Analiz / Doç. Dr. Osman TEK
Klasik dönemde Zemahşerî, Şâtıbî, İbn Haldun gibi isimlerde tarihselciliğe yakın izler gördük. Şimdi 19. yüzyılın sonlarına, modern İslam dünyasına gidiyoruz. Çünkü tarihselcilik bu dönemde artık bir zorunluluk olarak gündeme geldi.
Modernleşme ve Kriz
19. yüzyıl Osmanlı ve Arap coğrafyası büyük bir sarsıntı yaşıyordu:
• Batı’nın askerî ve teknolojik üstünlüğü,
• Sanayi devrimiyle gelen toplumsal dönüşüm,
• Sömürgecilik baskısı,
• Geleneksel kurumların yetersizliği.
Bu ortamda birçok Müslüman düşünür, “Neden geri kaldık?” sorusunu sormaya başladı. Cevap arayışları arasında en dikkat çekici olanı, dini yeniden yorumlama girişimiydi.
Muhammed Abduh: Dinde Maksat Arayışı
Muhammed Abduh (1849–1905), Mısır’da Ezher’de yetişmiş bir âlimdi. Ona göre Kur’an’ın amacı insana hidayet ve adalet sunmaktı. Fıkıh kitaplarında donmuş bin yıllık tartışmaları tekrar etmek, çağın sorunlarına çare değildi.
• Abduh, Kur’an ayetlerinin maksadlarını ön plana çıkardı.
• Lafza bağlı kalmanın değil, amaca yönelmenin gerekli olduğunu savundu.
• Ona göre İslam, akıl ile çelişmezdi; çağın ihtiyaçlarına cevap verebilirdi.
Örneğin faiz meselesinde, Kur’an’ın “kat kat artırılmış zulüm faizini” hedef aldığını, bugünkü ekonomik ilişkilerde farklı çözümler bulunabileceğini yazdı.
Abduh’un dili sert değildi, ama düşüncesi sarsıcıydı: Dinin özü kalıcıdır, şekiller ise çağlara göre değişebilir.
Reşid Rıza: Menâr Tefsiri ve Sosyal Bağlam
Abduh’un öğrencisi Reşid Rıza (1865–1935), hocasının fikirlerini daha da sistematik hale getirdi. En büyük eseri olan Tefsîru’l-Menâr, tarihselciliğe yakın bir yorum tarzıydı.
• O da ayetleri nüzul bağlamıyla ele aldı.
• Sosyal maslahat ve toplumun yararını merkeze koydu.
• İslam’ın özünü çağdaş sorunlara çözüm sunacak bir ilkeler bütünü olarak gördü.
Mesela kadınların toplumsal hayata katılımını savundu. Ona göre Kur’an’ın kadınlarla ilgili hükümleri, o dönemin şartlarına göre adaletliydi; bugün adalet başka şekilde sağlanabilirdi.
Eleştiriler
Abduh ve Rıza, cesur fikirleriyle hem hayranlık hem tepki topladılar.
• Gelenekçiler, onların dini “Batı’ya uydurduğunu” söyledi.
• Reformcular ise onların fikirlerinde bir çıkış yolu buldu.
Bugün hâlâ Menâr tefsiri, tarihselci okumalarda başvurulan temel kaynaklardan biridir.
Böylece Abduh ve Reşid Rıza, modern İslam dünyasında tarihselciliğin öncüleri oldular. Onların açtığı kapıdan daha sonra Fazlur Rahman, Ebu Zeyd, Arkoun ve Hasan Hanefi geçti.
Bir sonraki yazımızda bu ikinci kuşağa bakacağız:
Fazlur Rahman’ın “çifte hareket yöntemi”, Ebu Zeyd’in “Kur’an tarihsel bir metindir” iddiası, Arkoun ve Hasan Hanefi’nin modern açılımları…
Tarihselciliğin kökleri: Herodotos’tan günümüze bir yolculuk (1)
Pozitivizme tepki ve Batı’da Tarihselciliğin doğuşu (2)
Klasik İslam dünyasında Tarihselciliğin izleri (3)







