada etkisindedir.  


Bu yüzden insanın zaafların esiri olmaktan kurtarılması, yüksek insani değerlere sahip olması, yani olumlu davranışlar kazanması için; üç büyük semavi dinde de oruç ibadetine yer verilmiş, insanların hastalıklı ruh halinden korunmasında insanın iradesini zorlayan önemli bir terbiye aracı olarak gösterilmiştir.

İNSANIN SINIR TANIMAZ İSTEKLERİ ve BUNA BAĞLI ORTAYA ÇIKAN BAZI TAŞKINLIKLAR

İnsan her zaman kendinde güç vehmetmeye müsait bir varlıktır, elde edilen mali imkân ve fırsatlar insanlarda kendine güven duygusunu artırır. Güven duygusu bazen gençlik heyecanı ile bazen mali imkânlarla bazen elde edilen yetkilerle birleşince başkalarını hor ve hakir görmeye yol açabilir. Güçle başkalarının hak ve hukukuna tecavüzden zevk alır hale gelebilir.

Gurur kibir, kin, nefret, kıskançlık, açgözlülük, menfaatperestlik, bencillik gibi duygular insanın gelişmesine vesile olabileceği gibi hem insanları hem toplumları içten içe kemiren bir araca dönüşebilir. İnsanın kendini koruması ve geliştirmesi için kullanılması gereken bu duygular bazen taşkınlıkların kaynağı haline gelir, insan açgözlülükle zulümle ve hakkı olmayan şeylere tecavüze başlar. 
  
Bireylerin çalışma gayretini harekete geçiren en önemli unsurlardan biri hırs ve rekabet hissidir. Bu bazen toplumsal gelişmenin aracı olur, bazen de rakiplerini yok ederek yükselmeye çalışma gibi gayri ahlaki yollara girmeyi tetikleyebilir. Rakipleriyle yarış ederken onlara zarar verecek yöntemleri makul görür, rakip gördüğü kişi ya da kurumlara karşı acıma hissini tamamen ortadan kaldırır. Bu durumdaki biri rakip gördüklerini yok etmek için her yolu deneyecek bir canavara dönüşebilir.
İnsanlar özellikle gençlik yıllarında çevrenin tesiriyle farklı alışkanlıklar kazanabilir, bu alışkanlıklar zaman ilerledikçe bağımlılık haline gelir. Hem kendisine hem çevresine zarar veren bu tür kötü alışkanlıkları terk etmek imkânsızlaşır. Bağımlılıklar bireyin kendine zarar verdiği gibi istediğine ulaşmak için kendine ait olmayanları gasp etme gibi hırsızlıklara ve haksızlıklara zemin hazırlayabilir.

Bireylerde iç disiplin geliştirilmezse toplumlarda içten içe kötülükler kolayca yayılır. İyiliklerin sürdürülmesi zorlaşır, herkesin üzerinde uzlaştığı kuralları kabul ettirmek imkânsız hale gelir. Bireyler kendilerini herkesin bağlı olduğu kurallardan bağımsız görür bazen açıktan bazen gizlice o kuralları çiğner ve topluma zararlı bir unsur haline gelir.

Toplumlarda adalet duygusunun gelişmesi barış ve huzurun teminatıdır, böyle bir toplumda bireyler kendini güvende hisseder. Haksızlıklar karşısında müracaat edebileceği yerler vardır ve adaletle hükmeden birimlerle hakkını geri kazanacağını bilir.  Adalet duygusunun olmadığı toplumlarda kimse güvende değildir, kim gücü eline geçirirse o diğerinin hakkına tecavüz eder.

Sınır tanımaz istek ve arzularını meşru zeminde elde etmeyi bilemeyen insanlar taşkınlıklara başlar. Elindeki ile yetinmeyi bilmez, elde etmek isteği şeyleri meşru gayrı meşru demeden gasp ederek kısa yoldan elde etmeye çalışır, bulunduğu toplum içinde gücüne bağlı olarak her şeye sahip olmaya gayret eder. Makamı ele geçirmişse makamı kötüye kullanır, mali imkânını başkalarını yok etmede sarf eder.
Bir toplumda huzurun devamı için bireylerin beden ve ruh sağlığı çok önemlidir. Gelişmiş toplumlarda bile beden ve ruh sağlığı konusunda eğitimden geçmemiş bireylerin ciddi problemlerle boğuştuğu, bulundukları topluma zarar verdikleri görülmektedir. Beden ya da ruh sağlığını koruyamayan bir birey olayları sağlıklı değerlendirme özelliğini kaybeder, çoğu zaman toplum için zararlı bir unsur haline gelir.

Bu gün dünyada yükselen değerlerden biri yardımlaşma duygusudur. Dinine ve ırkına bakmadan insanlar kıtalar arası yardım teşkilatlarıyla insanlığın imdadına koşmaya çalışmaktadır. Bu insani duygunun gelişmediği kişi ve topluluklar sadece kendisini, ailesini, ırkını ve çevresini düşünür diğerlerini yok etmeye soyunarak dünya ve insanlık için büyük sorunlara yol açar.

Toplumda farklı katmanlarının birbirini anlaması, toplumsal uzlaşmanın sağlanması açısından önemlidir. Her birey empati yaparak kendini diğerinin yerine koymalı, onların yaşadığı sıkıntıları anlamaya çalışmalıdır. Bazıları kendisi, ailesi veya topluluğunun üstünlüğü için başkası dediği kişi ve kesimleri insan gibi görmemekte, onların yaşama hakkının olmadığını düşünmektedir. Eğer yönetimde iseler kast sistemlerinde olduğu gibi kendileri için ayrı kurallar, yok etmek istedikleri için ayrı kurallar koyarak ülkelerini kendileri dışındakiler için yaşanmaz hale getirmektedir.  
Gücüne güvenen birey ya da toplumlar, bazen başkalarının da hayat hakkı olduğunu düşünmemekte, böyleleri bir altındakini yok etmeyi kendi için bir başarı gibi görmektedir. İnsanlık tarihi ancak başına bir bela ve musibet gelince insan olduğunu hatırlayan kötü örneklerle doludur. Değerli olan herkesin kendisi gibi insan olduğunu onların da hakları olduğunu başına musibet gelmeden önce hatırlamaktır.
İşte ramazan ayı ve oruç insanları taşkınlıklardan kurtarmada önemli bir araç olarak kullanılabilirse bir anlamı olur, yoksa hedeflenen değişiklikler olmazsa insanın yanına sadece çektiği açlık kalır. Son dönemde ülkemizde yaşananlar ve yöneticilerin yaptığı taşkınlıklar tüm dünyada infial uyandırmaktadır. Gücü ele geçirmişken istediğimiz her yeri zapt edelim, yok etmek istediğimiz kesimleri keyfi kurallarla ortadan kaldıralım. Ele geçirdiğimiz basın organlarıyla eskilerin bize yaptıklarını bizde başkalarına yapalım istediğimizi karalayalım, istediğimize suç atalım, ülkede daha fazla güç elde etmek için mevcut imkânları keyfimize göre kullanalım diyen bir yönetim anlayış hâkimdir.

ORUÇ İNSANA ACZİNİ BİLDİRİR İNSAN OLDUĞUNU HATIRLATIRSA BİR ANLAM İFADE EDER

Şu anda ülke hileli yöntemler kullanarak yönetimi gasp etmiş bir grubun zulümleriyle inlemektedir. Dinin insani hükümleriyle hiç örtüşmeyen pratikler, dindarların egemen olduğu bir grup tarafından hedeflediklerini yok etmek amacıyla acımazsıca uygulanmaktadır. Bir bölgede sorun çözme bahanesiyle suçlu suçsuz tüm evler yıkılmakta aileler yaşadığı yeri terke zorlanmaktadır. Bir toplum kesimiyle yolu kesişmiş insanların yaşama hakkı dâhil tüm insani hakları elinden alınmaktadır. Zorbalıkla istediği her şeyi ele geçirmeye kilitlenmiş bir kadronun zulmü katlanarak devam etmektedir.
Bunlar eğer azıcık ahiret inancı kalmışsa, ramazanda yaptıkları taşkınlıkların ve zulümlerin farkına varıp;

Sadece kendisi ailesi ve ortaklarının menfaati için insanların hukukunu yok etmekten uzaklaşabilirse,

Elinde olanla yetinip başkasının hakkını gasp ederek kısa yoldan köşeyi dönmeden vazgeçebilirse,

Yok, ettiği acıma duygusunu yeniden kazanabilir, başkalarının da insan olduğunu hatırlayabilirse,

Herkesin en az kendisi kadar yaşama hakkının olduğunu buna saygı duyması gerektiğini düşünebilirse,

Yıktığı tüm kurumları, dağıtığı tüm yuvaları yeniden tamir etmesi gerektiğini idrak edebilirse,

Başına musibet gelmeden önce insan olduğunu hatırlayıp insanca davranmaya başarabilirse,

Haksız yer suçlayıp işsiz bıraktığı binlerce masumun insanca yaşama hakkı olduğunu fark edebilirse,

İktidar hırsı için hiç suçu yokken müebbet hapisle suçladığı insanların haklarını hatırlayabilirse,

Sahte darbeyle yönetimi ele geçirdiği halde suçu masum insanların üzerine atmayı terk edebilirse,    

Eğitim için harcama yapan iş adamlarının mallarını gasp etme hakkı olmadığını hatırlayabilirse,

Ülke insanını değerlerle buluşturmak için her türlü fedakârlığı yapmış bir ekibi suçlamayı bırakabilirse,

Devleti kişisel menfaatleri yerine toplum yararına kullanan masum topluluğu hain gibi göstermekten vazgeçebilirse,

Ülke yönetimini ele geçirmek için yaptığı kural tanımaz insanlık dışı her türlü davranışı terk edebilirse,

Mafya yöntemleriyle gasp ettiği, tüm malların ve  basın organlarının başkasına ait olduğunu hatırlayabilirse,

Devlet makam ve imkânlarını kullanarak ailesine ve çocuklarına kazandığı kirli serveti terk edebilirse,

Kendisi tüm suçların cezasından kaçarken, başkalarını kanunsuz suçlarla hapsedip işkence etmekten kurtulabilirse,

Fakir ailelere, öğrencilere yardım ettikleri için başörtülü bebekli bayanları tutuklamaktan vazgeçebilirse,

Yalan ve iftira dâhil yok etmek için her yolu denediği insanlar için devlet eliyle zulmü terk edebilirse,

Devlet zulmünden kaçarken hayatını kaybeden masum insanlar hakkında vicdan azabı duyabilirse,

Zulümlerle yaşam mücadelesi veren yüz binleri bulan insanların çektikleri yüreğinde sızı oluşturabilirse,

Yok, etmek istediklerine ülkeyi cehenneme çeviren, kadroların canavarlıklarını frenlemeyi düşünebilirse,

Yöneticilere acıma hissini telkin edeceği yerde kimseye acımayacaksınız demekten vazgeçebilirse,

Devlet makam ve imkânlarının kendi malı olmadığını kendine emaneten verildiğini hatırlayabilirse,

Şeytanı değil Âdem (AS) ı örnek alıp hatalarda ısrar yerine pişmanlık duygusuyla nedamete girebilirse,

Kendini toplumun kurtarıcısı görüp her zulme hakkı olduğunu düşüneceğine adaleti seçebilirse,

Yıkıp yok ettiği toplumsal değerleri yeniden hatırlayıp insanca davranışlara geri dönebilirse,

Görüşünden dolayı kendi vatandaşlarına zulmetmeye hakkı olmadığına fark edebilirse,

Ülkeyi kapalı açık cezaevi haline getirip insanları hapse tıkmaktan vazgeçebilirse,

Çocuklar gibi kısa yoldan hakkı olmayanı zorla elde etmekten vazgeçip sabırla helal kazancı öğrenebilirse,

Suçları saklamak için yok ettiği hukuk kurallarının bir gün kendini yargılamada kullanılabileceğini aklına getirebilirse

Kendi görüşünü herkese zorla dayatmak yerine onların kendi tercihlerine saygı duymayı kavrayabilirse,

Tehditle sonuç almaktan vazgeçip ramazanda yumuşamış gönülle hakkına razı olmayı seçebilirse,

Ele geçirdiği basında yalanlarla insanları kandırsa bile Allah’ı asla kandıramayacağını aklına getirebilirse...

Belki biraz insanlığa geri dönebilir.
Sonuç olarak; ramazanı da diğer günler gibi güç savaşı olarak kullanmaktan vazgeçip, insan olduğunu hatırlamalı kendisinden başlayarak toplumda yok ettiği tüm değerlerin yeniden kazanılması için çalışmalıdır. Değerlerden kopardığı insanları tekrar insan değerler etrafında birleşmeye davet edebilirse, belki biraz ramazandan yararlanmış sayılır. Bu geçmişte işlediği zulümleri tecavüzleri kaldırmaz ama en azında ülke insanı dalga dalga zulmün kol gezdiği bir yönetim anlayışından kurtulur. Yapılan zulümlerin işlenen cinayetlerin dünya da bir karşılığının olması ahireti cezasını hafifletir, bunun olmasına kendisi izin verirse adaletin tecellisiyle ahiret yükünü hafifletebilir. Ahirette insanların şahadeti önemlidir, hiç olmazsa ramazanda tercihini dünyadan yana kullanmak yerine ahiretten yana kullanıp insanları yalanlarla kandırmaktan vazgeçmeli doğrularla herkesin hakkını teslim etmeyi seçmelidir. Yoksa her şeyin sahibi iken insanların ve dünyanın gözünde ülkenin tüm kaynaklarını gasp eden biri konumundan kurtulamaz. Zulmettiği hakkına tecavüz ettiği her insan bu dünya da hakkını alamazsa inandığı ahirette yakasına yapışacaktır.           


 

Son güncelleme: 19:00 24.05.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı